SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L-EYMAN VE’N-NUZUR

<< 2162 >>

باب: من حلف بملَّة سوى ملة الإسلام.

7. İSLAM DIŞıNDA BİR DİN ADINA YEMİN EDEN KİMSE

 

وقال النبي صلى الله عليه وسلم: (من حلف باللات والعزى فليقل: لا إله إلا الله).ولم ينسبه إلى الكفر.

Nebi s.a.v. "Kim Lat ve Uzza adına yemin ederse, hemen Allah'tan başka bir ilah olmadığını söylesin" buyurmuş, bu şekilde yemin edenlerin kafir olacaklarını söylememiştir.

 

حدثنا معلَّى بن أسد: حدثنا وهيب، عن أيوب، عن أبي قلابة، عن ثابت بن الضَّحَّاك قال: قال النبي صلى الله عليه وسلم: (من حلف بغير ملة الإسلام فهو كما قال، قال: ومن قتل نفسه بشيء عُذِّب به في نار جهنم، ولعن المؤمن كقتله، ومن رمى مؤمناً بكفر فهو كقتله).

 

[-6652-] Sabit bin Dahhak'tan nakledildiğine göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: "İslam dışında bir din adına yemin eden kimse, söylediği gibidir. Bir kimse kendisini bir şeyle öldürürse cehennemde de o şey ile azap görür. Mümine lanet etmek onu öldürmek gibidir. Müminin kafir olduğunu söylemek onu öldürmek gibidir.

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

İslam dışında bir din adına yemin eden kimse: Din kelimesi tüm dinleri kapsar. Yahudilik, Hıristiyanlık, Mecusilik, Sabillik, puta tapınmak, Dehrilik, Muattıla, şeytana ve meleklere tapınmak ve diğerleri birer dindir.

 

Musannif bu şekilde yemin eden kimsenin kafir olup olmayacağını kesin olarak belirtmemiştir. Ancak " Kim Lat ve Uzza adına yemin ederse, hemen Allah'tan başka bir ilah olmadığını söylesin" hadisini mu allak olarak naklettikten sonra Nebi s.a.v.'in bu kimseleri küfre nispet etmediğini belirtmiştir. Bu şekilde yemin eden kimsenin sadece Allah'tan başka bir ilah olmadığını söylemesi emrediimiş, şehadetin ikinci kısmını söylemesi istenmemiştir. Eğer küfre girmiş olsaydı iki şehadeti de söylemesi gerekirdi.

 

İbnu'I-Münzir, "Şunu yaparsam Allah'ı inkar etmiş olayım" deyip de daha sonra o işi yapan kimsenin durumunun ihtilaflı olduğunu söylemiştir. İbn Abbas, Ebu Hureyre, Ata, Katade ve fakihlerin çoğunluğu bu kimsenin kefaret vermesi gerekmediğini, kMir olmayacağını söylemişlerdir. Ancak küfrü kalbinde gizlemiş olması durumunu hariç tutmuşlardır.

 

EI-Evzai, es-Sevri, Hanefiler, Ahmed İbn Hanbel ve İshak İbn Rahuye bunun da bir çeşit yemin olduğunu ve bu kimsenin kefaret vermesi gerektiğini belirtmişlerdir.

 

İbnu'l-Münzir birinci görüşün daha doğru olduğu kanaatindedir. Zira hadiste "Kim Lat ve Uzza adına yemin ederse, hemen Allah'tan başka bir ilah olmadığını söylesin" buyrulmuş, ancak kefaretten söz edilmemiştir. Bir başkası şöyle demiştir: Bu nedenle hadiste "İslam dışında bir din adına yemin eden kimse söylediği gibidir" buyrulmuş, kimse böyle bir yemine cür'et etmesin diye sert bir dil kullanılmıştır.

 

Maliki ilim adamlarından Ebu'I-Hasan el-Kassar Hanefiler'in bu durumda kefareti gerekli görürken yeminin bir fiilden kaçınmak ve zikredilen lafızlarla İslam'ı yücelterek sözlerine kefil getirmek olmasından hareket ettiklerini nakletmiştir. Ancak daha sonra onların "İslam hakkı için" diyerek yemin edip bu yeminden dönen kimseye kefaret düşmeyeceğini, İslam'ı açıkça yücelterek yemin etme halinde kefaret gerekeceğini ancak bu yüceltmenin net olmadığı durumlarda kefaret gerekmediğini söylediklerini belirterek bu rivayeti sorgulamıştır.

 

Bir kimse kendisini bir şeyle öldürürse cehennemde de o şey ile azap görür: İbn Dakik el-Id şöyle demiştir: Bu, dünyada işlenen suçların ahirette nasıl cezalandırılacağı ile ilgili rivayetlerden biridir. Bir insanın kendisini öldürmesi bir başkasını öldürmesi gibi günahtır. Çünkü canı kendi mülkü değildir. Aksine can Allah'ın mülküdür. İnsan canı hakkında ancak Allah'ın izin verdiği ölçüde tas arrufta bulunabilir. Bu hadis, kısası, hadlerde belirlenen şekilde vacip görenlerin hilafına, mümasil olarak vacip görenler için de delil teşkil etmektedir. Ancak İbn Dakik el-Id, Allah'ın ahkamının filleriyle kıyaslanamayacağını söyleyerek bu fikri reddetmiştir. Allah'ın ahirette yapacağını bildirdiği her şeyin dünyada kullar için meşru olacağı söylenemez. Ateşte yakmak, bağırsakları parçalayacak kadar kaynar su içirmek benzeri filler böyledir. Sonuç olarak, mümasil kısasa delil getirmek için bu hadis dışında başka bir delil gereklidir. Nitekim bu konuda " Bir kötülüğün cezası onun gibi bir kötülüktür"(Şura, 40) ayeti ile istidlalde bulunulmuştur. Bu mesele, Allah dilerse, Kısas ve Diyetler Bölümünde açıklanacaktır.

 

باب: لا يقول ما شاء الله وشئت، وهل يقول أنا بالله ثم بك.

8. "ALLAH DİLERSE VE SEN DİLERSEN" DEMESİN PEKİ, "ÖNCE ALLAHliN SONRA SENİN YARDIMINLA" DİYEBİLİR Mİ?

 

وقال عمرو بن عاصم: حدثنا همَّام: حدثنا إسحق بن عبد الله بن أبي طلحة: حدثنا عبد الرحمن بن أبي عمرة: أن أبا هريرة حدثه: أنه سمع النبي صلى الله عليه وسلم يقول: (إن ثلاثة في بني إسرائيل أراد الله أن يبتليهم، فبعث ملكاً، فأتى الأبرص فقال: تقطعت بي الحبال، فلا بلاغ لي إلا بالله ثم بك). فذكر الحديث.

 

[-6653-] Ebu Hureyre r.a. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den şöyle işittiğini nakletmiştir: "Allah İsrailoğullarından üç kişiyi sınamak istedi. Bunlardan alaca hastalığına tutulana bir melek gönderdi. Melek adama: "Yolda kaldım. Önce Allah'ın sonra senin yardımınla istediğim yere ulaşabilirim" dedi ..

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

Allah dilerse ve sen dilersen" demesin. Peki, "Önce Allah'ın sonra senin yardımın/a" diyebilir mi?: EI-Mühelleb şöyle demiştir: Buhari burada "Önce Allah sonra sen dilersen" demenin caiz olduğunu belirtmiş ve bu hususta meleğin "Önce Allah sonra senin yardımınla',' demesini delil getirmiştir. Bu ifadenin caiz olması arada zikredilen "sonra" lafzına bağlıdır. Bu konuda Nebi s.a.v.'den de hadis nakledilmiştir. Çünkü Allah'ın dilem?si insanın dilemesinden öncedir. Bu konuda nakledilen hadis kendi şartlarına uygun olmadığından Buhari, bu hadisi bölüm başlığında ele almış daha sonra kendi şartlarına uygun olan sahih hadisi delil getirmiştir.