بَاب
الْوُضُوءِ
بِمَاءِ
الْبَحْرِ
41. Deniz Suyu ile
Abdest Almak
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
اللَّهِ بْنُ
مَسْلَمَةَ
عَنْ مَالِكٍ
عَنْ
صَفْوَانَ
بْنِ سُلَيْمٍ
عَنْ سَعِيدِ
بْنِ
سَلَمَةَ
مِنْ آلِ ابْنِ
الْأَزْرَقِ
أَنَّ
الْمُغِيرَةَ
بْنَ أَبِي بُرْدَةَ
وَهُوَ مِنْ
بَنِي عَبْدِ
الدَّارِ أَخْبَرَهُ
أَنَّهُ
سَمِعَ أَبَا
هُرَيْرَةَ
يَقُولُ
سَأَلَ
رَجُلٌ
النَّبِيَّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فَقَالَ يَا
رَسُولَ
اللَّهِ
إِنَّا
نَرْكَبُ
الْبَحْرَ
وَنَحْمِلُ مَعَنَا
الْقَلِيلَ
مِنْ
الْمَاءِ
فَإِنْ تَوَضَّأْنَا
بِهِ
عَطِشْنَا
أَفَنَتَوَضَّأُ
بِمَاءِ
الْبَحْرِ
فَقَالَ
رَسُولُ اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
هُوَ
الطَّهُورُ
مَاؤُهُ
الْحِلُّ
مَيْتَتُهُ
Said bin Seleme, Muğire
bin Burde'nin, Ebu Hureyre (r.a.) yi “Şöyle derken dinledim" dediğini
haber verdi: Bir adam Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) e: "Ya
Resulallah, biz deniz yolculuğu yaparız ve beraberimizde pek az su taşırız.
Onunla abdest alırsak susuz kalırız. Bu durumda deniz suyundan abdest alabilir
miyiz?" diye sordu. Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) de: "O
(denizin) suyu temiz, ölüsü helaldir" buyurdu.
Diğer tahric: Tinnizi,
tahare; Nesaî, tahare; miyah, Sayd; İbn Mace, tahare; sayd; Muvatta', tahâre
sayd ; Darimî, vudu; sayd; Ahmed b. Hanbel
AÇIKLAMA: Hadis-i şerifte ResuI-i Ekrem'in kendisine
deniz suyunun hükmü sorulduğu halde, denizdeki yaşayan hayvanların ölüsünden de
bahsetmesi, şüphesiz üzerinde durulması gereken bir mes'eledir. Deniz suyunun
hükmünü soran kimsenin şüphesi deniz suyunun tadının ve kokusunun değişik
olmasından ileri gelmektedir. Tuzlu ve kokusunun bozuk oluşu sebebiyle içilmesi
mümkün olmadığından temizlikte de kullanılmasının caiz olamayacağını
zannetmiştir. Diğer taraftan deniz suyunun bu açık olan temizleyicilik vasfını
bilmeyen kişinin deniz hayvanlarının temiz olup olmadığını ise hiç bilmediği
anlaşıldığından Rasul-i Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) bu hususu da
açıklamaya lüzum görmüş ve o anda suya olan ihtiyaçları balığa olan
ihtiyaçlarından fazla olduğu için cevaba suyun hükmünü bildirerek başlamıştır.
Usulcüler
arasında meşhur olan "cevab suale uygun olmalıdır" sözünün anlamı,
"sorulan şeyin hükmünü eksiksiz İfade etmelidir" demektir. Yoksa
"cevabta fazlalık olmamalıdır" demek değildir.
Deniz
hayvanlarının ölçüsü hakkında alimler arasında çeşitti görüşler vardır.
İmam
Malik, Şafii ve Ahmed'e göre "denizde yaşayan bütün hayvanları yemek
helaldir". Şafii ve İmam Ahmed'den gelen bir rivayette ise,
"kurbağa'dan başka bütün deniz hayvanları helaldir".
Ayrıca
Şafii, Maliki ve Hanbelilere göre, denizde yaşayanların hükmü, karada
yaşayanların hükmüne benzer. Yani şeklen karada yaşayan temiz hayvanlara
benzeyenler helaldir; temiz olmayan kara hayvanlarına benzeyenler de haramdır.
Hanefi
ulemasına göre, suda yaşayan, hayvanlardan her nevi balık etleri helaldir.
Kalkan balığı, sazan balığı, yunus balığı, yılan balığı bu cümledendir. Fakat
diğer su hayvanları haram sayılır. Mesela yengeçler, midyeler, istiridyeler,
İstakozlar, helal değildir. Etleri yenilmez. Deniz aygırı, deniz domuzu gibi
balık suretinde olmayan deniz hayvanlarının yenilmeleri helal olmadığı gibi
avlanmaları da helal görülmemiştir.
Suda
kendi kendine zahiren sebebsiz olarak ölüp de su üstüne çıkan balıklar yenilemez.
Fakat suyun çekilip kurumasından, fazla sıcaktan, soğuktan dolayı ölen veya
kuşlar tarafından öldürülen, su içinde bağlı tutulmakla öldürülen, buz arasında
sıkışarak ölen balıklar helaldir.
"üzerinden
suya” çekilmesiyle "suyun kenara atmasıyla ölen (balığı) yiyin, ama
sebebsiz ölüp su yüzüne çıkanı yemeyin" mealindeki hadis 3815 numarada
gelecektir.
Balıklar
temiz olmayan suların içinde bulunmuş olsalar da etleri yenilebilir. Avlanan
bir balığın içinden çıkan balık sağlam ise yenilir. Diğer mezheb imamlarının
delili mevzumuzu teşkil eden bu hadistir. Hanefilerin delili ise,"V o
(Nebi s.a.v.) onlara (domuz eti ve ölmüş hayvan eti gibi) habis olan şeyleri
haram kılar”[A'raf 157] ayetiyle İmam
Ahmed ve İbn Mace'nin rivayet ettikleri, "Bize iki ölü, iki de kan helal
kılındı. İki ölü, çekirge ile balık; iki kan ise karaciğer ile
dalaktır"[Îbn Mace, Sayd; et'ime; Ahmed b. Hanbel] hadisidir. Çünkü bu
hadis, mevzuumuzu teşkil eden hadisteki "meyte (ölü)" kelimesini
"balık" olarak açıklamaktadır.
Timsah
gibi hem karada hem de denizde yaşayan hayvanlara gelince; bu husus Maliki
uleması arasında ihtilaflıdır. Bu mevzuda el-Baci Muvatta Şerhi'nde şöyle
diyor:
Deniz
hayvanı iki kısımdır; bir kısmı karada yaşayamaz. Balık türleri gibi. Diğeri
karada da yaşayabilir: kurbağa, yengeç ve kaplumbağa gibi. Balık ne şekilde
ölürse ölsün tahirdir ve yenilir. Malik ve Şafii böyle hükmetmişlerdir. Ebu
Hanife ise, kendi kendine ve sebebsiz ölen balık yenilemez demiştir.
"Deniz avı ve taamı sizler için helal kılındı"[Maide 96] ayeti ve (bu babta geçen) hadis bizim
delilimizdir. Lugat ehli olan Ömer b. el-Hattab (r.a.) ayetin tefsirinde;
"Deniz avı senin avladığındır. Taamı da denize atılandır", demiştir.
Meyte kelimesi kayıtsız olarak Şer-i şerifte kullanıldığı zaman boğazlanmadan
ölen hayvan demektir.
Deniz
kurbağası ve kaplumbağası gibi karada da hayatını sürdürebilen hayvan Malik'e göre temiz ve helaldir.
Boğazlanması gerekmez. ibn Nafi ise, bunlar sebebsiz ölürse pistir ve haramdır,
demiştir. İmam Malik'e göre bunlar balık gibi deniz hayvanı olup boğazlanmasına
ihtiyaç yoktur, İbn Nafi' ise bunlar kuş gibi karada yaşayabilen
hayvanlardır.-- el-Baci'nin sözü burada bitti. --
Hanbeli
alimlerine göre deniz hayvanlarından kurbağa, yılan ve timsah yenilmez
diğerlerinin hepsi yenilir.
Şafii
alimlerine gelince genel hüküm şudur: Yalnız denizde yaşayan ve karada
yaşayamayan hayvanlar balık şeklinde olmasa bile yenilir. Deniz köpeği ve deniz
domuzu gibi... Fakat hem denizde hem karada yaşayabilen hayvanların yenilmesi
haramdır. Kurbağa yengeç, yılan, kaplumbağa ve timsah gibi... Minhac'ın şerhi
Nihayetu'l-Muhtac Müellifi Allame Muhammed er-Renut konu hakkında şöyle der:
"Karada yaşayamayan deniz hayvanlarından balık türü nasıl ölürse ölsün
yenilir. Çünkü Allah Teala; "Deniz avı ve taamı sizin için helal
kılındı" buyurmaktadır.[Maide 94]
Sahabilerin
ve tabiinin cumhuru ayetteki "taam"ı "su yüzünde kalan"
diye yorumlamışlardır. (Bu babta geçen) hadis de sahihtir. Ancak su yüzünde
kalan balık, şayet şişerek sağlık yönünden zarar verecek durumda ise yenilmesi
haramdır. Karada yaşayan diğer deniz hayvanları da nasıl ölürse ölsün, en sahih
kavle göre, balık gibi helaldir.
er-Ravda'da
belirtildiği gibi karada yaşayamayan bütün deniz hayvanlarına "semek
(balık)" denilir. Balıktan başka deniz hayvanlarının helal olmadığına dair
bir görüş vardır. Bu görüşün delili; "Bizim için iki meyte helal kılındı.
Bunlar da balık ve çekirgedir" hadisidir. Fakat" semek (balık)"
kelimesinin bütün deniz hayvanlarına verilen bir isim olduğu gerekçesi ile bu
görüş reddedilmiştir.
Şafii
mezhebindeki diğer bir kavle göre deniz hayvanı, eğer karadaki benzeri yenilen
cinsten ise yenilir. Aksi takdirde yenilmez. Buna göre deniz merkebi ve deniz
köpeği yenmez.
Kurbağa
yengeç, yılan ve kaplumbağa gibi hem denizde hem de karada .yaşayabilen hayvan
yenilmez. Çünkü bunlar hem habistir, hem de zararlıdır. Mutemed olan görüş de
budur.