باب:
الشفعة في ما
لم يقسم، فإذا
وقعت الحدود فلا
شفعة.
1. ŞUF'A HAKKININ, TAKSİM EDİLMEMİŞ MALDA OLMASI VE SINIRLAR
BELİRLENDİĞİ ZAMAN ŞUF'A HAKKININ OLMAMASI
حدثنا
مسدد: حدثنا
عبد الواحد:
حدثنا معمر،
عن الزهري، عن
أبي سلمة بن
عبد الرحمن،
عن جابر بن
عبد الله رضي
الله عنهما قال:
قضى
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم بالشفعة
في كل ما لم
يقسم، فإذا
وقعت الحدود،
وصرفت الطرق،
فلا شفعة.
[-2257-] Cabir İbn Abdullah'ın r.a. şöyle dediği
nakledilmiştir: Resulullah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem taksim edilmemiş olan her şeyde şuf'a hakkı bulunduğuna hükmetmiştir. Sınırlar belirlendiği
ve yollar ayrıldığı zaman şuf’a hakkı yoktur.
AÇIKLAMA: Şüf'a kelime olarak,
çift anlamına gelen "şef' " sözcüğünden türetilmiştir.
Bir islam hukuk terimi olarak ise,
ortaklardan birinin, üçüncü bir şahsın mülkiyetine intikal etmiş olan payının,
belirlenen bedel karşılığında diğer ortağa geçmesidir. Şüf'a
hakkının meşru' olduğunda hiçbir alim ihtilaf
etmemiştir.
Bu hadis, şüf'a hakkının meşruiyeti
konusunda temel bir dayanaktır. Müslim'in, Ebu'z-Zübeyr yoluyla naklettiğine göre Cabir r.a. şöyle demiştir:
"Avlusu veya duvarı ayrılmamış durumda olan bütün ortaklıklarda Resulullah s.a.v. şüf'a hakkı
bulunduğuna hükmetmiştir. Ortağından izin almadıkça satması helal olmaz. Şüf'a hakkına sahip olan kimse dilerse alır, dilerse almaz.
Eğer izin almadan satarsa, o, diğer şahıslardan daha fazla hak sahibidir."
Bu hadis, şuf'a hakkının, şayii
(iştirak halinde) mülkiyette bulunan mallar için sabit olduğu hükmünü
içermektedir. Hadisin baş tarafı, şüf'a hakkının
menkul mallarda olduğunu, bağlamı ise, gayrimenkul ve içinde menkul olmayan şey
bulunan mallarda geçerli olduğu izlenimi vermektedir.
İmam Malik, bir rivayete göre, hadisin genelliğine itibar
ederek, her şeyde şuf'a hakkı bulunduğu görüşünü
benimsemiştir. Ata da bu görüştedir. Ahmed İbn Hanbel, şüf'a
hakkının, hayvanlar dışında, diğer menkul mallarda bulunmadığı görüşündedir. Beyhaki'nin, İbn Abbas'tan "merfu" olarak naklettiği bir hadis şöyledir: "Her
şeyde şuf'a hakkı vardır". Bu hadisin ravileri güvenilir kimselerdir. Fakat hadis, "mürsel" olmakla tenkit edilmiştir.
Tahavi, ravileri açısından bir beis
bulunmayan başka bir senetle, Cabir hadisine bir şahid
(destekleyen rivayet) nakletmiştir. Bu hadisi, taksim edilemeyen şeylerde şuf'a hakkı bulunmadığına ve şuf'a
hakkının, her ortak için sabit olduğuna delil olarak getirmiştir.
Ahmed, zımminin şuf'a
hakkına sahip olmadığı; Şa'bi ise, şehirde oturmayan
kimselerin şuf'a hakkı bulunmadığı görüşündedir.
باب: عرض
الشفعة على
صاحبها قبل
البيع.
2. ŞUF'A HAKKI SAHİBİ OLAN KİMSEYE MALI SATMADAN ÖNCE ALMASI
İÇİN TEKLİFTE BULUNMAK
وقال الحكم:
إذا أذن له
قبل البيع فلا
شفعة له.---وقال
الشعبي: من
بيعت شفعته،
وهو شاهد لا
يغيرها، فلا
شفعة له.
El-Hakem şöyle der: Malını satmadan önce, şuf'a
hakkına sahip olan kişi tarafından izin verilmiş ise, artık şuf'a
hakkı bulunmaz. Şa'bi
ise şöyle demiştir: Şuf'a hakkına sahip olan kimse,
söz konusu mal gözünün önünde satılırken müdahele
etmez ise, artık onun şuf'a hakkı kalmaz.
حدثنا
المكي بن
إبراهيم:
أخبرنا ابن
جريج: أخبرني
إبراهيم بن
ميسرة، عن
عمرو بن
الشريد قال: وقفت
على سعد بن
أبي وقاص،
فجاء المسور
بن مخرمة،
فوضع يده على
إحدى منكبي،
إذ جاء أبو
رافع مولى
النبي صلى
الله عليه
وسلم فقال: يا
سعد ابتع مني
بيتي في دارك،
فقال سعد:
والله ما
أبتاعهما،
فقال المسور: والله
لتبتاعنهما،
فقال سعد:
والله لا
أزيدك على
أربعة آلاف
منجمة،
أو مقطعة، قال
أبو رافع: لقد
أعطيت بها
خمسمائة
دينار، ولولا أني
سمعت النبي
صلى الله عليه
وسلم يقول:
(الجار أحق
بسقبه). ما
أعطيتكها
أربعة آلاف
وأنا أعطى بها
خمسمائة
دينار،
فأعطاها إياه.
[-2258-] Amr İbnü'ş-Şerid şöyle anlatır: Said İbn Ebu Vakkas'ın
yanında bulunuyordum. Misver İbn
Mahrame gelip elini omuzuma
koydu. Bu sırada Hz. Nebi'in azatlı kölesi Ebu Rafi' de geldi ve: "Ey Said! Senin çevriliğinde (etrafı duvarla çevrilmiş büyük
ev) bulunan iki evimi benden satın al" dedi. Said,
"Vallahi almam" dedi. Misver Sa'd'a, "Vallahi mutlaka bunu alacaksın" dedi. Said, "Vallahi, taksitli olarak ödemek şartıyla dört
bin dirhemden daha fazla vermem" dedi.
Ebu Rafi', "Bana bu evler için beşyüz dinar teklif edildi. Eğer Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in,
"Komşu, yakınlığı sebebiyle daha çok hak sahibidir" buyurduğunu
işitmemiş olsaydım, bana beşyüz dinar veren var iken,
onu sana dörtbin dirheme vermezdim" dedi ve
evini ona verdi.
Tekrar: 6977, 6978, 6980, 6981
AÇIKLAMA: Malı satmadan önce; şuf'a
hakkı bulunan kimseye alması için teklifte bulunmak, onun bu hakkını ortadan
kaldırır mı? Bununla ilgili geniş açıklama, "hileleri terketmek"
bölümünde 6977. nolu hadiste gelecektir. Tirmizi'nin, Cabir'den naklettiği hadis şöyledir:
"Komşu,. yakınlığı
sebebiyle daha çok hak sahibidir. Eğer gaib ise
(ortada bulunmuyor ise), satılan mal ile yol birliği de var ise, komşu gelene
kadar beklenir."
İbn Battal şöyle demiştir: Ebu Hanife ve
onun mezhebini benimseyenler. bu hadisi, komşunun şuf'a hakkına sahip olduğu hususunda delil olarak
kullanmıştır.
Diğer alimler ise, burada kastedilenin,
ortaklık olduğu şeklinde yorumda bulunmuştur. Çünkü Ebu
Rafi', evlerde Sa'd'ın
ortağı idi. Bundan dolayı ortağının almasını teklif etmiştir.
"Lugatte, ortağın komşu olarak
isimlendirildiğine dair herhangi bir kullanım yoktur" şeklindeki iddia
kabul edilemez. Çünkü birbirine yakın olan her şeye "komşu" denilir.