SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L-ENBİYA

<< 1380 >>

DEVAM: 8. YÜCE ALLAH'IN: "ALLAH İBRAHİM'İ DOST EDİNMİŞTİR."[Nisa, 125] AYETİ

 

حدثنا سعيد بن تليد الرعيني: أخبرنا ابن وهب قال: أخبرني جرير بن حازم، عن أيوب، عن محمد، عن أبي هريرة رضي الله عنه قال: قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (لم يكذب إبراهيم إلا ثلاثا).

حدثنا محمد بن محبوب: حدثنا حماد بن زيد، عن أيوب، عن محمد، عن أبي هريرة رضي الله عنه قال: (لم يكذب إبراهيم إلا ثلاث كذبات، ثنتينمنهن في ذات الله عز وجل. قوله: {إني سقيم}. وقوله: {بل فعله كبيرهم هذا}. وقال: بينا هو ذات يوم وسارة، إذ أتى على جبار من الجبابرة، فقيل له: إن هاهنا رجلا معه امرأة من أحسن الناس، فأرسل إليه فسأله عنها، فقال: من هذه؟ قال: أختي، فأتى سارة فقال: يا سارة ليس على وجه الأرض مؤمن غيري وغيرك، وإن هذا سألني فأخبرته أنك أختي، فلا تكذبيني، فأرسل إليها، فلما دخلت عليه ذهب يتناولها بيده فأخذ، فقال: ادعي الله ولاأضرك، فدعت الله فأطلق. ثم تناولها الثانية فأخذ مثلها أو أشد، فقال: ادعي الله لي ولا أضرك، فدعت فأطلق، فدعا بعض حجبته، فقال: إنكم لم تأتوني بإنسان، إنما أتيتموني بشيطان، فأخدمها هاجر، فأتته وهو يصلي، فأومأ بيده: مهيا، قالت: رد الله كيد الكافر، أو الفاجر، في نحره، وأخدم هاجر). قال أبو هريرة: تلك أمكم، يا بني ماء السماء.

 

[-3357-] Ebu Hureyre r.a. dedi ki: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle' buyurdu: "İbrahim aleyhisselam sadece üç tane yalan söylemiştir."

 

 

 

[-3358-] Ebu Hureyre r.a. dedi ki: İbrahim aleyhisselam yalnızca üç tane yalan söylemiştir. Bunların ikisi yüce Allah için idi. "Ben hastayım" buyruğu ile "hayır bu işi onların bu büyükleri yaptı" sözleridir. Devamla şöyle buyurdu: Bir gün Sara ile birlikte zorbalardan birisinin bulunduğu yere gitti. O zorbaya: Burada bir adam var, onunla beraber en güzellerinden bir kadın vardır, denildi. Ona (bir elçiyle) haber gönderdi. Kadının kim olduğunu sordu. Bu kimdir, dedi. İbrahim: Kızkardeşimdir dedi.

 

Sara'nın yanına gidince: Ey Sara dedi, yeryüzünde benden ve senden başka mu'min kimse yoktur. Bu bana senin kim olduğunu sordu. Ben de ona kızkardeşimdir, dedim. Beni yalancı çıkarma. Zorba, Sara'ya haber gönderdi. Sara onun yanına girince, eliyle onu yakalamak istedi, fakat bunu yapamadı. Bu sefer: Benim için Allah'a dua et, benim sana zararım olmayacak, dedi. Sara Allah'a dua edince, eli eski haline geldi.

 

İkinci bir defa onu yakalamak istedi yine bir önceki gibi, hatta daha da şiddetli bir şekilde ona engelolundu. Yine: Benim için Allah'a dua et, sana zararım olmayacak dedi. Sara da Allah'a dua edince eski haline döndü.

 

Bu sefer yakın görevlilerinden birisini. çağırarak dedi ki: Siz bana bir insan getirmediniz. Bana bir şeytan getirdiniz. Daha sonra ona hizmet etmek üzere Hacer'i verdi. Sara, İbrahim'in yanına vardığında namaz kılıyordu. Eliyle işaret ederek: Ne oldu diye sordu. Sara: Allah, o kafirin -yahut facirin (günahkarın)tuzağını başına geçirdi ve Hacer'i de (bana) hizmetçi verdi, dedi."

 

Ebu Hureyre dedi ki: "Ey yağmurun çocukları işte anneniz budur."

 

 

حدثنا عبيد الله بن موسى، أو ابن سلام عنه: أخبرنا ابن جريج، عن عبد الحميد بن جبير، عن سعيد بن المسيب، عن أم شريك رضي الله عنها: أن رسول الله صلى الله عليه وسلم أمر بقتل الوزغ. وقال: (كان ينفخ على إبراهيم عليه السلام).

 

[-3359-] Ümmü Şerik r.anha'dan rivayete göre Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, kelerin öldürülmesini emredip, şöyle buyurdu: "O, İbrahim aleyhisselam'a karşı ateşi üffüyordu."

 

 

حدثنا عمر بن حفص بن غياث: حدثنا أبي: حدثنا الأعمش قال: حدثني إبراهيم، عن علقمة، عن عبد الله رضي الله عنه قال: لما نزلت {الذين آمنوا ولم يلبسوا إيمانهم بظلم}. قلنا: يا رسول الله، أينا لا يظلم نفسه؟ قال: (ليس كما تقولون {لم يلبسوا إيمانهم بظلم} بشرك، أو لم تسمعوا إلى قول لقمان لابنه: {يا بني لا تشرك بالله إن الشرك لظلم عظيم}).

 

[-3360-] Abdullah r.a.'dan dedi ki: "İman eden ve imanlarına zulüm karıştırmayanlar ... "[En'am, 82] buyruğu nazil olunca, bizler: Ey Allah'ın Resulü, hangimiz nefsine zulmetmez ki, dedik. O şöyle buyurdu: "Durum dediğiniz gibi değildir. "İmanlarına zulüm bulaştırmayanlar"dan kasıt, şirk karıştırmayanlardır. Hem siz Lukman'ın oğluna: "Oğulcuğum Allah'a şirk koşma. Muhakkak şirk büyük bir zulümdür. "[Lukman, 13] dediğini duymadınız mı?"

 

 

AÇIKLAMA:     Yüce Allah'ın: "Allah İbrahim'i candan dost edinmiştir."[Nisa, 125] buyruğu ile: ''Gerçekten İbrahim başlı başına bir ümmetti. "[Nahl, 120] ve: "Şüphesiz İbrahim evvah ve halim birisi idi. "[Tevbe, 114] buyrukları ile yüce Allah, İbrahim aleyhisselam'dan övgü ile sözetmiş olduğuna işaret etmiş gibidir.

 

İbrahim Süryanice'de merhametli baba demektir. Halil (candan dost) ise kalbin iç taraflarına kadar sızan ve köşe bucaklarında yer alan dostluk ve muhabbet demektir. Bu, elbette İbrahim aleyhisselam'ın kalbinde yer etmiş bulunan yüce Allah'a karşı sevgisi açısından doğru bir anlamdır, fakat bunun yüce Allah'ın hakkında kullanılması ise "mukabele" ciheti iledir.

 

"Halil edinme"nin asıl anlamının, katıksız bir şekilde seçmek olduğu da söylenmiştir. Ona bu vasfın (Halil) veriliş sebebi ise, onun Allah için dostluk ve onun için düşmanlık etmesinden dolayıdır. Yüce Allah'ın onu Halil (dost) edinmesi ise ona yardımcı olması ve onu imam kılmasıdır.

 

Bu başlıkta yer alan bu hadise dair yeterli açıklamalar yüce Allah'ın izniyle ileride er-Rikaak bölümünün sonlarında gelecektir.

 

Bu başlıktaki ikinci hadis, Ebu Hureyre'nin "kıyamet gününde İbrahim babası Azer ile karşılaşacaktır ... " şeklindeki hadistir. Bunun da açıklaması yüce Allah'ın izniyle (Tefsir bölümünde) Şuara Suresinin tefsirinde gelecektir.

 

Beşinci hadis, Semura (r.a.)'ın daha önce Cenaiz bölümünün sonlarında bazı bölümleri açıklanmış bulunan, Nebi efendimizin gördüğü rüyayı anlatan uzunca bir hadistir. Burada bu hadisin bir bölümü zikredilmiştir. Hadisteki ifadelere göre: "Sonra neredeyse başını göremeyeceğim kadar uzun boylu olan bir adamın yanından geçtik. O ise İbrahim aleyhisseıam'dı." İleride bunun da yüce Allah'ın izniyle yeterli açıklamaları (Rüya) Tabir bölümünde gelecektir. et-Tabir, 48. başlık, 7047 numaralı hadis. 

 

Altıncı hadis, İbn Abbas'ın rivayet ettiği hadis olup, Hac bölümünde geçmiştir.

 

Yedinci hadis, Ebu Hureyre'nin rivayet ettiği: "İbrahim seksen yaşında iken "el-KadCım" denilen yerde sünnet oldu" ifadelerinin yer aldığı hadistir.

 

Bununla neyin kastedildiği hususunda görüş ayrılığı vardır. Onun bir yer ismi olduğu söylendiği gibi, marangozun kullandığı aletin (keserin) adı olduğu da söylenmiştir.

 

Ancak tercih edilen görüş, bu hadiste kastedilenin marangoz aleti olduğudur.

 

Ebu Ya'la, Ali b. Rebah yoluyla Resulullah'ın şöyle dediğini rivayet etmektedir: "İbrahim sünnet olmakla emrolundu. Bu sebeple o da keser ile sünnet oldu. Bu ona zor geldi. Yüce Allah kendisine: Ama biz sana sünnet için kullanacağın aleti emretmeden sen acele ettin, diye vahyedince, o da: Rabbim emrini geciktirmek hoşuma gitmedi, diye cevap verdi."

 

"İbrahim aleyhisselam yalnız üç defa yalan söylemiştir" buyruğu ile "ben hastayım" buyruğu hakkında şu ihtimaller sözkonusudur ben hastayım deyince, hastalanacağım, demek istemiş olabilir. Çünkü Arapçada ism-i fail, gelecek fiil anlamında çokça kullanılır.

 

"Ben hastayım" derken hakkımda ölüm takdir edilmiş olduğu için her durumda hastalanacağım yahut da ben sizinle birlikte çıkmak hususunda, delili hastalıklı birisiyim demek istemiş olabilir.

 

Nevevı bazı ilim adamlarından onun bu zamanlarda ateşinin yükselip, bir titremenin onu aldığını nakletmiş bulunmaktadır. 'Ancak bu uzak bir ihtimaldir. "

 

Çünkü durum böyle olsaydı ne açık ifadesi yönüyle, ne de ta'riz yönüyle söylediği yalan olmazdı. "Hayır, bunu onların büyükleri yaptı" buyruğu hakkında Kurtubı şunları söylemektedir: O bu sözleri putların ilah olmadıklarına dair delil getirmek için bir hazırlık olsun ve kavminin bu ilahların fayda ve zarar vermeye güçleri vardır, şeklindeki sözlerini çürüterek onları susturmak için söylemiştir.

 

İbn Akil der ki: Aklı delalet yalanın zahir anlamıyla İbrahim hakkında sözkonusu edilmemesini gerektirmektedir. Çünkü akıl, kat'i olarak şunu ortaya koymaktadır: Resulün, Allah'tan getirdiklerinde doğruluğunun bilinmesi için kendisine güvenilen bir kişi olması gerekir. Resulün yalan söyleyebileceğini kabul etmekle birlikte ona güven duymak sözkonusu olmaz. Ya fiilen yalan söylediği ortada olursa nasıl güven duyulabilir ki? O halde onun hakkında bu ifadenin sözkonusu edilmesini duyan kimsenin değerlendirmesine göre yalan şeklinde görünmesinden ötürüdür. Yoksa zahir manasıyla İbrahim aleyhisselam'dan böyle bir şey yalan sadır olmamıştır. Yani onun bu sözüne mutlak olarak yalan denilemez. Bu ancak makamının yüksekliğinden ötürü aşırı korku halinde sözkonusu olabilir. Yoksa sırf (basit) bir yalan bu gibi konumlarda caizdir. Çünkü bazen daha büyük bir zararı önlemek amacıyla iki zarardan daha hafif olanına katlanmak vacip (gerekli) olabilir. Nebi efendimizin bunlara yalan adını vermesine gelince, o bunların yerilecek şeyler olduğunu kastederek söylememiştir. Çünkü yalan her ne kadar çirkin ve güvenilir vasfını ihlal edici olsa dahi bazı hallerde güzelolabilir, bu durum da onlardan birisidir.

 

"Bunların ikisi Allah içindi" buyruğu ile bu iki sözün bu özellikte olduğunu belirtmektedir. Çünkü Sara kıssası da her ne kadar Allah için ise de bir dereceye kadar onda kendi nefsinin de bir payı ve kendisine birfaydası vardı. Ancak diğer ikisi böyle değildir. Onların her ikisi de sırf Allah nzası için söylenmişti.

 

"(Zorba) ona haber gönderdi ve ona o kadının kim olduğunu sordu. Kızkardeşimdir, dedi. Sonra Sara'nın yanına giderek: Ey Sara, yeryüzünde benden ve senden başka mümin yoktur, dedi. .. " Bu ifadelerden açıkça anlaşıldığına göre o zorba yönetici İbrahim aleyhisselam'a Sara hakkında soru sorduğunu, daha sonra İbrahim aleyhisselam'ın, Sara'ya bunu zorbanın huzurunda kendisini yalancı çıkarmaması için bildirdiğini göstermektedir.

 

Hişam b. Hassan'ın rivayetine göre de o Sara'ya şöyle demiştir: "Bu zorba şahıs, eğer senin benim zevcem olduğunu bilecek olursa seni elimden zorla alır. Bu sebeple sana sorulacak olursa sen de ona benim kızkardeşim olduğunu haber ver. Çünkü sen İslamda benim kızkardeşimsin. O zorbanın topraklarına girince, o zorbanın yakınlarından birisi onu görüp zorbanın yanına gitti ve: Senin topraklarına öyle bir kadın girdi ki senden başkasının olmaması gerekir, dedi. Bunun üzerine zorba ona haber gönderdi ... "

 

Bu iki rivayetin bir arada şöylece açıklanması mümkündür: İbrahim aleyhisselam kralın Sara'yı kendisinden isteyeceğini hissetmişti. Dolayısıyla ona belirtilen tavsiyelerde bulundu. Beklediği gerçekleşince bu tavsiyesini ona tekrarladı. Sara, İbrahim'in kızkardeşi ya da zevcesi olsun, bu zalim hükümdarın her halükarda onu zorla almak istemesine rağmen, İbrahim'i böyle bir tavsiyede bulunmaya iten sebebin ne olduğu hususunda görüş ayrılığı vardır. Bir açıklamaya göre bu hükümdar, dininin gereği ancak kocası olan kadınlara taarruz ediyordu,

 

Açıklama bu şekildedir, ancak bunun tamamlanmaya ihtiyacı vardır. O da şöyle olur: İbrahim daha küçük olanı işlemek Suretiyle iki zarardan büyüğünü bertaraf etmek istemiştir. Çünkü hükümdarın Sara'yı zorla ele geçirmesi kaçınılmaz olarak gerçekleşecek bir işti. Fakat onun yaşayan bir kocasının olduğunu bilirse kıskançlığı kocasını öldürmeye ve onu idam etmeye iterdi. Yahut da onu hapse atar ve ona zarar verirdi. Oysa onun bir kardeşinin olduğunu bilmesi halinde durum böyle değildir. Bu durumda kıskançlık, sadece kardeşi tarafından sözkonusu olur. Hükümdarın kıskançlığı sözkonusu olmaz, hükümdar da buna aldırtnazdı.

 

Bir başka açıklamaya göre o, şu maksat ile bu tavsiyede bulunmuştu: Eğer senin benim zevcem oldugunu bilirse beni seni boşamaya mecbur edecektir.

 

Açıkladığım bu husus, Abd b. Humeyd'in Tefsiri'nde Vehb b. Münebbih yoluyla naklettiği bir rivayette açıkça ifade edilmiş bulunmaktadır. el-Münzirı de Sünen haşiyesinde kitap ehlinden olan birisinden naklettiğine göre, bu sözü geçen zorba hükümdarın kanaati şu şekilde idi: Evli olan bir kadına kocasını öldürmeden yaklaşmazdı. Bundan dolayı İbrahim: Bu benim kızkardeşimdir, demişti. Çünkü adaletli birisi olsaydı, onu ondan isteyecekti. Sonra da o zorba ya karşı Sara'yı korumanıın yollarını arardı. Eğer zalim ise bu durumda öldürülmekten kurtulurdu,

 

Bu, benim ilk olarak kaydettiklerimden pek uzak değildir. Bu açıklama İbnu'l-Cevzi'nin "Muşkilu's-Sahihayn" adlı eserindeki açıklamalarından alınmıştır. O bunu kitap ehli alimlerinden birisinden nakletmiştir. Bu alime bu hususu sormuş, o da ona böyle cevap vermiştir.

 

"Sara zorba hükümdarın yanına girince eliyle onu yakalamak istedi, fakat alıkonuldu." Müslim'deki rivayette şöyle denilmektedir: "İbrahim namaza durdu. Sara hükümdarın yanına girince elini ona uzatmaktan kendini alıkoyamadı. Şiddetli bir şekilde eli yakalanıp, engellendi."

 

"Benim için Allah'a dua et, sana zarar vermeyeceğim" ifadesi Müslim'de şu şekildedir: "Hükümdar Sara'ya dedi ki: Allah'a dua et de elimi serbest bıraksın. Sara da dua etti."

 

"Önceki gibi hatta daha da ileri bir derecede alıkonuldu" ifadesi Müslim'in rivayetinde şu şekildedir: "Eli önceki yakalanıştan \daha ileri derecede yakalandı." Şeytandan kasıt, cinlerin azgın olanlarıdır. İslamdan önce cinlerin durumunu oldukça tazim ederler ve olağan üstü gerçekleşen her bir işin onların bir fiili ve tasarrufu olduğunu kabul ediyorlardı.

 

"Hacer'i ona hizmetçi verdi." Ona hizmet etsin diye Hacer'i hibe etti. Çünkü o Sara'nın kendi işini kendisinin görmemesi gereken büyük bir şahsiyet olduğunu kabul etmişti. Müslim'in rivayetinde "onu topraklarından çıkar ve ona Hacer'i ver" şeklindedir.

 

"Ebu Hureyre dedi ki: Ey yağmurun çocukları! İşte sizin anneniz budur." Bu sözleriyle o Araplara hayvanlarını otlatmak için yağmur alan kırsal yerlere çokça gidip gelen Araplara hitap etmiş gibidir. Onun "göğün suyu (yağmur)" ifadesiyle Zemzem'i kastettiği de söylenmiştir. Çünkü Allah Zemzem'i Hacer için yerden fışkırtmıştır. Bu su ile onun çocuğu yaşadı ve onlar da adeta Hacer'in çocukları oldu.

 

 

Hadisten Çıkarılan Sonuçlar:

 

1 - İslam kardeşliği meşrudur.

2- Ta'rizlerde bulunmak (açıktan yalan söylememek için üstü kapalı ifadeler kullanmak) mubahtır.

3- Zalim ve gasıba boyun eğmek ruhsatı vardır.

4- Zalim hükümdarın iyiliğini kabul etmek mümkündür.

5- Müşriğin hediyesi kabul edilebilir.

6- Samimi bir niyet ile dua isteyenin isteği yerine getirilebilir.

7- Yüce Allah salih ameli sebebiyle ihlasla dua eden kimseye yeter.

 

İleride bunun bir benzeri mağaraya sığınan kimselere dair kıssa anlatılırken gelecektir. Enbiya bölümü, 53. başlık 3465 nolu hadis. 

 

8- Salih kimselerin derecelerinin yükseltilmesi için birtakım belalara maruz kalmaları sözkonusu olabilir.

 

9- Önemli bir sıkıntı ile karşı karşıya kalan bir kimsenin namaza sığınması gerekir.

 

10- Abdest bizden önceki ümmetler için de meşru bir amel olup, ne bu ümmete, ne de nebilere mahsus bir şeydir. Çünkü Sara'nın da abdest aldığı sabittir. Cumhurun kanaatine göre ise o nebi değildir.

 

 

9. "VEZİFFUN" HIZLICA YÜRÜMEKTİR

 

حدثنا إسحاق بن إبراهيم بن نصر: حدثنا أبو أسامة، عن أبي حيان، عن أبي زرعة، عن أبي هريرة رضي الله عنه قال: أتي النبي صلى الله عليه وسلم يوما بلحم فقال: (إن الله يجمع يوم القيامة الأولين والآخرين في صعيد واحد، فيسمعهم الداعي وينفذهم البصر، وتدنو الشمس منهم - فذكر حديث الشفاعة - فيأتون إبراهيم فيقولون: أنت نبي الله وخليله من الأرض، اشفع لنا إلى ربك، ويقول: فذكر كذباته، نفسي نفسي، اذهبوا إلى موسى).تابعه أنس عن النبي صلى الله عليه وسلم.

 

[-3361-] Ebu Hureyre r.a. dedi ki: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e bir gün bir miktar et getirildi. Şöyle buyurdu: "Şüphesiz Allah kıyamet gününde öncekileri de, sonrakileri de aynı düzlükte bir araya getirecektir. Davetçi onlara sözlerini işittirir, göz de onları görür. Güneş onlara yaklaşır -deyip, şefaat hadisini zikretti. Devamında dedi ki-: İbrahim'e giderler ve sen Allah'ın Nebisi, yeryüzündeki halilisin, Rabbinin huzurunda bizim için şefaat et, derler. O da onlara der ki: - ... deyip, kendisinin onlara vaktiyle söylemiş olduğu yalanları zikretti-: "Ben kendimi kurtarmaya bakıyorum kendimi. Siz Musa'nın yanına gidiniz."

 

Bu rivayette, Enes de Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den diyerek ona (Ebu Hureyre'ye) mutabaat etmiştir.