باب:
الدعاء
للمشركين
بالهدى
ليتألفهم.
100. İSLAM'A ISINDIRMAK MAKSADIYLA MÜŞRİKLERİN HİDAYETE ERMESİ
İÇİN DUA ETMEK
حدثنا
أبو اليمان:
أخبرنا شعيب:
حدثنا أبو الزناد:
أن عبد الرحمن
قال: قال أبو هريرة
رضي الله عنه: قدم
طفيل بن عمرو
الدوسي
وأصحابه، على
النبي صلى
الله عليه
وسلم فقالوا:
يا رسول الله،
إن دوسا عصت
وأبت، فادع
الله عليها،
فقيل: هلكت دوس،
قال: (اللهم
اهد دوسا وأت
بهم).
[-2937-] Ebu Hureyre r.a.
anlatıyor: Devs kabilesinden Tufey!
İbn Amr ile arkadaşları Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e gelerek: "Ey Allah'ın Resulü, Devs kabilesi iyice azgınlaştı; isyankar
bir tutum içindeler ve İslam'ı kabul etmeye yanaşmıyorlar! Onlara beddua
etsenize!" dediler. Bunun üzerine orada bulunanlar: "Devs'in işi pek yaman, artık kurtuluşları yok; helak
olacaklar!" dediler. Fakat Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle
dua etti: "Allahım, Devs
kabilesini hidayete erdir. Allahım, onları Müslümanlar
olarak bize getir!"
Tekrar: 4392, 6397
AÇIKLAMA: Bu başlık altında nakledilen rivayet ile
başlık arasındaki uyum açıktır. İmam Buhari'nin
başlıkta "İslam'a ısındırmak maksadıyla" kaydına yer vermesi Resulullah'ın (s.a.v.) müşriklere karşı birbirinden farklı
iki tutumunun sebebin: kavradığını gösterir. Bu iki farklı tutum ve sebeplerini
açıklayalım:
1. Müşriklere beddua etmesi: Resulullah
(s.a.v.) müşriklerin güçlendiğini ve Müslümanlar üzerindeki baskılarının ve, işkencelerinin arttığını gördüğü zaman beddua etmiştir.
2. Müşriklerin hidayet bulması için dua etmesi: Müşriklerin
Müslümanlar karşısında güçsüz duruma düştükleri, artık saldırgan bir tavır
sergileyemeyecekleri ve gönüllerinin İslam'a ısınacağına dair umutların beslendiği
zaman ve durumlarda ise hidayetleri için dua etmiştir.
باب: دعوة
اليهود
والنصارى،
وعلى ما
يقاتلون عليه،
وما كتب النبي
صلى الله عليه
وسلم إلى كسرى
وقيصر،
والدعوة قبل
القتال.
101. YAHUDİLERİN VE HRİSTİYANLARIN İSLAM'A DAVET EDİLMESİ,
ONLARLA HANGİ DURUMLARDA SAVAŞILACAĞI, RESULULLAH S.A.V.'İN KİSRA VE KAYSER'E
YAZDIĞI MEKTUP, SAVAŞTAN ÖNCE İSLAM'A DAVET
حدثنا
علي بن الجعد:
أخبرنا شعبة،
عن قتادة قال:
سمعت أنسا رضي
الله عنه يقول:
لما
أراد النبي
صلى الله عليه
وسلم أن يكتب
إلى الروم،
قيل له: إنهم
لا يقرؤون
كتابا إلا أن
يمون مختوما،
فاتخذ خاتما من
فضة، فكأني
أنظر إلى
بياضه في يده،
ونقش فيه محمد
رسول الله.
[-2938-] Enes ibn Malik r.a. şöyle demiştir:
"Resulullah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem Bizans'a mektup yazmak istediği
zaman Bizanslıların mühürlü olmayan mektupları okumadıkları ve bunlara önem
vermedikleri söylendi. Bunun üzerine Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem gümüş bir yüzük yaptırıp bunu mühür
olarak kullanmaya başladı. O gümüş yüzüğün beyazlığı hala gözlerimin önünde. Bu
yüzüğün üzerine محمد
رسول الMuhammed Allah'ın Resulü'dür ibaresi
yazılmıştı."
حدثنا
عبد الله بن
يوسف: حدثنا
الليث قال:
حدثني عقيل،
عن ابن شهاب
قال: أخبرني
عبيد الله بن
عبد الله بن
عتبة: أن عبد
الله بن عباس
أخبره:
أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم بعث
كتابه إلى
كسرى، فأمره
أن يدفعه إلى
عظيم
البحرين،
يدفعه عظيم
البحرين إلى كسرى،
فلما قرأه
كسرى حرقه،
فحسبت أن سعيد
بن المسيب
قال: فدعا
عليهم النبي
صلى الله عليه
وسلم: (أن
يمزقوا كل
ممزق).
[-2939-] Abdullah İbn Abbas r.a.'dan nakledilmiştir: "Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem
Kisra'ya mektup göndermek maksadıyla birisini
görevlendirmişti. Elçi bu mektubu Bahreyn kralına' götürecek, Bahreyn kralı da Kisra'ya ulaştıracaktı. Kisra ise
mektubu alıp okuyunca yırtıp atmıştı."
Ravi şöyle demiştir: Sanırım Said İbnü'l-Müseyyeb şöyle demişti:
"Bunun üzerine Resulullah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem onların paramparça olup dağılmaları,
yerle bir olmaları için dua etti."
AÇIKLAMA: İmam Buhari'nin
başlıkta kullandığı "Savaştan Önce İslam'a Davet Etmek" ifadesi İbn Avn'ın Beni Mustalik savaşı ile ilgili olarak naklettiği rivayete
işaret ediyor olabilir. Bu rivayete göre Resulullah (s.a.v.)
Mustalik oğullarına herhangi bir haber vermeden ve
çağrıda bulunmadan ani bir baskın yapmıştır. Bu yüzden savaştan önce düşmanın
mutlaka Islam'a davet edilmesi gerektiğini
söyleyenler Mustalik oğullarıyla ilgili rivayeti: Mustalik oğullarına zaten İslam çağrısı ulaşmıştı şeklinde
yorumlamak zorunda kalmışlardır." '
Savaştan önce İslam'a davet etmek konusunda farklı görüşler
bulunmaktadır:
1. Ömer İbn Abdülaziz'in de aralarında
bulunduğu bir grup alim savaştan önce düşmanın mutlaka
İslam'a davet edilmesi gerektiğini söylemişlerdir."
2. Alimlerin çoğunluğuna göre bu hüküm
İslam çağrısının yeryüzüne iyice yayılmadığı ilk dönemlerle ilgilidir. Bununla
birlikte İmam Şafii'ye göre İslam davetinin ulaşmadığı bir topluluk ile
karşılaşılınca onlarla savaşmadan önce İslam'a çağırılmaları gerekir. İmam
Malik ise savaşılacak toplumun İslam ülkesine yakın olup olmamasını esas alarak
şöyle demiştir: "Düşman ülkesi İslam ülkesine yakınsa kendilerini İslam'a
çağırmaya gerek yoktur. Çünkü ülkelerin yakınlığı İslam hakkında onların bilgi
sahibi olduklarını gösterir. Fakat ülkeler birbirine uzak olursa düşmanı İslam'açağırmak gerekir, Zira bu tutum şüpheleri de ortadan
kaldırır."
Hadisten Çıkarılan Sonuçlar
1. Hem sözle hem de yazı ile İslam'a davet etmek gerekir.
2. Yazı yerine göre söz yerine geçer.
3. Müslüman olan bir kimse gayri müslimleri
Allah'ın yoluna irşad etmeye çalışır.
باب: دعاء
النبي صلى
الله عليه
وسلم إلى
الإسلام
والنبوة، وأن
لا يتخذ بعضهم
بعضا أربابا من
دون الله.
102. NEBİ S.A.V. İNSANLARI İSLAM'A VE NEBİLİĞİNİ KABULE
ÇAĞIRMIŞ, ALLAH’I BIRAKIP DA BİRBİRLERİNİ RAB EDİNMEMELERİ GEREKTİĞİNİ
BİLDİRMİŞTİR
وقوله تعالى: {ما
كان لبشر أن
يؤتيه الله}
إلى آخر الآية
/آل عمران: 79/.
Allah Teala şöyle buyurmuştur:
"hiçbir insanın, Allah kendisine kitap, hikmet ve Nebilik verdikten sonra
kalkıp insanlara: Allah'ı bırakıp bana kul olun demesi mümkün değildir. Bilakis
şöyle demesi gerekir: Okutmakta ve öğrenmekte olduğunuz Kitap uyarınca Allah'a
halis (Rabbani) kullar olunuz!"[Al-i İmran 79]
حدثنا
إبراهيم بن
حمزة: حدثنا
إبراهيم بن
سعد، عن صالح
بن كيسان، عن
ابن شهاب، عن
عبيد الله بن
عبد الله بن
عتبة، عن عبد
الله ابن عباس
رضي الله عنهما
أنه أخبره: أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم كتب إلى
قيصر يدعوه
إلى الإسلام،
وبعث بكتابه
إليه مع دحية
الكلبي،
وأمره رسول
الله صلى الله
عليه وسلم أن
يدفعه إلى
عظيم بصرى
ليدفعه إلى
قيصر، وكان
قيصر لما كشف
الله عنه جنود
فارس، مشى من
حمص إلى
إيلياء شكرا
لما أبلاه
الله، فلما
جاء قيصر كتاب
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم، قال حين
قرأه: التمسوا
لي ها هنا
أحدا من قومه،
لأسألهم عن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم.قال
ابن عباس:
فأخبرني أبو
سفيان: أنه
كان بالشأم في
رجال من قريش
قدموا تجارا،
في المدة التي
كانت بين رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
وبين كفار
قريش، قال أبو
سفيان: فوجدنا
رسول قيصر
ببعض الشأم،
فانطلق بي
وبأصحابي،
حتى قدمنا
إيلياء
فأدخلنا عليه،
فإذا هو جالس
في مجلس ملكه،
وعليه التاج،
وإذا حوله
عظماء الروم،
فقال
لترجمانه: سلهم
أيهم أقرب
نسبا إلى هذا
الرجل الذي
يزعم أنه نبي،
قال أبو
سفيان: فقلت:
أنا أقربهم
إليه نسبا،
قال: ما قرابة
ما بينك
وبينه؟ فقلت:
هو ابن عمي،
وليس في الركب
يومئذ أحد من
بني عبد مناف
غيري، فقال
قيصر: أدنوه،
وأمر بأصحابي
فجعلوا خلف
ظهري عند
كتفي، ثم قال
لترجمانه: قل
لأصحابه: إني
سائل هذا
الرجل عن الذي
يزعم أنه نبي،
فإن كذب
فكذبوه، قال
أبو سفيان:
والله لولا
الحياء
يومئذ، من أن
يأثر أصحابي
عني الكذب،
لكذبته حين
سألني عنه،
ولكني استحييت
أن يأثروا
الكذب عني
فصدقته، ثم
قال لترجمانه:
قل له كيف نسب
هذا الرجل
فيكم؟ قلت: هو فينا
ذو نسب، قال:
فهل هذا القول
أحد منكم
قبله؟ قلت:
لا، فقال:
كنتم تتهمونه
على الكذب قبل
أن يقول ما
قال؟ قلت: لا،
قال: فهل كان من
آبائه من ملك؟
قلت: لا، قال:
فأشراف الناس
يتبعونه أن
ضعفاؤهم؟ قلت:
بل ضعفاؤهم،
قال:
فيزيدون
أو ينقصون؟
قلت: بل
يزيدون، قال:
فهل يرتد أحد
سخطة لدينه
بعد أن يدخل
فيه؟ قلت: لا،
قال: فهل
يغدر؟ قلت:
لا، ونحن الآن
منه في مدة
نحن نخاف أن
يغدر - قال أبو
سفيان: ولم يمكني
كلمة أن أدخل
فيها شيئا
أنتقصه به لا
أخاف أن تؤثر
عني غيرها -
قال: فهل
قاتلتموه أو
قاتلكم؟ قلت:
نعم، قال:
فكيف كانت
حربه وحربكم؟
قلت: كانت
دولا وسجالا،
يدال علينا
المرة وندال
عليه الأخرى،
قال فماذا يأمركم؟
قال: يأمرنا
أن نعبد الله
وحده لا نشرك
به شيئا،
وينهانا عما
كان يعبد
أباؤنا، ويأمرنا
بالصلاة،
والصدقة،
والعفاف،
والوفاء بالعهد،
وأداء
الأمانة. فقال
لترجمانه حين
قلت ذلك له: قل
له: إني سألتك
عن نسبه فيكم
فزعمت أنه ذو
نسب، وكذلك
الرسل تبعث في
نسب قومها، وسألتك:
هل قال أحد
منكم هذا
القول قبله،
فزعمت أن لا،
فقلت: لو كان
أحد منكم قال
هذا القول قبله،
قلت رجل يأتم
بقول قد قيل
قبله، وسألتك:
هل
كنتم تتهمونه
بالكذب قبل أن
يقول ما قال،
فزعمت أن لا،
فعرفت أنه لم
ليدع الكذب
على الناس
ويكذب على
الله، وسألتك:
هل كان من
آبائه من ملك،
فزعمت أن لا،
فقلت لو كان
من آبائه ملك،
قلت يطلب ملك
آبائه،
وسألتك: أشراف
الناس
يتبعونه أم
ضعفاؤهم،
فزعمت أن
ضعفاؤهم
اتبعوه، وهم
أتباع الرسل،
وسألتك: هل
يزيدون أو
ينقصون،
فزعمت أنهم
يزيدون،
وكذلك الإيمان
حتى يتم،
وسألتك هل
يرتد أحد سخطة
لدينه بعد أن
يدخل فيه،
فزعمت أن لا،
فكذلك الإيمان
حين تخلط
بشاشته
القلوب لا
يسخطه أحد،
وسألتك هل
يغدر، فزعمت
أن لا، وكذلك
الرسل لا يغدرون، وسألتك:
هل قاتلتموه
وقاتلكم،
فزعمت أن قد
فعل، وأن
حربكم وحربه
تكون دولا،
ويدال عليكم
المرة
وتدالون عليه
الأخرى،
وكذلك الرسل
تبتلى وتكون
لها العاقبة،
وسألتك: بماذا
يأمركم،
فزعمت أنه
يأمركم أن
تعبدوا الله ولا
تشركوا به
شيئا،
وينهاكم عما
كان يعبد آباؤكم،
ويأمركم
بالصلاة،
والصدق
والعفاف، والوفاء
بالعهد،
وأداء
الأمانة، قال:
وهذه صفة النبي،
قد كنت أعلم
أنه خارج،
ولكن لم أظن
أنه منكم، وإن
يك ما قلت
حقا، فيوشك أن
يملك موضع قدمي
هاتين، ولو
أرجو أن أخلص
إليه لتجمشت
لقاءه، ولو
كنت عنده
لغسلت قدميه.
قال
أبو سفيان: ثم
دعا بكتاب
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم فقرئ
فإذا فيه: (بسم
الله الرحمن الرحيم،
من محمد عبد
الله ورسوله،
إلى هرقل عظيم
الروم، سلام
على من اتبع
الهدى، أما
بعد: فإني أدعوك
بدعاية
الإسلام،
أسلم تسلم،
وأسلم يؤتك الله
أجرك مرتين،
فإن توليت
فعليك إثم
الأريسيين، و:
{يا أهل
الكتاب
تعالوا إلى
كلمة سواء بيننا
وبينكم أن لا
نعبد إلا الله
ولا نشرك به
شيئا ولا يتخذ
بعضنا بعضا
أربابا من دون
الله فإن
تولوا فقولوا
اشهدوا بأنا
مسلمون}).
قال
أبو سفيان:
فلما أن قضى
مقالته علت
أصوات الذين
من حوله من
عظماء الروم،
وكثر لغطهم، فلا
أدري ما
قالوا، وأمر
بنا فأخرجنا،
فلما أن خرجت
مع أصحابي
وخلوت بهم،
قلت لهم: لقد
أمر أمر ابن
أبي كبشة، هذا
ملك بني
الأصفر يخافه،
قال أبو
سفيان: والله
ما زلت ذليلا
مستيقنا بأن
أمره سيظهر،
حتى أدخل الله
قلبي الإسلام
وأنا كاره.
[-2940-] Abdullah İbn Abbas
r.a. anlatıyor: Resulullah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem Kayser'e bir mektup yazarak onu
İslam'ı kabul etmeye çağırdı. Bu mektubu Dihyetü'l-Kelbi ile gönderdi ve ona şu talimatı verdi: Mektubu Busra kralına vereceksin ve o da Kayser'e ulaştıracak.
Kayser İran ordusuna karşı zafer kazanınca Allah'ın kendisine verdiği bu zaferi
kutlamak (şükür) amacıyla Hıms'tan İliya'ya (Kudüs) doğru yürüdü. Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in
mektubu Kayser'e ulaştırıldı. Kayser de mektubu okuduktan sonra yanındakilere
şu emri verdi: Bize onun kabilesinden birisini bulun getirin ve araştıralım
bakalım bu Allah'ın elçisi kimmiş?"
[-2941-] Abdullah b. Abbas'tan rivayet edildiğine göre Ebu
Süfyan şunları söylemiştir: "Hz. Nebi'in Kureyş kafirleri
ile (Hudeybiye) antlaşmasını imzaladığı süre içinde
Şam'a ticaret için giden bir Kureyş kervanında
bulunuyordum. Kayser'in adamları bizi Şam'da buldular. Beni ve arkadaşlarımı
alıp götürdüler. Bu şekilde İliya'ya (Kudüs) vardık
ve Kayser'in huzuruna çıktık. Kayser'in başında bir taç vardı ve kraliyet
makamında duruyordu. Yanında RumIarın ileri gelenleri
de vardı. Kayser tercümanına şöyle dedi: Sor bakalım, Nebiyim diyen bu adama
içlerinden hangisi soy olarak daha yakınmış?
Bu soruya: O'na soy olarak en yakın benim, diye cevap verdim. Bana
aranızdaki akrabalık ilişkisinin derecesi nedir diye sordu. Ben de amcamın oğlu
olduğunu söyledim. O zaman aramızda benden başka Abdümenaf
oğullarından birisi de yoktu. Kayser beni kasdederek
onu bana yaklaştırın dedi. Daha sonra da arkadaşlarımın arkamda dizilmelerini
emretti. Ardından tercümanına dönüp bu adamın arkadaşlarına de ki: Ben Nebilik
iddiasında bulunan zat hakkında bu adama bazı şeyler soracağım. Bana yalan
söylerse onu yalanlasınlar ve müdahale etsinler.
Ebu Süfyan dedi ki: Vallahi arkadaşlarım
yalan söylediğimi etrafta yayarlar diye utanmasaydım o gün bana soru sorulduğu
zaman onun (Nebiin) hakkında yalan söylerdim. Fakat
yalan söylediğimi etrafa yayarlar diye utandığım için her soruya doğru cevap
verdim. Tercümanın aracılık yaptığı bu görüşmede Kayser ile aramızda şu konuşma
gerçekleşti: Bu adamın soyu nasıldır, soyunu nasıl bilirsiniz? O gerçekten de çok asil bir soya sahiptir. İçinizden
daha önce Nebilik iddiasında bulunan kimse var mıydı? Hayır, yoktu. Kendisinin
Nebi olduğunu söylemeden önce onu yalan ile itham
ettiğiniz olmuş mudur? Hayır, böyle bir itham olmadı. Ataları arasında
hiçbir melik (kral) var mıdır? Hayır. Ona uyanlar, halkın önde gelenleri mi,
yoksa güçsüz ve zayıf kimseler mi? Ona uyanlar güçsüzler ve zayıf kimselerdir. Ona
uyanların sayısı gün geçtikçe artıyor mu yoksa azalıyor mu? Her geçen gün
sayıları artıyor. Onun dinine girdikten sonra beğenmeyerek dininden dönenler
var mıdır? Yoktur. Hiç anlaşmalarını bozar mı? Hayır bozmaz. Ancak biz şimdi
onunla bir süreliğine ateşkes yaptık. Bu süre içinde ne yapacağını bilmiyoruz
fakat anlaşmasına sadık kalmayacağından endişeleniyoruz.
(Ebu Süfyan
sözün burasında şöyle demiştir:) Nebi'i kötülemek
adına araya katacak bundan başka bir söz bulamadım.
Onunla hiç savaş yaptınız mı veya hiç O sizinle savaştı mı? Evet
savaştık. Bu savaşlar nasıl sonuçlanıyor? Karşılıklıdır, bazen o yener, bazen
de biz yeneriz. Size neyi emrediyor? Bize; Yalnızca Allah'a kulluk edin, hiçbir
şeyi O'na ortak koşmayın. Atalarınızın inanıp söyledikleri şeyleri terk edin,
diyor. Namazı, doğruluğu, iffeti, sözümüzde durmayı, emanete ihanet etmemeyi ve
akraba ile ilişkiyi sıkı tutmayı emrediyor.
Bunun üzerine Herakleios tercümanına
dedi ki: Ona söyle: Soyunu sordum, içinizde yüksek bir soya sahip olduğunu
söyledin. Nebiler de zaten böyle toplumlarının içindeki en asil soylardan
gönderilirler.
Aranızda daha önce Nebilik iddiasında bulunan olup olmadığını
sordum, olmadığını söyledin. Daha önce böyle birisi olsaydı, bu adam da
kendisinden önce dile getirilen bir iddiaya uyup giden bir kimsedir derdim.
Nebilik iddia etmeden önce onun yalan söylediğini duydunuz mu diye
sordum, duymadığınızı söyledin. Ben ise biliyorum ki önceden halka yalan
söylememiş bir kimse sonradan Allah'a yalan söylemeye cüret etmez.
Ataları içinde hiçbir hükümdar / kral gelip geçti mi diye sordum,
gelmediğini söyledin. Ataları arasında bir hükümdar gelmiş olsaydı, bu da
babasının krallığını geri almaya çalışıyor, derdim ..
O’na tabi olanlar önde gelenler midir, zayıflar mıdır, diye
sordum. Zayıfların ona bağlandığını söyledin. Nebilerin bağlıları da zaten
zayıf kimselerdir.
O’na uyanlar artıyor mu azalıyor mu diye sordum, arttığını
söyledin. İman işi de böyledir; tamamlanıncaya kadar hep artarak gider.
O’nun dinine girenlerden, bu dini beğenmeyerek dönenlerin olup
olmadığını sordum, yoktur dedin. İman da zaten böyledir; imanın tadı ve neşesi
kalplere yerleşince artık onun beğenilmemesi mümkün değildir.
Hiç anlaşmalarını bozar mı diye sordum, bozmadığını söyledin.Nebiler de böyledir, anlaşmalarını bozmazlar.
O’nunla aranızda savaş olup olmadığını sordum, onunla savaştığınızı
söyledin ve ekledin: Savaşları kimi zaman biz kazanırız kimi zaman da o. İşte
Nebilerin durumu da böyledir. Onlar zaman zaman ağır
imtihanlardan geçerler fakat sonuçta başarılı olanlar ve zafer elde edenler
onlardır.
Size ne emrediyor diye sordum. Yalnız Allah'a kulluk edip, ona
hiçbir şeyi ortak koşmamayı emrettiğini, atalarınızın taptığı putlara kulluğu
yasakladığını, namazı, doğruluğu, iffeti, sözde durmayı ve emanete ihanet
etmemeyi emrettiğini söyledin.
İşte bunlar benim öteden beri çıkacağını bildiğim Nebiin özellikleridir. Ancak onun sizin içinizden olacağını
tahmin etmezdim. Senin bu söylediklerin doğruysa şu ayaklarımın bastığı yerlere
yakında O zat sahip olacaktır. Onun yanına varabileceğimi bilsem, onunla
buluşmak için her türlü zahmete katlanırdım. Yanında olsaydım ayaklarını
yıkardım!
Ondan sonra Herakleios, Dıhye'nin elçiliği ile Busra emirine gönderilen (ve onun tarafından Kayser'e
ulaştırılan) Nebi'in mektubunu istedi. Getiren adam
onu Herakleios'a verdi, o da okudu. Mektupta şunlar
yazılmıştı: Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla. Allah'ın kulu ve resulü
Muhammed'den, Rumların büyüğü Herakleios'a. Selam
hidayete tabi olanlara olsun. Seni İslam'a davet ediyorum. İslam'a gir ki
selamete eresin! Müslüman ol ki Allah mükafatını iki
kat versin. Eğer kabul etmezsen (senin halkın olan) çiftçilerin günahı senin
boynunadır. "Ey kitap ehli! Bizimle sizin aranızda ortak bir kelimeye
gelin: Allah'tan başkasına tapmayalım. O'na hiçbir şeyi ortak koşmayalım.
Allah'ı bırakıp da birbirimizi Rab edinmeyelim. Eğer yüz çevirirlerse deyiniz
ki: Şahit olun, biz muhakkak Müslümanlarız. "[Al-i İmran 64] (Ebu Süfyan dedi ki:) Herakleios sözünü söyledikten ve mektubu bitirdikten sonra
yanında bulunan ileri gelenlerin sesleri yükseldi, homurdanmalar başladı.
Onların ne söylediklerini anlayamadım. Bu kargaşa içinde bizim dışarı
çıkarılmamız emredildi ve biz de görevliler tarafından çıkarıldık. Dışarı çıkıp
arkadaşlarımla yalnız kalınca onlara dedim ki: Ebu Kebşe'nin oğlunun işi gerçekten büyüyor. Baksana bu Rumların
kralı bile ondan korkuyor.
Ben de Allah İslam'ı kalbime yerleştirinceye kadar hoşuma gitmese
de Allah'in Resulü'nün bu davasında galip olacağına
kesin olarak inanmaya devam ettim."