SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’Ş-ŞEHADAT

<< 1153 >>

EK SAYFA – 1153-2

باب: سؤال الحاكم المدعي: هل لك بينة؟ قبل اليمين.

19. HAKİM DAVACIYA VEMİNDEN ÖNCE "BİR DELİLİN - BELGEN VAR MI?" DİYE SORAR

 

حدثنا محمد: أخبرنا أبو معاوية، عن الأعمش، عن شقيق، عن عبد الله رضي الله عنه قال:

 قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (من حلف على يمين، وهو فاجر، ليقتطع بها مال امرئ مسلم، لقي الله وهو عليه غضبان). قال: فقال الأشعث بن قيس: في والله كان ذلك، كان بيني وبين رجل من اليهود أرض، فجحدني، فقدمته إلى النبي صلى الله عليه وسلم، فقال لي رسول الله صلى الله عليه وسلم: (ألك بينة). قال: لا، قال: فقال لليهودي: (احلف). قال: قلت: يا رسول الله إذن يحلف ويذهب بمالي، قال: فأنزل الله تعالى: {إن الذين يشترون بعهد الله وأيمانهم ثمنا قليلا} إلى آخر الآية.

 

[-2666 - 2667-] Abdullah r.a.'dan rivayet edilmiştir: Allah Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem "Her kim bir müslümanın malını elinden almak için haksız yere yemin ederse Allah'ın huzuruna vardığında Allah'ın kendisine gazablandığını! kendisine kızmış olduğunu görür" buyurmuştu.

 

Eş'as b. Kays "Allah'a yemin ederim ki bu hadis benimle ilgiliydi. Bir Yahudi ile benim ortak bir tarlamız vardı. Yahudi benim payımı inkar etti. Nebi s.a.v.'e gelerek durumu kendisine arz ettim. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem: "Delilin şahidin var mı?" diye sordu. "Hayır" dedim. Yahudiye "Yemin et" dedi. Bunun üzerine ben: "Ey Allah'ın Resulü! O çekinmeden yemin eder ve malımı elimden alır" dedim. Bunun üzerine: "Allah'a karşı verdikleri sözü ve yeminlerini az bir bedelle değiştirenlere gelince, işte bunların ahirette bir payı yoktur. Kıyamet günü Allah onlarla konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları temize çıkarmayacaktır. Onlar için acı bir azap vardır" [AI-i İmran 77] ayeti indirildi.

 

 

AÇIKLAMA:     Eş'as ve İbn Mesludlun rivayet ettikleri bu hadis ile ilgili bazı konular "Tefsir", "Yeminler ve Adaklar" bölümlerinde gelecektir. Bu hadis, "Davacı, delilim vardır, dediğinde davalıya yemin teklif edilmez" diyenlerin delilidir.

 

 

باب: اليمين على المدعى عليه في الأموال والحدود.

20. BORÇ VE HAD CEZASI DAVALARINDA DAVALININ YEMİN YÜKÜMLÜLÜĞÜ

 

وقال النبي صلى الله عليه وسلم: (شاهداك أو يمينه). [ر: 2525]وقال قتيبة: حدثنا سفيان، عن ابن شبرمة: كلمني أبو الزناد في شهادة الشاهد، ويمين المدعي، فقلت: قال الله تعالى: {واستشهدوا شهيدين من رجالكم فإن لم يكونا رجلين فرجل وامرأتان ممن ترضون من الشهداء أن تضل إحداهما فتذكر إحداهما الأخرى} /البقرة: 282/. قلت إذا كان يكتفى بشهادة شاهد ويمين المدعي، فما يحتاج أن تذكر إحداهما الأخرى، ما كان يصنع بذكر هذه الأخرى.

Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem "Ya iki şahit getirirsin, ya da o yemin eder" buyurmuştur. Kuteybe, Süfyan yoluyla İbn Şübrume'nin şöyle dediğini nakletmiştir: Ebu'z-Zinad bana bir şahidin şahitliği ve davacının yemin etmesi ile hüküm verilebileceğini söylemişti. Ben:

"Eğer iki erkek bulunamazsa rıza göstereceğiniz şahitlerden bir erkek ile -biri yanılırsa diğerinin ona hatırlatması için- iki kadın olsun" [Bakara, 282] ayetini okudum. Sonra bir kişinin şahitliği ve davacının yemini ile yetinilecekse birinin ötekine hatırlatmasına niye ihtiyaç duyulsun. O tek olan kadının bile hatırlamasına ne gerek olur ki!" dedim.

 

حدثنا أبو نعيم: حدثنا نافع بن عمر، عن ابن أبي مليكة قال: كتب ابن عباس رضي الله عنهما: أن النبي صلى الله عليه وسلم قضى باليمين على المدعى عليه.

 

[-2668-] İbn Ebi Müleyke'den rivayet edilmiştir: "İbn Abbas r.a. bana mektup yazarak Hz. Nebi'in davalıyı yemin etmekle yükümlü tuttuğunu bildirdi."

 

 

حدثنا عثمان بن أبي شيبة: حدثنا جرير، عن منصور، عن أبي وائل قال: قال عبد الله: (من حلف على يمين يستحق بها مالا، لقي الله وهو عليه غضبان). ثم أنزل الله تصديق ذلك: {إن الذين يشترون بعهد الله وأيمانهم - إلى - عذاب أليم}. ثم إن الأشعث بن قيس خرج إلينا، فقال: ما يحدثكم أبو عبد الرحمن؟ فحدثناه بما قال، فقال: صدق، لفي أنزلت، كان بيني وبين رجل خصومة في شيء، فاختصمنا إلى رسول الله صلى الله عليه وسلم، فقال: (شاهداك أو يمينه). فقلت له: إنه إذن يحلف ولا يبالي، فقال النبي صلى الله عليه وسلم: (من حلف على يمين، يستحق بها مالا، وهو فيها فاجر، لقي الله وهو عليه غضبان). فأنزل الله تصديق ذلك، ثم اقترأ هذه الآية.

 

[-2669 - 2670-] Ebu Vail r.a.'den rivayet edilmiştir: Abdullah şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) "Her kim başkasına ait bir mala sahip olmak için haksız yere yemin ederse Allah'ın huzuruna vardığında Allah'ın kendisine gazablandığını görür"." (buyurmuştu.) Sonra Allah bunu doğrulayan şu ayeti indirdi: "Allah'a karşı verdikleri sözü ve yeminlerini az bir bedelle değiştirenlere gelince, işte bunların ahirette bir payı yoktur. Kıyamet günü Allah onlarla konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları temize çıkarmayacaktır. Onlar için acı bir azap vardır"[Al-i İmran 77]

 

Sonra Eş'as b. Kays bir gün çıkıp yanımıza (Ebu Vail'in bulunduğu bir meclise) geldi ve "Abdurrahman (İbn Mes'ud) size ne anlattı?" diye sordu. Biz de İbn Mes'ud'un sözünü ona söyledik.

 

Bunun üzerine şöyle dedi: "Doğru söylemiş. O ayet benim hakkımda indirilmişti. Ben biriyle mahkemelik olmuştum. Allah Resulü'ne gittik. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem: "Ya iki şahit getirirsin, ya yemin eder" buyurdu. Bunun üzerine ben "İyi de o yemin eder ve hiç de umursamaz" dedim. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem: "Her kim haksız yere yemin ederek bir mala sahip olursa• Allah'ın huzuruna, O, kendisine öfkelenmiş olarak çıkar" buyurdu. Allah da bunu doğrulayan bu ayetleri indirdi."

 

 

AÇIKLAMA:     Yemin davacı ya değil, davalıya ait bir yükümlülüktür. Bu iki şey gerektirir. Birincisi, şahitleri desteklemek için davacının yemin etmesi gerekmez. İkincisi bir şahidin şahitliği ve davacının yemin etmesiyle hüküm verilemez;        "

 

Şafii ve alimlerin çoğunluğu bu hükmün borç davaları, had cezası davaları, evlilik vb. davalar için geçerli olduğunu savunurlar. İmam Malik, evlilik, boşanma, azat etme ve fidye davalarını genel hükmün dışında tutarak şöyle der: "Bunlardan hiçbirinde, davacı bir şahit de olsa delil getirmediği sürece davalının yemin etmesi gerekmez."

 

Alimler davacı ve davalının tanımında görüş ayrılığına düşmüşlerdir. Yaygın olan iki tanım vardır: Birinci tanıma göre, davacı sözü görünüşe aykırı olan kişidir. Davalı ise böyle olmayandır. İkinci tanıma göre, davacı, sustuğunda kendisine ilişilmeyen kişidir. Davalı ise sustuğunda kendi haline bırakılmayan kişidir. Bu tanımlardan ilki daha meşhur olmakla birlikte, ikinci tanım daha eksiksizdir.

 

 

باب: إذا ادعى أو قذف، فله أن يلتمس البينة، وينطلق لطلب البينة.

21. KİŞİ DAVACI OLDUĞUNDA VEYA BİRİNE ZİNA SUÇLAMASI YÖNELTTİĞİNDE ŞAHİT ARAMAK İÇİN MAHKEMEDEN AYRILABİLİR

 

حدثنا محمد بن بشار: حدثنا ابن أبي عدي، عن هشام: حدثنا عكرمة، عن ابن عباس رضي الله عنهما: أن هلال بن أمية قذف امرأته عند النبي صلى الله عليه وسلم بشريك بن سحماء، فقال النبي صلى الله عليه وسلم: (البينة أو حد في ظهرك). فقال: يا رسول الله، إذا رأى أحدنا على امرأته رجلا، ينطلق يلتمس البينة؟ فجعل يقول: (البينة وإلا حد في ظهرك). فذكر حديث اللعان.

 

[-2671-] İbn Abbas r.a.'dan rivayet edilmiştir: Hilal b. Ümeyye r.a. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in huzurunda hanımının Şerik b. Sahma ile zina ettiğini söylemişti. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem: "Ya şahit getirirsin, ya da sırtına sopa yersin" buyurdu. Hilal: "Ey Allah'ın Resulü! Bir adam hanımının üzerinde bir erkek gördüğünde hiç gider de şahit arar mı?" dedi. Hz. Nebi yine: "Ya şahit getirirsin, ya da sırtına sopa yersin" buyurdu.

 

İbn Abbas daha sonra lian hadisini zikretti.

 

Tekrar: 4747, 5307

 

AÇIKLAMA:     Bu konu, ileride yeri geldiğinde ayrıntılı olarak açıklanacaktır. (bkz. 4747. hadis) Bundan maksat, zina suçlaması yapan kişiye, kendisini had cezasından kurtarabilmesi için zina ile suçladığı kişinin zina ettiğine dair şahit getirme imkanı verilmesidir.

 

"Bu hadis karı-koca hakkında söylenmiştir. Kocanın şahit getiremediği zaman lian yoluyla had cezasından kendini kurtarma şansı vardır. Yabancı bir kişi ise böyle değildir" diye itiraz edilemez.

 

Çünkü biz diyoruz ki: Bu, lian ayeti indirilmeden önce gerçekleşmiş bir olaydır. O zaman koca ile yabancı kişi arasında fark yoktu. Zina suçlaması yapan kişinin bu hakkı olduğuna göre diğer davacıların bu hakka sahip olması daha önceliklidir.

 

 

باب: اليمين بعد العصر.

22. İKİNDİDEN SONRA YEMİN

 

حدثنا علي بن عبد الله: حدثنا جرير بن عبد الحميد، عن الأعمش، عن أبي صالح، عن أبي هريرة رضي الله عنه قال: قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (ثلاثة لا يكلمهم الله ولا ينظر إليهم ولا يزكيهم ولهم عذاب أليم: رجل على فضل ماء بطريق يمنع منه ابن السبيل، ورجل بايع رجلا لا يبايعه إلا للدنيا، فإن أعطاه ما يريد وفى له، وإلا لم يف له، ورجل ساوم رجلا بسلعة بعد العصر، فحلف بالله لقد أعطى بها كذا وكذا، فأخذها).

 

[-2672-] Ebu Hureyre r.a.'den rivayet edilmiştir: Allah Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: "Üç kişi var ki (kıyamet günü) Allah onlarla konuşmaz, onlara bakmaz, onları arındırmaz ve onlar için acı bir azap vardır: Tarlasında ihtiyacından fazla suyu olduğu halde yoldan geçenlerin ondan faydalanmasını engelleyen kişi, birisiyle sadece dünyalık için alışveriş yapan, karşısındaki istediğini verirse ona veren, vermezse eksilten kişi ve ikindiden sonra bir malın pazarlığını yaptıktan sonra "Vallahi ona şunu ve şunu verdim, o da aldı" diye yemin eden kişi."

 

 

AÇIKLAMA:     Mühelleb şöyle demiştir: Hz. Nebi'in bu vakitte yalan yere yemin eden kişinin günahının büyüklüğünü özellikle vurgulaması gece ve gündüz meleklerinin onu görmesinden dolayıdır.

 

Ancak bu tartışılması gereken bir konudur. Çünkü sabah namazı sonrasında da melekler onu görürler. Bununla birlikte ikindi vakti ile ilgili bu ifade sabah sonrası için de kullanılmamıştır. Özellikle ikindi vaktine dikkat çekilmesi o vakitte ameller göğe çıkarıldığı için de olabilir.

 

 

باب: يحلف المدعى عليه حيثما وجبت عليه اليمين، ولا يصرف من موضع إلى غيره.

23. DAVALI, YEMİN ETMESİ GEREKEN YERDE YEMİN EDER

 

قضى مروان باليمين على زيد بن ثابت على المنبر، فقال: أحلف له مكاني، فجعل زيد يحلف، وأبى أن يحلف على المنبر، فجعل مروان يعجب منه.وقال النبي صلى الله عليه وسلم: (شاهداك أو يمينه)     . فلم يخص مكانا دون مكان.

Ve yemin etmek için başka bir yere götürülmez. Mervan, Zeyd b. Sabit'in minberde yemin etmesine hükmetti. Zeyd "Ben ona yerimde yemin ederim" dedi ve oracıkta yemin edivererek minberde yemin etmekten kaçındı. Mervan onun bu yaptığına şaşırmıştı. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem "Ya iki şahit getirirsin, ya da yemin eder" buyurarak yemin için özel bir yer belirtmedi.

 

حدثنا موسى بن إسماعيل: حدثنا عبد الواحد، عن الأعمش، عن أبي وائل، عن ابن مسعود رضي الله عنه،  عن النبي صلى الله عليه وسلم قال: (من حلف على يمين ليقتطع بها مالا، لقي الله وهو عليه غضبان).

 

[-2673-] Abdullah b. Mes'ud r.a.'dan rivayet edilmiştir: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem "Her kim birinin malını elinden almak için (yalan yere) yemin ederse Allah'ın huzuruna vardığında, Allah'ın ona gazab etmiş olduğunu görecektir.'' buyurmuştur.

 

 

AÇIKLAMA:     Davalının yemin etmesinin teklif edildiği yerde yemin etmesi Hanefi ve Hanbelilere göre kesin bir yükümlülüktür. Alimlerin çoğunluğuna göre ise gereken, davalının yemininin ağırlaştırılmasıdır. Medine'de bulunan kişi minberde yemin eder. Mekke'de rükün ile Makam-ı İbrahim arasında yemin eder. Diğer yerlerde ise merkez camisinde yemin eder. Alimler, bu özel yerlerde yemin edilmesinin küçük miktardaki borçlarla ilgili değil; büyük miktardaki borç davalarıyla ve kısas davalarıyla ilgili olduğu söylenmiştir.