باب: ما أدى
زكاته فليس
بكنز.
4. Zekatı Verilmiş Olan Mal KENZ
Değildir
-لقول
النبي صلى
الله عليه
وسلم: (ليس
فيما دون خمس
أواق صدقة).
Çünkü Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem Beş daha azı için zekat
gerekmez" buyurmuştur.
وقال
أحمد بن شبيب
بن سعيد:
حدثنا أبي، عن
يونس، عن ابن
شهاب، عن خالد
بن أسلم قال:
خرجنا
مع عبد الله
بن عمر رضي
الله عنهما،
فقال أعرابي:
أخبرني قول
الله: {والذين
يكنزون الذهب
والفضة ولا
ينفقونها في
سبيل الله}.
قال ابن عمر
رضي الله
عنهما: من
كنزها فلم
يؤدي زكاتها
فويل له، إنما
كان هذا قبل
أن تنزل
الزكاة، فلما
أنزلت جعلها
الله طهرا
للأموال. [4384]
[-1404-] Rivayet edildiğine göre Halid İbn Eslem şöyle anlatır:
"Abdullah İbn Ömer ile birlikte (Medine dışına)
çıkmıştık. Bir bedevi Abdullah İbn Ömer'e, "Bana, 'Altın ve gümüşü biriktirip de
Allah yolunda infak etmeyenler...' ayetini açıkla" dedi.
Abdullah İbn Ömer ona, "Kim altın
ve gümüş biriktirip (kenz) de zekatını
vermezse yazık ona. Bu ayet, zekat ayeti inmeden
önceki durum için geçerlidir. Bu ayet inince Allah zekatı
malı temizleyici kıldı" diyerek cevap vermiştir.
Tekrar: 4661.
حدثنا
إسحق بن يزيد:
أخبرنا شعيب
بن إسحق: قال الأوزاعي:
أخبرني يحيى
بن أبي كثير:
أن عمرو بن
يحيى بن عمارة
أخبره، عن
أبيه يحيى بن
عمارة بن أبي
الحسن: أنه
سمع أبا سعيد
رضي الله عنه
يقول: قال
النبي صلى
الله عليه
وسلم: (ليس
فيما دون خمس
أواق صدقة،
وليس فيما دون
خمس ذود صدقة،
وليس فيما دون
خمس أوسق
صدقة).
[-1405-] Ebu Said'den rivayet
edildiğine göre Resulullah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: "Beş ukıyyeden daha az (gümüş için) zekat
gerekmez. En az üç yaşındaki beş deve'den daha azı için zekat
gerekmez. Beş vesk (zirai) mahsül'den
daha azı için zekat gerekmez.
Tekrar: 1447, 1459, 1484.
حدثنا
علي: سمع
هشيما: أخبرنا
حصين، عن زيد
بن وهب قال:
مررت
بالربذة،
فإذا أنا بأبي
ذر رضي الله
عنه، فقلت له:
ما أنزلك
منزلك هذا؟
قال: كنت
بالشأم،
فاختلفت أنا
ومعاوية في:
{الذين يكنزون
الذهب والفضة
ولا ينفقونها
في سبيل الله}.
قال معاوية:
نزلت في أهل
الكتاب، فقلت:
نزلت فينا وفيهم،
فكان بيني
وبينه في ذاك،
وكتب إلى
عثمان رضي
الله عنه
يشكوني، فكتب
إلي عثمان أن
أقدم
المدينة،
فقدمتها،
فكثر علي الناس
حتى كأنهم لم
يروني قبل
ذلك، فذكرت
ذاك لعثمان،
فقال لي: إن
شئت تنحيت،
فكنت قريبا.
فذاك الذي
أنزلني هذا
المنزل، ولو
أمروا علي
حبشيا لسمعت
وأطعت.
[-1406-] Rivayete göre Zeyd İbn
Vehb şöyle demiştir: Rebeze'ye
yolum düşmüştü. Orada Ebu Zerr
ile karşılaştım. Ona, "Neden böyle bir uzlet hayatı yaşamayı tercih ettin,
bunun sebebi nedir?" diye sordum. Bana şöyle cevap verdi: "Ben
Suriye'de iken "Altın ve gümüşü biriktirip de (kenz)
Allah yolunda harcamayanlar ayeti hakkında Muaviye
ile aramızda ihtilaf çıktı. Muaviye bu ayetin ehl-i kitap hakkında olduğunu savunuyordu, ben ise hem
bizim hem de onların hakkında olduğunu savunuyordum. Muaviye,
Osman'a bir mektup yazarak benî şikayet etti. Osman da
yazdığı mektupta beni Medine'ye çağırdı. Oraya gittim. İnsanlar, beni sanki hiç
görmemişler gibi (Suriye'den çıkma sebebimi sormak amacıyla) etrafımda
toparlanmıştı. Bu durumu Osman'a anlattım. Bana, "Dilersen yakın bir yere
uzlete çekil" dedi. İşte beni uzlet hayatına sevkeden
budur. Eğer başımıza Habeşji bir kimse bile emîr olsa onu dinler ve itaat ederim.
Tekrar: 4660
حدثنا
عياش: حدثنا
عبد الأعلى:
حدثنا
الجريري، عن
أبي العلاء،
عن الأحنف بن
قيس قال: جلست.
وحدثني إسحق
بن منصور:
أخبرنا عبد
الصمد قال:
حدثني أبي:
حدثنا
الجريري: حدثنا
أبو العلاء بن
الشخير: أن
الأحنف بن قيس
حدثهم قال:
جلست
إلى ملأ من
قريش، فجاء
رجل، خشن
الشعر والثياب
والهيئة، حتى
قام عليهم،
فسلم ثم قال: بشر
الكانزين
برضف يحمى
عليه من نار
جهنم، ثم يوضع
على حلمة ثدي
أحدهم حتى
يخرج من نغض
كتفيه، ويوضع
على نغض كتفه
حتى يخرج من
حلمة ثديه،
يتزلزل. ثم
ولى فجلس إلى سارية،
وتبعته وجلست
إليه، وأنا لا
أدري من هو،
فقلت له: لا
أرى القوم إلا
قد كرهوا الذي
قلت؟ قال:
إنهم لا
يعقلون شيئا.
قال لي
الخليلي، قال:
قلت: من
خليلك؟ قال:
النبي صلى
الله عليه
وسلم: (يا أبا
ذر، أتبصر
أحدا). قال: فنظرت
إلى الشمس ما
بقي من
النهار، وأنا
أرى أن رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
يرسلني في
حاجة له، قلت:
نعم. قال: (ما
أحب أن لي مثل
أحد ذهبا، أنفقه
كله، إلا
ثلاثة
دنانير). وإن
هؤلاء لا يعقلون،
إنما يجمعون
الدنيا، لا
والله، لا
أسألهم دنيا،
ولا أستفتيهم
عن دين، حتى
ألقى الله.
[-1407-] Ebu'l-Ala' İbnü'ş-Şihhîr'in naklettiğine göre Ahnef
İbn Kays şöyle demiştir:
"Kureyş kabilesinden bir topluluğun yanına
oturmuştum. Saçları, elbisesi ve görünüşü bakımından sert bir kimse geldi,
selam verdi ve: "(Altın-gümüş biriktirenlere (kenz), cehennemde kızdırılmış olan taşları müjdele (haber
ver) ! Bu taşlar onların göğüs uçlarına konulur, sırtından çıkar. Sırtından
konulur, göğüs uçlarından çıkar. Bu olay devam edip gider" dedi. Sonra
gidip direğin yanına oturdu. Ben de gittim yanına oturdum. Onun kim olduğunu da
bilmiyordum. Ona: "Sanırım insanlar senin söylediklerinden pek
hoşlanmadı" deyince bana, "Akılları hiçbir şeye ermiyor ki!"
dedi.
[-1408-] (Yukarıdaki hadisin devamı niteliğinde) "Dostum bana
böyle buyurdu" dedi. Ben, dostunun kim olduğunu sorunca, "Dostum Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem
şöyle buyurdu" demiştir: "Ey Ebu Zerr! Uhud dağını görüyor
musun?" dedi. Ben, hemen dönüp güneşe baktım, vakti anlamaya çalıştım,
zira beni bir şey için oraya gönderecek zannettim.
"Evet, görüyorum" dedim. Bunun üzerine O Sallallahu Aleyhi ve Sellem ,
"Uhud dağı kadar altınım olmasını
ve üç dinar hariç hepsini İnfak etmeyi isterim" buyurdu.
Ebu Zerr şöyle demiştir: "İnsanlar
akıllarını kullanmıyor. Dünya malı biriktiriyorlar. Allah'a yemin ederim ki bu
dünyalarını istemiyorum, ölünceye kadar onlardan herhangi bir dini mesele de
sormayacağım."
AÇIKLAMA: "Zekatı verilen mal kenz
değildir, çünkü hadiste, beş ukiyyeden daha azı için
zekat yoktur, buyurulmuştur" başlığı ile ilgili
olarak İbn Battal ve başka bazı alimler
şöyle demiştir:
Buharî bu başlık İçin yukarıdaki hadisi delil getirirken, genel olarak
kenzi değil, sahibini cehenneme sürükleyen ve ceza
öngörülmüş bulunan özel anlamdaki kenzi kasdetmiştir. Durum böyle olunca, hadis, "Beş ukıyyenin üzeri için zekat vermek
gerekir" anlamına gelir. Demek ki zekatı ödenen
mal kenz olarak adlandırılamaz ve böyle kimselerin
cezalandırılması da gerekmez.
İbn Reşîd de, "Beş ukiyyeden daha azı için zekat
vermek gerekmez. Bu, kesinlikle kenz olarak da
değerlendirilemez. Allah zekat verenleri övmüştür. Bu
şekilde övgüye mazhar olan kimsenin, yine malı sebebiyle yerilmesi düşünülemez"
demiştir.
Özetlemek gerekirse, zekat verilmesi
farz olmayan mal kenz olarak İsimlen-dirilemez. Çünkü
bu, mubah ve zekattan affedilmiş bir maldır. Zekatı verilmiş olan mal da aynı şekildedir. Çünkü bu
kimsenin de, zekatını verdiği için mal sahibi olması
hoş karşılanmıştır. Dolayısıyla elindeki mala kenz
denilemez.
Hadisteki, "Bu, zekatı farz kılan
ayet inmeden önceydi" şeklindeki ifade, buradaki korkutma ve cezanın, kenz edinen kimselere, yani ihtiyacından daha fazla mal
biriktiren kişilere yönelik olarak İslam'ın ilk dönemlerinde öngörüldüğünü
göstermektedir. Daha sonra fetihler vuku bulduğu için zekatın
farz kılınmasıyla birlikte bu hüküm neshedilmiş ve
zekat nisapları belirlenmiştir. Buna göre zekat ayeti,
zekatı farz kılmak için değil, zekat nisap ve miktarlarını beyan etmek üzere gelmiştir.
Allah (c.c) en iyisini bilir.
İbn Ömer'in, "Uhud dağ* kadar
altınım olsa hiç önemsemezdim" sözü Ebu Zerr'in bu konunun sonunda yer vereceğimiz diğer bir sözünü
hatırlatmaktadır.
İbn Ömer'in sözü ile Ebu Zerr hadisini şöyle uzlaştırabiliriz; Ebu
Zerr hadisi, bir kimsenin elinde olan başkasına ait
mal ile ilgilidir. Dolayısıyla bunu tutması gerekmez. Ya da kendisine ait
olduğu halde o kimse, devlet başkanı gibi iyilik ve İhsanda bulunması arzu
edilen bir kimsedir. Dolayısıyla böyle bir kişinin ihtiyaç sahiplerine vermeyip
de diğer halkı için mal biriktirmesi gerekmemektedir.
İbn Ömer'in sözü ise, mala sahip olup da bu malın zekatını veren kimse ile ilgilidir. Bu kişi, mal ile Allah'a
daha yakın olmayı ve insanlara el açmak durumuna düşmemeyi İstediği için mal
sahibi olmayı arzu etmektedir.
Ebu Zerr, hadisi mutlak olarak
değerlendirmekte ve hiç bir şekilde mal biriktirmeyi doğru bulmamaktadır. İbn Abdilberr'in naklettiğine
göre, Ebu Zerr'den, insanın
yaşayabileceği miktarın dışında mal biriktirmesinin, (Kur'an'da)
yerilmiş olan "kenz" anlamında olduğuna
dair birçok söz varid olmuştur. Ona göre ceza öngören
ayet de bu konuda indirilmiştir.
Fakat sahabe çoğunluğu ve daha sonraki alimler
Ebu Zerr'den farklı içtihat
etmişler ve Ayetteki cezanın, zekat vermeyenlerle ilgili olduğunu
belirtmişlerdir. Bu konuda tutundukları en sağlam dayanak, bedevi kıssası ile
İlgili Talha İbn Ubeydullah
ve diğer bazı sahabîlerden nakledilen şu hadistir:
Bedevî, "Bunun dışında bana düşen bir vazife var mı?" diye sorduğunda
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem),
"Hayır, ancak nafile olarak verirsen başka" diye cevap vermiştir.
Görünen o ki İbn Ömer'den r.a.
nakledildiği gibi önceleri durum böyleydi. İbn Battal
da buna delil olarak, "Sana (iyilik yolunda) neyi harcayacaklarını
soruyorlar. De ki: İhtiyaç fazlasını. [Bakara 219] ayetini getirmiştir. Yani
yetecek miktarı aşan kisım. Başlangıçta
fazla olan kısmın infak edilmesi farz İdi. Sonra bu hüküm neshedilmiştir.
Müsned'de belirtildiğine göre Şeddad İbn Evs babasından şöyle
nakletmiş-tir. Ebu Zerr, Resulullah'ın (s.a.v.) mal
biriktirmeyi sıkı bir şekilde men etttiği hadisini
duyduktan sonra kabilesine dönüp gitmiştir. Daha sonra Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem bu konuda ruhsat vermiş, fakat bunu
işitmediği için ilk emre tutunmuştur.
Rebeze, Mekke ile Medine arasında bilinen bir yerdir, Hz. Osman'ın
halifeliği sırasında Ebu Zerr
buraya çekilmiş ve orada vefat etmiştir. Bu hadiste, çekilme sebebine de yer
verilmiştir. Ebu Zerr'e inzivaye çekilme sebebini Zeyd İbn Vehb sormuştur. Çünkü o
dönemde Hz. Osman karşıtları-, Ebu Zerr'i uzaklaştırdığı için onun aleyhinde konuşuyordu. Ebu Zerr de bunun kendi seçimi
sonucu olduğunu onlara açıklıyordu. Hz. Osman, sahip olduğu görüşten dolayı
başkasına gelecek bîr mefsedeti
önlemek için onun şehirden uzaklaşmasını emretmiş, Ebu
Zerr de Rebeze'yi
seçmiştir. Ebu Zerr, Hz.
Nebi zamanında da Rebeze'ye giderdi.
İbn Sa'd'ın "Tabakat
adlı eserinde belirtildiğine göre, Kufe'li bir grup
insan Ebu Zerr'e Rebeze'de, "Bu adam (Osman) sana yapacağını yaptı, ne
dersin onu öldürelim mi?" diye sormuşlar, o da, "Hayır, Osman, benim
doğu illerinden batı illerine gitmemi bile emretse ona itaat ederim"
demiştir.
"İstersen biraz uzlete çekil" sözü Taberî'de
şu şekildedir: Hz. Osman ona, "Yakın bir yere çekil" demiş, Ebu Zerr de, "Allah'a yemin
ederim ki görüşümden asla dönmeyeceğim" diye cevap vermiştir.
"Habeşli" sözü, Verka'm
rivayetinde "Habeşli bir köle" şeklinde zikredilmiştir. Ahmed İbn Hanbel
ve Ebu Ya'la'nm nakline
göre Hz. Nebi ona, "Mescid-i Nebevî'den
çıkartılırsan ne yaparsın?" diye sormuş o da, "Suriye'ye
giderim" demiştir. Peygamberimiz, "Oradan da çikarülırsan
ne yaparsın?" diye sorunca Ebu Zerr, "Kılıcımı çekerim" demiştir. Bunun üzerine
Efendimiz (s.a.v.) "Sana bundan daha hayırlı ve daha doğru bir yöntem
göstereceğim. Onları dinlersin, itaat edersin, sevkettikleri
yere de gidersin" buyurmuştur.
Doğrusu Ebu Zerr,
kendisi için mal toplayıp Allah yolunda harcamayan sultanlara karşı çıkmıştır.
Nevevî bu görüşün yanlış olduğunu söyler. Çünkü onun
zamanındaki yöneticiler, Ebu Bekir, Ömer ve Osman
gibi şahsiyetlerdir ki bunlar asla hıyanette bulunmamıştır.
Fakat buna şu şekilde cevap verebiliriz: O dönemde böyle
davranan kimseler bulunmasa bile ileride bu şekilde hareket edecek kişiler kasdedilmiştir.
Hadislerden
Çıkarılacak Diğer Sonuçlar
1. Kafirler, İslam'ın şer'i hükümleri
ile mükelleftir. Çünkü Ebu Zerr
ve Muaviye, söz konusu ayetin ehl-i
kitap hakkında indiği konusunda hem fikirdir.
2. Devlet başkanlarının alimlere olan
güzel davranışı burada tezahür etmektedir. Çünkü ona karşı çıkma yoluna
gitmemiş, kendisinden yöneticilik bakımından daha üstte bulunan bir kimseye
mektup yazmayı tercih etmiştir. Hz. Osman da, ondan farklı düşünse bile Ebu Zerr'e kızmamıştır.
3. Bu hadiste, devlet başkanına karşı gelmeme ve ayaklanmama
yönünde bir uyarı, itaat noktasında da bir teşvik bulunmaktadır. Mefsedete yol açma endişesinden dolayı faziletli
kimselerin, daha az faziletli de olsa halifeye itaat etmesi emredilmiştir.
4. Farklı içtihatlarda bulunmak caizdir.
5. Yaşanılan bölgenin değiştirilmesine sebep olsa bile emr-i bil ma'ruftan ayrılmamak
gerekir.
6. Kötülüğün önlenmesi, maslahat getiren şeye göre daha
önceliklidir. Ebu Zerr'in
Medine'de kalmasında, ilmini öğretmesi bakımından büyük bir maslahat bulunmakla
birlikte Hz. Osman, söz konusu meselede Ebu Zerr'in görüşünün benimsenmesinin ortaya çıkarabileceği mefsedeti önlemeyi tercih etmiş, ondan, görüşünden
dönmesini istememiştir. Çünkü onların her biri birer müctehid
idi. .
Hadisteki, "Onun kim olduğunu bilmiyordum" ifadesi
konusunda Müslim, Ahnef yoluyla Huleyd
el-Asrî'den şöyle bir ilave zikretmiştir. Ahnef,
"Bu kim?" diye sordu. Etraftakiler onun Ebu
Zerr olduğunu söylediler.
Ahnef şöyle dedi: Ona doğru yöneldim ve "Senden neler
işitiyorum, neler diyorsun?" diye sordum. Ebu Zerr de, "Ben sadece Peygamber'den sallallahu
aleyhi ve sellem işittiklerimi söyledim"
dedi.