EK SAYFA – 1371-3
3. YÜCE ALLAH'IN: "ANDOLSUN BİZ NUH'U KAVMİNE
GÖNDERMİŞTİK."[Hud, 25] AYETİ HAKKINDA
قال
ابن عباس:
{بادئ الرأي}
/هود: 27/: ما ظهر
لنا. {أقلعي}
/هود: 44/: أمسكي.
{وفار التنور}
/هود: 40/: نبع
الماء، وقال
عكرمة: وجه
الأرض. وقال
مجاهد:
{الجودي} /هود: 44/:
جبل بالجزيرة.
{دأب} /المؤمن: 31/:
مثل حال.
{واتل
عليهم نبأ نوح
إذ قال لقومه
يا قوم إن كان
كبر عليكم
مقامي
وتذكيري
بآيات الله -
إلى قوله - من
المسلمين}
/يونس: 71 - 72/.
İbn Abbas dedi ki: "İşin başından görüyoruz" [Hud, 27], baştan itibaren bize görünen demektir.
"Tandır kaynayınca" [Hud, 40] oradan su fışkırınca demektir. İkrime bunu yerin yüzü diye açıklamıştır.
Mücahid dedi ki: "Cudi" Cezire'de
bir dağın adıdır. [Hud 44]
"Gerçekten biz Nuh'u kavmine: Kendilerine çok acıklı bir
azap gelmeden önce kavmini korkutup uyar diye gönderdik" buyruğundan
itibaren Surenin sonuna kadar Nuh, 1-28;
"Onlara Nuh'un haberini de oku. Hani o kavmine şöyle
demişti: 'Ey kavmim!
Eğer aranızda kalmam ve Allah'ın ayetleriyle öğüt verişim size
ağır geliyorsa ... Bana Müslümanlardan olmam emrolundu."Yunus, 71,72
حدثنا
عبدان: أخبرنا
عبد الله، عن
يونس، عن الزهري:
قال سالم:
وقال ابن عمر
رضي الله
عنهما: قام
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم في
الناس، فأثنى
على الله بما
هو أهله، ثم
ذكر الدجال
فقال: (إني
لأنذركموه،
وما من نبي
إلا أنذره
قومه، لقد
أنذر نوح قومه،
ولكني أقول
لكم فيه قولا
لم يقله نبي
لقومه: تعلمون
أنه أعور، وأن
الله ليس
بأعور).
[-3337-] İbn Ömer r.a. dedi ki: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Müslümanların huzurunda ayağa kalktı. Yüce Allah'a
layık olduğu şekliyle övgülerde bulundu. Daha sonra Deccal'i sözkonusu ederek dedi
ki: "Ben de sizi onunla uyarıp korkutuyorum. Kavmini onunla uyarıp
korkutmamış hiçbir nebi yoktur. Nuh kavmini uyarıp korkuttu, fakat ben size
onun hakkında hiçbir Nebiin kavmine söylemediği bir
şey söyleyeceğim. Şunu bilin ki, onun tek gözü kördür. Allah'ın ise hiç
şüphesiz gözü kör değildir."
حدثنا
أبو نعيم:
حدثنا شيبان،
عن يحيى، عن
أبي سلمة:
سمعت أبا
هريرة رضي
الله عنه قال: قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم: (ألا
أحدثكم حديثا
عن الدجال، ما
حدث به نبي
قومه: إنه أعور،
وإنه يجيء معه
بمثال الجنة
والنار، فالتي
يقول إنها
الجنة هي
النار، وإني
أنذركم كما أنذر
به نوح قومه).
[-3338-] Ebu Hureyre
r.a. dedi ki: Resulullah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Ben size Deccal
hakkında daha önce hiçbir Nebiin kavmine anlatmamış
olduğu bir şeyi anlatacağım: Şüphesiz ki onun bir gözü kördür ve o beraberinde
cennete ve cehenneme benzeyen bir şey ile gelecektir. Onun, bu cennettir dediği
şeyaslında cehennemdir. Ben Nuh'un onu hatırlatarak
kavmini inzar ettiği gibi sizi de uyarıp, korkutuyorum."
حدثنا
موسى بن
إسماعيل:
حدثنا عبد
الواحد بن زياد:
حدثنا
الأعمش، عن
أبي صالح، عن
أبي سعيد قال: قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم: (يجيء نوح
وأمته، فيقول
الله تعالى:
هل بلغت؟
فيقول: نعم أي
رب، فيقول
لأمته: هل
بلغكم؟
فيقولون: لا
ما جاءنا من
نبي، فيقول
لنوح: من يشهد
لك؟ فيقول
محمد صلى الله
عليه وسلم
وأمته، فنشهد
أنه قد بلغ،
وهو قوله جل
ذكره: {وكذلك
جعلناكم أمة
وسطا لتكونوا
شهداء على
الناس}). والوسط
العدل.
[-3339-] Ebu Said
dedi ki: Resulullah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Nuh ve ümmeti
gelecek. Yüce Allah: "Tebliğ ettin mi, diye soracak. O, evet Rabbim, diye
cevap verecek. Ümmetine: Size tebliğ etti mi, diye soracak, onlar: Hayır, bize
hiçbir Nebi gelmedi, diyecekler. Nuh'a: Peki, sana kim şahitlik eder, diye
soracak. Nuh: Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem ve onun ümmeti, diyecek. Biz de onun tebliğ etmiş
olduğuna şahitlik edeceğiz. İşte şanı yüce Allah'ın: "Böylece sizi vasat
bir ümmet kıldık. Bütün insanlara karşı şahitler olasınız." [Bakara, 143]
buyruğu bunu dile getirmektedir ki, vasat, adil olan demektir."
Tekrar: 4487, 7349
حدثنا
إسحاق بن نصر:
حدثنا محمد بن
عبيد: حدثنا
أبو حيان، عن
أبي زرعة، عن
أبي هريرة رضي
الله عنه قال: كنا
مع النبي صلى
الله عليه
وسلم في دعوة،
فرفع إليه
الذراع،
وكانت تعجبه،
فنهس منها
نهسة، وقال:
(أنا سيد
القوم يوم
القيامة، هل
تدرون بم؟
يجمع الله
الأولين
والآخرين في
صعيد واحد،
فيبصرهم
الناظر
ويسمعهم
الداعي،
وتدنو منهم
الشمس، فيقول
بعض الناس:
ألا ترون إلى
ما
أنتم فيه، إلى
ما بلغكم؟ ألا
تنظرون إلى من
يشفع لكم إلى
ربكم، فيقول
بعض الناس:
أبوكم آدم،
فيأتونه
فيقولون: يا
آدم أنت أبو
البشر، خلقك
الله بيده،
ونفخ فيك من
روحه، وأمر
الملائكة
فسجدوا لك،
وأسكنك
الجنة، ألا
تشفع لنا إلى
ربك، ألا ترى
ما نحن فيه
وما بلغنا؟
فيقول:
ربي غضب غضبا
لم يغضب قبله
مثله، ولا يغضب
بعده مثله،
ونهاني عن
الشجرة
فعصيته، نفسي
نفسي، اذهبوا
إلى غيري،
اذهبوا إلى
نوح، فيأتون
نوحا،
فيقولون: يا
نوح، أنت أول
الرسل إلى أهل
الأرض، وسماك
الله عبدا
شكورا، أما ترى
إلى ما نحن
فيه، ألا ترى
إلى ما بلغنا،
ألا
تشفع لنا إلى
ربك؟ فيقول:
ربي غضب اليوم
غضبا لم يغضب
قبله مثله،
ولا يغضب بعده
مثله، نفسي
نفسي، ائتوا
النبي صلى
الله عليه
وسلم، فيأتوني
فأسجد تحت
العرش، فيقال:
يا محمد ارفع رأسك،
واشفع تشفع،
وسل تعطه). قال
محمد بن عبيد:
لا أحفظ سائره.
[-3340-] Ebu Hureyre
r.a. dedi ki: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile birlikte bir davette idik. Ona kol düştü -kolu
da severdi-, ondan bir miktar sıyırıp aldı ve şöyle buyurdu: "Kıyamet
gününde insanların efendisi benim. Neden biliyor musunuz? Allah öncekileri de,
sonrakileri de aynı düzlükte bir araya toplayacaktır. Bakan herkes onları
görür, davetçi onlara sesini işittirir, güneş onlara oldukça yaklaşır. Bazı
kimseler şöyle diyecektir: İçinde bulunduğunuz bu durumu, ne hale vardığınızı
görmüyor musunuz? Niçin Rabbinizin huzurunda sizin için şefaatte bulunacak
kimse araştırmıyorsunuz? Aralarından kimisi, babanız Adem
(bu işi yapar) diyecek. Bunun üzerine yanına gidecekler.
Ey Adem diyecekler, sen insanların
babasısın. Allah seni eliyle yarattı ve sana ruhundan üfledi, meleklere emir
verdi, onlar da sana secde ettiler. Seni de kendi cennetine yerleştirdi.
Rabbinin huzurunda bize şefaat etmez misin? İçinde bulunduğumuz durumumuzu, ne
hale geldiğimizi görmez misin? O şöyle diyecek:
Rabbim daha önce benzeri görülmedik bir şekilde gazap etmiştir.
Bundan sonra da bu şekilde gazap etmeyecektir. O bana ağacı yasakladığı halde
ben ona itaat etmedim. Kendimi kurtarmaya bakıyorum, kendimi. Benden başkasına
gidiniz. Nuh'un yanına gidiniz.
Kalkıp Nuh'a giderler, ey Nuh derler. Sen yeryüzündekilere
gönderilen ilk Resulsün. Allah seni çok şükreden bir kul diye nitelendirdi.
İçinde bulunduğumuz bu durumumuzu, ne hale geldiğimizi görmez misin? Rabbinin
huzurunda bize şefaat etmeyecek misin? Nuh şu cevabı verir:
Rabbim bugün öyle bir gazap etti ki, bundan önce böyle gazap
etmediği gibi, bundan sonra da bu şekilde gazap etmeyecektir. Ben canımı
kurtarmaya bakıyorum, canımı. Haydi Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e
gidin.
Bunun üzerine yanıma gelirler. Ben de Arş'ın altında secdeye
kapanırım.
Ey Muhammed başını kaldır, şefaat et, şefaatin kabul edilecek,
iste, istediğin verilecek, denilir."
(Ravilerden) Muhammed b. Ubeyd dedi ki:
Hadisin geri kalan bölümleri hıfzımda değildir.
Tekrar: 3361, 4712
حدثنا
نصر بن علي بن
نصر: أخبرنا
أبو أحمد: عن سفيان،
عن أبي إسحاق،
عن الأسود بن
يزيد، عن عبد
الله رضي الله
عنه: أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم قرأ: {فهل
من مدكر} مثل
القراءة
العامة.
[-3341-] Abdullah r.a.'dan
rivayete göre Resulullah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem: "O halde var mı ibret alıp,
düşünen?" [Kamer, 15] (mealindeki) buyruğu herkes nasıl okuyorsa öylece
okumuştur.
Hadis 3345,3376,3869,3870,3871,3872,3873
ve 3874 numara ile gelecektir.
AÇIKLAMA: "Andolsun biz Nuh'u kavmine (Resulolarak)
gönderdik. " [Hud, 25] buyruğu ile ilgili olarak
İbn Cerir'in naklettiğine
göre, Nuh'un doğumu Adem'in vefatından 126 yıl sonra
olmuştur. 350 yaşında iken Nebi olarak gönderilmiştir. Başka görüşler de ileri
sürülmüştür. Tufandan sonra 350 yıl yaşadığı söylendiği gibi, onun Nebi olarak
gönderilmeden önce, gönderildikten sonra ve tufandan sonra 950 yıl yaşadığı da
söylenmiştir. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
İbn Hibban'ın Sahih'inde Ebu Umame yoluyla gelen hadiste
belirtildiği ne göre: "Bir adam, ey Allah'ın Resulü dedi. Adem bir nebi mi idi? Allah Resulü, evet diye cevap verdi. Peki onun ile Nuh arasında ne kadar vardı, diye sorunca
Allah Resulü: On karn (nesil), diye buyurdu."
"Kıyamet gününde ben insanların efendisiyim"
sözlerinde özellikle efendi (seyyid) oluşunu sözkonusu etmesi, o gün onun bu özelliğinin açıkça ortaya
çıkacak olacağından dolayıdır. Çünkü bütün nebiler onun sancağı altında
olacaklardır. İleride Rikak bahsinde geleceği üzere
Allah onu Makam-ı Mahmud'a ulaştıracaktır. Orada
hadisin geri kalan bölümlerinin açıklaması da -yüce Allah'ın izniyle-
gelecektir. Bu başlıkta hadisin asıl dikkat çekilmek istenen bölümü, "Ey
Nuh, sen yeryüzündekilere gönderilen ilk Resulsün ve Allah senden şükreden bir
kul diye söz etmiştir" bölümüdür. Onun ilk Resuloluşu,
Adem'in bir nebi oluşu dolayısıyla açıklanması zor
görülmüştür. Çünkü zorunlu olarak şunu biliyoruz ki, o belli bir şeriate göre ibadet ediyordu. Onun çocukları da bunu ondan
öğrenmişlerdi. Buna göre o, çocuklarına gönderilmiş bir Resuldü. Bu durumda ilk
Resul, Adem olmaktadır. O halde hesap için Mevkıfde bekleyecek olanların Nuh'a
"yeryüzündekilere" kaydı ile hitap etmelerinin gerekçesi şu olabilir:
Adem zamanında yeryüzünde yerleşik insanlar yoktu.
Yahut da Adem'in çocuklarına Resul olarak
gönderilmesi, bir bakıma çocuklarını terbiye etmek kabilinden idi.
Nuh'un risaletinden kastın şu olma
ihtimali de vardır: O hem kendi çocuklarına, hem de çeşitli ülkelere dağılmış
bulunan diğer ümmetlere de Resulolarak gönderilmişti.
Adem ise sadece kendi çocuklarına Resulolarak
gönderilmişti ve çocukları tek bir ülkede (şehirde) bir arada bulunuyorlardı.
4. "MUHAKKAK İLYAS DA GÖNDERİLMİŞ RESULLERDENDİ. HANİ KAVMİNE:
KORKMAZ MISINIZ? DEMİŞTİ. .. SONRA GELENLER ARASINDA
ÜZERİNE (GÜZEL ÖVGÜ) BlRAKTIK." [Saffat,123-130]
{وإن
إلياس لمن
المرسلين. إذ
قال لقومه ألا
تتقون. أتدعون
بعلا وتذرون
أحسن
الخالقين.
الله ربكم ورب
آبائكم
الأولين.
فكذبوه فإنهم
لمحضرون. إلا
عباد الله
المخلصين.
وتركنا عليه
في الآخرين}
قال ابن عباس:
يذكر بخير
{سلام على أهل
ياسين. إنا كذلك
نجزي
المحسنين. إنه من
عبادنا
المؤمنين}
/الصافات: 123 - 132/.
يذكر عن ابن
مسعود وابن
عباس: أن
إلياس هو إدريس.
İbn Abbas dedi ki: Ondan hayırla söz edilmektedir. "İlyas'a
selam olsun. Biz ihsan edicileri muhakkak böyle mükafatlandırırız.
Gerçekten o iman eden kullarımızdandı. "[Saffat,130]
İbn Mes'ud ile İbn
Abbas'dan zikredildiğine göre İlyas, İdris'in
kendisidir.
5. NUH'UN BABASININ DEDESİ OLAN İDRİS ALEYHISSELAM,
-Kİ NUH'UN DEDESİ OLDUĞU DA SÖYLENİR (İKİSİNE DE SELAM OLSUN)- VE YÜCE
ALLAH'IN: "BİZ ONU YÜCE BİR MAKAMA YÜKSELTTİK."[Meryem, 57] AYETİ
قال
عبدان: أخبرنا
عبد الله:
أخبرنا يونس،
عن الزهري (ح).
حدثنا أحمد بن
صالح: حدثنا
عنبسة: حدثنا
يونس، عن ابن
شهاب قال: قال
أنس: كان أبو
ذر رضي الله
عنه يحدث:
أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم قال: (فرج
سقف بيتي وأنا
بمكة، فنزل
جبريل ففرج
صدري، ثم غسله
بماء زمزم، ثم
جاء بطست من
ذهب، ممتلئ
حكمة
وإيمانا،
فأفرغها في
صدري، ثم
أطبقه، ثم أخذ
بيدي فعرج بي
إلى السماء،
فلما جاء إلى
السماء
الدنيا قال
جبريل لخازن
السماء: افتح،
قال: من هذا؟
قال: هذا
جبريل، قال:
معك أحد؟ قال:
معي محمد،
قال: أرسل
إليه؟ قال:
نعم فافتح،
فلما علونا
إلى السماء
إذا رجل عن
يمينه أسودة
وعن يساره
أسودة، فإذا
نظر قبل يمينه
ضحك، وإذا نظر
قبل شماله
بكى، فقال: مرحبا
بالنبي
الصالح
والابن
الصالح، قلت:
من هذا يا
جبريل؟ قال:
هذا آدم، وهذه
الأسودة عن يمينه
وعن شماله نسم
بنيه، فأهل
اليمين منهم
أهل الجنة،
والأسودة
التي عن شماله
أهل النار، فإذا
نظر قبل يمينه
ضحك، وإذا نظر
قبل شماله بكى،
ثم عرج بي
جبريل حتى أتى
السماء الثانية،
فقال لخازنها:
افتح، فقال له
خازنها مثل
ما
قال الأول
ففتح).
قال
أنس: فذكر أنه
وجد في
السماوات
إدريس وموسى
وعيسى
وإبراهيم،
ولم
يثبت لي كيف
منازلهم، غير
أنه قد ذكر:
أنه وجد آدم
في السماء
الدنيا،
وإبراهيم في
السادسة. وقال
أنس: (فلما مر
جبريل بإدريس
قال: مرحبا
بالنبي
الصالح والأخ
الصالح، فقلت:
من هذا؟ قال:
هذا إدريس، ثم
مررت بموسى،
ثم مررت بعيسى،
فقال: مرحبا
بالنبي
الصالح والأخ
الصالح، قلت:
من هذا؟ قال:
عيسى، ثم مررت
بإبراهيم
فقال: مرحبا
بالنبي
الصالح،
والابن
الصالح، قلت:
من هذا؟ قال:
هذا إبراهيم).
قال:
وأخبرني ابن
حزم: أن ابن
عباس وأبا حبة
الأنصاري
كانا يقولان:
قال النبي صلى
الله عليه
وسلم: (ثم عرج
بي، حتى ظهرت
لمستوى أسمع
صريف الأقلام).
قال
ابن حزم وأنس
بن مالك رضي
الله عنهما:
قال النبي صلى
الله عليه
وسلم: (ففرض
الله علي خمسين
صلاة، فرجعت
بذلك، حتى أمر
بموسى، فقال
موسى: ما الذي
فرض على أمتك؟
قلت: فرض
عليهم خمسين
صلاة، قال:
فراجع ربك،
فإن أمتك لا
تطيق ذلك،
فرجعت فراجعت
ربي فوضع
شطرها، فرجعت
إلى موسى،
فقال: راجع
ربك، فذكر
مثله فوضع
شطرها، فرجعت
إلى موسى
فأخبرته فقال:
راجع ربك، فإن
أمتك لا تطيق
ذلك، فرجعت
فراجعت ربي،
فقال: هي خمس
وهي خمسون، لا
يبدل القول
لدي، فرجعت
إلى موسى،
فقال: راجع
ربك، فقلت: قد
استحييت من
ربي، ثم انطلق
حتى أتى
السدرة المنتهى،
فغشيها ألوان
لا أدري ما
هي، ثم دخلت
الجنة، فإذا
فيها جنابذ
اللؤلؤ، وإذا
ترابها المسك).
[-3342-] Ebu Zer' r.a.'dan rivayete göre o, Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in
şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"Ben Mekke'de iken içinde bulunduğum evin tavanı yarıldı.
Cibril indi, göğsümü yardı, sonra onu Zemzem suyu ile yıkadı. Daha sonra hikmet
ve iman ile dolu altından bir leğen getirdi. Onu göğsümün içine boşalttıktan
sonra göğsümü kapattı. Daha sonra elimden tutarak benim ile semaya yükseldi.
Dünya semasına gelince, Cibril semadaki bekçiye: Aç, dedi. Bekçi:
O kim, diye sordu, Cibril'im dedi. (Bekçi): Beraberinde kimse var
mı, dedi. (Cibril): Beraberimde Muhammed var, dedi. Ona risalet
verildi mi, diye sordu. Evet kapıyı aç, dedi.
Nihayet biz semaya yükselince sağ tarafında gölgeler, sol tarafında
gölgeler bulunan bir adam gördüm. Sağ tarafına baktığında gülüyor, sol tarafına
baktığında ağlıyordu. Bu salih Nebi'ye, bu salih evlada merhaba, dedi.
Bu kim ey Cibril, diye sordum. (Cebrail): Bu Adem'dir,
dedi. Sağında ve solunda gördüğün şu gölgeler ise onun çocuklarının canlarıdır.
Bunlardan sağda olanlar cennet ehlidir, solda bulunan gölgeler ise cehennem
ehlidir. Bu sebeple o sağ tarafına bakınca güler, sol tarafına bakınca ağlar.
Daha sonra Cibril beni alıp ikinci semaya çıkardı. O semanın
bekçisine: Aç dedi. Bekçisi birincisinin ona dediklerini söyledi. O da semayı
açtı."
Enes dedi ki: Resulullah semavatta İdris'i, Musa'yı, İsa'yı ve İbrahim'i gördüğünü
zikretti. Ancak onların mevkilerinin nasıl olduğunu iyice belleyemedim. Şu
kadar var ki onun zikrettiğine göre Adem'i dünya semasında,
İbrahim'i de altıncı semada görmüştür. Enes devamla dedi ki: Cibril, İdris'in
yanından geçince salih Nebi'ye, salih
kardeşe merhaba, dedi. Ben: Bu kimdir diye sordum. O: Bu İdris'tir dedi.
Daha sonra Musa'nın yanından geçtim. Salih nebiye, salih kardeşe merhaba, dedi. Bu kim diye sordum. (Cebrail):
Bu Musa'dır dedi.
Sonra İsa'nın yanından geçtim, salih
Nebi'ye, salih kardeşe merhaba, dedi.
Bu kim diye sordum. İsa'dır dedi.
İbrahim'in yanından geçince, salih
Nebi'ye ve salih evlada merhaba dedi.
Ben, bu kimdir diye sordum. Bu İbrahim'dir dedi."
(Senedde zikredilen İbn
Şihab) dedi ki: Bana (ensardan)
İbn Hazm'ın haber verdiğine
göre İbn Abbas ile ensardan
Ebu Habbe şöyle diyorlardı: Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem buyurdu ki: "Sonra ben (mirac'a) yükseltildim. Nihayet (yazıcı meleklerin) kalem
seslerini işiteceğim bir yere kadar vardım."
İbn Hazm ile Enes b. Malik r.a. dediler ki:
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem
şöyle buyurdu: "Allah bana elli vakit namaz farz kıldı. Ben de bu
mükellefiyet ile geri döndüm. Musa'nın yanından geçerken Musa: Ümmetine ne farz
kılındı, diye sordu. Ben: (Allah) onlara elli vakit namaz farz kıldı, dedim.
Rabbine başvur, dedi. Senin ümmetin bunu kaldıramaz.
Ben de dönüp Rabbime müracaat ettim. Ellinin yarısını indirdi.
Musa'nın yanına geri dönünce, yine: Rabbine müracaat et dedi. Az önce
söylediklerinin benzerini zikretti. Allah da onun da yarısını indirdi. Musa'ya
geri dönüp ona haber verdim. Rabbine müracaat et, dedi. Senin ümmetin bunu
kaldıramaz. Ben de dönüp Rabbime müracaat ettim. Şöyle buyurdu: Bunlar beştir
ve ellidir. Benim nezdimde söz değişmez. Musa'ya geri
döndüm, yine Rabbine müracaat et dedi. Ben: Artık Rabbime karşı yüzüm tutmuyor,
dedim. Daha sonra es-Sidretu'l-Münteha'ya varıncaya
kadar yoluna devam etti. Ne olduklarını bilemediğim renkler onun etrafını
bürüdü. Sonra cennete girdirildim. Orada inciden çadırlar bulunduğunu,
toprağının da misk olduğunu gördüm."