باب: قوله
تعالى: {إذ
قالت
الملائكة يا
مريم إن الله
يبشرك بكلمة
منه اسمه
المسيح عيسى
ابن مريم}.
إلى قوله:
{فإنما يقول
له كن فيكون}
/آل عمران: 45 - 47/: يبشرك
ويبشرك واحد،
{وجيها} شريفا.
46. YÜCE ALLAH'IN: "HANİ MELEKLER DEMİŞTİ Kİ: EY MERYEM ...
ONA YALNıZCA OL DER, O DA OLUVERİR."[Ali İmran, 45-47]
AYETİ
وقال
إبراهيم:
{المسيح}
الصديق. وقال
مجاهد: الكهل
الحليم،
و{الأكمه} /آل
عمران: 49/: من
يبصر بالنهار
ولا يبصر
بالليل. وقال
غيره: من يولد
أعمى.
(Bu buyruklarda geçen): "Vedh" şerefli demektir.
İbrahim dedi ki: Mesih, sıddık anlamındadır. Mücahid dedi ki:
"el-Kehl", Hallm demektir. "Ekmeh", gündüzün gören,
geceleyin göremeyen demektir. Başkası ise: Kör olarak doğan, diye açıklamıştır.
حدثنا آدم:
حدثنا شعبة،
عن عمرو بن مرة
قال: سمعت مرة
الهمذاني
يحدث: عن أبي
موسى الأشعري
رضي الله عنه
قال:
قال
النبي صلى
الله عليه
وسلم: (فضل
عائشة على النساء
كفضل الثريد
على سائر
الطعام، كمل
من الرجال
كثير، ولم
يكمل من
النساء: إلا
مريم ابنة
عمران، وآسية
امرأة فرعون).
[-3433-] Ebu Musa el-Eş'ari r.a. dedi ki: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve
Sellem şöyle buyurdu:
Aişe'nin kadınlara üstünlüğü tiridin diğer yemeklere üstünlüğü
gibidir. Erkeklerden pek çok kişi kemale erdiği halde kadınlardan ancak İmran
kızı Meryem ile Firavun'un karısı Asiye kemale ermiştir."
وقال ابن وهب:
أخبرني يونس،
عن ابن شهاب
قال: حدثني
سعيد بن
المسيب: أن
أبا هريرة قال:
سمعت
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم يقول:
(نساء قريش
خير نساء ركبن
الإبل، أحناه
على طفل، وأرعاه
على زوج في
ذات يده). يقول
أبو هريرة على
إثر ذلك: ولم
تركب مريم بنت
عمران بعيرا
قط.
تابعه ابن
أخي الزهري
وإسحاق
الكلبي، عن
الزهري.
[-3434-] Ebu Hureyre r.a. dedi ki: "Resu!ullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i şöyle buyururken dinledim:
Kureyş'in kadınları deve sırtına binmiş kadınların hayırlılarıdır.
Çocuklara karşı en şefkatlileri, kocalarının sahip olduğu malı, mülkü en iyi
kollayıp gözetenleridir."
Ebu Hureyre bunun akabinde der ki: İmran'ın kızı Meryem ise asla
deve sırtına binmemiştir.
Hadis 5082 ve 5365 numara ile gelecektir.
Fethu'l-Bari Açıklaması:
İbrahim'in bu açıklamadan maksadı, yüce Allah'ın onu mesh
ederek, günahlardan temizleyip, arındırdığını ifade etmektir. Bundan dolayı bu
kelime meful anlamında fall veznindedir.
Derim ki: Ona Mesıh denmesi ile Deccal'e Mesih denilmesi
arasında fark vardır. Çünkü ona bu ismin verilişi, fail anlamında fall
veznindedir. Denildiğine göre ona bu adın veriliş sebebi, onun yeryüzünü
meshetTnesi (aolaşması)dır. Bir başka görüşe göre ona bu adın veriliş sebebi,
gözlerinin meshedilmiş olmasıdır. Bu durumda ona Mesih denilmesi de mefCı!
anlamındadır.
Yine İsa Mesih hakkında açıklandığına göre, bu isim
"yeryüzünü meshetti" tabirinden türetilmiştir. Çünkü o belli bir
yerde karar kılmamıştı. Bir diğer açıklamaya göre ona bu adın veriliş sebebi,
hastalığı ve musibeti olan her kime (eliyle) meshederse (sürerse) mutlaka
iyileşmesi idi. Oldukça güzelolduğundan ötürü bu adın verildiği de
söylenmiştir. Yüce Allah onu güzel bir şekilde yarattı, anlamında
"mesehahullah" denilir. Arapların, "Bihi mishatun min cemal: O
pek güzeldir" şeklindeki tabirieri de buradan gelmektedir.
"Mücahid dedi ki: el-Kehl, halım demektir." Ebu Cafer
en-Nehhas da şöyle demektedir: Bu anlam dilde bilinmemektedir. Araplara göre
kehl, kırkına basmış ya da yaklaşmış kimseye denilir. Otuzu aşmış kimseye denileceği
de söylenmiştir. Otuzüç de denilmiştir.
Görüldüğü kadarıyla Mücahid bu açıklamayı bu adı alan kişide
çoğunlukla görülen durumu göz önünde bulundurarak yapmıştır. Çünkü el-kehl
denilen kişi çoğunlukla vakarla ve sükunetle hareket eder.
"En şefkatlisi" (anlamındaki ahnahu), babanın
ölümünden sonra çocuğuna bakan kadın hakkında kuııanılır. Kadın çocuğuna şefkat
gösterdi (hadanet) tabiri babanın ölümünden sonra evlenmediği takdirde
kuııanılır. İbnu't-Tın der ki: Evlenecek olursa o kadına bu vasıf verilmez.
"Bunun sonunda Ebu Hureyre der ki: İmran kızı Meryem ise
asla bir deveye binmiş değildir." Ebu Hureyre bu sözleriyle Meryem'in
hayırlı kadınlar olarak anılan kadınların kapsamına girmediğini kastetmektedir.
Çünkü Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem onları deveye binrnek kaydı ile
sözkonusu etmiştir. Meryem ise deveye binenlerden değildi. Bu açık1amasıyla
sanki o, Meryem'in kayıtsız ve şartsız olarak en faziletli kadın olduğu
görüşünde idi.