باب: قول
الله تعالى:
{آتينا داود
زبورا} /النساء:
163/.
37. YÜCE ALLAH'IN: "VE BİZ DAVUD'A ZEBUR'U
VERDİK."[Nisa, 163 ve el-İsra, 55] AYETİ
الزبر
الكتب،
واحدها زبور،
زبرت كتبت.
{ولقد آتينا
داود منا فضلا
يا جبال أوبي
معه}. قال
مجاهد: سبحي
معه {والطير
وألنا له
الحديد. أن
اعمل سابغات}
الدروع {وقدر
في السرد}
المسامير
والحلق، ولا
تدق المسمار
فيتسلسل، ولا تعظم
فيفصم
{واعملوا
صالحا إني بما
تعملون بصير}
/سبأ: 10 - 11/.
"ez-Zubur" kitaplar demek olup, tekili Zebur'dur.
"Zebertu" yazdım, anlamındadır.
"Andolsun biz nezdimizden DavQd'a bir
üstünlük verdik. Ey dağlar siz de onunla tesbih edin ve ey kuşlar siz de. Ona
demiri de yumuşatmıştık. Uzun, geniş zırhlar yap. Dokumada işini sağlam tut.
"[Sebe',10-11] Çivileri ve halkaları (birbirine sağlam bir şekilde geçir),
demektir. Çivi kınlacak şekilde ince olmasın, halkaları delecek şekilde de
büyük olmasın.
"Ve salih amel işleyin. Çünkü ben yaptıklarınızı çok iyi
görenim, diye emrettL "[Sebe, 11] buyruğu
حدثنا عبد
الله بن محمد:
حدثنا عبد
الرزاق:
أخبرنا معمر،
عن همام، عن
أبي هريرة رضي
الله عنه،
عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم قال: (خفف
على داود عليه
السلام
القرآن، فكان
يأمر بدوابه
فتسرج، فيقرأ
القرآن قبل أن
تسرج دوابه،
ولا يأكل إلا
من عمل يده).
رواه موسى بن
عقبة، عن
صفوان، عن
عطاء بن يسار،
عن أبي هريرة،
عن النبي صلى
الله عليه وسلم.
[-3417-] Ebu Hureyre r.a.'dan rivayete göre Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
"Davud aleyhisselam'a (Zebur'u) okumak kolaylaştırılmış idi.
O atlarının eğerlenmesini emrederdi, atları eğerlenirdi. Fakat atları
eğerlenmeden önce (Zebur'u) okur bitirirdi. O, ancak kendi el emeğinden
yerdi."
حدثنا يحيى
بن بكير:
حدثنا الليث،
عن عقيل، عن
ابن شهاب: أن
سعيد بن
المسيب
أخبره، وأبا
سلمة بن عبد
الرحمن: أن
عبد الله بن
عمرو رضي الله
عنهما قال:
أخبر
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم إني
أقول: واله
لأصومن النهار،
ولأقومن
الليل ما عشت،
فقال له رسول الله
صلى الله عليه
وسلم: (أنت
الذي تقول:
والله لأصومن
النهار،
ولأقومن
الليل ما عشت).
قلت: قد قلته،
قال: (إنك لا
تستطيع ذلك،
فصم وأفطر، وقم
ونم، وصم من
الشهر ثلاثة
أيام، فإن
الحسنة بعشر
أمثالها،
وذلك مثل صيام
الدهر). فقلت:
إني أطيق أفضل
من ذلك يا
رسول الله، قال:
(فصم يوما
وأفطر يومين).
قال: قلت: إني
أطيق أفضل من
ذلك، قال: (فصم
يوما وأفطر
يوما، وذلك صيام
داود، وهو عدل
الصيام). قلت:
إني أطيق أفضل
منه يا رسول
الله، قال: (لا
أفضل من ذلك).
[-3418-] Abdullah b. Amr r.a. dedi ki: "Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e benim şunları söylediğim haberi ulaştırıldı:
Allah'a yemin ederim, hayatta kaldığım sürece gündüzleri oruç tutacak,
geceleri namaz kılacağım. Bunun üzerine Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem
ona sordu: Allah'a yemin ederim, hayatta kaldığım sürece gündüzleri oruç
tutacak, geceleri namaz kılacağım, diyen sen misin?
Ben: Evet, bu sözü söyledim, dedim. Şöyle buyurdu: Senin buna
gücün yetmez. (Bazen) oruç tut, (bazen) iftar et. (Bazen) namaz kıl, (bazen)
uyu. Her aydan üç gün oruç tut. Çünkü. hasene on misli iledir. Bu da bütün sene
oruç tutmak gibidir.
Ben: Ey Allah'ın Resulü, bundan daha fazlasına gücüm yeter, dedim.
O:
O halde bir gün oruç tut, iki gün oruç tutma, dedi. Ben: Benim
bundan daha fazlasına gücüm yeter, dedim. O halde bir gün oruç tut, bir gün
tutma. İşte bu Davud'un oruç tutma şekli idi. Bu oruçların en mutedili
(üstünü)dir, diye buyurdu. Ben:
Ey Allah'ın Resulü bundan fazlasına gücüm yeter, dedim. O:
Bundan daha faziletlisi olmaz, diye buyurdu."
حدثنا خلاد
بن يحيى:
حدثنا مسعر:
حدثنا حبيب بن
أبي ثابت، عن
أبي العباس،
عن عبد الله
بن عمرو بن
العاص قال:
قال
لي رسول الله
صلى الله عليه
وسلم: (ألم
أنبأ أنك تقوم
الليل وتصوم
النهار). فقلت: نعم،
فقال: (فإنك
إذا فعلت ذلك
هجمت العين،
ونفهت النفس،
صم من كل شهر
ثلاثة أيام،
فذلك صوم
الدهر، أو
كصوم الدهر).
قلت: إني أجد
بي - قال مسعر:
يعني قوة - قال:
(فصم صوم داود
عليه السلام،
وكان يصوم
يوما ويفطر
يوما، ولا يفر
إذا لاقى).
[-3419-] Abduııah b. Amr b. eı-As dedi ki:
"Resuluııah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bana dedi ki:
Bana senin gece boyunca namaz kıldığın, gündüzleri de oruç
tuttuğun haberi ulaştırılmadı mı sanıyorsun?
Ben: Evet (durum) böyledir, dedim. Şöyle buyurdu: Sen bunu yapacak
olursan göz, çukurlarına gömülür, nefis bitkinleşir. Her aydan üç gün oruç tut.
İşte sene boyunca oruç tutmak budur. -Yahut: Bu sene boyunca oruç tutmak
gibidir.
Ben: Ben, kendimde -Mis'ar: Ben kendimde güç buluyorum, dedim.
Şöyle buyurdu:
O halde Da.vud aleyhisselam orucu tut, o bir gün oruç tutuyor, bir
gün tutmuyordu. Düşmanla karşılaştığı vakit de kaçmıyordu."
Hadislerden Çıkan Sonuçlar
1. (3417 no'lu) hadisten anlaşıldığına göre bazen zaman bereketlenir
ve bu (kısa) zamanda pek çok amel işlenebilir.
"O ancak kendi el emeğinden yerdi" buyruğuna dair açıklamalar
Buyu' (alışverişier) bölümünün baş taraflarında geçmiş bulunmaktadır.
2. Hadiste el emeğinin, kazançların en faziletli olduğuna delil
vardır. Yine bu hadis icare akdinin meşruiyetine de delil gösterilmiştir. Çünkü
el emeğinin, başkasına ya da sadece kişinin kendislhe faydalı olmaktan öte bir
anlam ifade eder.
3. Görülen o ki Davud'un eliyle yaptığı zırh dokumaktl. Allah
ona demiri yumuşatınıştı. O zırhları dokur ve bunları satardı. Hükümdarların
büyüklerinden olmakla birlikte ancak onlardan kazandıklarından yer idi. Çünkü
yüce Allah: "Ve onun mülkünü pekiştirdik. "[Sad,20] diye
buyurmaktadır.
Bu başlığın birinci hadisinde de buna delilolacak ifadeler
bulunmaktadır.
Çünkü o, bineklerine binmek istediği zaman onların eğerlenmesini
emredecek ve bu hizmetleri başkaları görecek şekilde bolluk içerisinde
bulunmakla birlikte, vera'a uygun hareket eder ve ancak eliyle yaptıklarından
yerdi.
باب: أحب
الصلاة إلى
اله صلاة
داود، وأحب
الصيام إلى
الله صيام
داود: كان
ينام نصف
الليل ويقوم
ثلثه، وينام
سدسه. ويصوم
يوما ويفطر
يوما.
قال علي: وهو
قول عائشة: ما
ألفاه السحر
عندي إلا
نائما.
38. ALLAH'IN EN SEVDİĞİ NAMAZ DAVUD'UN
NAMAZIDIR.
Allah'ın en sevdiği oruç da Davud'un orucudur: Gecenin yarısını
uyur, üçte birinde namaz kılar, altıda birinde uyurdu. Bir gün oruç tutar, bir
gün tutmazdı.
Ali dedi ki: Aişe de
böyle demiştir: "(Nebi) yanımda iken seher vaktinde o mutlaka uykuda
olurdu."
Muhtemelen Buharl'nin hocası Ali İbnu'l-Medini'dir.
(Fethu'l-Barf)
حدثنا قتيبة
بن سعيد:
حدثنا سفيان،
عن عمرو بن
دينار، عن
عمرو بن أوس
الثقفي: سمع
عبد الله بن
عمرو قال:
قال
لي رسول الله
صلى الله عليه
وسلم: (أحب الصيام
إلى الله صيام
داود: كان
يصوم يوما
ويفطر يوما،
وأحب الصلاة
إلى الله صلاة
داود: كان
ينام نصف
الليل ويقوم
ثلثه، وينام
سدسه).
[-3420-] Abdullah b. Amr dedi ki: "Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem bana dedi ki:
Allah'm en sevdiği oruç Davud'un orucudur. O, bir gün oruç tutar,
bir gün oruç tutmazdı. Allah'ın en sevdiği namaz, D6vud'un namazıdır. Gecenin
yarısmı uyur, üçte birini namaz kılar, geri kalan altıda birini de
uyurdu."
باب: {واذكر
عبدنا داود ذا
الأيد إنه
أواب}.إلى
قوله: {وفصل
الخطاب} /ص: 17 - 20/.
39. Şimdi sen onların dediklerine sabret de kuvvetli kulumuz
Davud'u hatırla. Çünkü o, zikir ve tesbih ile bize yönelmişti. Biz, dağları
onun emrine vermiştik. Akşam-sabah onunla birlikte tesbih ederlerdi. Kuşları da
toplu olarak onun emrine vermiştik. Hepsi de ona uyarak zikir ve tesbih
ederlerdi. Biz onun mülkünü kuvvetlendirmiş ve kendisine hikmet ve hakkı
batıldan ayırt etme kabiliyeti vermiştik. [Sad, 17,18,19,20]. ayetler
قال مجاهد:
الفهم في
القضاء. {ولا
تشطط} لا تسرف {واهدنا
إلى سواء
الصراط. إن
هذا أخي له
تسع وتسعون
نعجة} يقال
للمرأة نعجة،
ويقال لها
أيضا شاة {ولي
نعجة واحدة
فقال أكفلنيها}
مثل {وكفلها
زكرياء} /آل
عمران: 37/: ضمنها
{وعزني}
غلبني، صار
أعز مني،
أعززته جعلته
عزيزا {في
الخطاب} يقال:
المحاورة {قال
لقد ظلمك
بسؤال نعجتك
إلى نعاجه وإن
كثيرا من
الخلطاء}
الشركاء
{ليبغي - إلى
قوله - أنما
فتناه}. قال
ابن عباس:
اختبرناه،
وقرأ عمر:
فتناه، بتشديد
التاء
{فاستغفر ربه
وخر راكعا
وأناب} /ص: 22 - 24/.
Mücahid: Davalar arasında hüküm vermekte anlayış verdik, diye
açıklamış_. "Zulmetme" aşırıya gitme "ve bizi doğru yola ilet,
dediler. Bu benim kardeşimdir. Onun doksandokuz koyunu vardır." Kadına
koyun denilebilir. "Benim ise bir koyunum var. O koyunu bana ver dedi ve
söz söylemede" karşılıklı konuşmada ı;e beni yen di. " Benden daha
güçlü çıktı. "Dedi ki: Andolsun ki o senin bir koyununu kendi koyunlarına
katmak istemekle sana zulmetmiş. Muhakkak ortakların çoğu şüphesiz birbirlerine
haksızlık ederler ... Davud bizim kendisini fitneye maruz bıraktığımızı
sandı." İbn Abbas: Onu sınadığımızı sandı, diye açıklamıştır. "Bundan
dolayı o hemen Rabbinden mağfiret istedi, rüku ederek yere kapanıp (Allah'a)
döndü. "[Sad,22-26] buyrukları
حدثنا محمد:
حدثنا سهل بن
يوسف قال:
سمعت العوام،
عن مجاهد قال:
قلت لابن عباس:
أسجد
في {ص}؟ فقرأ:
{ومن ذريته
داود وسليمان
- حتى أتي -
فبهداهم
اقتده}. فقال:
نبيكم صلى
الله عليه
وسلم ممن أمر
أن يقتدي بهم.
[-3421-] Mücahid dedi ki: "İbn Abbas'a sordum: Sad
Suresinde secde edelim mi? O:
"Onun zürriyetinden Davud'a, Süleyman'a ... O halde sen de
onların hidayetlerine uy. "[En'am, 84-90] buyruklarını okudu. İbn Abbas
r.a. dedi ki:
Sizin Nebiiniz Sallallahu Aleyhi ve Sellem onlara uymakla
emrolunmuş kimselerdendir."
Hadis 4632,4806 ve 4807 numara ile gelecektir.
حدثنا موسى
بن إسماعيل:
حدثنا وهيب:
حدثنا أيوب،
عن عكرمة، عن
ابن عباس رضي
الله عنهما
قال:
ليس
{ص} من عزائم
السجود،
ورأيت النبي
صلى الله عليه
وسلم يسجد
فيها.
[-3422-] İbn Abbas r.a. dedi ki: "Sad (Suresindeki
secde) secde edilmesi kesin olarak istenmişlerden değildir. Bununla birlikte
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in ondan dolayı secde ettiğini de
gördüm."
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Yüce Allah'ın: "Güçlü kulumuz Davud'u hatırla. Çünkü
o (Allah'a) çokça dönen birisi idi ... Ve onafasle'l-hitabı verdik." (Sad,
17-20) buyruğu." Davud aleyhisselam ileri derecede kahramanlık vasfına
sahip birisi idi. el-Ewab lafzının tefsiri biraz sonra gelecektir.
Bu hadise dair geniş açıklamalar yüce Allah'ın izniyle Tefsir
bölümünde gelecektir.
40. Allah Teala dediki: Bir de Davud'a Süleyman'ı bahşettik. Süleyman
ne güzel kuldu. Çünkü o seslice tesbih edip Allah'a yönelirdi. [Sad,30] ayeti.
" ... Benden sonra hiç kimseye nasip olmayacak bir mülk ver
banaf"m "Şeytanıarın Süleyman'ın mülkü üzere okuduklarına tabi
oldular. "[Bakara, 102] "Süleyman'ın emrine de rüzgarı verdik. Sabah
esişinde bir aylık yol alırdı, akşam da bir aylık yol giderdi. Biz ona erimiş
bakır pınarını sel gibi akıttık. Cinden bir kesim de Rabbinin emri ile eli
altında iş görürlerdi. .. Kendisine köşkler" Mücahid dedi ki: Saraylardan
daha aşağı binalar "dan, heykellerden, büyük havuzları andıran çanaklardan
ve yerlerinde sabit kazanlardan istediğini yaparlardı. .. Kullarımdan şükreden
ise pek azdır. Biz ölümüne hükmedince asasını yiyen ağaç kurdundan başkası
onlara ölümünü göstermedi. Nihayet yere düşünce ... bu horlayıcı azap içinde
devam etmezlerdi. "[Sebe',12-14] "Ben ancak hayırsevgisi ile meşgul
iken Rabbimi anmaktan uzak kaldım ... Boyunlarını ve ayaklarını sıvazlamaya
başlamıştı. "[Sad, 32-33] _ Atların yelelerini ve ayaklarını sıvazladı,
demektir- buyrukları
"es-Esfad" zincirler demektir. Mücahid dedi ki:
"es-Safinat" atın, ayaklarından birisini toynağının ucu üzerinde
dayayıp durmasıdır.
"el-Ciyad" hızlı giden at1ar demektir.
"Cesed" şeytan anlamındadır. "Ruhaen" hoş ve rahat; "haysu
esab" dilediği yerde, "hesabsız" herhangi bir harec, vebal
olmadan, demektir.
حدثنا محمد
بن بشار:
حدثنا محمد بن
جعفر: حدثنا
شعبة، عن محمد
بن زياد، عن
أبي هريرة رضي
الله عنه،
عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم: (إن
عفريتا من الجن
تفلت البارحة
ليقطع علي صلاتي،
فأمكنني الله
منه فأخذته،
فأردت أن أربطه
على سارية من
سواري المسجد
حتى تنظروا إليه
كلكم، فذكرت
دعوة أخي
سليمان: {رب
اغفر لي وهب
لي ملكا لا
ينبغي لأحد من
بعدي}. فرددته
خاسئا).
{عفريت}
متمرد من إنس
أو جان، مثل
زبنية جماعتها
الزبانية.
[-3423-] Ebu Hureyre'den rivayete göre Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
"Dün cinlerden bir ifrit ansızın namazımı kesmek üzere ileri
atıldı. Ancak Allah'ın yardımı ile gücüm ona yetti, onu yakaladım. Hepinizin
onu görmesi için mescidin direklerinden birisine onu bağlamak istedim. Fakat
kardeşim Süleyman'ın:
"Rabbim benden sonra kimseye vermeyeceğin bir mülk
bağışlaf" dediğini hatırlayınca ben de o ifriti hor ve hakir olarak geri
çevirdim."
"ifrit" insan ya da cinlerden azgın olan demektir.
Tekil olan "zibniyyetun" lafzının çoğulunun ez-zebaniye diye gelmesi
gibi.
حدثنا خالد
بن مخلد:
حدثنا مغيرة
بن عبد الرحمن،
عن أبي
الزناد، عن
الأعرج، عن
أبي هريرة،
عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم قال:
قال
سليمان بن
داود: لأطوفن
الليلة على
سبعين امرأة،
تحمل كل امرأة
فارسا يجاهد
في سبيل الله،
فقال له
صاحبه: إن شاء
الله، فلم
يقل، ولم تحمل
شيئا إلا
واحدا، ساقطا أحد
شقيه. فقال
النبي صلى
الله عليه
وسلم: (لو قالها
لجاهدوا في
سبيل الله).
قال شعيب وابن
أبي ازناد:
(تسعين). وهو
الأصح.
[-3424-] Ebu Hureyre'den rivayete göre Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
"Davud oğlu Süleyman dedi ki: Bu gece yetmiş hanımı(mı)
dolaşacağım. Bunların her birisi de Allah yolunda cihad edecek bir suvari
doğuracaktır. Yanındaki arkadaşı ona: inşallah de, dedi. Fakat Süleyman demedi.
Kadınlar -yarısı bulunmayan bir tek evlat dışında- hiçbir şekilde hamile
kalmadılar. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem:
Eğer o sözü (inşaaılah'ı) demiş olsaydı, bunlar Allah yolunda
cihad edeceklerdi."
Şuayb ile ibn Ebi'z-Zinad "(yetmiş yerine) doksan"
demişlerdir ki, bu daha sahihtir.
حدثني عمر بن
حفص: حدثنا
أبي: حدثنا
الأعمش: حدثنا
إبراهيم
التيمي، عن
أبيه، عن أبي
ذر رضي الله
عنه قال:
قلت:
يا رسول الله،
أي مسجد وضع
أول؟ قال:
(المسجد
الحرام). قلت:
ثم أي؟ قال: (ثم
المسجد
الأقصى). قلت:
كم كان
بينهما؟ قال:
(أربعون، ثم
قال: حيثما
أدركتك
الصلاة فصل،
والأرض لك
مسجد).
[-3425-] Ebu Zer' r.a'dan dedi ki: "Ey Allah'ın
Resulü dedim. Hangi mescid daha önce bina edildi? O:
Mescid-i Haram, diye buyurdu. Sonra hangisi, diye sordum. Sonra
Mescid-i Aksa diye buyurdu. ikisi arasında ne kadar süre vardı, diye sordum.
Kırk (yıl) diye buyurdu. Sonra şöyle buyurdu:
Sen neredeyken namaz vakti girerse, orada namaz kıl. Yeryüzü de
senin için bir mesciddir."