SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

EBVABU’T-TEHECCUD

<< 575 >>

باب: التهجد بالليل، وقوله عز وجل: {ومن الليل فتهجد به نافلة لك} /الاسراء: 79/

1. TEHECCUD NAMAZI ve Azze ve Celle’nin şu sözü: Gecenin bir vaktinde kalkıp sana mahsus nafile bir İbadet olmak üzere namaz kıl [İsra 79] ayeti

 

حدثنا علي بن عبد الله قال: حدثنا سفيان قال: حدثنا سليمان بن أبي مسلم، عن طاوس: سمع ابن عباس رضي الله عنهما قال:

 كان النبي صلى الله عليه وسلم إذا قام من الليل يتهجد قال: (اللهم لك الحمد، أنت قيم السماوات والأرض ومن فيهن، ولك الحمد، لك ملك السموات والأرض ومن فيهن، ولك الحمد أنت ملك السموات والأرض، ولك الحمد، أنت الحق، ووعدك الحق، ولقاؤك حق، وقولك حق، والجنة حق، والنار حق، والنبيون حق، ومحمد صلى الله عليه وسلم حق، والساعة حق، اللهم لك أسلمت، وبك آمنت، وعليك توكلت، وإليك أنبت، وبك خاصمت، وإليك حاكمت، فاغفر لي ما قدمت وما أخرت، وما أسررت وما أعلنت، أنت المقدم، وأنت المؤخر، لا إله إلا أنت، أو: لاإله غيرك).

قال سفيان: وزاد عبد الكريم أبو أمية: (ولا حول ولا قوة إلا بالله). قال سفيان: قال سليمان بن أبي مسلم: سمعه من طاوس، عن ابن عباس رضي الله عنهما، عن ابن عباس رضي الله عنهما، عن النبي صلى الله عليه وسلم.

 

[-1120-] Abdullah İbn Abbâs (r.a.)'ın şöyle dediği nakledilmiştir: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem gece teheccüd namazı kılmak üzere kalktığında; Allahım, hamd sadece sanadır. Sen gökleri, yeri ve bunlarda bulunan mevcudatı gözetip ayakta tutansın  bunların hepsinin varlığı sana bağlıdır. Hamd sadece sana mahsustur. Göklerin, yerin ve bunlarda bulunan bütün varlıkların mülkü sana aittir. Hamd sadece sana mahsustur. Sen göklerin ve yerin nurusun. Hamd sadece sanadır. Sen göklerin ve yerin maliki ve sahibisin. Hamd sana mahsustur. Sen haksın, senin va'din haktır, sana kavuşmak (lika) haktır, sözün haktır, cennet haktır, cehennem haktır, Nebiler haktır, Muhammed haktır, kıyamet günü haktır.

 

Allahım ben sana teslim oldum (boyun eğdim), sana tasdîk ile iman ettim, sana dayandım (tevekkül). Allahım ben sana yöneldim (inâbe), senin bana verdiğin delillerle mücadele ettim, mücadele ettiğim kişilerle ilgili son kararı sana havale ettim. Allahım benim geçmiş ve gelecek günahlarımı, açığa vurduğum ve gizlediğim kusurlarımı bağışla. Evvel (mukaddim) ve ahir (muahhir) olan sensin. Senden başka hiçbir ilah yoktur."

 

Abdülkerim Ebu Ümeyye bu duada şöyle bir ziyade bulunduğunu nakletmiştir: "Allah'tan başka hiçbir güç ve kuvvet yoktur.

 

Tekrar: 6317, 7385, 7442, 7499.

 

 

Diğer tahric: Tirmizi Dua; Müslim, Salat-ül Müsafirin

 

AÇIKLAMA:     İmam Buhârî bu başlığı kullanırken teheccüd namazının ve gece ibadetinin hükmünü açıklamak değil, gece ibadetinin meşruiyetini göstermek amacında olmuştur. Çok eskilerden çok da önemsenmeyecek bir grup dışında, gece ibade­tinin farz olduğunu söyleyen hiçbir âlim yoktur; hatta bu konuda âlimlerin icmâ' ettiklerini bile söyleyebiliriz. Bununla birlikte gece ibadetinin Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e has bir özellik (hasâis) olup olmadığı konusunda görüş ayrı­lıkları bulunmaktadır. İleride İmam Buhârfnin bunu ümmete vacip/farz görme­diğine dair açıklamaları gelecektir.

 

Teheccüd gece kalkıp namaz kılmak demektir. İbn Fâris, müteheccid, gece namaz kılan demektir, demiştir, Nafile kelimesinin sözlük anlamı ziyade fazlalıktır.

 

Abdullah İbn Abbâs'ın ifadesi (Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem gece tehec­cüd namazı kılmak üzere kalktığında) Resulullah'ın (s.a.v.) gece kalktığı zaman yaptığı ilk ibadetin namaz olduğunu gösterir. İbn Huzeyme söz konu­su ifadeye bakarak Resul-i Ekrem'in (s.a.v.) yukarıdaki duayı tekbir getirip namaza durduktan sonra okuduğunu söylemiştir.

 

(Mevcudatı gözetip ayakta tutansın / bunların hepsinin varlığı sana bağlıdır, diye tercüme ettiğimiz) "Kayyİmü's-semâvâti ve'l-ard" tamlamasında geçen Kayyim kelimesini Katâde şöyle açıklamıştır: "Kayyim, mahlukatın idaresini başka hiçbir şeye muhtaç olmadan kendi başına yürüten ve onları var edip ayakta tutan demektir."

 

Allah'ın göklerin ve yerin nuru olması şu anlama gelir: "Allah'ım sen bunları nurlandıransın ve her şey gideceği yolu senden alır." Bu ifadenin, sen her türlü kusurdan ve noksandan münezzehsin, uzaksın anlamına geldiği de söylenmiştir.

 

Sen Hak'sın İfadesi, "Varlığı gerçek olan, varlığında asla şüphe ve şek bu­lunmayan" anlamına gelir. Kurtubî şöyle demiştir: "Bu sıfat Cenâb-ı Hakk için hakîkî olarak kullanılır ve sırf O'na hastır. Bu bakımdan başka varlıklara izafe edilmesi doğru değildir. Zira Allah Teâlâ'nın varlığı kendindendir, başkalarına muhtaç değildir. O'nun ezelde var olmadığı bir an bile yoktur ve ebediyyen var olacaktır. Fakat diğer varlıklar böyle değildir."

 

Allah'ın va'dinin hak olması, bu va'din muhakkak gerçekleşeceği anlamına gelir. Allah'a kavuşmanın hak oluşu, ölümden sonra dirilişin ikrar edilmesidir. Cennet ve cehennemin hak olduğunun İfade edilmesi, bunların şu anda mevcut olduğunu gösterir. Bu konuyla ilgili açıklama daha sonra gelecektir.

 

Allah'a tevekkül etmek sebeplerin ötesine geçip bütün işlerimizi Allah'a ha­vale etmek demektir.

 

Resulullah (s.a.v.), bütün günahları bağışlanmış olmasına rağmen Allah'tan bağışlanma talep etmiştir. Bu şekilde af dilemesi kendi acziyyetini ve kusurlarını itiraf ederken, Cenab-ı Hakk'ın azametini ve yüceliğini ortaya koyma amacı taşır. Bu, O'nun mütevazılığmdan ileri gelmektedir. Bununla birlikte ümmetine bu şekilde af dilemeleri gerektiğini öğretmek istemiş de olabilir. Her iki amacı birlikte gözettiğini söylemek de mümkündür.

 

Mühelleb şöyle demiştir: "Resulullah'ın (s.a.v.) bir özelliği de az söz ile çok önemli manalara işaret etmesidir (cevâmiu'l-kelim). İşte bu hadiste de O'nun söz konusu özelliği ortaya çıkmaktadır. Zira "Kayyim" kelimesi eşyaların özünü (cevher) var edenin ve bu varlıkların varlıklarını sürdürmelerini sağlaya­nın Allah olduğunu gösterirken, "Nur" kelimesi de eşyanın zatından olmayan özelliklerin (a'raz) de aynı şekilde Allah tarafından var ediîdiğini ve varlıklarının devamı için Allah'a muhtaç olduklarını gösterir. Cenab-ı Hakk'ın her şeyin Malik'i olması ise dilediğini var edip dilediğini de yok etmeye kadir, mutlak Hâkim olduğuna işaret eder. Bütün bunlar Allah'ın kullarına birer nimetidir. İşte Resul-i Ekrem (s.a.v.) de bu yüzden yukarıda anlamlarına işaret ettiğimiz özelliklerin her birinin ardından ayrı ayrı Allah Teâlâ'ya hamd etmiştir. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in, AllahTeâlâ'ya 'Sen haksin' demesi başlangıca (mebde), vad, söz, cennet, cehennem ve Nebilerin hak oluşu dünya hayatına (meâş) ve kıyamet gününün hak olması da sona / asıl dönülecek yurda (meâd) işaret eder. Bu rivayette ayrıca nübüvvet / Nebilik müessesesi, herkesin iyi veya kötü yaptığı işin karşılığını alacağı, iman, islam, tevekkül, inâbe, Allah'a boyun eğme ve yalvarmanın vacip oluşu gibi konulara da vurgu vardır."

 

Bu rivayet Resululîah'ın (s.a.v.) Cenâb-ı Hakk'ın azametini, kud­retinin yüceliğini bütün mahlukattan daha fazla bildiğini, zikre, duaya ve hamde hiç ara vermeden devam ettiğini, Allah'ın, üzerindeki haklarını her an itiraf ve ikrar ettiğini göstermektedir.

 

Ayrıca bu rivayetten anlaşıldığı üzere Cenâb-ı Hakk'tan herhangi bir şey is­terken öncelikle O'nun övülmesi daha iyi olur. Zaten Resul-i Ekrem (s.a.v.) de böyle hareket etmiş ve bize duanın edebini öğretmiştir.