SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L-EDEB

<< 1972 >>

DEVAM: 18. ÇOCUĞA MERHAMET ETMEK, ÇOCUĞU ÖPMEK VE BOYNUNA SARILMAK

 

حدثنا ابن أبي مريم: حدثنا أبو غسان قال: حدثني زيد بن أسلم، عن أبيه، عن عمر بن الخطاب رضي الله عنه:

 قدم على النبي صلى الله عليه وسلم سبي، فإذا امرأة من السبي قد تحلب ثديها تسقي، إذا وجدت صبياً في السبي أخذته، فألصقته ببطنها وأرضعته، فقال لنا النبي صلى الله عليه وسلم: (أترون هذه طارحة ولدها في النار). قلنا: لا، وهي تقدر على أن لا تطرحه، فقال: (لله أرحم بعباده من هذه بولدها).

 

[-5999-] Ömer İbnu'l-Hattab r.a.'dan, dedi ki: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in huzuruna (Hevazin kabilesinden alınmış) esirler getirildi. Esirler arasından bir kadın memesinden süt sağıyor, çocuklara içiriyordu. Esirler arasında küçük bir çocuk buldu mu onu alıp hemen göğsüne yapıştırıp, ona süt emziriveriyordu.

 

Bunun üzerine Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem bizlere: Sizin görüşünüze göre bu kadın kendi çocuğunu ateşe atar mı, diye sordu. Biz: Hayır, eğer onu atmayacak gücü kendisinde bulabilirse onu asla atmaz, dedik.

 

Bu sefer Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem: Andolsun ki Allah'ın kullarına olan merhameti bu kadının çocuğuna olan merhametinden fazladır, buyurdu."

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"çocuğa merhamet etmek, onu öpmek ve boynuna sarılmak." İbn Battal dedi ki: Küçük çocuğun her organını öpmek caizdir. Avret olmadığı sürece ilim adamlarının çoğunluğuna göre büyük çocuğun hükmü de böyledir. Daha önce Fatıma Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in menkıbeleri bölümünde Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in Fatıma Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i öptüğü ve Ebu Bekir'in de kızı Aişe r.a.a'yı öptüğüne dair rivayetler geçmiştir.

 

"İbn Ömer'in yanında (hazır) bulunuyordum."

 

"Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in oğlunu öldürdükleri halde". Kastettiği kişi ise Ali r.a.'ın oğlu el-Huseyn'dir.

 

"Benim hoş kokularını kokladığım iki kişi" .. Burada (hoş koku anlamı verilen) "er-reyhan"den kasıt, rızıktır. Bu açıklamayı Ibnu't-Tin yapmıştır. el-Faik müellifi (ez-Zemahşeri) de şöyle demektedir: Yani onlar Allah'ın bana ihsan ettiği rızıktandır1ar. Mesela, "subhanallahi ve reyhanehu". Allah'ı tesbih eder ve ondan rızık dilerim, demektir. Bu lafız ile hoş kokusu dolayısıyla koklanan reyhan (hoş kokan bitkilerli kastetmesi de mümkündür. Mesela: Bana bir dal reyhan lütfetti, denilir. Yani onlar Allah'ın bana ikram ve lütuf olarak verdiği hoş şeylerdir. Çünkü çocuklar koklanır, öpüıürler. Bu sebeple onlar hoş kokulu şeylerden sayılırlar. Hadisteki "dünyadan" ifadesi, dünyevi reyhandan payıma düşen, demektir.

 

İbn Battal dedi ki: Hadisten anlaşıldığına göre kişinin, dini ile ilgili daha önemli ve üzerinde daha çok durulmuş hususları öne alması icap eder. Çünkü İbn Ömer kendisine Hüseyin'in öldürülmesine yardımcı olmak suretiyle işlemiş olduğu pek büyük günahtan dolayı mağfiret dilemeyi terk edip sivrisineğin kanına dair soran kimseyi, bundan dolayı azarlamış bulunmaktadır. Özellikle bunu sözkonusu etmesi ise, el-Hüseyn'in değerinin ve Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in nezdindeki konumunun büyüklüğünden dolayıdır.  ---İbn Battal'ın açıklamaları burada sona ermektedir. ---

 

Hadiste kız çocuklarının hakları da daha bir vurgulanmaktadır. Buna sebep ise çoğunlukla kendi maslahatlarına olan işleri yerine getirmek bakımından zaafa düşmeleridir. Oysa erkekler böyle değildir. Çünkü onlar bedenen güçlü, görüşleri isabetli ve çoğu haııerde gerek duyulan işlerde tasarrufta bulunabilme imkanına sahiptirler.

 

İbn Battal dedi ki: Hadiste ihtiyaç duyan kimsenin dilenmesinin caiz olduğu, ve Aişe r.a.a'nın cömertliği de çıkarılan sonuçlar arasındadır. Çünkü ona verecek tek bir hurmadan başka bir şey bulamadığı halde, onu da kadına vererek o kadını kendisine tercih etmiş oldu. Az miktardaki bir şeyi değersiz gördüğü için sadaka vermekten kaçınmamalıdır. Aksine sadaka veren kimsenin az ya da çok kolaylıkla verebileceği şeyleri tasadduk etmesi gerekir.

 

Yapılan iyiliğin, övünmek ve minnet etmek maksadı yoksa anlatılması caizdir.

 

Nevevi İbn Battal'a uyarak der ki: Nebiin kız çocuklarının velayetine ibtila (ki aynı hadisin başka rivayetlerinde geçmektedir) adını vermesi, insanların kız çocuklardan hoşlanmayışlarından dolayıdır. Şeriat gelip onların bu kanaatlerinden vazgeçmelerini emretmiş, onların hayatta bırakılmalarını teşvik edip onlara iyilik yapıp terbiyeleri hususunda sabır göstermek üzere kendi nefsiyle mücahede eden kimselere vaat edilen sevabı sözkonusu ederek onları öldürmekten vazgeçmeyi buyurmuştur.

 

Hocamız da Tirmizi Şerhi'nde şunları söylemektedir: Onlara müptela olmanın burada sınanmak anlamında olma ihtimali de vardır. Yani her kim kız çocuklara nasıl davranacak, onlara iyilik mi yapacak, yoksa kötülük mü yapacak diye, bir ya da birkaç kız çocuğu ile sınanacak olursa ... demektir. Bundan dolayı Ebu Said el-Hudrı yoluyla gelen hadiste "takva" kaydı da zikrediImiş bulunmaktadır. Çünkü Aııah'a karşı takvalı olmayan bir kimsenin, şanı yüce Allah'ın görevlendirdiği işlerden dolayı sıkılmamasından yahut yapılmasını emrettiği işleri eksik yapmaması ya da bunları yaparken Aııah'ın emrine uymayacağından ve onun sevabını elde etmeyi gözetip gözetmeyeceğinden yana emin olunamaz.

 

Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.

 

"Rükua vardı mı onu yere koyardı." Hadisin yeteri kadarıyla açıklaması Namaz bölümünün baş taraflarında, namaz kılanın sütresi başlıklarında geçmiş bulunmaktadır. Burada "rükua vardığında" lafzı ile, orada ise "secdeye vardığında" lafzı ile geçmiştir. Her ikisi arasında bir aykırılık yoktur. Aksine şöyle yorumlanır:

 

O bu işi rüku.' ve sücud halinde yapıyordu. Böylelikle hadisin başlıkla ilişkisi de ortaya çıkmaktadır. O da çocuğa olan merhamettendir. Ayrıca çocuğun çocuğu da öz çocuk gibidir. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem de Ümame'ye olan şefkat ve merhametinden ötürü rükD.' ya da sücD.da vardığında yere düşeceğinden korktuğu için kendisi onu yere bırakırdı. Sanki o da Nebi efendimize bağlılığından ötürü yerde kalamıyor ve ondan ayrı durduğundan dolayı sabırsızlanıyordu. Bundan ötürü ayağa kalktığı vakit onu taşıma gereğini duyuyordu.

 

"Biz: Onu ateşe atamama gücünde ise atmaz, dedik." Kendi isteğiyle çocuğu ebediyen ateşe atmaz, demektir.

 

"Kullarına ... " Burada "kullar"la, İslam üzere ölenler kastedilmiş gibi görülüyor. Şeyh EbD. Muhammed İbn Ebi Cemra dedi ki: "İbad: Kullar" lafzı genel olmakla birlikte özelolarak müminler anlamındadır. Bu da yüce Allah'ın: "Rahmetim ise her şeyi kuşatmıştır. Onu takva sahiplerine ... yazacağım."(A'raf,156) buyruğuna benzemektedir. Bu buyruk, elverişlilik açısından genel ama kendisi için yazılanlar açısından özeldir. (Yine İbn Ebi Cemra) dedi ki: Bununla Allah'ın rahmetinden herhangi bir kul hakkında bir pay yazılmış olan kimse için -hayvanattan dahi olsa- hiçbir şeyin o rahmete benzemediği de kastedilmek istenmiş olabilir.

 

Ayrıca bu hadiste kişinin bütün hallerinde ve işlerinde yalnızca yüce Allah'a bağlı olması gerektiği, kendisinde rahmeti n bir parçasının bulunduğu var sayılan ve bunun için yanına yaklaşılması istenen her bir varlığın rahmetinden şanı yüce Allah'ın rahmetinin daha büyük olduğu anlatılmaktadır. O halde akıllı bir kimsenin, ihtiyacını karşılamak için kendisine daha ileri derecede merhametli olan kimseye yönelmesi gerekir.

 

Yine İbn Ebi Cemra der ki: Hadiste esir alınmış kadınlara bakmanın caiz olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem sözü geçen kadına bakmayı yasaklamamıştır. Hatta hadisin anlatımından onun böyle bir kadına bakmaya izin vermesini gerektiren bir mana da anlaşılmaktadır. Yine bu hadis, duyu organlarıyla idrak edilen şeylerin idrak edilmeyen şeyler için gerektiği gibi anlaşılabilmesi için örnek gösterilebileceğini de ortaya koymaktadır. Velev ki kendisine örnek gösterilen zatın hakikati kuşatılamasın. Çünkü şanı yüce Allah'ın rahmeti, akıl ile idrak edilemez. Bununla birlikte Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem, sözü geçen kadının halini göstererek işiteniere konunun anlaşılmasına yardımcı olmaya çalışmıştır.