SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

TAHARA BAHSİ

<< 318 >>

DEVAM: 121. Teyemmüm

 

272 حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ صَالِحٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ وَهْبٍ أَخْبَرَنِي يُونُسُ عَنْ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُتْبَةَ حَدَّثَهُ عَنْ عَمَّارِ بْنِ يَاسِرٍ أَنَّهُ كَانَ يُحَدِّثُ أَنَّهُمْ تَمَسَّحُوا وَهُمْ مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بِالصَّعِيدِ لِصَلَاةِ الْفَجْرِ فَضَرَبُوا بِأَكُفِّهِمْ الصَّعِيدَ ثُمَّ مَسَحُوا وُجُوهَهُمْ مَسْحَةً وَاحِدَةً ثُمَّ عَادُوا فَضَرَبُوا بِأَكُفِّهِمْ الصَّعِيدَ مَرَّةً أُخْرَى فَمَسَحُوا بِأَيْدِيهِمْ كُلِّهَا إِلَى الْمَنَاكِبِ وَالْآبَاطِ مِنْ بُطُونِ أَيْدِيهِمْ

 

Ammar bin Yasir (r.a) şöyle haber vermiştir: "Sahabiler, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile beraber oldukları halde, sabah namazı için yeryüzü (toprak) cinsinden bir şeyle teyemmüm ettiler. Şöyleki: Ellerini yere vurdular sonra yüzlerini bir kere meshettiler. Bilahere ellerini tekrar yere vurdular ve her iki ellerini omuzlarına ve koltuk altlarına kadar avuçlarının içiyle meshettiler."

 

 

Diğer tahric. İbni Mace, tahare; Ahmed b. Hanbel, IV, 321.

 

AÇIKLAMA:     İbn Reslan ve el-Munziri, Ubeydullah bin Abdullah'ın Ammar bin Yasir'i görmediğini söyleyerek bu hadisin munkati' olduğuna hükmetmişlerdir. ibn Mace bu hadisi Ubeydudullah'ın babasından,onun da Ammar'dan rivayeti şeklinde muttasıl olarak tahric etmiştir. İbnü'l-Arabi de "Ammar hadisindeki ıztırap, noksanlık, ziyade ve başka illetlere rağmen, ulemanın bu hadisin sıhhati üzerindeki ittifakı şaşılacak şey!" demiştir.

 

Müellifin bu ve bundan sonraki hadisi getirmekten maksadı teyemmümün yapılış şeklini göstermek ve teyemmümün ne ile yapılacağını belirtmektir.

 

Hadiste geçen “said” kelimesinin manası, ister toprak, ister başka birşey olsun, yer yüzünün adıdır. Zeccac'ın manasının bu olduğunda lugatçılar arasında bir ihtilaf bilmiyorum" demiştir. Bu kelimenin, sadece toprak için kullanıldığını söyleyenler de olmuştur. Bu yüzden alimler kendisiyle teyemmüm yapılabilecek maddeler hakkında ihtilaf etmişlerdir.

 

Evzai ve Sevri'ye göre, yer yüzündeki her şeyle hatta kar ile teyemmüm edilebilir.

 

İmam Şafii, İmam Ahmed bin Hanbel, Hanefi imamlarından Ebu Yusuf, Davud ve İbn Munzir, teyemmümün ancak uzuvlara tozu yapışan toprakla sahih olduğu görüşündedirler.

 

İmam Malik, yanmadığı müddetçe yer yüzündeki her türlü madde ile teyemmümün sahih olduğunu söylemiştir.

 

İmam Ebu Hanife ve İmam Muhammed'e göre (mezhebin görüşü de budur) yandığı zaman kül olmayan ve erimeyen arz (yeryüzüne dahil) cinsinden her şey ile teyemmüm yapılabilir. Buna göre toprak kum, taş, kireç ve sürme gibi maddelerle teyemmüm sahihdir. Ama odun, tahta gibi yanınca kül olan, demir, kurşun, bakır gibi ateşte yumuşayan maddelerle teyemmüm sahih değildir. Bu görüş, "said" kelimesinin manasına en uygun düşenidir. Ayrıca bu babın mukaddimesinde manasını naklettiğimiz '"Bana yeryüzü namazgah ve temizleyici kılındı" şeklindeki Hadis ile Ebu Davud'da 331 numarada gelecek olan ve Resulullah (s.a.v.)'in duvardan teyemmüm ettiğini bildiren Hadis de Hanefi mezhebinin görüşünü te'yid etmektedir.

---

Mahir: Yukarıdaki tarifte erimeyen, yumuşamayan şeyler ifadesi kullanılmış ve buna kum'un dahil olduğu belirtilmiştir. Şöyle bir sorun var ki; kum 1370 derecede cam'a dönüşür, erir. Benzer örnekler çoğaltılabilir. Ayrıca Buzullar da arz kar ve buzdur. En doğrusunu Celle ve A'la bilir.

---

 

Hadiste geçen .... ibaresindeki "min" harf-i cerrinin manasında olması mümkün olduğu gibi, ibtidai gaye için olması da caizdir. Terceme birinci ihtimale göre yapılmıştır. İkinci veçhe göre mana, "avuçlarının içinden omuzları ve koltuk altlarına kadar mesnettiler" şeklinde olur.

 

Teyemmümde, ellerden mesh edilecek kısmın, parmak uçlarından, dirseklere kadar olduğunda ulema aşağı yukarı müttefiktir. Sadece Zühri'nin bu hadisin zahiri ile amel ederek koltuğa kadar meshedilmesinin gerektiği görüşünde olduğu nakledilmiştir.

 

Cumhur, bu hadisle ilgili olarak şöyle demiştir: "Ammar ve beraberindekiler, kendilerinde husus ifade eden bir delil bulunmadığı için el kelimesini zahiri manasına göre tabir etmişlerdir. Çünkü el, parmak uçlarından koltuğa kadar uzanan uzvun adıdır. Ama bilahere, dirseklerden sonraki kışımın sükutuna dair icma delili meydana gelmiş geriye kalan kısım yani parmaklardan dirseklere kadar olan uzuv aslı üzere kalmıştır. Üstelik teyemmüm abdestten bedeldir. Bedel olan birşey bedel kılınana muhalif olamaz."

 

İmam Şafii, -üzerinde durduğumuz hadisteki koltuklara kadar- "mesh ile ilgili haber, Resululah'ın emri ile olmuşsa, bu mensuh efendimizin emri ile olmamışsa hüccet yine Resulullah'ın emri olandır." der.

 

Hattabi "Dirseklerden yukarısını meshetmenin lüzumlu olmadığı hususunda ulema müttefiktir" demiştir.

 

Bu Hadisin zahiri, teyemmümde, biri yüz, diğeri de eller için olmak üzere iki defa yere vurulacağına delildir. Ulemanın çoğunluğunun görüşü de bu şekildedir.

 

Ata, Mekhul, Davud, Evzai, Taberi, Ahmed, İshak bin Rahuye ve İbn Munzir'e göre yüz ve eller için sadece bir vuruş kafidir. Malikiler'e göre eller yere iki defa vurulur, fakat bunlardan birincisi farz ikincisi sünnettir.

 

İbn Sirin ve İbnu'l-Museyyeb ise, elleri yere üç defa vurmanın şart olduğu görüşündedirler.

 

HHanefi mezhebine göre teyemmümün farzları, bir niyet ve iki meshten ibarettir. İmam Züfer'e göre niyet farz değildir.

 

Şafiilere göre, teyemmümün farzı beştir: 1. Niyet etmek, 2. Toprağı mesh edilecek uzva nakletmek, 3. Bütün yüzü meshetmek, 4. Elleri dirseklerle beraber meshetmek, 5. Tertibe riayet etmektir.