DEVAM: 2. İNSANLARIN EN ÜSTÜNÜ CANIYLA VE MALIYLA ALLAH YOLUNDA
CİHAD EDENDİR
حدثنا
أبو اليمان:
أخبرنا شعيب،
عن الزهري قال:
أخبرني سعيد
ابن المسيب:
أن أبا هريرة
قال: سمعت
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم يقول:
(مثل المجاهد
في سبيل الله،
والله أعلم
بمن يجاهد في
سبيله، كمثل
الصائم القائم،
وتوكل الله
للمجاهد في
سبيله بأن
يتوفاه: أن
يدخله الجنة،
أو يرجعه
سالما مع أجر
أوغنيمة).
[-2787-] Ebu Hureyre r.a.'den nakledilmiştir: Nebi'i Sallallahu Aleyhi ve
Sellem şöyle buyururken işittim: "Allah yolunda cihad eden -ki Allah
yolunda cihad edenin kim olduğunu en iyi O bilir- aralıksız oruç tutan ve namaz
kılan gibidir. Allah, kendisi uğruna cihad edene, canını alıp cennetine koymayı
veya sevapla ya da ganimetle sapasağlam geri dönmeyi garanti etmiştir."
Tekrar: 6494
AÇIKLAMA: İbn Ebi Hatim, Said İbn Cübeyr'den şöyle
nakletmiştir: "Size ... ticaretin yolunu göstereyim mi?" ayeti inince
Müslümanlar "Biz bu ticareti bir bilsek bunun için nelerimizi feda
etmeyiz!" dediler. Bunun üzerine "Allah'a ve Resulü'ne inanırsınız
... " ayeti indirildi. Bu hadis, mürselolarak rivayet edilmiştir.
İbn Ebi Hatim ve Taberi, Katade'den şöyle nakletmiştir: Allah
bunu açıklayıp yolunu göstermeseydi sahabeden birçok kişi bunu öğrenebilmek
için kendilerini telef ederlerdi.
Tirmizi Ebu Hureyre'den radıyallahu anh nakletmiştir: Birisi bir
dağ yolunda tatlı bir pınara rastladı. Çok hoşuna gitti ve "Keşke
insanların arasından ayrılıp burada kalsam" diye iç geçirdi. Sonra Hz.
Nebi'den Sallallahu Aleyhi ve Sellem bu konuda izin istedi. Hz. Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem "Böyle yapma. Sizden birinin Allah yolunda cihad etmesi,
evinizde kılacağınız yetmiş yıllık namazdan daha iyidir" buyurdu.
Ebu Said el-Hudri'den nakledilen yukarıdaki hadis yalnız
kalmanın üstünlüğünü gösterir. Çünkü yalnız kalan kişi dedikodu ve boş konuşma
gibi kötü şeylerden kurtulur. İnsanlardan tamamen soyutlanmak konusunda ise
alimlerin çoğunluğu "Bu ancak kıyamet alameti olan fitneler ortaya
çıktığında olur" demişlerdir. Nitekim bu, "Fitneler" bölümünde
ayrıntılı olarak açıklanacaktır.
Bunu Ebu Hureyre'den nakledilen şu hadis de destekler: Hz. Nebi (s.a.v.)
"Öyle bir zaman gelecek ki o gün insanların en hayırlısı, atının yularından
tutup Allah yolunda cihad ederek ölümünü kovalayan kişi ile uzlete çekilerek
namazını kılan, zekatını veren ve insanlara ancak hayrı dokunan kişi
olacaktır" buyurmuştur.
Yukarıdaki hadiste Hz. Nebi "-Allah yolunda cihad edenin
kim olduğunu en iyi O bilir-" buyurarak cihadda ihlas ve samimiyetin
önemli olduğuna dikkat çekmiştir.
"Allah yolunda cihad eden, aralıksız oruç tutan ve namaz
kılan gibidir" hadisinde oruç tutan ve namaz kılan kişi ile Allah yolunda
cihad eden kişi, her hareket ve duruştan sevap almak açısından birbirine
benzetilmiştir. Çünkü "oruç tutan ve namaz kılan" ile bir an bile
ibadetten uzak kalmayan kişi kastedilmiştir. Bu kişinin sevabı süreklidir.
Mücahid de böyledir. Hiçbir anı sevapsız geçmez. Nitekim Ebu Hureyre
"Mücahidin atı kazığa bağlanarak otladığı sırada bile ona sevap
yazılır" diyerek buna işaret etmiştir. "Onlara ne susuzluk gelir, ne
de yorulurlar" ayeti bu konuda daha da açıktır.
"Allah onu cennetine koymayı. .. garanti etmiştir":
Burada cennete koymaktan kasıt, şehidin hesaba çekilmeden ve azap görmeden
cennete girmesidir. Ya da ölür ölmez cennete girmesidir. Nitekim bir hadiste
"Şehitlerin ruhları cennette gezinir" buyrulmuştur.
Bu açıklama ile şu görüş de cevabını bulmuş olur: Hadisin
zahirinden, cihatta şehit olan ile cihattan sağ olarak geri dönenin eşit
tutulduğu anlaşılıyor. Çünkü sevap almak, cennete girmeyi gerektirir.
Bu görüşe verilen cevap özetle şudur: Cennete girmekten kasıt
özel bir girmedir. "Ya sevapla veya ganimetle döner": Yani cihad
edenler ganimet alamamışlarsa sevap alarak dönerler. Ganimet almışlarsa hem
ganimet, hem sevapla birlikte dönerler. Hadiste ganimetle birlikte sevap tekrar
söylenmemiştir. Çünkü ganimetli dönüşün sevabı, ganimetsiz dönüşün sevabından
daha azdır.
Bu yorumu yapmamızın sebebi şudur: Hadisin zahirine göre cihad
edenler, ganimet aldıklarında sevap almazlar. Halbuki maksat bu değildir. Asıl
maksat şudur: "Onlar, ganimet alamayanların alacağı sevaptandaha az bir
sevapla birlikte ganimet alırlar." Çünkü kurallar, ganimet olmadığında
sevabın daha çok olmasını gerektirir. Mücahidlerin hem ganimetten hem sevaptan
mahrum olmayacağı konusunda hadisin ifadesi açıktır. Ganimetle sevabın
birleştirilmeyeceğine ise delaleti yoktur.
Müslim, Abdullah İbn Amr İbn As'tan şöyle nakletmiştir:
"Allah yolunda savaşan hiçbir topluluk yoktur ki ganimet aldıklarında
ahiretteki sevaplarının üçte ikisini almamış olsunlar. Sevaplarının üçte biri ise
ahirete kalır. Ganimet almadıklarında ise sevapları eksiksiz olur."
Sonraki dönem alimlerinden biri, bu hadisteki "üçte
iki" ifadesinden güzel bir nükte yakalamıştır. Şöyle ki Allah mücahidler
için üç ikram hazırlamıştır. Bunların ikisi dünyada, biri ahirettedir.
Dünyadakiler kurtulmak ve ganimet almaktır. Ahiretteki ise cennete girmektir.
Ganimet alarak sapasağlam döndüğünde Allah'ın hazırladığı iki ikramı almış
olur. Geriye Allah katında bir ikram kalır. Ganimetsiz döndüğünde Allah onun
yerine ahirette sevap verir. Buna göre hadiste mücahide şöyle denilmiş gibidir:
Dünyaya yönelik herhangi bir şeyini kaybedersen ben sana onun yerine sevap
veririm.
Cihada ilişkin sevap ise her iki grup için de vardır. Özetle
hadiste, dünyada verilecek olan iki nimete mecaz yoluyla "sevap"
(ecir) denilmiştir.
Bu hadis, faziletleriniüstünlüklerin kıyas yoluyla
bilinemeyeceğini gösterir. Bu, Allah'ın lutfettiği bir şeydir.
Yine bu hadis, hükümler arasında benzerlikler kurmanın caiz
olduğunu gösterir. Salih ameller, sevabı bizzat gerektirmezler. Sevap,
genelolarak ve ayrıntılarıyla halis niyetle yani samimiyetle elde edilir.
باب:
الدعاء
بالجهاد
والشهادة
للرجال والنساء.
3. ERKEKLERİN VE KADINLARIN CİHAD ETMEK VE ŞEHİT OLMAK İÇİN DUA
ETMELERİ
وقال عمر:
اللهم ارزقني
شهادة في بلد
رسولك.
Ömer r.a. "Allahım! Bana Resulünün beldesinde şehitlik
nasip et" demiştir.
حدثنا
عبد الله بن
يوسف، عن
مالك، عن
إسحاق بن عبد
الله بن أبي
طلحة، عن أنس
بن مالك رضي
الله عنه أنه
سمعه يقول: كان
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم يدخل على
أم حرام بنت
ملحان
فتطعمه،
وكانت أم حرام
تحت عبادة بن
الصامت، فدخل
عليها رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
فأطعمته،
وجعلت تفلي
رأسه، فنام رسول
الله صلى الله
عليه وسلم ثم
استيقظ وهو
يضحك، قالت:
فقلت: وما
يضحكك يا رسول
الله؟ قال: (ناس
من أمتي،
عرضوا علي
غزاة في سبيل
الله، يركبون
ثبج هذا البحر
ملوكا على
الأسرة، أو:
مثل الملوك
على الأسرة).
شك إسحاق،
قالت: فقلت: يا
رسول الله،
ادع الله أن
يجعلني منهم،
فدعا لها رسول
الله صلى الله
عليه وسلم، ثم
وضع رأسه ثم
استيقظ وهو
يضحك، فقلت: وما
يضحكك يا رسول
الله؟ قال:
(ناس من أمتي،
عرضوا علي
غزاة في سبيل
الله). كما قال
في الأول، قالت:
فقلت يا رسول
الله، ادع
الله أن
يجعلني منهم،
قال: (أنت من
الأولين).
فركبت البحر
في زمان معاوية
بن أبي سفيان،
فصرعت عن
دابتها حين خرجت
من البحر،
فهلكت.
[-2788 - 2789-] Enes İbn Malik r.a.'den nakledilmiştir: Allah Resulü Sallallahu
Aleyhi ve Sellem Milhan'ın kızı Ümmü Haram'ın yanına girer ve Ümmü Haram ona
yemek hazırlardı. Ümmü Haram, Ubade İbnü's-Samit'le evliydi. Bir gün yine Allah
Resulü onun yanına girmiş, o da ona yemek hazırlamıştı. Allah Resulü Sallallahu
Aleyhi ve Sellem'in saçını-başını ayıklıyordu. Derken Allah Resulü Sallallahu
Aleyhi ve Sellem uyudu. Uyandığında gülüyordu. Ümmü Haram: "Ey Allah'ın
Resulü! Hayırdır, neye gülüyorsun?" dedi. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve
Sellem: "Rüyamda Allah yolunda cihad eden bir grup gösterildi. Şu denizde
yolculuk ediyorlar ve tahtlar üzerinde krallar gibi oturuyorlardı"
buyurdu.
Ümmü Haram "Ey Allah/ın Resulü! Allah'a dua etsen de beni de
onlardan kılsa" dedi. Bunun üzerine Resulullah onun için dua etti. Sonra
başını tekrar koydu (ve uykuya daldı). Sonra yeniden gülerek kalktı. Ümmü
Haram: "Ey Allah'ın Resulü! Yine niye gülüyorsun?" diye sordu. Allah
Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem de birincideki gibi "Rüyamda Allah
yolunda cihada çıkan bir grup gördüm. .. " buyurdu. Üm mü Haram da: "Ey
Allah'ın Resulü! Dua etsen de Allah beni de onlardan kılsa" dedi. Bunun
üzerine Allah Resulü Sallallahu aleyhi ve sellem "Sen
öncekilerdensin" buyurdu.
Ümmü Haram, Muaviye İbn Ebu Süfyan döneminde deniz yolculuğuna
çıktı. Karaya çıktıklarında bineğinden düştü ve bu düşmeden dolayı vefat etti.
Tekrar: 2799, 2877, 2894, 2682, 7001, 2800, 2878, 2895, 2924,
6283, 7002.
AÇIKLAMA: İbnü'l-Müneyyir ve bazı hadis şarihleri şöyle
demişlerdir: Bu konunun fıkıhla ilişkisi şudur: Şehadet için dua etmek sanki
Müslümana karşı kafirlerin galip gelmesini; Allah'a itaat edene karşı isyan
edenin üstün gelmesini temenni etmek anlamına gelir. Ancak bu duayı eden
kişinin asıl amacı, şehit olmaya bağlı olan en yüksek dereceye erebilmektir.
Söylediği şey doğrudan kastedilmiş olmayıp, var olmanın zorunlu olarak
gerektirdiği bir şeydir. Gayrimüslimleri savurarak, alçaltarak ve ezerek en
büyük yararın elde edilecek olması, bu uğurda bazı Müslümanların öldürülmesini
de kaçınılmaz kılmış ve bu, görmezden gelinmiştir. Bu durumda şehitliği istemek
caiz olmuştur. Çünkü şehitlik, kişinin Allah'ın dinini yüceltmek konusundaki
kararlılığını ve bu uğurda canını bile vermekten kaçınmadığını gösterir.
Buhari, bunun için Ümmü Haram kıssasını nakletmiştir. Bu
kıssadan maksat, Ümmü Haram'ın "Dua etsen de Allah beni de onlardan
kılsa" sözü ve Hz. Nebi'in bunun için dua etmesidir. Bu hadis hakkında
ayrıntılı bilgi "İzin İsteme" bölümünde gelecektir.