DEVAM: 8. YÜCE ALLAH'IN: "ALLAH İBRAHİM'İ DOST
EDİNMİŞTİR."[Nisa, 125] AYETİ
حدثنا سعيد
بن تليد
الرعيني:
أخبرنا ابن
وهب قال:
أخبرني جرير
بن حازم، عن
أيوب، عن
محمد، عن أبي
هريرة رضي
الله عنه قال: قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم: (لم يكذب
إبراهيم إلا
ثلاثا).
حدثنا محمد
بن محبوب:
حدثنا حماد بن
زيد، عن أيوب،
عن محمد، عن
أبي هريرة رضي
الله عنه قال: (لم
يكذب إبراهيم
إلا ثلاث
كذبات،
ثنتينمنهن في
ذات الله عز
وجل. قوله: {إني
سقيم}. وقوله:
{بل فعله
كبيرهم هذا}.
وقال: بينا هو
ذات يوم
وسارة، إذ أتى
على جبار من
الجبابرة، فقيل
له: إن هاهنا
رجلا معه
امرأة من أحسن
الناس، فأرسل
إليه فسأله
عنها، فقال:
من هذه؟ قال: أختي،
فأتى سارة
فقال: يا سارة
ليس على وجه
الأرض مؤمن
غيري وغيرك،
وإن هذا سألني
فأخبرته أنك
أختي، فلا
تكذبيني،
فأرسل إليها،
فلما دخلت
عليه ذهب
يتناولها
بيده فأخذ،
فقال: ادعي
الله
ولاأضرك،
فدعت الله
فأطلق. ثم
تناولها
الثانية فأخذ
مثلها أو أشد،
فقال: ادعي الله
لي ولا أضرك،
فدعت فأطلق،
فدعا بعض
حجبته، فقال:
إنكم لم
تأتوني
بإنسان، إنما
أتيتموني بشيطان،
فأخدمها
هاجر، فأتته
وهو يصلي، فأومأ
بيده: مهيا،
قالت: رد الله
كيد الكافر، أو
الفاجر، في
نحره، وأخدم
هاجر). قال أبو
هريرة: تلك
أمكم، يا بني
ماء السماء.
[-3357-] Ebu Hureyre r.a. dedi ki: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem
şöyle' buyurdu: "İbrahim aleyhisselam sadece üç tane yalan söylemiştir."
[-3358-] Ebu Hureyre r.a. dedi ki: İbrahim aleyhisselam yalnızca üç tane
yalan söylemiştir. Bunların ikisi yüce Allah için idi. "Ben hastayım"
buyruğu ile "hayır bu işi onların bu büyükleri yaptı" sözleridir.
Devamla şöyle buyurdu: Bir gün Sara ile birlikte zorbalardan birisinin
bulunduğu yere gitti. O zorbaya: Burada bir adam var, onunla beraber en
güzellerinden bir kadın vardır, denildi. Ona (bir elçiyle) haber gönderdi.
Kadının kim olduğunu sordu. Bu kimdir, dedi. İbrahim: Kızkardeşimdir dedi.
Sara'nın yanına gidince: Ey Sara dedi, yeryüzünde benden ve senden
başka mu'min kimse yoktur. Bu bana senin kim olduğunu sordu. Ben de ona
kızkardeşimdir, dedim. Beni yalancı çıkarma. Zorba, Sara'ya haber gönderdi.
Sara onun yanına girince, eliyle onu yakalamak istedi, fakat bunu yapamadı. Bu
sefer: Benim için Allah'a dua et, benim sana zararım olmayacak, dedi. Sara
Allah'a dua edince, eli eski haline geldi.
İkinci bir defa onu yakalamak istedi yine bir önceki gibi, hatta
daha da şiddetli bir şekilde ona engelolundu. Yine: Benim için Allah'a dua et,
sana zararım olmayacak dedi. Sara da Allah'a dua edince eski haline döndü.
Bu sefer yakın görevlilerinden birisini. çağırarak dedi ki: Siz
bana bir insan getirmediniz. Bana bir şeytan getirdiniz. Daha sonra ona hizmet
etmek üzere Hacer'i verdi. Sara, İbrahim'in yanına vardığında namaz kılıyordu.
Eliyle işaret ederek: Ne oldu diye sordu. Sara: Allah, o kafirin -yahut facirin
(günahkarın)tuzağını başına geçirdi ve Hacer'i de (bana) hizmetçi verdi, dedi."
Ebu Hureyre dedi ki: "Ey yağmurun çocukları işte anneniz
budur."
حدثنا عبيد
الله بن موسى،
أو ابن سلام
عنه: أخبرنا
ابن جريج، عن
عبد الحميد بن
جبير، عن سعيد
بن المسيب، عن
أم شريك رضي
الله عنها: أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم أمر بقتل
الوزغ. وقال:
(كان ينفخ على
إبراهيم عليه
السلام).
[-3359-] Ümmü Şerik r.anha'dan rivayete göre Resulullah Sallallahu Aleyhi
ve Sellem, kelerin öldürülmesini emredip, şöyle buyurdu: "O, İbrahim
aleyhisselam'a karşı ateşi üffüyordu."
حدثنا عمر بن
حفص بن غياث:
حدثنا أبي: حدثنا
الأعمش قال:
حدثني
إبراهيم، عن
علقمة، عن عبد
الله رضي الله
عنه قال: لما
نزلت {الذين
آمنوا ولم
يلبسوا
إيمانهم بظلم}.
قلنا: يا رسول
الله، أينا لا
يظلم نفسه؟ قال:
(ليس كما
تقولون {لم
يلبسوا
إيمانهم بظلم}
بشرك، أو لم
تسمعوا إلى
قول لقمان
لابنه: {يا بني لا
تشرك بالله إن
الشرك لظلم
عظيم}).
[-3360-] Abdullah r.a.'dan dedi ki: "İman eden ve imanlarına zulüm
karıştırmayanlar ... "[En'am, 82] buyruğu nazil olunca, bizler: Ey
Allah'ın Resulü, hangimiz nefsine zulmetmez ki, dedik. O şöyle buyurdu:
"Durum dediğiniz gibi değildir. "İmanlarına zulüm
bulaştırmayanlar"dan kasıt, şirk karıştırmayanlardır. Hem siz Lukman'ın
oğluna: "Oğulcuğum Allah'a şirk koşma. Muhakkak şirk büyük bir zulümdür.
"[Lukman, 13] dediğini duymadınız mı?"
AÇIKLAMA: Yüce Allah'ın:
"Allah İbrahim'i candan dost edinmiştir."[Nisa, 125] buyruğu ile: ''Gerçekten
İbrahim başlı başına bir ümmetti. "[Nahl, 120] ve: "Şüphesiz İbrahim
evvah ve halim birisi idi. "[Tevbe, 114] buyrukları ile yüce Allah,
İbrahim aleyhisselam'dan övgü ile sözetmiş olduğuna işaret etmiş gibidir.
İbrahim Süryanice'de merhametli baba demektir. Halil (candan
dost) ise kalbin iç taraflarına kadar sızan ve köşe bucaklarında yer alan
dostluk ve muhabbet demektir. Bu, elbette İbrahim aleyhisselam'ın kalbinde yer
etmiş bulunan yüce Allah'a karşı sevgisi açısından doğru bir anlamdır, fakat
bunun yüce Allah'ın hakkında kullanılması ise "mukabele" ciheti
iledir.
"Halil edinme"nin asıl anlamının, katıksız bir şekilde
seçmek olduğu da söylenmiştir. Ona bu vasfın (Halil) veriliş sebebi ise, onun
Allah için dostluk ve onun için düşmanlık etmesinden dolayıdır. Yüce Allah'ın
onu Halil (dost) edinmesi ise ona yardımcı olması ve onu imam kılmasıdır.
Bu başlıkta yer alan bu hadise dair yeterli açıklamalar yüce
Allah'ın izniyle ileride er-Rikaak bölümünün sonlarında gelecektir.
Bu başlıktaki ikinci hadis, Ebu Hureyre'nin "kıyamet
gününde İbrahim babası Azer ile karşılaşacaktır ... " şeklindeki hadistir.
Bunun da açıklaması yüce Allah'ın izniyle (Tefsir bölümünde) Şuara Suresinin
tefsirinde gelecektir.
Beşinci hadis, Semura (r.a.)'ın daha önce Cenaiz bölümünün
sonlarında bazı bölümleri açıklanmış bulunan, Nebi efendimizin gördüğü rüyayı
anlatan uzunca bir hadistir. Burada bu hadisin bir bölümü zikredilmiştir.
Hadisteki ifadelere göre: "Sonra neredeyse başını göremeyeceğim kadar uzun
boylu olan bir adamın yanından geçtik. O ise İbrahim aleyhisseıam'dı."
İleride bunun da yüce Allah'ın izniyle yeterli açıklamaları (Rüya) Tabir
bölümünde gelecektir. et-Tabir, 48. başlık, 7047 numaralı hadis.
Altıncı hadis, İbn Abbas'ın rivayet ettiği hadis olup, Hac
bölümünde geçmiştir.
Yedinci hadis, Ebu Hureyre'nin rivayet ettiği: "İbrahim
seksen yaşında iken "el-KadCım" denilen yerde sünnet oldu"
ifadelerinin yer aldığı hadistir.
Bununla neyin kastedildiği hususunda görüş ayrılığı vardır. Onun
bir yer ismi olduğu söylendiği gibi, marangozun kullandığı aletin (keserin) adı
olduğu da söylenmiştir.
Ancak tercih edilen görüş, bu hadiste kastedilenin marangoz
aleti olduğudur.
Ebu Ya'la, Ali b. Rebah yoluyla Resulullah'ın şöyle dediğini
rivayet etmektedir: "İbrahim sünnet olmakla emrolundu. Bu sebeple o da
keser ile sünnet oldu. Bu ona zor geldi. Yüce Allah kendisine: Ama biz sana
sünnet için kullanacağın aleti emretmeden sen acele ettin, diye vahyedince, o
da: Rabbim emrini geciktirmek hoşuma gitmedi, diye cevap verdi."
"İbrahim aleyhisselam yalnız üç defa yalan
söylemiştir" buyruğu ile "ben hastayım" buyruğu hakkında şu ihtimaller
sözkonusudur ben hastayım deyince, hastalanacağım, demek istemiş olabilir.
Çünkü Arapçada ism-i fail, gelecek fiil anlamında çokça kullanılır.
"Ben hastayım" derken hakkımda ölüm takdir edilmiş
olduğu için her durumda hastalanacağım yahut da ben sizinle birlikte çıkmak
hususunda, delili hastalıklı birisiyim demek istemiş olabilir.
Nevevı bazı ilim adamlarından onun bu zamanlarda ateşinin
yükselip, bir titremenin onu aldığını nakletmiş bulunmaktadır. 'Ancak bu uzak
bir ihtimaldir. "
Çünkü durum böyle olsaydı ne açık ifadesi yönüyle, ne de ta'riz
yönüyle söylediği yalan olmazdı. "Hayır, bunu onların büyükleri
yaptı" buyruğu hakkında Kurtubı şunları söylemektedir: O bu sözleri
putların ilah olmadıklarına dair delil getirmek için bir hazırlık olsun ve
kavminin bu ilahların fayda ve zarar vermeye güçleri vardır, şeklindeki
sözlerini çürüterek onları susturmak için söylemiştir.
İbn Akil der ki: Aklı delalet yalanın zahir anlamıyla İbrahim
hakkında sözkonusu edilmemesini gerektirmektedir. Çünkü akıl, kat'i olarak şunu
ortaya koymaktadır: Resulün, Allah'tan getirdiklerinde doğruluğunun bilinmesi
için kendisine güvenilen bir kişi olması gerekir. Resulün yalan
söyleyebileceğini kabul etmekle birlikte ona güven duymak sözkonusu olmaz. Ya
fiilen yalan söylediği ortada olursa nasıl güven duyulabilir ki? O halde onun
hakkında bu ifadenin sözkonusu edilmesini duyan kimsenin değerlendirmesine göre
yalan şeklinde görünmesinden ötürüdür. Yoksa zahir manasıyla İbrahim
aleyhisselam'dan böyle bir şey yalan sadır olmamıştır. Yani onun bu sözüne
mutlak olarak yalan denilemez. Bu ancak makamının yüksekliğinden ötürü aşırı
korku halinde sözkonusu olabilir. Yoksa sırf (basit) bir yalan bu gibi
konumlarda caizdir. Çünkü bazen daha büyük bir zararı önlemek amacıyla iki zarardan
daha hafif olanına katlanmak vacip (gerekli) olabilir. Nebi efendimizin bunlara
yalan adını vermesine gelince, o bunların yerilecek şeyler olduğunu kastederek
söylememiştir. Çünkü yalan her ne kadar çirkin ve güvenilir vasfını ihlal edici
olsa dahi bazı hallerde güzelolabilir, bu durum da onlardan birisidir.
"Bunların ikisi Allah içindi" buyruğu ile bu iki sözün
bu özellikte olduğunu belirtmektedir. Çünkü Sara kıssası da her ne kadar Allah
için ise de bir dereceye kadar onda kendi nefsinin de bir payı ve kendisine
birfaydası vardı. Ancak diğer ikisi böyle değildir. Onların her ikisi de sırf
Allah nzası için söylenmişti.
"(Zorba) ona haber gönderdi ve ona o kadının kim olduğunu
sordu. Kızkardeşimdir, dedi. Sonra Sara'nın yanına giderek: Ey Sara, yeryüzünde
benden ve senden başka mümin yoktur, dedi. .. " Bu ifadelerden açıkça
anlaşıldığına göre o zorba yönetici İbrahim aleyhisselam'a Sara hakkında soru
sorduğunu, daha sonra İbrahim aleyhisselam'ın, Sara'ya bunu zorbanın huzurunda
kendisini yalancı çıkarmaması için bildirdiğini göstermektedir.
Hişam b. Hassan'ın rivayetine göre de o Sara'ya şöyle demiştir:
"Bu zorba şahıs, eğer senin benim zevcem olduğunu bilecek olursa seni
elimden zorla alır. Bu sebeple sana sorulacak olursa sen de ona benim kızkardeşim
olduğunu haber ver. Çünkü sen İslamda benim kızkardeşimsin. O zorbanın
topraklarına girince, o zorbanın yakınlarından birisi onu görüp zorbanın yanına
gitti ve: Senin topraklarına öyle bir kadın girdi ki senden başkasının olmaması
gerekir, dedi. Bunun üzerine zorba ona haber gönderdi ... "
Bu iki rivayetin bir arada şöylece açıklanması mümkündür:
İbrahim aleyhisselam kralın Sara'yı kendisinden isteyeceğini hissetmişti.
Dolayısıyla ona belirtilen tavsiyelerde bulundu. Beklediği gerçekleşince bu
tavsiyesini ona tekrarladı. Sara, İbrahim'in kızkardeşi ya da zevcesi olsun, bu
zalim hükümdarın her halükarda onu zorla almak istemesine rağmen, İbrahim'i
böyle bir tavsiyede bulunmaya iten sebebin ne olduğu hususunda görüş ayrılığı
vardır. Bir açıklamaya göre bu hükümdar, dininin gereği ancak kocası olan
kadınlara taarruz ediyordu,
Açıklama bu şekildedir, ancak bunun tamamlanmaya ihtiyacı
vardır. O da şöyle olur: İbrahim daha küçük olanı işlemek Suretiyle iki
zarardan büyüğünü bertaraf etmek istemiştir. Çünkü hükümdarın Sara'yı zorla ele
geçirmesi kaçınılmaz olarak gerçekleşecek bir işti. Fakat onun yaşayan bir
kocasının olduğunu bilirse kıskançlığı kocasını öldürmeye ve onu idam etmeye
iterdi. Yahut da onu hapse atar ve ona zarar verirdi. Oysa onun bir kardeşinin
olduğunu bilmesi halinde durum böyle değildir. Bu durumda kıskançlık, sadece
kardeşi tarafından sözkonusu olur. Hükümdarın kıskançlığı sözkonusu olmaz,
hükümdar da buna aldırtnazdı.
Bir başka açıklamaya göre o, şu maksat ile bu tavsiyede
bulunmuştu: Eğer senin benim zevcem oldugunu bilirse beni seni boşamaya mecbur
edecektir.
Açıkladığım bu husus, Abd b. Humeyd'in Tefsiri'nde Vehb b.
Münebbih yoluyla naklettiği bir rivayette açıkça ifade edilmiş bulunmaktadır.
el-Münzirı de Sünen haşiyesinde kitap ehlinden olan birisinden naklettiğine
göre, bu sözü geçen zorba hükümdarın kanaati şu şekilde idi: Evli olan bir
kadına kocasını öldürmeden yaklaşmazdı. Bundan dolayı İbrahim: Bu benim
kızkardeşimdir, demişti. Çünkü adaletli birisi olsaydı, onu ondan isteyecekti.
Sonra da o zorba ya karşı Sara'yı korumanıın yollarını arardı. Eğer zalim ise
bu durumda öldürülmekten kurtulurdu,
Bu, benim ilk olarak kaydettiklerimden pek uzak değildir. Bu
açıklama İbnu'l-Cevzi'nin "Muşkilu's-Sahihayn" adlı eserindeki açıklamalarından
alınmıştır. O bunu kitap ehli alimlerinden birisinden nakletmiştir. Bu alime bu
hususu sormuş, o da ona böyle cevap vermiştir.
"Sara zorba hükümdarın yanına girince eliyle onu yakalamak
istedi, fakat alıkonuldu." Müslim'deki rivayette şöyle denilmektedir:
"İbrahim namaza durdu. Sara hükümdarın yanına girince elini ona uzatmaktan
kendini alıkoyamadı. Şiddetli bir şekilde eli yakalanıp, engellendi."
"Benim için Allah'a dua et, sana zarar vermeyeceğim"
ifadesi Müslim'de şu şekildedir: "Hükümdar Sara'ya dedi ki: Allah'a dua et
de elimi serbest bıraksın. Sara da dua etti."
"Önceki gibi hatta daha da ileri bir derecede
alıkonuldu" ifadesi Müslim'in rivayetinde şu şekildedir: "Eli önceki
yakalanıştan \daha ileri derecede yakalandı." Şeytandan kasıt, cinlerin
azgın olanlarıdır. İslamdan önce cinlerin durumunu oldukça tazim ederler ve
olağan üstü gerçekleşen her bir işin onların bir fiili ve tasarrufu olduğunu
kabul ediyorlardı.
"Hacer'i ona hizmetçi verdi." Ona hizmet etsin diye
Hacer'i hibe etti. Çünkü o Sara'nın kendi işini kendisinin görmemesi gereken
büyük bir şahsiyet olduğunu kabul etmişti. Müslim'in rivayetinde "onu
topraklarından çıkar ve ona Hacer'i ver" şeklindedir.
"Ebu Hureyre dedi ki: Ey yağmurun çocukları! İşte sizin
anneniz budur." Bu sözleriyle o Araplara hayvanlarını otlatmak için yağmur
alan kırsal yerlere çokça gidip gelen Araplara hitap etmiş gibidir. Onun
"göğün suyu (yağmur)" ifadesiyle Zemzem'i kastettiği de söylenmiştir.
Çünkü Allah Zemzem'i Hacer için yerden fışkırtmıştır. Bu su ile onun çocuğu
yaşadı ve onlar da adeta Hacer'in çocukları oldu.
Hadisten Çıkarılan Sonuçlar:
1 - İslam kardeşliği meşrudur.
2- Ta'rizlerde bulunmak (açıktan yalan söylememek için üstü
kapalı ifadeler kullanmak) mubahtır.
3- Zalim ve gasıba boyun eğmek ruhsatı vardır.
4- Zalim hükümdarın iyiliğini kabul etmek mümkündür.
5- Müşriğin hediyesi kabul edilebilir.
6- Samimi bir niyet ile dua isteyenin isteği yerine
getirilebilir.
7- Yüce Allah salih ameli sebebiyle ihlasla dua eden kimseye
yeter.
İleride bunun bir benzeri mağaraya sığınan kimselere dair kıssa
anlatılırken gelecektir. Enbiya
bölümü, 53. başlık 3465 nolu hadis.
8- Salih kimselerin derecelerinin yükseltilmesi için birtakım
belalara maruz kalmaları sözkonusu olabilir.
9- Önemli bir sıkıntı ile karşı karşıya kalan bir kimsenin
namaza sığınması gerekir.
10- Abdest bizden önceki ümmetler için de meşru bir amel olup,
ne bu ümmete, ne de nebilere mahsus bir şeydir. Çünkü Sara'nın da abdest aldığı
sabittir. Cumhurun kanaatine göre ise o nebi değildir.
9. "VEZİFFUN" HIZLICA YÜRÜMEKTİR
حدثنا إسحاق
بن إبراهيم بن
نصر: حدثنا
أبو أسامة، عن
أبي حيان، عن
أبي زرعة، عن
أبي هريرة رضي
الله عنه قال: أتي
النبي صلى
الله عليه
وسلم يوما
بلحم فقال: (إن
الله يجمع يوم
القيامة
الأولين
والآخرين في
صعيد واحد،
فيسمعهم
الداعي
وينفذهم البصر،
وتدنو الشمس
منهم - فذكر
حديث الشفاعة
- فيأتون
إبراهيم
فيقولون: أنت
نبي الله
وخليله من
الأرض، اشفع
لنا إلى ربك،
ويقول: فذكر كذباته،
نفسي نفسي،
اذهبوا إلى
موسى).تابعه
أنس عن النبي
صلى الله عليه
وسلم.
[-3361-] Ebu Hureyre r.a. dedi ki: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e bir
gün bir miktar et getirildi. Şöyle buyurdu: "Şüphesiz Allah kıyamet
gününde öncekileri de, sonrakileri de aynı düzlükte bir araya getirecektir.
Davetçi onlara sözlerini işittirir, göz de onları görür. Güneş onlara yaklaşır
-deyip, şefaat hadisini zikretti. Devamında dedi ki-: İbrahim'e giderler ve sen
Allah'ın Nebisi, yeryüzündeki halilisin, Rabbinin huzurunda bizim için şefaat
et, derler. O da onlara der ki: - ... deyip, kendisinin onlara vaktiyle
söylemiş olduğu yalanları zikretti-: "Ben kendimi kurtarmaya bakıyorum
kendimi. Siz Musa'nın yanına gidiniz."
Bu rivayette, Enes de Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den diyerek
ona (Ebu Hureyre'ye) mutabaat etmiştir.