DEVAM: 23. NEBİ S.A.V.'İN NİTELİĞİ
وقال الليث:
حدثني يونس،
عن ابن شهاب
أنه قال: أخبرني
عروة بن
الزبير، عن
عائشة أنها
قالت:
ألا
يعجبك أبو
فلان، جاء
فجلس إلى جانب
حجرتي يحدث عن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم يسمعني ذلك،
وكنت أسبح،
فقام قبل أن
أقضي سبحتي،
ولو أدركته
لرددت عليه:
إن رسول الله
صلى الله عليه
وسلم لم يكن
يسرد الحديث
كسردكم.
[-3568-] Aişe r.anha'nın şöyle dediği rivayet edilmiştir:
"Filan'ın babasının gelip benim odamın yanında oturarak
Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem hadis nakledip, bana bunu işittirmesi
seni şaşırtmıyor mu? Ben o sırada namaz kılıyordum.
Namazımı bitirmeden önce kalkıp gitti. Eğer ona yetişmiş olsaydım,
ona şu şekilde cevap verirdim: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem hadisi
(konuşurken sözleri) sizin bu şekilde alel acele dizdiğiniz gibi birini
diğerinin ardı arkasına sıralamazdı."
Diğer tahric edenler: Tirmizî, Menakıb; Müslim, Fedail-üs Sahabe
Tirmizî bu hadisi
rivayet etti ve dediki:: Bu hadis hasendir. Bu hadisi sadece Zührî’nin
rivâyetiyle bilmekteyiz. Yunus b. Yezîd’te bu hadisi Zührî’den rivâyet
etmiştir.
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in nitelikleri" onun
hilkati ve ahlakı (yaratılışı ve huyu) demektir.
3544- "Saçlarına ak düşmüş, beyaz tenli idi." Yani
siyah saçına beyaz karışmıştı.
"Bize (verilmesini) emretti" den kasıt, kendisine ve
kavmine demektir. Yani gelen heyete bir çeşit ikram ve ödülolmak üzere bunların
verilmesini emretti.
"Katus" dişi deve demektir. Genç anlamında olduğu da
söylenmiştir. Bacakları uzun deve diye de açıklanmıştır.
"Biz bunları kabzetmeden Nebi Sallallahu Aleyhi ve
Sellem'in ruhu kabzedildi" ifadelerinde de bu olayın, Nebi Sallallahu Aleyhi
ve Sellem'in vefatına çok yakın olduğu hissettirilmektedir. Ebu Cuhayfe ve
kavminden onunla birlikte olanlar, bundan sonraki rivayette de görüldüğü gibi
Veda haccında bulunmuşlardı. Görüldüğü kadarıyla Ebu Bekir r.a. diğerlerine
yaptığı şekilde onlara verilmiş olan bu sözü gerçekleştirmiştir. Daha sonra bu
hususun açıkça nakledilmiş olduğunu gördüm.
Kaydedilen senedie el-İsmaili'nin, Muhammed b. Fudayl yoluyla
gelen rivayetinde şöyle denilmektedir: "Biz o develeri almak üzere gittik.
Bize bir şey vermeden önce onun ölüm haberi bize ulaştı. Ebu Bekir kalkıp: Her
kime Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir söz verdi ise gelsin deyince,
ben de onun huzurunda ayağa kalkarak ona durumu haber verdim, o da bize o
develerin verilmesini emretti." Bu mesele ile ilgili araştırma daha önce
Hibe bahsinde geçmiş bulunmaktadır.(2598 numaralı hadiste)
3547- "Uzuna yakın, orta boylu idi" ifadesini sözü
geçen hadis, şu ifadelerle açıklamış bulunmaktadır: "O pek uzun boylu da
değildi, kısa da değildi."
"Pek uzun boylu" ile kast edilen, boyun muntazam
olmaması ile birlikte aşırı uzun olması demektir. ez-Zühri tarafından
"ez-Zühriyyat" adlı eserde hasen bir sened ile Ebu Hureyre yoluyla
rivayet edilen hadiste de şöyle buyurulmuştur: "O uzuna daha yakın, orta
boylu idi."
''Teninin rengi kırmızıya çalan beyazdı." Yani onun ten
rengi aşırı derecede beyaz değildi.
"Mekke'de on sene kaldı, ona vahiy nazil olmaktaydı."
Bu ifadeye göre o altmış yıl yaşamış olmaktadır. Ancak Müslim bir başka yoldan
Enes'den: "O sallallahu a1eyhi ve sellem altmış üç yıl yaşadı"
dediğini rivayet etmektedir. Bu da az önce geçen Aişe r.a.a yoluyla gelen
hadise uygundur. Cumhur da bu görüştedir.
"Omuzlan arası genişti." Yani sırtının üst tarafı
enlice idi. İbn Sa'd'da yer alan Ebu Hureyre yoluyla gelen hadiste ise:
"Göğsü genişti" denilmektedir.
3552- 'iKilıç gibi mi idi? O, hayır, ay gibi idi, dedi."
Sanki bu soruyu soran kişi uzunluğu itibariyle yüzünün kılıcı andırdığını
sormak istemiştir. el-Bera da ona cevap vererek: "Hayır, onun yüzü ay gibi
idi" demiştir ki, yuvarlaklığı itibariyle ona benzediğini söylemek
istemiştir. Soruyu soranın parlaklıkta ve pürüzsüzlükte kılıç gibi mi idi,
demek istemiş olması da muhtemeldir. Buna göre el-Bera da:
Hayır bundan da daha ileridir, diye cevap vererek yuvarlaklık ve
parlaklık niteliklerini kendisinde toplayan aya benzetme cihetini tercih
etmiştir.
3556- "Yüzü nurlanır, bir ay parçasını andırırdı."
Sevincin görüldüğü yeri kastetmektedir ki o da onun alnı idi.
3558- "Kitap ehline muvafakati severdi." Yani puta
tapıcılann çok olduğu o dönemlerde böyle idi.
"Kendisine herhangi bir emir verilmemiş olan
hususlarda" yani onun şeraitine muhalif olmayan hususlarda "kitap
ehline muvafakati severdi." Çünkü onun döneminde kitap ehli Resullerin
şeriatlanndan geriye kalmış birtakım hükümlere bağlı idiler. Dolayısıyla onlara
muvafakat etmeyi, puta tapıcılara muvafakat etmekten daha çok severdi. Puta
tapıcılann çoğunluğu İslama girince o vakit de kitap ehline muhalefet etmeyi
sevmeye başladı.
3559- "Ne çirkin konuşan, ne de çirkin konuşmaya kendisini
zorlayan birisi idi." O çirkin konuşmayan birisi idi. Yani kötü söz
söylemekte asla haddi aşmazdı. Çirkin konuşmaya kendisini de zorlamazdı. Bu da
çirkin konuşmalann onun yaratılıştan gelen bir huyu olmadığı gibi, böyle bir
niteliği sonradan da kazanmamış olduğunu ifade etmektedir.
Tirmizi'de Ebu Abdullah el-Cedell'nin şöyle dediği
nakledilmektedir: "Ben Aişe r.a.a'ya Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in
ahlakına dair soru sordum. O bana şöyle dedi: O çirkin sözler söyleyerek
konuşmadığı gibi, böyle konuşmaya da kendisini zorlamazdı. Çarşı-pazarlarda
yüksek sesle bağırıp çağırmazdı. Kötülüğe kötülükle karşılık vermezdi. Aksine
affeder, bağışlardı."
Musannıf (Buhari) Edeb bölümünde Enes r.a.'dan şunu nakletmektedir:
"Resuluilah Sallallahu Aleyhi ve Sellem çok söven, çokça
çirkin sözlerle konuşan ve çok lanet okuyan birisi değildi. Bizden herhangi
birisine sitem ettiği vakit, ne oluyor ona, alnı toprağa bulansın, derdi."
Ahmed de Enes r.a.'dan şunu rivayet etmektedir: "Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem kimsenin yüzüne karşı hoşuna gitmeyecek bir şey
söylemezdi."
Ebu Davud da Aişe r.a.a'nin şöyle dediğini rivayet etmektedir:
"Resuluilah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e bir adamdan diye bir şey
ulaştırıldığı takdirde: Bu
cdam ne diye böyle söylüyor demez, bunun yerine: Bazı kimselere
ne oluyor ki öyle diyorlar, derdi."
3560- "İki iş" ten kasıt, dünya işlerinden iki iştir.
Buna delil de hadisteki "güah olmadığı sürece" ifadesidir. Çünkü
dinin öngördüğü işlerde günah olmaz.
"Kendi adına intikam almamıştır." Kendisi için
özelolarak intikam almamıştır. :<endisine eziyetle bulunmuş olan Ukbe b. Ebi
Muayt ile Abdullah b. Hatal'ın ve diğerlerinin öldürülmesini emretmiş olması ileri
sürülerek bu kanaat reddedile::-Jez. Çünkü onlar bununla birlikte ayrıca
Allah'ın haramlarını da çiğniyorlardl.
Şöyle de açıklanmıştır: Aişe r.aa, onun dinden çıkıp küfre
girmeyi gerektirmeyen hususlarda kendisine eziyet edilmesi halinde intikam almadığını
ri.astetmiştir. Nitekim ona karşı katı davranıp sesini yükselten bedevi arabı
affet::ği gibi, omzunda iz bırakıncaya kadar ridasından çekiştiren diğerini de
affet::-Jiştir. Hadis-i şerifte zorluk dolayısıyla bir şeyin yapılmamasının ve
kolayolan :le yetinilmesinin ve mecbur kalınmadıkça ısrarı terk etmenin teşvik
edildiğini anlıyoruz.
Bundan hareketle hata olduğu ortaya çıkmadığı sürece ruhsatlar
ile am el etmek teşvik edildiği gibi, yüce Allah'ın hakları dışındakileri
affetmek de, emr i'l-maruf nehy-i ani'l-münker de teşvik edilmektedir. Bunların
yapılacağı yerler se daha zor olana götürmemesi halindedir.
Yine hadisten anlaşıldığına göre hüküm ve karar vermeyi nefse
bırakmamak erekir. İsterse hakimin, aleyhine hüküm vereceği kimseden intikam
almayacağ1ndan, aksine sadece konuyu kesin bir neticeye bağlayacağından yana
emin lsun.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
3561- "Atlas (dibac)" ifadesi hususi olanın umumi
olana atfedilmesi kabilindendir. Çünkü atlas da bir ipek çeşididir.
3562- "Bakire kızdan daha ileri derecede hayalı idi."
Nebi sallaııahu aleyhi .c sellem'in hayalı olduğu yerler, Allah'ın hadleri
dışındaki hususlardadır.
3563- "ResliluIlah sallal!ahu aleyhi ve sellem asla bir
yemeği ayıplamış değildir." Bu ileride Yiyecekler bölümünde (5409 numaralı
hadiste) yüce Allah'ın izniyle açıklanacağı üzere, mubah lan yiyecekler
hakkında anlaşılmıştır.
3567- "Saymak isteyen kişi sayacak olsa sayabilirdi."
Yani böyle bir kimse onun kullandığı lafızları, kelimeleri ya da harflerini
saymaya kalkışsaydı, buna gücü yeter ve sonuna kadar sayabilirdi.
Bundan maksat ise tane tane konuşmakta ve muhatapIarının
sözlerini anlamasını sağIamakta ileri derecede dikkatli oIduğunu anIatmaktır.
3568- "Ben namaz kılıyordum" nafile namaz kılıyordum,
demektir.
"Ona yetişmiş oIsaydım. Ona ... karşılık verirdim."
Onun yaptığına tepki gösterir ve ona konuşurken ağır ağır konuşmamın, aleIaceIe
konuşmaktan daha uygun olduğunu açıkIardım.
"O sözlerini -sizin yaptığınız gibi- aleIacele ardı
arkasına slraIamazdı." Yani acele ederek biri diğerinin arkasına
kelimeIeri dizerek konuşmazdı. Onun böyIe yapmasının sebebi ise dinIeyenin
sözIerini karıştırmamasını istemesi idi.