DEVAM: 35.BAĞIŞ YAPMANIN FAZİLETİ
حدثنا
مسدد: حدثنا
عيسى بن يونس:
حدثنا الأوزاعي،
عن حسان بن
عطية، عن أبي
كبشة السلولي:
سمعت عبد الله
بن عمرو رضي
الله عنهما
يقول:
قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم: (أربعون
خصلة، أعلاهن
منيحة العنز،
ما من عامل
يعمل بخصلة
منها رجاء
ثوابها، وتصديق
موعودها، إلا
أدخله الله
بها الجنة).قال
حسان: فعددنا
ما دون منيحة
العنز، من رد
السلام،
وتشميت
العاطس،
وإماطة الأذى
عن الطريق
ونحوه، فما
استطعنا أن
نبلغ خمس عشرة
خصلة.
[-2631-] Ebu Kebşe es-Seluli'den rivayet edilmiştir: Abdullah b. Amr
r.a.'ın şöyle dediğini işittim: Allah Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle
buyurdu: "Kırk iyilik vardır ki bunların en üstünü, birine sütünden
faydalanması için verilen keçidir. Her kim sevabını umarak ve vaad edileni
tasdik ederek bu iyiliklerden birini yaparsa Allah bu iyiliği sebebiyle onu
Cennet'e sokar."
Hassan şöyle demiştir: Biz sütünden faydalanılması için verilen
keçi dışında, verilen selamı almak, aksırana dua etmek ve yoldan insanlara
sıkıntı veren bir şeyi kaldırmak gibi iyilikleri saydık ama on beş iyiliğe
ulaşamadık.
حدثنا
محمد بن يوسف:
حدثنا
الأوزاعي قال:
حدثني عطاء،
عن جابر رضي
الله عنه قال: كان
لرجال منا
فضول أرضين،
فقالوا:
نؤاجرها
بالثلث والربع
والنصف، فقال
النبي صلى
الله عليه
وسلم: (من كانت
له أرض
فليزرعها، أو
ليمنحها
أخاه، فإن أبى
فليمسك أرضه).
[-2632-] Cabir r.a.'den rivayet edilmiştir: İçimizde bazılarının
ihtiyaçlarından fazla toprakları vardı. "Üçte bir, dörtte bir ve yarı
karşılığında bu topraklarımızı kiraya verelim" dediler. Bunun üzerine Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem -"Her kimin toprağı varsa onu kendisi ekip
diksin veya din kardeşine bağışlasın. Böyle yapmak istemezse toprağını elinde tutsun"
buyurdu:
وقال
محمد بن يوسف:
حدثنا
الأوزاعي:
حدثني الزهري:
حدثني عطاء بن
يزيد: حدثني
أبو سعيد قال: جاء
أعرابي إلى
النبي صلى
الله عليه
وسلم فسأله عن
الهجرة، فقال:
(ويحك إن
الهجرة شأنها
شديد، فهل لك
من إبل). قال:
نعم، قال:
(فتعطي
صدقتها). قال:
نعم، قال: (فهل
تمنح شيئا).
قال: نعم، قال:
(فتحلبها يوم وردها).
قال: نعم، قال:
(فاعمل من
وراء البحار،
فإن الله لن
يترك من عملك
شيئا).
[-2633-] Ebu Said r.a.'den rivayet edilmiştir: Bir bedevi Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem'e gelerek hicreti sordu. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem: "Hey
gidi hey! Hicret zor iştir. Senin deven var mı?" buyurdu. Bedevi
"evet" dedi. Bunun üzerine Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem: "Peki
onun sadakasını veriyor musun?" diye sordu. Bedevi "evet" dedi.
Hz. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sütünden bir kısmını hediye
ediyor musun?" diye sordu. Bedevi "evet" dedi. Hz. Nebi: "Sulama
gününde sütünü sağıyor musun (orada bulunan fakirlere bir miktar süt veriyor
musun?)" diye sordu. Bedevi "evet" dedi. Bunun üzerine Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem: "İstersen denizlerin ötesinde çalış. Allah
senin yaptıklarından hiçbirini zayi etmeyecektir" buyurdu.
حدثنا
محمد بن بشار:
حدثنا عبد
الوهاب: حدثنا
أيوب، عن
عمرو، عن طاوس
قال: حدثني
أعلمهم بذاك -
يعني ابن عباس
رضي الله
عنهما - أن النبي
صلى الله عليه
وسلم خرج إلى
أرض تهتز
زرعا، فقال:
(لمن هذه). فقالوا:
اكتراها
فلان، فقال:
(أما إنه لو
منحها إياه،
كان خيرا له
من أن
يأخذ عليها
أجرا معلوما).
[-2634-] Abdullah b. Abbas r.a.'dan rivayet edilmiştir: Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem ekini bol olan bir tarlaya rastladı ve "Burası kime
aittir?" diye sordu. "Burasını falanca kişi kiraladı" dediler.
Bunun üzerine Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem: "İyi bilin ki tarlanın
sahibi, burasını bu kişiye karşılıksız vermiş olsaydı (alacağı sevap) onun için
belirli bir ücret almaktan çok daha iyi olurdu" buyurdu.
AÇIKLAMA: Meniha, sözlükte bağış demektir. Ebu Ubeyd
"Meniha’yı Arapçada iki anlamda kullanılır: Birinci anlamı, bir kişinin
diğerine bir malı karşılıksız vermesi ve malın o kişinin mülkiyetine
geçmesidir. İkinci anlamı ise kişinin diğerine bir süreliğine sütünden ve
yününden faydalanması için devesini veya koyununu vermesi, süre dolduktan sonra
geri almasıdır.
Burada konunun başındaki hadislerde meniha, sütünü sağdıktan
sonra sahibine geri vermek üzere ariyet olarak alınan süt hayvanları anlamında
kullanılmıştır.
İbn Battal, Hassan'ın (yukarıda geçen) sözü ile ilgili özetle şu
değerlendirmeyi yapmıştır: Hassan'ın bu sözünde, hadiste zikredilen kırk iyiliğin
tespit edilmesine engel bir durum yoktur. Hz. Nebi (s.a.), genelolarak iyilik
türlerine teşvik etmiştir. İyilik türleri belli bir sayıyla sınırlandırılamaz.
Kuşkusuz Hz. Nebi (s.a.v.), zikrettiği kırk iyiliğin neler olduğunu biliyordu
ama bunları teker teker saymasından daha faydalı bir gerekçeden dolayı bunları
saymadı. Çünkü iyilikleri sayması, insanların bunlar dışındaki iyiliklere önem
vermemesine yol açabilirdi.
Hattabi şöyle devam eder: Ayrıca alimlerden biri, bu iyiliklerle
ilgili bir araştırma yapmış ve sayılarının kırkı aştığını tespit etmiştir. Bu
alimin tespit ettiği iyiliklerden bir kısmı şunlardır: Ustaya yardım etmek,
elinden iş gelmeyenin işini görmek, (ihtiyaç içinde olana) nalın tasması
vermek, Müslüman kardeşinin ayıbını örtrnek, namusunu korumak, onu sevindirmek,
sohbete geç gelenlere yer açmak, iyilik yolunu göstermek, güzel söz söylemek,
fidan dikmek, ekin ekmek, (iyiliğe) aracılık etmek, hasta ziyaretinde bulunmak,
tokalaşmak, Allah yolunda sevmek, Allah için kin gütmek, Allah için (din
kardeşleriyle) oturmak, Allah için birbirini ziyaret etmek, nasihat etmek
(insanların hayrını istemek) ve acımak. Bütün bunlar sahih hadislerde
geçmektedir. Bunlardan bir kısmının, sütünden faydalanması için birine koyununu
vermenin aşağısında iyilikler olup olmadığı tartışılabilir.
Harbi’den (Savaş Halindeki Düşman) Köle Satın Almak, Harbınin
Yaptığı Hibe ve Köle Azadı
باب: إذا
قال: أخدمتك
هذه الجارية،
على ما يتعارف
الناس، فهو
جائز.
35. KİŞİ "İNSANLARIN ÖRFÜNE UYGUN OLARAK BU CARİYEMİ SENİN
HİZMETİNE VERDİM" DERSE BU CAİZ OLUR
وقال بعض
الناس: هذه
عارية، وإن
قال: كسوتك هذا
الثوب، فهو
هبة.
Birisi, "Bu ariyettir. "Bu elbiseyi sana
giydirdim" derse hibe olur" demiştir.
حدثنا
أبو اليمان:
أخبرنا شعيب:
حدثنا أبو
الزناد، عن
الأعرج، عن
أبي هريرة رضي
الله عنه: أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم قال:
(هاجر إبراهيم
بسارة،
فأعطوها آجر،
فرجعت فقالت:
أشعرت أن الله
كبت الكافر،
وأخدم وليدة).
وقال
ابن سيرين، عن
أبي هريرة، عن
النبي صلى الله
عليه وسلم:
(فأخدمها هاجر).
[-2635-] Ebu Hureyre r.a.'den rivayet edilmiştir: Nebi Sallallahu Aleyhi ve
Sellem buyurduki: "İbrahim Sare ile hicret etmişti. Ona bir hizmetçi (Acer
- Hacer) vermişlerdi. İbrahim'in yanına döndüğünde İbrahim (A.S.) "Gördün
mü Allah kafirin elini boşa çıkardı ve cariyeyi hizmetimize verdi"
dedi."
İbn Sirin Ebu Hureyre'den Nebi'in Sallallahu Aleyhi ve Sellem
"Hacer'i onun hizmetine verdi" buyurduğunu nakletmiştir.
(Buhari burada hadisi muhtasar olarak zikretmiştir. Tam metin
2217 nolu hadistir.)
AÇIKLAMA: İbn Battal şöyle demiştir: "Bu cariyeyi
senin hizmetine verdim" diyen kimsenin yalnızca cariyenin hizmetini
bağışlamış olduğu konusunda hiçbir görüş ayrılığı bilmiyorum. Çünkü
"hizmete verme" ifadesi, cariyenin kendisine sahip olmayı
gerektirmez. Nitekim "evinde oturtma" ifadesi de evin mülkiyetinin o
kişiye verilmesini gerektirmez. Buhari’nin Hz. Nebi'in "Hacer'i onun
hizmetine verdi" buyruğunu hibe için delil getirmesi doğru değildir. Çünkü
o olayda Hacer'in hibe edilmesi "Hacer'; ona verin" sözünden dolayı
geçerli olmuştur.
İbn Battal devamla şöyle der: Kişi, "Bu elbiseyi sana
belirli bir süre için giydirdim" dediğinde şartının geçerli olduğu ve süre
belirtmemesi durumunda sözünün hibe olacağı konusunda alimlerin görüş ayrılığı
yoktur. Allah Teala "Onun keffareti on miskini doyurmak veya
giydirmektir" buyurmuştur. Ummet, bunun yiyeceği ve elbiseyi fakirin
mülkiyetine vermek olduğu konusunda görüş ayrılığına düşmemiştir.
Herhalde Buhari, İbn Battal'ın zikrettiği bu hükümlere bu
sözlerin mutlak olarak kullanılması durumunda karşı çıkmamıştır.
Buhari'nin maksadı şudur: Örfe delalet eden bir karine varsa
söz, örfe göre anlaşılır. Aksi halde her iki durumda da hüküm sözün
gerektirdiği gibidir. Bir toplumda "hizmete verme" sözünün hibe etme
anlamında kullanılması örf haline gelmişse ve o toplumda yaşayan bir kişi bu
sözü mutlak olarak söyleyip sahip kılma anlamını kastetmişse hibe geçerli olur.
"Her halükarda bu söz ariyeti gerektirir" diyen fakihler ise örfü
kabul etmemişlerdir. Allah daha iyi bilir.
باب: إذا
حمل رجل على
فرس، فهو
كالعمرى
والصدقة.
36. BİR KİMSE DİĞERİNE "SENİ BU AT'A BİNDİRDİM"
DEDİĞİNDE BU SÖZ UMM VE SADAKA GİBİDİR
وقال بعض
الناس: له أن
يرجع فيها.
Birisi, "bu sözü söyleyen kişi bundan vazgeçebilir"
demiştir.
---------Bu konuda ve bir önceki konuda Buhari,
"Birisi" (Ba'du'n-nas) ifadesi ile Ebu Hanife'yi kastetmiştir. Ebu
Hanife hakkında bu ifadeyi kullanmak Buhari'nin adetidir.-----------
حدثنا
الحميدي: أخبرنا
سفيان قال:
سمعت مالكا
يسأل زيد بن
أسلم قال:
سمعت أبي
يقول: قال عمر
رضي الله عنه: حملت
على فرس في
سبيل الله،
فرأيته يباع،
فسألت رسول
الله صلى الله
عليه وسلم،
فقال: (لا تشتره،
ولا تعد في
صدقتك).
[-2636-] Zeyd b. Eslem'den rivayet edilmiştir: Babamı şöyle derken işittim:
Ömer r.a. şöyle dedi: Birini Allah yolunda at'a bindirmiştim. (Cihadda
kullansın diye ona bir at bağışlamıştım). Atın (pazarda) satılığa
çıkartıldığını gördüm. Hemen Allah Resulülne giderek atı satın almak konusunda
kendisine danıştım. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem: "Onu satın alma,
sadakandan dönme" buyurdu.
AÇIKLAMA: Bu hadis Vakıf bölümünde açıklanacaktır
inşaallah.