باب: في قول
الله تعالى:
{أو يلبسكم
شيعاً} /الأنعام:
65/.
11. YÜCE ALLAH'IN "EV YELBİSEKUM ŞİYEAN = YA DA SİZİ
BİRBİRİNİZE DÜŞÜRÜR"(En'am 65) AYETİ
حدثنا علي بن
عبد الله:
حدثنا سفيان:
قال عمرو: سمعت
جابر بن عبد
الله رضي الله
عنهما يقول:
لما
نزل على رسول
الله صلى الله
عليه وسلم: {قل هو
القادر على أن
يبعث عليكم
عذاباً من
فوقكم}. قال:
(أعوذ بوجهك).
{أو من تحت
أرجلكم}. قال:
(أعوذ بوجهك).
فلما نزلت: {أو
يلبسكم شيعاً
ويذيق بعضكم
بأس بعض}. قال:
(هاتان أهون،
أو: أيسر).
[-7313-] Cabir b. Abdullah r.a. şöyle demiştir:
Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e
"Deki onun sizin üstünüzden bir azap göndermeye gücü
yeter" ayeti inince Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem
"Rabbim senin zatına sığınırım!" dedi. "Yahut
ayaklarınızın altından bir azap göndermeye kadirdir" ifadesinden sonra
"Senin zatına sığınırım!" dedi.
"Veya birbirinize düşürüp, kiminize kiminizin hıncını
tattırmaya gücü yeter" ayeti inince
"Bu iki özellik daha hafiftir -veya- daha kolaydır!"
dedi.
Fethu'l-Bari Açıklaması:
İmam Buhari burada "De ki o sizin üstünüzden veya
ayaklarınızın altından bir azap göndermeye gücü yeter" ayetinin inişi
konusunda Cabir hadisine yer verdi. Bu hadisin geniş bir açıklaması En'am
suresinin tefsirinde geçmişti. Bunun bir önceki başlıkla ilişkisine gelince,
ümmetin tümünün değil, bir kısmının düşmanlarına galip gelmesi, aralarında
farklılık olmasını gerekli kılmaktadır. Hatta bunlarıniçinden bir zümre belli
bir niteliği almada tek başına kalmıştır. ÇÜnkü sözü edilen zümrenin galip
gelmesi, -şayet kafirlere ise- iddia sabit olur. Bu ümmetten bir zümre üzerine
de sözkonusu olduğunda farklılığın sübutunda bu, daha da belirgin olur. Buhari
bundan sonra farklılığın asıl dayanağından söz etmiş ve Resulullah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem'in böyle bir farklılığın meydana gelmemesi isteğinde olduğunu
bildirmiştir. Bunun üzerine Yüce Allah kendisine böyle bir farklılığın vuku
bulacağına hükmettiğini ve onun takdir ettiği her şeyi ortadan kaldırmanın
imkanı olmadığını bildirmiştir. İbn Battal şöyle der:
Yüce Allah, Nebiinin ümmetinin verilecek bir azapla kökünün
kazınmaması yolundaki duasına icabette bulunmuş, buna karşılık onları birbirine
düşürmeme yani farklı fırkalara ayırmama ve bir kısmının hıncını savaş ve katl sebebiyle
diğerine tattırmama duasına icabet etmemiştir. Bu da her ne kadar Allah'ın
azabından ise de ümmetin kökünün kazınmasından daha hafif bir cezadır. Bunda
mu'minlere kefeıret niteliği de vardır.