SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L-CUM’A

<< 503 >>

EK SAYFA – 503-2

باب: القعدة بين الخطبتين يوم الجمعة.

30. Cuma Günü İki Hutbe Arasında Oturmak

 

حدثنا مسدد قال: حدثنا بشر بن المفضل قال: حدثنا عبيد الله، عن نافع، عن عبد الله قال: كان النبي صلى الله عليه وسلم يخطب خطبتين يقعد بينهما.

 

[-928-] Abdullah İbn Mes'ud (Radiyallahu Anh) şöyle demiştir: "Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem hutbe okurdu ve bunların arasında bir süre otururdu."

 

 

AÇIKLAMA:     Abdullah İbn Mesûd'un bu sözünden zorunlu olarak Resûl-i Ekrem'in hutbeler sırasında ayakta durduğu sonucu çıkar.

 

Bazı âlimler bu rivayete dayanarak iki hutbe arasındaki oturuş sırasında herhangi bir söz söylenmediği sonucu çıkarmışlardır. Fakat otururken Allah Teâlâ'nın zikriyle meşgul olmak veya gizli bir şekilde dua etmek mümkündür; bu âlimlerin görüşü zikir ve duanın da olmadığı anlamına gelmez.

 

İmam Şafiî Resûlullah (s.a.v.)'in her zaman bu şekilde hareket et­tiğini belirtmiş ve bu rivayetten yola çıkarak iki hutbe arasında oturmanın gerekli olduğunu söylemiştir. O bu hükmü verirken Nebi s.a.v.'in  "Beni namaz kılarken nasıl gördüyseniz o şekilde namaz kılın" şeklindeki emrini de göz önünde bulundurmuştur.

 

el-Muğnî adlı eserin müellifi şöyle demiştir: "Alimlerin çoğunluğuna göre iki hutbe arasında oturmak farz değildir. Çünkü onlara göre bu sırada yapılması emredilen herhangi bir zikir yoktur, dolayısıyla farz da değildir. Buna karşılık oturmanın farz olduğunu söyleyenler bu oturuşun süresinin (namazın birinci ve üçüncü rekatlarından kalkarken kısa bir süre oturulan) celse-i İstirahat kadar olduğunu söylemişlerdir. Bunun İçin verilen ölçü ise İhlâs suresini okuyacak kadardır. Bu hükmün hikmetiyle ilgili olarak şu açıklamalar yapılmıştır; a. İki hutbeyi birbirinden ayırmak için oturulur, b. Dinlenmek için oturulur. Fakat birinci görüş daha doğru görünmektedir ve bu görüşü esas aldığımızda oturacak kadar bir süre susup beklemek de yeterli olacaktır."