SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

EBVABU SUCUD-İ KUR’AN

<< 556 >>

باب: سجدة ص

3.Sad Süresindeki Secde

 

حدثنا سليمان بن حرب وأبو النعمان قالا: حدثنا حماد، عن أيوب، عن عكرمة، عن ابن عباس رضي الله عنهما قال:

 {ص}. ليس من عزائم السجود، وقد رأيت النبي صلى الله عليه وسلم يسجد فيها.

 

[-1069-] İbn Abbas (r.a.)'ın şöyle dediği nakledilmiştir: "Sad suresi mutlaka yapılması gereken secdelerden (azaimü's-sücud) birini içermez. Ancak ben Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in bu sureyi okuduğunda secde ettiğini gördüm."

 

 

AÇIKLAMA:     İbn Abbas'tan nakledilen bu rivayet, Sad suresinin başından sonuna kadar mutlaka yapılması gereken bir secde ayeti İçermediğini ifade etmektedir.

 

İbnü'i-Münzir gibi bazı alimler hasen bir senedle Hz. Ali'nin şöyle dediğini nakletmişlerdir; "Kur'an'da mutlaka yapılması gereken secde ayetleri şu surelerde bulunmaktadır: Ha-mîm (Fussilet), Necm, Alak ve Secde." İbn Abbas'ın da, bu son üç suredeki secdelerin mutlaka yapılması gereken secdelerden olduğunu, söylediği nakledilmiştir. İbn Ebu Şeybe'nin naklettiğine göre A'raf, Sübhan (İsra) ve Secde surelerinin mutlaka yapılması gereken secdeler İçerdiği söylenmiştir.

 

(Ancak ben Nebi sallallahu aleyhi ve sellem'in bu sureyi okuduğunda secde ettiğini gördüm) İmam Buharî Sad suresinin tefsirini işlediği yerde Mücahid yoluyla nakledilen bir rivayete değinir: Mücahid şöyle demiştir: "İbn Abbas'a Sad suresinde nerede secde ettin, diye sordum." Bu rivayet İbn Huzeyme tarafından "İbn Abbas'a Sad suresi secdesini nereden aldın, diye sordum" diye nakle­dilmiştir. Ancak gerek İmam Buharînin gerekse İbn Huzeyme'nin naklettikleri rivayette İbn Abbas'ın cevabı aynı olmuştur. Bu cevapta İbn Abbas şu ayetleri okumuştur: 'Ve onun soyundan Davudu ve Süleyman doğru yola iletmiş­tik,., işte o Nebiler Allah'ın hidayet ettiği kimselerdir. Sen de onların yoluna (hidayetine) uy! [En'am 84-90] Bu rivayet İbn Abbas'ın bu ayetlere dayanarak Sad sure­sinde secde edilmesi gerektiği hükmünü çıkardığını göstermektedir. Fakat İmam Buharînin burada naklettiği 1069. hadis, onun söz konusu hükmü Nebi Sallallahu aleyhi ve Sellem'den aldığına İşaret etmektedir. Ancak bu durum söz konu­su iki rivayet arasında çelişki bulunduğu anlamına gelmez. Çünkü o, bu hükmü her iki yolla da elde etmiş olabilir.

 

Ayrıca yine Mücahid yoluyla gelen ve Kitabu'l-Enbiya'da nakledilen riva­yette ibn Abbas şöyle demiştir: "Sizin Nebiiniz kendisine tabî olmanız emredilen bir Nebi’dir." İşte İbn Abbas, Nebi (s.a.v.)'in Sad suresinde secde etmesini başka bir ayetle delillendirmiş ve secde hükmünü bu ayete bağlamıştır. Bunun sebebi ise söz konusu suredeki secde ayetinde "secde lafzı yerine rüku lafzının kullanılmış olmasıdır." İşte bu yüzden bu surede secde edilmesi hükmü tevkifidir. Zira bu secde hükmü tevkîfî olmasaydı, secde edilmesinin gerekliliği Sad suresinden çıkarılamazdı.

 

Nesaî'nin Saîd İbn Cübeyr yoluyla îbn Abbas'tan merfu olarak naklettiği bir rivayet şöyledir: "Davud (a.s.) bu secdeyi tevbe olsun diye yapmıştı. Biz ise bir şükür ifadesi olarak secde ediyoruz." İşte İmam Şafiî bu rivayette geçen şükür ifadesi olarak cümlesinin, namazda bu sure okunduğu takdirde secde edilmeyeceğine delil olduğunu söylemiştir. Çünkü namaz İçerisinde şükür secdesi yapmak, namaza şükür secdesi katmak doğru değildir.

 

Ebu Davud, İbn Huzeyme ve Hakİm'in Ebu Saîd'den naklettiğine göre "Nebi (Sallallahu aleyhi ve sellem) bir defasında minberde iken Sad suresini okumuş ve secde ayetine gelince minberden inip secde etmişti. Orada bulunan cemaat de Resulullah'a (s.a.v.) uyarak secdeye varmıştı. Başka bir gün Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem yine Sad suresini okumuş ve cemaat secde etmek üzere toparlanınca: "Bu secde bir Nebi'in tevbesidir. Ancak ben sizin secde etmek üzere toparlanıp hazırlandığınızı görüyorum" diyerek minberden inmiş ve secde etmişti. Tabii cemaat de O'nunla birlikte secdeye varmıştı." İşte bu riva­yetin bağlamına ve öncesine baktığımızda Sad suresi secdesinin, diğer secdeler kadar güçlü olmadığı sonucu çıkar. Bazı hanefi alimleri İse "Rüku ederek yere kapanıp Rabbine döndü"[Sad 24] ayetindeki rüku kelimesine secde anlamı vermişler ve bu yoruma dayanarak namaz içerisinde secde ayeti okunması durumunda rükunun secde yerine geçeceği sonucunu çıkarmışlardır. Dolayısıyla namaz kılan bir kimse secde ayeti okursa, rüku secde yerine geçeceği için isterse rüku et­mekle yetinir, isterse secde eder. Bu Hanefi bilginler Sad süresindeki secde ayeti hakkında yaptıkları yoruma dayanarak verdikleri bu hükmü namaz İçerisinde okunan diğer secde ayetlerine de uyarlamışlardır. Onlara göre namaz içerisinde secde ayeti okunduğu zaman ayrıca secde etmeye gerek yoktur; namaz içerisin­deki rüku secde yerine geçer. İbn Mesud'un görüşü de bu şekildedir.

 

 

باب: سجدة النجم.

4.Necm Süresindeki Secde

 

-قاله ابن عباس رضي الله عنهما، عن النبي صلى الله عليه وسلم.

İbn Abbas bunu Resuluilah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den nakletmiştir.

 

حدثنا حفص بن عمر قال: حدثنا شعبة، عن أبي إسحق، عن الأسود، عن عبد الله رضي الله عنه: أن النبي صلى الله عليه وسلم قرأ سورة النجم فسجد بها، فما بقي أحد من القوم إلا سجد، فأخذ رجل من القوم كفا من حصى، أو تراب، فرفعه إلى وجهه، وقال: يكفيني هذا، فلقد رأيته بعد قتل كافرا.

 

[-1070-] Abdullah İbn Mes'ud (r.a.)'den nakledilmiştir: "Resul-i Ekrem Sallallahu Aleyhi ve Sellem Necm suresini okudu ve bu nedenle secde etti. O secde edince orada bulunan herkes secdeye vardı. Fakat sadece bir kişi yerden bir avuç çakıl veya toprak alıp yüzüne doğru kaldırarak: 'Böyle yapmak bana yeter!' dedi. Ben o adamı daha sonra gördüm; O, kafir olarak öldürüldü."