SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU SIFATU’S-SALAT

<< 438 >>

باب: إتمام التكبير في الركوع.

115. Tekbirin Rükuda Tamamlanması

 

-قال ابن عباس، عن النبي صلى الله عليه وسلم.

Abdullah İbn Abbas Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in bu şekilde tekbir getirdiğini söylemiştir. Mâlik İbn Hüveyris'in naklettiği hadis de bu bâb kapsamına girmektedir.

 

حدثنا إسحاق الواسطي قال: حدثنا خالد، عن الجريري، عن أبي العلاء، عن مطرف، عن عمران بن حصين قال: صلى مع علي رضي الله عنه في البصرة، فقال: ذكرنا هذا الرجل صلاة، كنا نصليها مع رسول الله صلى الله عليه وسلم، فذكر أنه كان يكبر كلما رفع وكلما وضع.

 

[-784-] İmrân İbn Husayn'dan nakledilmiştir: "İmrân İbn Husayn Ali (r.a.)'nin arkasında Basra'da bir namaz kıldığını belirttikten sonra: "Bu zât, bize Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile birlikte kıldığımız namazları hatırlattı" demiş ve şunları eklemiştir: "O namaz kıldırırken namaz içindeki her intikalde / her pozisyon değişikliğinde tekbir getirirdi.

 

Tekrar:786, 826.

 

 

حدثنا عبد الله بن يوسف قال: أخبرنا مالك، عن ابن شهاب، عن أبي سلمة،

 عن أبي هريرة: أنه كان يصلي بهم، فيكبر كلما خفض ورفع، فاذا انصرف قال: إني لأشبهكم صلاة برسول الله صلى الله عليه وسلم.

 

[-785-] Ebu Seleme (r.a.)'den nakledilmiştir: "Ebu Seleme, Ebu Hureyre'nin cemaate namaz kıldırırken her pozisyon değişikliğinde her eğiliş ve kalkışında tekbir getirdiğini belirtmiştir. Bir defasında Ebu Hureyre yine bu şekilde namaz kıldırmış ve namaz'dan çıktıktan sonra şöyle demişti: "Kesinlikle ben, aranızda kıldığı namaz Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in namazına en çok benzeyen kişiyim.

 

Tekrar: 789, 795, 803.

 

 

AÇIKLAMA:     İmam Buhari'nin "Mâlik İbn Hüueyris'in naklettiği hadis de bu bâb kapsa­mına girmektedif derken işaret ettiği hadis 140. başlığı altında ele alınmıştır.

 

"Tekbirin rükuda tamamlanması" şeklinde verilen konu başlığı şu anlama gelir: Kıyamdan rükua giderken söylenen intikal tekbirinin rükua varıldığı anda tamamlanması

 

İmrân İbn Husayn'in Cemel olayından sonra olması muhtemel olan bir na­mazı Ali İbn Ebu Talib'in arkasında kılarlarken, "Resulullah ile birlikte kıldığımız namazları hatırlattı" şeklindeki ifadesi bu tekbirlerin o dö­nemde terk edilmiş olduğunu göstermektedir. Nitekim Ahmed İbn Hanbel ve Tahâvî sahih bir senedle Ebu Musâ el-Eş'arî'nin şöyle dediğini nakletmişlerdir: "Âli İbn Ebu Talib bize Resulullah ile birlikte kıldığımız namaz­ları hatırlattı. Kimimiz (bu tekbirleri) unutmuştu, kimimiz de kasıtlı olarak terk etmişti." Ahmed İbn Hanbel konuyla ilgili olarak Mutarriften farklı bir rivayet daha nakletmıştir. Bu rivayet şöyledir: "Biz imrân İbn Husayn'a, 'Ey Ebu Nüceyd tekbiri ilk olarak kim terk etti?' diye sorduğumuzda şu cevabı verdi; Tekbiri ilk terk eden Osman İbn Affân idi; İyice yaşlanıp sesi kısıldığında tekbiri terk etmek durumunda kalmıştı. Fakat bu rivayet Hz. Osman'ın tekbirleri tamamen terk etmeyip, açıktan tekbir getirmediğini anlatıyor da olabilir.

 

Taberânî tekbiri ilk olarak terk eden kişinin Muavİye olduğunu Ebu Hurey-re'den nakletmıştir. Fakat âlimler bu rivayetlerde anlatılan durumun tekbirleri ta­mamen terk etmek değil, tekbirleri açıktan söylemek olduğuna işaret etmişlerdir. Zaten uygulama, tekbirlerin namaz içindeki her pozisyon değişikliğinde/her eğilme ve kalkma sırasında getirilmesi şeklinde' yerleşmiştir. Alimlerin çoğunlu­ğuna göre namaza başlama tekbiri dışındaki tekbirlerin getirilmesi menduptur. Ahmed İbn Hanbel ve bazı âlimler ise rivayetlerin zahirine bakarak bu tekbirlerin getirilmesinin vacib olduğunu söylemişlerdir.

 

(Nâsırüddîn İbnü'l-Müneyyir intikal tekbirlerini getirmenin hikmeti hakkında şu açıklamada bulunmuştur: "Namaz kılacak olan mükellefe namaza başlarken niyetinin tekbirle birlikte olması emredilmiştir.) Aslında mükellefin bu niyetini namazın sonuna kadar muhafaza etmesi gerekir. İşte niyetin bir göstergesi ve alâmeti olan tekbirler namaz içindeki her harekette tekrarlanır ki, kişiye niyetini ve ahdini hatırlatsın."

 

Namaz içindeki her intikalde tekbir getirilmesi gerektiğini ifade eden bu ri­vayette genelleme söz konusudur. Rükudan doğrulurken tekbir getirilmemesi hükmü bunun istisnasıdır. Zira rükudan doğrulurken Allah'a hamdetmek gerek­tiği konusunda görüş birliği (icma) vardır.

 

 

116. Tekbirin Secdede Tamamlanması

 

حدثنا أبو النعمان قال: حدثنا حماد، عن غيلان بن جرير، عن مطرف بن عبد الله قال: صليت خلف علي بن أبي طالب رضي الله عنه، أنا وعمران بن حصين، فكان إذا سجد كبر، وإذا رفع رأسه كبر، وإذا نهض من الركعتين كبر، فلما قضى الصلاة، أخذ بيدي عمران بن حصين فقال: قد ذكرني هذا صلاة محمد صلى الله عليه وسلم، قال: لقد صلى بنا صلاة محمد صلى الله عليه وسلم.

 

[-786-] Mutarrif İbn Abdullah (r.a.) şöyle demiştir: "İmrân İbn Husayn (r.a.) ile birlikte Ali (r.a.)'in arkasında namaz kılmıştık; secde ettiğinde, secdeden doğrulduğunda ve kıldığı rekatlardan kalktığında tekbir getiriyordu. Namazı bitirdiğinde İmrân İbn Husayn (r.a.) elimi tutarak bana şöyle dedi:  Ali (r.a.) bana Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in kıldırdığı namazları hatırlattı -başka bir rivayete göre- Ali (r.a.) bize aynen Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in namazını kıldırdı."

 

 

754 - حدثنا عمرو بن عون قال: حدثنا هشيم، عن أبي بشر، عن عكرمة قال:

 رأيت رجلا عند المقام، يكبر في خفض ورفع، وإذا قام وإذا وضع، فأخبرت ابن عباس رضي الله عنه، قال: أوليس تلك صلاة النبي صلى الله عليه وسلم، لا أم لك.

 

[-787-] İkrime (r.a.) şöyle demiştir: İmamlık makamına geçip namaz kıldırmakta olan birisini görmüştüm; na­mazdaki her hareket değişikliğinde, yatış ve kalkışlarında tekbir getiriyordu. Bunu garipseyerek Abdullah İbn Abbâs'a anlattığımda bana şöyle dedi; Hay anasız kalasın sen bunun Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in namazı olduğunu bilmiyor musun?

 

 

AÇIKLAMA:     İbn Abbâs'ın "hay anasız kalasın" şeklindeki sözü Araplar arasında yaygın olan bir azarlama ifadesidir. İkrîme namaz kıldırmakta olan kişiyi aptallıkla ve dolayısıyla bilgisizlikle suçladığı İçin Abdullah İbn Abbas onu bu şekilde kına­mıştır. Zira namaz kıldıran kişi İkrime'nin bu suçlamalarını hak etmiyordu.