باب: قيام
النبي صلى
الله عليه
وسلم حتى ترم
قدماه.
6.NEBİ SALLALLAHU ALEYHİ VE SELLEM'İN GECE İBADETİ
-وقالت
عائشة رضي
الله عنها:
حتى تتفطر
قدماه.
Aişe (r.anha): "Resûl-i Ekrem Sallallahu Aleyhi ve Sellem
ayakları şişip çatlayana kadar geceleri ibadet ederdi." demiştir.
حدثنا
أبو نعيم قال:
حدثنا مسعر،
عن زياد قال: سمعت
المغيرة رضي
الله عنه يقول:
إن
كان النبي صلى
الله عليه
وسلم ليقوم
ليصلي حتى ترم
قدماه، أو
ساقاه. فيقال
له، فيقول: (أفلا
أكون عبدا شكورا).
[-1130-] Muğire İbn Şu'be (r.a.)'in şöyle dediği nakledilmiştir:
"Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem geceleri o kadar çok namaz kılardı
ki bu yüzden ayakları / baldırları şişerdi. Onun bu halini görüp sitemde
bulunanlara ise: "Ben Allah'a çokça şükreden bir kul olmayayım mı?"
buyurdu.
AÇIKLAMA: İbn Battal Resûl-i Ekrem'in (s.a.v.):
"Ben Allah'a çokça şükreden bir kul olmayayım mı?" buyruğu ile İlgili
olarak şu açıklamaları yapmıştır: "Bu hadis, kişinin ibadet konusunda
bedenine zarar verecek olsa bile nefsinin rahatını bırakıp tutkulu olması ve
sıkı davranması gerektiğini gösterir. Çünkü Resûl-i Ekrem (s.a.v.) geçmiş ve
gelecek bütün günahlarının affedildiğini bildîği halde ayakları şişinceye kadar
namaz kılmıştır. Bırakalım günahlarının bağışlandığını bilip bilmemesini,
cehenneme gidip gitmeyeceğini bile bilmeyen bir kimsenin nasıl bir tavır içinde
olması gerektiğini buna göre düşünelim."
Ancak İbn-i Battâl'ın bu ifadeleri bıkkınlığa, dolayısıyla
ibadetlerin terk edilmesine yol açmaması şartıyla kayıtlıdır. Çünkü Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in her konuda olduğu gibi ibadet konusundaki hali
de en mükemmel haldir. O bedenine zarar verecek olsa bile Rabbi'ne ibadetten
asla geri kalmaz, kesinlikle bıkkınlığa düşmezdi. Aksine Nesâî'nin Enes İbn
Malik'ten naklettiğine göre namaza olan düşkünlüğünü şu şekilde ifade etmiştir:
"Benim için asıl huzur namazda var edildi." Fakat Resûlullah
(s.a.v.) dışındaki insanlar eğer bıkkınlığa düşmekten korkarlarsa kendilerini
asla sıkıntıya sokmamalı, meşakkatli ibadetlere kalkışmamalıdırlar. Zaten
Resûl-İ Ekrem (s.a.v.) de bunu ifade etmek üzere şöyle buyurmuştur:
"Gücünüzün yeteceği ameller İşleyinl Siz (amelinizden) bıkmadıkça Allah
Teâlâ (size sevap yazmaktan) bıkmaz."
Hadisten Çıkan
Sonuçlar
1. Şükür amaçlı namaz kıhnabilir.
2. Dil ile Allah'a şükredilebileceği gibi amelle de şükür görevi
ifa edilebilir. Nitekim Kur'ân-ı Kerîm'de "Ey Dâvûd ailesi şükür için
çalışın [Sebe 13] buyurulmuştur.
Kurtubî şöyle demiştir: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in
ibadette kendisini bu denli sıkıntıya soktuğunu görüp niçin bu şekilde hareket
ettiğini soranlar O'nun günahlarının dolayısıyla Allah'tan korktuğunu ve bu
yüzden Allah'tan bağışlanma ve rahmet dilediğini zannediyorlardı. Fakat
Resulullah'ın (s.a.v.) bütün günahları bağışlandığı kesin olduğu için böyle bir
yola başvurmasına gerek yoktur. İşte Resûl-i Ekrem (s.a.v.) kendisine bu
soruyu yöneltenlere ibadet için başka bir yol daha olduğunu ifade etmiştir. Bu
yol da Allah'ın bağışına, mağfiretine ve verdiği nimetlere karşılık şükretme
yoludur. Böylece Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem çok büyük bir nimete nail
olduğu için Allah'a şükrettiğini anlatmış olmaktadır. Şükür verilen nimetleri
itiraf etmek ve Allah'a kulluk hizmetini hakkıyla yerine getirmektir. İşte
kimde bu özellikler yoğun bir şekilde bulunursa ona "şekur" adı
verilir. Zaten Cenâb-ı Hakk bu yüzden "Kullarımdan hakkıyla şükredenler
(şekûr) çok azdır" buyurmuştur.
3. Resulullah (s.a.v.) ibadete
pek düşkün idi ve Rabbine karşı duyduğu haşyet çok yoğundu. Alimler bu konuyla
ilgili olarak şöyle bir açıklama yapmışlardır: "Nebiler Allah'tan
ziyadesiyle korkmak (havf) konusunda kendilerine bir çok sorumluluk yüklemişler
ve bunlara sadık kalmışlardır. Çünkü onlar Allah Teâlâ'nın kendilerine verdiği
nimetin ne kadar yüce olduğunu ve daha hak etmeden bu nimetin kendilerine
lütfedildiğini çok iyi biliyorlardı. İşte Allah'a şükür görevini kısmen de olsa
yerine getirebilmek için olanca güçleri ile kulluğa/ibadete yönelmişlerdir.
Bununla birlikte kulların Allah'ın haklarını tam anlamıyla yerine
getiremeyeceklerini de biliyorlardı. Her şeyin en doğrusunu sadece Allah
bilir."
Not: İmam Buhârî'nin bu hadisi niçin naklettiği ile ilgili
olarak şöyle bir açıklama yapılmıştır: "İmam Buhârî bütün bir geceyi
ibadetle geçirmenin mekruh olmadığını vurgulamak için bu rivayeti nakletmiştir.
Daha sonra naklettiği ve bütün bir gecenin ibadetle geçirilmediğini anlatan
hadisler ise bu hükme aykırı değildir. Çünkü İmam Buhârî birbirinden farklı
olan bu iki durum arasında görülen çelişkiyi şöyle gidermiştir:
"Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem her zaman gecenin tamamını
ibadetle geçirmezdi. Bazen böyle yapar, bazen de uyur ve sonra namaza
kalkardı. Nitekim Resûlullah (s.a.v.) bizzat kendisi bazen uyuduktan sonra
namaza kalktığını ifade ettiği gibi, Hz. Aişe de Nebi Sallallahu Aleyhi ve
Sellem'in gece ibadetini bu şekilde anlatmıştır."