DEVAM: 20. NEBİ S.A.V.'İN HATİCE R.ANHA İLE EVLENMESİ VE
FAZİLETİ
وقال
إسماعيل بن
خليل: أخبرنا
علي بن مسهر،
عن هشام، عن
أبيه، عن
عائشة رضي
الله عنها
قالت:
استأذنت
هالة بنت
خويلد، أخت
خديجة، على
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم، فعرف
استئذان
خديجة فارتاع
لذلك، فقال:
(اللهم هالة).
قالت: فغرت،
فقلت: ما تذكر
من عجوز من
عجائز قريش،
حمراء
الشدقين،
هلكت في
الدهر، قد
أبدلك الله
خيرا منها.
[-3821-] Aişe r.anha dedi ki: "-Hatice'nin
kızkardeşi- Huveylid kızı Hale Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in
huzuruna girmek üzere izin istedi. Bu ona Hatice'nin izin isteyişi gibi geldi.
Bu sebeple adeta dehşete kapıldı. Allah'ım, Hale bu, dedi.
(Aişe) dedi ki: Ben de kıskandım ve dedim ki: Geçmiş zamanda ölüp
gitmiş, ağzının etrafı kırmızı, Kureyş'in koca karılarından bir kocakarının
nesini hatırlıyorsun ki? Üstelik Allah sana onun yerine ondan hayırlısını
vermiş bulunuyor."
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Hatice" Nebi efendimizin ilk olarak evlendiği
kadındır. Huveylid'in kızı olup, Huveylid'in babası, Esed b. Abdu'l-Uzza b.
Kusay'dır. Nesebi Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile birlikte Kusay'da bir
araya gelmektedir. Neseb itibariyle hanımları arasında kendisine en yakın olanı
odur. Ümmü Habibe dışında ondan başka Kusay'ın soyundan gelen bir kadınla da
evlenmemiştir.
Hatice ile cumhurun görüşüne göre 25 yaşında iken evlenmiştir.
Hatice'yi onunla babası Huveylid evlendirmiştir. Nebiden önce Ebu Hale b.
enNebbaş b. ez-Zürare et-Temimı ile evliydi. Bu da Abdu'd-Oarr oğulları ile
antlaşmalı idi.
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Hatice ile evlenmeden önce
onun malı ile Şam'a ticari ortak olarak yolculuk yapmıştı. Hatice'nin kölesi
Meysere Nebide gördüğü haller dolayısıyla Hatice onunla evlenmeyi arzuladı.
ez-Zubeyr der ki: Hatice cahiliye döneminde et-Tahire diye
çağırılırdı. Sahih kabul edilen görüşe göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e
nübuvvet verildikten on yıl sonra Ramazan ayında vefat etmiştir. Böylece -sahih
görüşe göre- Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile birlikte onbeş yıl kalmış
olmaktadır.
Bundan önce Vahyin başlangıcı bölümündeki başlıklarda Nebi
sallallah u aleyhi ve sellem'i ilk olarak tasdik ettiğine ve onun bu işte sebat
gösterdiğine dair açıklamalar geçmiş bulunmaktadır ki, bu da onun yakıninin ne
kadar güçlü olduğunu, oldukça akıllı ve sağlam kararlı olduğunu göstermektedir.
Şüphesiz o, -tercih edilen görüşe göre- hanımlarının en
faziletlisi idi. Daha önce Nebiler ile ilgili hadisler bölümünde Meryem
sözkonusu edilmiş ve buna dair bazı açıklamalar da geçmiş bulunmaktadır.
3815- "Onun kadınlarının en hayırlısı Meryem'dir, onun
kadınlarının en hayırlısı Hatice'dir." Benim daha kuwetli gördüğüm görüşe
göre "onun kadınlarının en hayırlısı" ifadesi mukaddem bir haber olup,
zamir de Meryem'e aittir. Şöyle buyurmuş gibidir: Meryem onun yani ona çağdaş
olan kadınların en hayırlısıdır. Hatice hakkında da aynı şey sözkonusudur.
Diğer taraftan şarihlerin pek çoğu da kastedilenin çağdaşı olan kadınlar
olduğunu da söylemişlerdir.
Nesaı'nin sahih bir sened ile rivayet ettiği, Hakim'in de
zikrettiği İbn Abbas yoluyla gelen merfu hadiste şöyle denilmektedir:
"Cennet ehli kadınlarının en faziletiileri Hatice, Fatıma, Meryem ve
Asiyeldir." Bu, tevil edilme ihtimali bulunmayan apaçık bir nastır.
3816- " ... Nebi s.a.v.'in hanımlarından kimseyi (bu kadar)
kıskanmadım." Hadiste (kumalar arası) kıskançlığın olduğu kabul
edilmektedir. Bunun reddedilebilecek bir şeyolmadığı, ayrıca daha alt mertebede
olanlar bir yana üstün fazilete sahip kadınlar arasında bile görülebileceği
tespit edilmektedir. Aynı şekilde Aişe radıyAllahu anha Nebi sallAllahu aıeyhi
ve sellem'in diğer hanımlarını da kıskanırdl. Fakat Hatice'yi daha çok
kıskanırdl. Bunun sebebini de açıklamış ve Nebi sallAllahu aleyhi ve sellem'in
onu çok anmasının buna sebep olduğunu belirtmiştir.
3818- "O şöyle idi, böyle idi." Yani o faziletli bir
kadın idi, akıllı idi ve buna benzer.
"Hem benim ondan çocuklarım oldu." İbrahim dışında
Nebi sallAllahu aleyhi ve sellem'in bütün çocukları Hatice'dendir. İbrahim
cariyesi Mariye'den doğmuştu. Nebi sallAllahu aleyhi ve sellem'in Hatice'den
doğduğu ittifakla kabul edilmiş çocukları şunlardır: Kendisi ile künyelendiği
el-Kasım -Nebiliğin verilmesinden önce ya da sonra küçük yaşta ölmüştür.- dört
kızı olan Zeyneb, sonra Rukayye, sonra Ümmü Gülsum, sonra da Fatıma.
Denildiğine göre Ümmü Gülsum, Fatıma'dan daha küçük idi. Abdullah ise Nebiliğin
verilmesinden sonra doğmuştur. İttifakla kabul edildiğine göre erkekler küçük yaşta
vefat etmiştir. Nebi sallAllahu aleyhi ve sellem'in dünya da iken Hatice'ye
verdiği mükafatlardan birisi de o hayatta olduğu sürece başkasıyla evlenmemiş
olmasıdır. Müslim'in, ez-Zühri'den, onun Urve'den, onun Aişe'den diye rivayet
ettiğine göre Aişe şöyle demiştir:
"Nebi s.a.v. Hatice ölünceye kadar başkasıyla
evlenmemiştir." Bu, haberlere dair ilim sahibi olan kimseler arasında
görüş ayrılığı bulunmayan hususlardan birisidir.
Hadiste Hatice'nin Nebi nezdindeki değerinin
büyüklüğüne,faziletinin oldukça fazla olduğuna delil vardır. Çünkü o
kendisinden başka bir hanım ile evlenmesine ihtiyaç bırakmamıştır. Onunla
birlikte kalmak hususunda, başkalarının ortaklaşa sahip oldukları sürenin iki
katı kadar bir süre boyunca o tek başına onunla birlikte kalmıştır. Çünkü Nebi
sallallfıhu aleyhi ve sellem Hatice ile evlendikten sonra 38 yıl yaşamıştır.
Hatice bu 38 yılın 25 yılında tek başına Nebi ile birlikte yaşamıştır. Bu ise
yaklaşık toplam sürenin üçte ikisi eder. Sürenin uzunluğuna rağmen, onun
kalbine kıskançlığın girmesine sebep teşkil edecek bir tutumdan, muhtemelen
kendisini dahi rahatsız edebilecek kumaların tartışmalarından onu uzak
tutmuştur. İşte bu, ondan başka kimsenin onunla paylaşmadığı bir faziletidir.
Hatice'nin sahip olduğu özelliklerden birisi de bu ümmetin
hanımları arasında herkesten önce iman etmiş olmasıdır. Böylelikle o
kendisinden sonra iman eden bütün hanımlara bu yolu açmış oldu. Bu sebeple
onların ecirlerinin bir misli de ona verilecektir. Çünkü "kim güzel bir
yol açarsa ... " hadisinde sabit olan budur. Bu özellikte erkekler
arasında Ebu Bekir es-Sıddık onunla ortaktır. Bu sebeple onların aldıkları
sevabın ne kadar olduğunu yüce Allah'tan başkası bilemez.
Nevevı der ki: Bu hadislerde güzel geçinmeye, sevginin hakkını
korumaya, ölmüş ya da hayatta bulunan arkadaş ın ve birlikte yaşanılan kimsenin
hatırasına saygı göstermek gerektiği, o arkadaş ın tanıdıklarına ikramda
bulunmanın gereği de dile getirilmektedir.
3819- "İçi oyulmuş inciden" İbnu't-Tın der ki: Bundan
maksat pek büyük bir köşk (saray) gibi oldukça geniş, içi oyulmuş bir incidir.
es-Süheyll der ki: Beyt (köşk)in sözkonusu edilmesinin ince bir
anlamı vardır. Çünkü o Nebilikten önce bir ev hanımı idi. Daha sonra İslam
gelince de tek başına bir ev hanımı oldu. Nebi sallallfıhu aıeyhi ve sellem'in
Nebi olarak gönderildiği ilk günden itibaren yeryüzünde onun evi dışında İslam
evi yoktu. Bu ise yine ondan başka kimsenin kendisiyle paylaşmadığı bir
fazilettir. (es-Süheyll devamla) der ki: Yapılan bir fiilin karşılığı ondan daha
üstün olsa bile çoğunlukla aynı lafızIa sözkonusu edilir. Bundan dolayı hadiste
köşk, saray lafzı değil de beyt (ev) lafzı kullanılmıştır. es-Süheyll'nin ifadeleri burada sona
ermektedir.
"Beyt" lafzının zikredilmesinin bir başka anlamı daha
vardır. Çünkü Nebi sallallfıhu aıeyhi ve sellem'in Ehl-i Beyti'nin vardığı yer
odur. Nitekim yüce Allah'ın:
"Ey Ehl-i Bey tt Allah sizden ancak kir i giderip, tam
anlamıyla sizi temizlemek ister."[Ahzab,33] buyruğunun tefsiri ile ilgili
olarak sabit olduğuna göre Ümmü Seleme şöyle demiştir: "Bu ayet nazil
olunca Nebi sallallfıhu aleyhi ve sellem Fatıma'yı, Ali'yi, el-Hasan'ı ve
el-Hüseyn'i çağırdı. Onların üzerini bir elbise ile örterek: Allah'ım, bunlar
benim Ehl-i Beytimdir, demiştir." Bu hadisi Tirmizi ve başkaları rivayet
etmiştir. Bütün bu Ehl-i Beyt'in vardığı yer ise Hatice r.a.a'dır. Çünkü
el-Hasan ile el-Hüseyn Fatıma'dandır. Fatıma da onun kızıdır. Ali de Hatice'nin
evinde küçük yaştan beri büyümüş, onun vefatından sonra da kızıyla evlenmiştir.
Böylelikle Beyt-i Nebevi'nin ehlinin başkasına değil, yalnız Hatice'ye rad
olduğu da ortaya çıkmış olmaktadır.
"Gürültünün, patırtının, yorgunluğu n argınlığın
olmadığ!." Buradaki "es-sahab (gürültü patırtı)" yüksek sesle
bağırmak, yüksek sesle tartışmak demektir. "en-Nasab" de yorgunluk
argınlık demektir.
3820- "Ona Rabbinden ve benden selam söyle." Nesaı'de
Enes'ten şöyle dediği rivayet edilmektedir: "Cibril, Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem'e dedi ki: Şüphesiz Allah Hatice'ye selam söylüyor." Yani
ona bunu bildir. "Bunun üzerine Hatice:
Şüphesiz Allah es-Selamdır. Cibril'e de selam olsun, sana da ey
Allah'ın Reso.lü. Allah'ın rahmeti ve bereketleri de."
İlim adamları der ki: Bu olayda Hatice'nin oldukça fakih (ince anlayışlı)
oluşuna delil vardır. Çünkü o teşehhüdde bazı sahabilerin dedikleri
"es-selam u alallah" şeklinde karşılık vermemiştir. Nebi sallallahu
aleyhi ve selle m de onların böyle demelerini yasaklamış ve: "Şüphesiz
Allah es-Selam'ın kendisidir. Bunun yerine et-tahiyyatu lillahi deyiniz"
diye buyurmuştur. Hatice anlayışının doğruluğu sebebiyle yaratılmışların
selamının alındığı gibi, yüce Allah'a da öylece karşılık verilmeyeceğini
kavrayıvermişti. Çünkü "es-Selam" Allah'ın isimlerinden birisidir.
Aynı zamanda bu, esenlik için bir dua mahiyetindedir. Her iki anlamı ile de
Allah'a karşılık verilmesi uygun değildir. Sanki şöyle cevap vermiş gibidir:
es-Selam onun adı iken esenlik (selamet) ondan istenir ve ondan husule geliyor
iken nasıl "aleyhisselam" diyebilirim ki!
Bu hadisten anlaşıldığına göre şanı yüce Allah'a ancak övgülerde
bulunmak yakışır. Bundan dolayı o "es-selam u aleyhi" diyecek yerde
yüce Allah'a senada bulunmuştur. Daha sonra Allah'a yakışan ile başkasına
yakışan ifadeleri birbirinden ayırt etmiş ve farklı tabirler kullanarak:
"Cibril'e de selam olsun" dedikten sonra "sana da selam
olsun" demiştir. Bundan anlaşıldığına göre selam gönderenin de, selam
getirenin de selamı alınarak karşılık verilir.
3821- "Hatice'nin izin istemesini hatırlad!." Hale'nin
sesinin kızkardeşinin sesine benzemesi dolayısıyla izin isteyişinin
niteliklerini hatırladı, bu yolla da Hatice'yi hatırlamış oldu.
Hadisten anlaşıldığına göre bir şeyi seven bir kimse onun
sevdiklerini de, ona benzeyenleri de, onunla ilgili olanları da sever.
"Ağzının etrafı kırmızı" ilk anda hatıra gelen ağzın
iç tarafıdır. O bu sözleri ile dişlerinin dökülmüş olduğunu ve ağzının içinde
diş eti ve diğer kırmızı etlerin dışında bir şey kalmamış olduğunu kinayeli
olarak anlatmış olmaktadır. Nevevı ve başkaları bunu ifade etmişlerdir.
"Allah sana onun yerine ondan hayırlısını vermiş
bulunuyor." Vakıa şu ki, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem onun bu
sözlerine karşılık vermiştir. Ebu Nedh'in Aişe'den yoluyla gelen, Ahmed ve
Taberani'de yer alan bu olayı anlatan rivayette şöyle denilmektedir: "Aişe
dedi ki: Ben, Allah sana yaşlı birisinin yerine yaşı küçük birisini vermiş
bulunuyor dedim. O buna kızınca ben de seni hak ile gönderene yemin ederim ki
bundan sonra ondan ancak hayır ile sözedeceğim, dedim."