EK SAYFA – 1552-2
43. ENSARIN MEKKE'DE NEBİ S.A.V.'İN YANINA HEYET OLARAK
GELMELERİ VE AKABE BEY'ATİ
حدثنا يحيى
بن بكير:
حدثنا الليث،
عن عقيل، عن
ابن شهاب.
وحدثنا أحمد
بن صالح:
حدثنا عنبسة:
حدثنا يونس،
عن ابن شهاب
قال: أخبرني
عبد الرحمن بن
عبد الله بن
كعب بن مالك:
أن
عبد الله بن
كعب، وكان
قائد كعب حين
عمي، قال:
سمعت كعب بن
مالك يحدث حين
تخلف عن النبي
صلى الله عليه
وسلم في غزوة
تبوك، بطوله.
قال ابن بكير
في حديثه:
ولقد شهدت مع
النبي صلى الله
عليه وسلم
ليلة العقبة،
حين تواثقنا
على الإسلام،
وما أحب أن لي
بها مشهد بدر، وإن
كانت بدر أذكر
في الناس منها.
[-3889-] Bize Yahya b. Bukeyr anlattı, bize Leys
Ukayl'den rivayetle, o da İbn Şihab'dan rivayetle anlattı. Yine bize Ahmed b.
Salih anlattı, bize Anbese anlattı, bize Yunus, İbn Şihab'dan diye nakletti,
dedi ki: Bana Abdurrahman b. Abdullah b. Ka'b b. Malik'in haber verdiğine göre
Abdullah b. Ka'b -ki a'ma olduktan sonra babası Ka'b'ı yediyar idi- dedi ki:
Ka'b b. Malik'i Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den Tebuk gazvesinde geri
kalışını anlattığı uzunca hadisinde şöyle derken dinledim ... İbn Bukeyr
hadisin rivayetinde dedi ki:
"Andolsun Nebi Sonra ile birlikte İslam üzere
ahitleştiğimizde Akabe gecesinde bulunmuştum. Ona karşılık (Bedir'de
bulunmayışım dolayısıyla) Bedir'de bulunmuş olmayı -her ne kadar Bedir insanlar
arasında ondan daha çok biliniyor ise de- sevrnem (tercih etmem)."
حدثنا علي بن
عبد الله:
حدثنا سفيان
قال: كان عمرو
يقول: سمعت
جابر بن عبد
الله رضي الله
عنهما يقول:
شهد
بي خالاي
العقبة. قال
أبو عبد الله:
قال ابن
عيينة: أحدهما
البراء
ابن معرور.
[-3890-] Cabir b. Abdullah r.a. dedi ki: "İki
dayımla birlikte Akabe'de ben de bulundum."
Bu Hadis 3891 numara ile gelecektir.
حدثني
إبراهيم بن
موسى: أخبرنا
هشام: أن ابن جريح
أخبرهم: قال
عطاء: قال
جابر: أنا
وأبي وخالاي
من أصحاب
العقبة.
[-3891-] Cabir dedi ki: "Ben babam ve iki dayım
Akabe'de bulunanlardanız."
حدثني إسحاق
بن منصور:
أخبرنا يعقوب
بن إبراهيم:
حدثنا ابن أخي
ابن شهاب، عن
عمه قال:
أخبرني أبو
إدريس عائذ
الله: أن
عبادة بن
الصامت، من
الذين شهدوا
بدرا مع رسول
الله صلى الله
عليه وسلم،
ومن أصحابه
ليلة العقبة
أخبره:
أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم قال،
وحوله عصابة
من أصحابه:
(تعالوا
بايعوني على
أن لا تشركوا
بالله شيئا،
ولا تسرقوا،
ولا تزنوا، ولا
تقتلوا
أولادكم، ولا
تأتوا
ببهتان،
تفترونه بين
أيديكم
وأرجلكم، ولا
تعصوني في
معروف، فمن
وفى منكم
فأجره على
الله، ومن
أصاب من ذلك
شيئا فعوقب به
في الدنيا فهو
له كفارة، ومن
أصاب من ذلك
شيئا فستره
الله فأمره
إلى الله، إن
شاء عاقبه،
وإن شاء عفا
عنه). قال
فبايعته على
ذلك.
[-3892-] Aizullah b. Abdullah dedi ki: "Ubade b.
es-Samit, Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile birlikte Bedir'de
bulunanlardan -ve Akabe gecesindeki ashabından idi- kendisine haber verdiğine
göre Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem etrafında ashabından bir topluluk
bulunduğu halde şöyle buyurdu:
Geliniz, bana Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmayacağınıza, hırsızlık
yapmayacağınıza, zina etmeyeceğinize, çocuklarınızı öldürmeyeceğinize,
elleriniz ve ayaklarınız arasında iftira edip düzeceğiniz bir bühtanda
bulunmayacağınıza ve maruf olan hiçbir hususta bana karşı gelmeyeceğinize dair
bey'at ediniz. Aranızdan bunu eksiksiz yerine getirenlerin ecrini vermek
Allah'a aittir. Kim bunlardan herhangi birisini yapacak olup da dünyada bundan
dolayı cezalandırılacak olursa, bu ceza onun için bir keffaret olur, kim de bunlardan
bir şey işleyip de Allah onu setrederse işi Allah'a kalır. Dilerse onu
cezalandırır, dilerese onu affeder.
(Ubade) dedi ki: Biz de bunlar üzere onunla bey'atIeştik."
حدثنا قتيبة:
حدثنا الليث،
عن يزيد بن
أبي حبيب، عن
أبي الخير، عن
الصنابحي، عن
عبادة بن
الصامت رضي
الله عنه أنه
قال:
إني
من النقباء
الذين بايعوا
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم، وقال:
بايعناه على
أن لا نشرك بالله
شيئا، ولا
نسرق، ولا
نزني، ولا
نقتل النفس
التي حرم الله
إلا بالحق،
ولا ننتهب،
ولا نعصي،
بالجنة إن
فعلنا ذلك،
فإن غشينا من
ذلك شيئا، كان
قضاء ذلك إلى
الله.
[-3893-] Ubade b. es-Samit r.a. şöyle dediği rivayet
edilmiştir:
"Ben Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile bey'atleşen
nakiblerden birisiyim. Devamla dedi ki: Biz onunla Allah'a hiçbir şeyi ortak
koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, hak ile olması hali dışında
Allah'ın haram kıldığı canı öldürmemek, kimsenin malını haksızca
almamak;-bunları yaptığımız takdirde, (onu yapan hakkında) cennetlik olacağına
hüküm vermemek üzere bey'atleştik. Eğer bunlardan birisini işleyecek olursak bu
işe dair hüküm vermek de Allah'a aittir."
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e Mekke'de Ensarın heyet
halinde gelmeleri ve Akabe bey'atL" İbn İshak ve başkalarının
zikrettiklerine göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Ebu Talib'in vefatından
sonra Taif'te bulunan Sakif kabilesine onları kendisine yardım etmeye davet
etmek üzere çıkıp gitmişti. Daha önce Bed'u'I-Halk (yaratmanın başlaması)
bölümünde açıklandığı üzere (3231 nolu hadis) onun bu isteğini kabul etmedikleri
için o da Mekke'ye geri dönmüştü. Hac mevsimlerinde ise kendisini himaye etmeyi
Arap kabilelerine teklif ediyordu. (İbn İshak'ın) farklı senetlerle
zikrettiğine göre o Kindelilere, Ka'b oğullarına, Huzeyfe oğullarına, Amir b.
Sa'saa oğullarına ve başkalarına gitmiş, fakat bunlardan hiçbirisi onun
istediğini olumlu karşılamamışt!.
Musa b. Ukbe, ez-Zühri'den naklen der ki: "Bu yıllarda
-yani hicretten önce kendisini (himaye etmeyi) kabileiere teklif ediyor ve her
bir kavmin önderleri ile konuşuyordu. Onlardan sadece kendisini
barındırmalarını ve korumalarını istiyor ve, sizden hiçbir kimseyi herhangi bir
işi yapmaya zorlarnam, diyordu. Bunun yerine sizden beni bana eziyet edenlere
karşı korumanızı istiyorum. Böylelikle Rabbimin risaletini tebliğ edebileyim.
Fakat kimse onun istediğini kabul etmiyor, hatta şöyle diyorlardı: Bir adamın
kendi kavmi onu daha iyi bilirler."
Hakim, Ebu Nuaym ve Delailu'n-Nubuwe adlı eserinde Beyhaki hasen
bir senedie İbn Abbas'tan şöyle dediğini rivayet etmektedirler: "Ali b.
Ebi Talib bana anlattı, dedi ki: Allah nebisine kendisini Arap kabilelerine
(korumalarını) teklif etmesini emredince, onunla birlikte ben ve Ebu Bekir,
Mina'ya çıktık. Nihayet Arapların meclislerinden bir meclise girdik. Ebu Bekir
öne geçtL O iyi bir nesep bilgini idi. Kimlerdensiniz, diye sordu. Onlar, biz
Rabia kabilesindeniz dediler. Siz Rabia'nın hangi kolundansınız diye sorunca
onlar, biz Zuhl'deniz dediler -ve karşılıklı olarak konuşmalarını anlatan ve
sonunda olumlu karşılık vermediklerini belirten uzunca açıklamalar ihtiva eden
hadisi zikrettiler.- (Ali devamla) dedi ki:
Daha sonra Evslilerle Hazredilerin medisine gittik. Bunlar ise
Resulullah sallAllahu aleyhi ve sellem'in kendilerine Ensar adını verdiği
kimselerdir. Çünkü bunlar kendisini barındırmak ve ona yardım etmek isteğine
olumlu cevap vermişlerdi. (Ali devamla) dedi ki: Resulullah sallAllahu aleyhi
ve sellem'e bey'at etmeden yerlerinden kalkmadılar."
İbn İshak'ın zikrettiğine göre birinci Akabe bey'atinde bulunanlar
şu aItı kişi idiler: Ebu Umame, Esa'd b. Zurare en-Neccarı, Rafi' b. Malik b.
el-Adan elAdanı, Kutbe b. Amir b. Hadide, Cabir b. Abdullah b. Riab, Ukbe b.
Amir -bu (son) üç kişi Seleme oğullarındandır- ile Malik b. en-Neccar
oğullarından Avf b. el-Haris b. Rifaa'dır.
İbn İshak der ki: "Bana Asım b. Ömer b. Katade kavminden
yaşlı bazı kimselerden naklen anlattı, dedi ki: Nebi sallAllahu aleyhl ve
sellem onları görünce siz kimlerdensiniz diye sordu. Onlar, biz Hazredilerdeniz
dediler. Peki sizinle konuşmak üzere oturmaz mısınız deyince, onlar olur
dediler. Kendilerini Allah'ın yoluna çağırdı. Onlara Müslüman olmayı teklif
etti, onlara Kur'an okudu. Allah'ın onların lehine yaptıklarından birisi de şu
idi: Yahudiler onların yurtlarında onlarla beraber idi. Kitap ehli kimselerdi.
EvsliIer ile Hazrediler de sayıca onlardan fazla idi. Bundan dolayı aralarında
bir şeyolduğu zaman şöyle derlerdi: Pek yakında bir Nebi gönderilecek, artık
onun gönderilme zamanı geldi. Biz dea Nebie uyacağız, onunla birlikte sizi
öldüreceğiz. Nebi sallAllahu aleyhi vesellem onlarla (Hazredilerle) konuşunca
bu anlatılanın o olduğunu anladılar. Biri diğerine, Yahudiler bu işte bizim
önümüze geçmesin, dediler. Bunun üzerine iman edip onu tasdik ettiler. Kendi
kavimlerini de davet etmek üzere yurtlarına geri döndüler. Onlara olanı haber
verdiklerinde içinde Resulullah sallAllahu aleyhi ve sellem'in adı anılmadık
kavimlerine mensup hiçbir kimsenin evi kalmadı. Ertesi sene hac mevsiminde
onlardan oniki kişi Nebi ile bir araya geldi."
İbn İshak der ki: "Bana Ma'bed b. Ka'b b. Malik anlattı:
Kardeşi Abdullah -ki Ensarın en bilginleri idi- kendisine anlattığına göre
babası Ka'b kendisine anlatmıştır. Ka'b de Akabe'de bulunanlardan ve orada
bey'atleşenlerden idi. Dedi ki: Kavmimizin müşrikleri ile birlikte haccetmek
üzere çıktık. O zamana kadar namaz kılmış, fıkh etmiş (dini öğrenmiş) idik.
Beraberimizde efendim,iz ve büyüğümüz olan el-Bera b. Ma'rur da vardı. Onun
Ka'be'ye doğru namaz kılışını sözkonusu ederek- dedi ki: Bizler Mekke'ye
vardığımı'da daha önceden Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i görmemiştik.
Onu sorduk. O mescidde el-Abbas ile birliktedir, diye cevap verildi. Biz de
içeri girdik, yanına oturduk. el-Bera ona kıbleyi sordu. Sonra da hacca gitmek
üzere yola çıktık. Onunla Akabe'de buluşmak üzere sözleştik. Beraberimizde
Cabir'in babası Abdullah b. Amr vardı ve henüz Müslüman olmamıştı. Ona İslamı
anlatınca derhal Müslüman oldu ve Nakiblerden oldu. (Ka'b) dedi ki: Akabe'nin
yakınında yetmiş üç adam toplandık. Beraberimizde Mazin oğullarından birisinin
hanımı olan Ka'b kızı Ümmü Umare ile Selerne oğullarından birisinin hanımı olan
Amr b. Adiy kızı Esma adında iki hanım da vardı. j
Nebi beraberinde el-Abbas olduğu halde geldi. Söbayarak dedi ki:
Şüphesiz Muhammed'in aramızdaki durumunu biliyorstınuz. Biz onu (ona zarar
vermek isteyenlere karşı) koruduk. O güçlü bir ortamda bulunuyor. Eğer sizler
onu kendisine davet ettiğiniz hususları ona karşı eksiksiz yerine getirmeyi ve
ona muhalefet edenlere karşı onu korumayı istiyor iseniz biz sizi isteğinizle
baş başa bırakabiliriz. Aksi takdirde şimdiden bu işten vazgeçiniz.
(Ka'b b. Malik) dedi ki: Biz konuş ey Allah'ın Resulü, dedik.
Kendin için istediğin sözü aL. O da konuştu. Allah'a davet etti, Kur'an okudu,
İslama bağlılığı teşvik etti, sonra şöyle buyurdu: Hanımlannızı, evlatlarınızı
neye karşı koruyorsanız beni de öylece korumanız şartıyla sizinle
bey'atIeşiyorum.
(Ka'b) dedi ki: el-Bera b. Ma'rur onun elini tutarak: Evet
dedi" ve hadisin geri kalanın! zikretti.
Bu hadise göre Resulullah sallalli\hu aleyhi ve selle m onlara
dedi ki: "Siz kiminle barış yaparsanız ben de onunla barış yaparım,
kiminle savaşırsanız ben de onunla savaşırım. Sonra da, bana aranızdan on iki
nakib gösterin, diye buyurdu."
İbn İshak nakibleri de zikretmektedir. Nakibler şunlardır: Es'ad
b. Zurare, RMi' b. Malik, el-Bera b. Ma'rur, Ubade b. es-Samit, Abdullah b. Amr
b. Haram, Sa 'd b. er-Rebi, Abdullah b. Revaha, Sa 'd b. Ubade, el-Münzir b.
Amr b. Hubeyş, Useyd b. Hudayr, Sa'd b. Hayseme ve Ebu'I-Heysem b.
et-Teyyihan'dır.
İbn İshak dedi ki: "Bana Abdullah b. Ebi Bekr b. Hazm'in
anlattığına göre Resulullah sallalli\hu aleyhi ve sellem nakiblere, sizler
havarilerin Meryem oğlu İsa'ya kefil oldukları gibi kavminize karşı kefilsiniz
dedi. Onlar da, evet dediler."
Yine onun zikrettiğine göre Kureyş'e bey'at haberi ulaştı. Ancak
onlarla birlikte gelmiş olanlar böyle bir şeyin olmadığını söylediler.
Aralarından müşrik olanlar -ki sayıca onlardan fazla idi, beşyüz kişi olduğu
söylenmiştir- böyle bir şeyin olmadığına dair yemin ettiler. Çünkü onlar olan
bitenden haberdar değillerdi. İbn İshak'ın belirttiğine göre Nebi sallalli\hu
aleyhi ve selle m bu on iki adam ile birlikte Abdu'd-Dar oğullarından Mus'ab b.
Umeyr'i de göndermişti. Daha sonra onların kendilerine dini ve Kur'an'ı
öğretmek üzere istekte bulunmaları üzerine kendilerine Mus'ab'ı gönderdiği de
söylenmiştir. Mus'ab, Es'ad b. Zurare 'ye misafir oldu.
Ebu Davud'un, Abdurrahman b. Ka'b b. Malik yoluyla şöyle dediği
rivayet edilmektedir: "Babam Cuma için ezanı işitince Es'ad b. Zurare'ye
Allah'tan mağfiret dilerdi. Ona (sebebini) sordum dedi ki: Medine'de Cuma için
bizi ilk toplayan kişi o olmuştu."
Darakutni de İbn Abbas'tan şunu rivayet etmektedir: "Nebi
s.a.v. Mus'ab b. Umeyr'e Cuma için onları topla, diye mektup yazdı."
Ensar'dan pek çok kimse Es'ad b. Zurare'nin de yardımcı olması
suretiyle Mus'ab b. Umeyr vasıtası ile Müslüman oldu ve nihayet İslam Medine'de
yayıldı. Bu ise onların bir sonraki sene yola çıkmalarına sebep oldu. Nihayet
onlardan yetmiş kişi hatta daha fazla Akabe'de bulundu ve -daha önce geçtiği
gibi- bey'atleştiler.