SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L BUYU’

<< 970 >>

باب: إذا بين البيعان ولم يكتما ونصحا.

19- Alıcı Ve Satıcının (Satım Akdinde Açıklaması Gereken Şeyleri) Açıklayıp, Bir Şey Gizlememeleri, Samimi Olmaları

 

ويذكر عن العداء بن خالد قال: كتب لي النبي صلى الله عليه وسلم: (هذا ما اشترى محمد رسول الله صلى الله عليه وسلم من العداء بن خالد، بيع المسلم المسلم، لا داء ولا خبثة ولا غائلة---.وقال قتادة: الغائلة الزنا والسرقة والإباق.---وقيل لإبراهيم: إن بعض النخاسين يسمي آري خراسان وسجستان، فيقول: جاء أمس من خراسان، جاء اليوم من سجستان، فكرهه كراهية شديدة.---وقال عقبة بن عامر: لا يحل لامرئ يبيع سلعة، يعلم أن بها داء، إلا أخبره.

Rivayet edildiğine göre Adda İbn Halid şöyle demiştir: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem bana şunları yazıp verdi: "Bu, Allah'ın resulü Muhammedin, Adda İbn Halid ile gerçekleştirdiği, Müslümanın Müslüman ile yaptığı bir satım akdidir. Bu akitte; kusur, haram ve hıyanet söz konusu değildir."   Katade şöyle demiştir: Bu satım sözleşmesinde geçen "gaile" kelimesi; zina, hırsızlık, kölenin kaçması gibi anlamlara gelir.   İbrahim'e "Bazı deve tellalları "Horasan yuları", "Sicistan yuları" diye söyleyerek: "Deve, Horasandan dün geldi. Sicistan'dan bugün geldi" diyorlar denilince bunu şiddetle mekruh görmüştür.   Ukbe İbn Amir şöyle demiştir: Sattığı malda bir kusur bulunduğunu bilen kimsenin bunu bildirmemesi helal değildir.

 

حدثنا سليمان بن حرب: حدثنا شعبة، عن قتادة، عن صالح أبي الخليل، عن عبد الله بن الحارث: رفعه إلى حكيم بن حزام رضي الله عنه قال: قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (البيعان بالخيار ما لم يتفرقا، أو قال: حتى يتفرقا، فإن صدقا وبينا بورك لهما في بيعهما، وإن كتما وكذبا محقت بركة بيعهما).

 

[-2079-] Hakîm İbn Hızam r.a., Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in şöyle dediğini belirtmiştir: Alıcı ve satıcı birbirinden ayrılmadıkça -veya ayrılıncaya dek- muhayyerdirler. Satım akdinde doğru söylerlerse, (açıklamaları gereken şeyleri) açıklarlarsa yaptıkları satım bereketli olur. Şayet (açıklamaları gereken şeyleri) gizlerler ve yalan söylerlerse yaptıkları satımın bereketi gider."

 

Tekrar. 2082, 2108, 2110, 2114

 

Diğer tahric: Tirmizî, Buyu; Müslim, Buyu’

 

AÇIKLAMA:     Bu konu başlığında yer alan hadis, Müslümanın aldatma ile işi olmayacağı­nı gösterdiği gibi, senetlere katibin "iş bu senette yer alan; falancanın satın aldığı maldır", "sadaka verdiği maldır" ifadesi ile başlamakta bir sakınca bulunmadığını da göstermektedir.

 

Burada "kusur" ile kastedilen, ortaya çıkmış olsun ya da olmasın gizli kusur­dur. Örneğin satılan kölenin ciğerinde bîr ağrının ya da öksürüğün olması gibi. Bunu Matrizî söylemiştir.

 

İbnü'l-Müneyyir el-Haşiye adlı kitabında şöyle demiştir: Burada kastedilen satıcının kusuru gizlememesidir. Yoksa, satılan kölede bir kusur bulunur ve satıcı bunu gizlemezse, yapılan akit yine Müslüman ile Müslüman arasında yapılan bir akittir. Yani Hz. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem burada mutlak anlamda kusuru değil, muttali olunmayan kusuru kastetmiştir.

 

Haram şeklinde tercüme ettiğimiz "hibse" kelimesi ile kastedilen ise, satılan kölenin anlaşmalı bir kavimden esir olarak alınmış bir kimse olmamasıdır. Bu görüş Matrizî'ye aittir.

 

Diğer bir görüşe göre kastedilen; kölenin kaçması gibi kötü huylardır.

 

el-Ayn adlı kitabın sahibi, bununla kastedilenin "şüphe" olduğunu söylemiş­tir.

 

İbnü'l-Arabî, "Hadiste yer alan "da" kelimesi fizikî kusuru, "hibse" kelimesi ise ahlakî kusuru ifade etmektedir. "Gaile" ise, satılan şeydeki kötü bir özelliği bildiği halde satıcının bunu zikretmemesidir" demiştir.

 

İbrahim en-Nehaî'nin sözünde kastedilen şudur: Deve tellalları, develerin yularlarına farklı şehirlerin isimlerini vererek alıcıları aldatıyor böylece bu deve­lerin Horasan, Sicistan vb. şehirlerden geldiği kanısını uyandırıyor, müşteri de

 

deveye rağbet gösteriyor ve devenin bu bölgelerden daha yeni getirildiğini zan­nediyordu. İbrahim'in bunu çirkin görmesinin sebebi, bunun hile, aldatma ve kandırma gibi hususları barındırmasıdır.

 

Hadiste, alıcı ve satıcının, doğruluk ve açıklamaları gereken şeyi açıklama şartına riayet etmeleri durumunda bereketin hasıl olacağı, bunların zıddı olan yalan ve saklama söz konusu olduğunda ise bereketin ortadan kalkacağı hususu yer almaktadır.

 

Alıcı ve satıcıdan birisi, şarta riayet ettiğinde onun için bereket söz konusu olur mu? Hadisten ilk anlaşılan mana bunu gerektirmektedir.

 

Biri sebebiyle söz konusu olan uğursuzluğun diğerine dönmesi de müm­kündür. Bu da, her ikisinin yalan söylemeleri yahut gerçeği gizlemeleri duru­munda satılan maldaki bereketin kaldırılması sebebiyle olur. Doğru söyleyip, gerçeği açıklayan için sevap, yalan söyleyen ve gerçeği gizleyen için ise günah söz konusu olur.

 

Hadiste, dünyanın ancak salih amel ile tamamlanacağı, günahların uğursuz­luğunun hem dünya hem de ahiretin hayrını götüreceği hususu da yer almaktadır.