بَاب
كَيْفَ
الْأَذَانُ
28. Ezanın Nasıl
Okunacağı
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ
مَنْصُورٍ
الطُّوسِيُّ
حَدَّثَنَا
يَعْقُوبُ
حَدَّثَنَا
أَبِي عَنْ
مُحَمَّدِ
بْنِ
إِسْحَقَ حَدَّثَنِي
مُحَمَّدُ
بْنُ إِبْرَاهِيمَ
بْنِ
الْحَارِثِ
التَّيْمِيُّ
عَنْ
مُحَمَّدِ
بْنِ عَبْدِ
اللَّهِ بْنِ
زَيْدِ بْنِ
عَبْدِ
رَبِّهِ
قَالَ
حَدَّثَنِي
أَبِي عَبْدُ
اللَّهِ بْنُ
زَيْدٍ قَالَ
لَمَّا
أَمَرَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
بِالنَّاقُوسِ
يُعْمَلُ
لِيُضْرَبَ
بِهِ
لِلنَّاسِ
لِجَمْعِ
الصَّلَاةِ
طَافَ بِي
وَأَنَا
نَائِمٌ
رَجُلٌ
يَحْمِلُ نَاقُوسًا
فِي يَدِهِ
فَقُلْتُ يَا
عَبْدَ اللَّهِ
أَتَبِيعُ
النَّاقُوسَ
قَالَ وَمَا
تَصْنَعُ
بِهِ
فَقُلْتُ
نَدْعُو بِهِ
إِلَى
الصَّلَاةِ
قَالَ
أَفَلَا
أَدُلُّكَ عَلَى
مَا هُوَ خَيْرٌ
مِنْ ذَلِكَ
فَقُلْتُ
لَهُ بَلَى
قَالَ
فَقَالَ
تَقُولُ
اللَّهُ
أَكْبَرُ
اللَّهُ
أَكْبَرُ
اللَّهُ
أَكْبَرُ
اللَّهُ أَكْبَرُ
أَشْهَدُ
أَنْ لَا
إِلَهَ
إِلَّا اللَّهُ
أَشْهَدُ
أَنْ لَا
إِلَهَ
إِلَّا اللَّهُ
أَشْهَدُ
أَنَّ
مُحَمَّدًا
رَسُولُ اللَّهِ
أَشْهَدُ
أَنَّ
مُحَمَّدًا
رَسُولُ
اللَّهِ حَيَّ
عَلَى
الصَّلَاةِ
حَيَّ عَلَى
الصَّلَاةِ
حَيَّ عَلَى
الْفَلَاحِ
حَيَّ عَلَى
الْفَلَاحِ
اللَّهُ
أَكْبَرُ
اللَّهُ
أَكْبَرُ لَا
إِلَهَ
إِلَّا
اللَّهُ
قَالَ ثُمَّ
اسْتَأْخَرَ
عَنِّي
غَيْرَ
بَعِيدٍ
ثُمَّ قَالَ
وَتَقُولُ إِذَا
أَقَمْتَ
الصَّلَاةَ
اللَّهُ
أَكْبَرُ
اللَّهُ
أَكْبَرُ
أَشْهَدُ
أَنْ لَا إِلَهَ
إِلَّا
اللَّهُ
أَشْهَدُ
أَنَّ مُحَمَّدًا
رَسُولُ
اللَّهِ
حَيَّ عَلَى
الصَّلَاةِ
حَيَّ عَلَى
الْفَلَاحِ
قَدْ قَامَتْ الصَّلَاةُ
قَدْ قَامَتْ
الصَّلَاةُ
اللَّهُ
أَكْبَرُ اللَّهُ
أَكْبَرُ لَا
إِلَهَ
إِلَّا
اللَّهُ فَلَمَّا
أَصْبَحْتُ
أَتَيْتُ
رَسُولَ اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ فَأَخْبَرْتُهُ
بِمَا
رَأَيْتُ
فَقَالَ إِنَّهَا
لَرُؤْيَا
حَقٌّ إِنْ
شَاءَ اللَّهُ
فَقُمْ مَعَ
بِلَالٍ
فَأَلْقِ
عَلَيْهِ مَا
رَأَيْتَ
فَلْيُؤَذِّنْ
بِهِ
فَإِنَّهُ
أَنْدَى
صَوْتًا
مِنْكَ
فَقُمْتُ
مَعَ بِلَالٍ
فَجَعَلْتُ
أُلْقِيهِ
عَلَيْهِ
وَيُؤَذِّنُ
بِهِ قَالَ
فَسَمِعَ
ذَلِكَ
عُمَرُ بْنُ
الْخَطَّابِ
وَهُوَ فِي
بَيْتِهِ
فَخَرَجَ
يَجُرُّ رِدَاءَهُ
وَيَقُولُ
وَالَّذِي
بَعَثَكَ بِالْحَقِّ
يَا رَسُولَ
اللَّهِ
لَقَدْ
رَأَيْتُ
مِثْلَ مَا رَأَى
فَقَالَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فَلِلَّهِ
الْحَمْدُ
قَالَ أَبُو
دَاوُد
هَكَذَا
رِوَايَةُ
الزُّهْرِيِّ
عَنْ سَعِيدِ
بْنِ الْمُسَيِّبِ
عَنْ عَبْدِ
اللَّهِ بْنِ
زَيْدٍ و قَالَ
فِيهِ ابْنُ
إِسْحَقَ
عَنْ
الزُّهْرِيِّ
اللَّهُ أَكْبَرُ
اللَّهُ
أَكْبَرُ
اللَّهُ
أَكْبَرُ اللَّهُ
أَكْبَرُ و
قَالَ
مَعْمَرٌ
وَيُونُسُ
عَنْ
الزُّهْرِيِّ
فِيهِ
اللَّهُ أَكْبَرُ
اللَّهُ
أَكْبَرُ
لَمْ
يُثَنِّيَا
Abdullah b. Zeyd şöyle
demiştir: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) halkı namaz'a toplamak
maksadıyla çalınmak üzere bir çan yapılmasını emrettiği sıralarda idi. Ben
uyurken (rü'yamda) yanıma elinde çan taşıyan bir adam çıkageldi. Ben ona: Ey
Allah'ın kulu! Bu çanı bana satmaz mısın? dedim. Onu ne yapacaksın? dedi.
Onunla (halkı) namaza çağıracağız, dedim. Sana bundan daha hayırlısını
göstereyim mi? dedi. Ben de ona: Evet (göster), dedim. Dedi ki: "Şöyle
dersin:
ALLAHU EKBER. ALLAHU
EKBER.
ALLAHU EKBER. ALLAHU
EKBER.
EŞHEDU EN LA İLAHE
İLLALLAH= Ben, Allah'dan başka ilah olmadığına şehadet ederim. EŞHEDU EN LA
İLAHE İLLALLAH=Ben,Allah'dan başka ilah olmadığına şehadet ederim.
EŞHEDU ENNE MUHAMMEDEN
RESULULLAH=Ben.Muhammed'in Allah'ın elçisi olduğuna şahitlik ederim. EŞHEDU
ENNE MUHAMMEDEN RESULULLAH=Ben, Muhammed'in Allah'ın elçisi olduğuna şahitlik
ederim.
HAYYA ALE'S-SELAH=Haydin
namaza, HAYYA ALE'S-SELAH=haydin namaza.
HAYYA ALE'L-FELAH=Haydin
kurtuluşa, HAYYA ALE'L-FELAH=Haydin
kurtuluşa.
ALLAHU EKBER. ALLAHU
EKBER.
LA İLAHE
İLLALLAH=Allah'tan başka ilah yoktur."
Sonra benden biraz
uzaklaştı ve (şöyle) dedi; "Namaza kalktığın vakitte de (şöyle) dersin:
ALLAHU EKBER. ALLAHU
EKBER.
EŞHEDU EN LA İLAHE
İLLALLAH
EŞHEDU ENNE MUHAMMEDEN
RESULULLAH
HAYYA ALE'S-SELAH
HAYYA ALE'L-FELAH
KED KAMETU'S-SALAT=Namaz
başladı. KED KAMETU'S-SALATNamaz başladı.
ALLAHU EKBER. ALLAHU
EKBER
LA İLAHE İLLALLAH."
Sabah olunca Resul-i
Ekrem'e gelip gördüklerimi haber verdim.
"İnşallah hak
rü'yadır. Bilal ile beraber kalk gördüklerini O'na öğret de ezanı o okusun.
Çünkü onun sesi seninkinden daha gür ve tatlıdır" buyurdu. Bilal ile
beraber kalktık. Ben O'na öğretmeye başladım, o da okumaya (başladı). Abdullah
b. Zeyd (devamla) dedi ki: Bu ezanı evinde işiten Ömer b. el-Hattab (r.a.)
sür'atle dışarı çıktı ve, "Ya Rasulullah, seni hak Nebi olarak gönderen
Allah'a yemin ederim ki O'nun gördüğünü ben de gördüm" diyordu. (Bunun
üzerine) Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de: "Allah'a hamd
olsun" buyurdu.
Ebu Davud dedi ki:
Zührî'nin, Said b. el-Müseyyeb vasıtasıyla Abdullah b. Zeyd'den rivayet ettiği
(hadis) de aynen yukarıdaki hadis gibidir. Ancak îbn İshak, ZührVden
rivayetinde: -ALLAHU EKBER-"Allah en büyüktür, Allah en büyüktür, Allah en
büyüktür. Allah en büyüktür" (lafızlarını dört defa) söylemişse de Ma'mer
ve Yunus Zühri'den yaptıkları rivayetlerinde (iki defa) "Allah en
büyüktür, Allah en büyüktür" demişler. Bir daha tekrarlamamışlardır.
Diğer tahric: Tirmizî,
mevakît; ibn Mace, ezan; Darimî, salat; Ahmed b. Hanbel, IV, 43.
AÇIKLAMA: Bir numara önce geçen hadis-i şerifle beraber
üzerinde durduğumuz bu hadis-i şeriften anlaşılıyor ki, cemaatle namaza
yetişememek korkusu ile, sahabe-i kiram namaz vaktini müslümanlara kolayca
ilanledecek bir çare arıyorlardı.Resul-i Ekrem'in başkanlığında bir istişare
kurulu teşekkül ettirilerek müzakereler yapılmıştı. Neticede çaresiz kalınarak,
bir çan çalıp namaz vaktinin girdiğini halka ilan etmeye karar verildi. Her ne
kadar çan çalmak hıristiyanların adeti idiyse de Resul-i Ekrem (s.a.v.) bunu
Yahudilerin adeti olan boru sesiyle ilan etmeye tercih etmişti. Çünkü
Hıristiyanlar Resul-i Ekrem (s.a.v.)'e karşı Yahudilere nisbetle daha yumuşak
ve ılımlı idiler. Nitekim Cenab-ı Hak Hıristiyanların bu halini Kur'an-ı
Kerim'inde şöyle beyan buyurmuştur: "Andolsun ki, insanlardan iman
edenlere en şiddetli düşman olarak Yahudileri ve Allah'a şirk koşanları
bulacaksın. And olsun ki onlardan iman edenlere sevgice en yakını da "Biz
Hıristiyanlarız" diyenleri bulacaksın. Bunun sebebi, onların içinde
keşişler ve rahibler bulunmasından ve onların gerçekten büyüklük
taslamamasındandır"[Maide 82]
Ancak
daha sonra Abdullah b. Zeyd (r.a.) ile Ömer b, el-Hattab'ın vahy ile
tasdiklenmiş rü'yaları neticesinde, ısmarlanmış olan çandan vazgeçilerek
İslam'ın bir şiarı olmak üzere ezan-ı Muhammedi meşru kılınmıştır.
Ezan-ı
Muhammedi'nin ihtiva ettiği zengin manalara bir evvelki hadis-i şerifte temas
edilmiştir. Bu mübarek lafızlar arzın her noktasında değişen namaz vakitlerine
göre fasılasız olarak okunarak hakimiyeti sürdürecektir. Hayat onunla
sabahleyin başlayıp yine onunla yatsı vaktinde sükunete erecektir. Kıyamete
kadar arzın dört tarafında bu kelimelerin hakimiyetini sürdüreceğinin bir
remzi olarak AIlahu Ekber lafızları dört kere tekrarlanır. Yine her yüksek
mekana çıkıldığında da bu kelimeleri okayarak Allah'ın büyüklüğü hatıra getirilir.
Ezan,
ehl-i tasavvufun da dediği gibi, malının, mülkünün büyüklüğüne kapılıp, ona
güvenip büyüklenenlere lisan-ı hal ile, "Hayır, en büyük Allahtır; ne
malınız, ne canınız, ne de sultanınız!" diyerek uyarır.
Hadis-i
şerifte geçen "sonra benden biraz geriye çekildi" sözlerinde ulema
ikametin ezan okunan yerden ayrı bir yerde yapılması gerektiğine hükmetmişler
ve ezanla ikametin birbirine eklenmeyip fasılalı yapılmalarına işaret edildiği
manasını çıkarmışlardır. Yine bu hadis-i şeriften, Resulullah (s.a.v.)'ın
sesinin gür ve tatlı olması sebebiyle Hz. Bilal'e ezan okumasını emretmesinden
dolayı müezzinlikte sesi gür olan kişilerin gür sesli olmayanlara tercih
edileceği hükmünü çıkarmışlardır.
Yine
bu hadiste geçen ezan lafızlarına bakarak tekbirlerin dört kere tekrarlanacağı
hükmüne varılmıştır. İmam Ahmed, Şafiî ve Ebu Hanife bu görüştedirler. Bu
görüş aynı zamanda ulemanın büyük çoğunluğu tarafından da benimsenmiştir, delilleri
ise, bu üzerinde durduğumuz hadis ile, ileride gelecek olan (501) numaralı Ebu
Mahzure hadisi ve bütün müslümanların toplandığı bir merkez olan Mekke halkının
tatbikatıdır. Çünkü Mekke'lilerin bu uygulamasına hiç bir sahabi veya ilm adamı
itiraz etmemiştir.
İmam
Malik, Ebu Yusuf, Zeyd b. Ali, Sadık, Hadi, Kasım ise Abdullah b. Zeyd'in bazı
rivayetlerine, Ebu Davud'un Ma'mer ve Yunus kanalıyle Zührî'den rivayet
ettikleri, tekbirin dörtlenemeyeceği hadîsine, sünneti en iyi bilen
Medînelilerin uygulamasına, Ebu Mahzure'nin İbrahim b. İsmail ve Ziyad b. Yunus
tarikiyle rivayet ettikleri tekbirin sadece iki kere okunacağını ifade eden
Hadîse ve yine aynı mevzudaki Müslim hadisine bakarak ezanın evvelinde tekbirin
sadece iki kere okunması lazım geldiğine hükmetmişlerdir. Şevkanî de tekbirin
dörtlenmesi görüşünü tercih etmiştir.
Ezanda
bir de terci' meselesi vardır. Dinî bir terim olarak terci' iki şehadeti alçak
sesle okuduktan sonra dönüp bir de yüksek sesle okumaktır.
İmam
Şafiî, Malik ve Ahmed b. Hanbel'e göre ezanda terci’ meşrudur. Tercî'in hükmü
ise Malikîlere göre mendup, Hanbelî ve Şafiilere göre ise, sünnettir. Şayet
bile bile terk edilirse, ezan sahih olursa da fazileti kaybolur.[el-Menhel,
III, 133; Mezahibi erbaa, I, 312.] Hanbelî mezhebinde terci' yoktur, deniyorsa
da Menhel sahibi gerçekte Hanbelilere göre de terciin sünnet olduğunu
Nevevî'den naklediyor.
Ebu
Hanife (r.a.) ile Küfe ulemasına göre ise ezanda tercî' yapılması caizdir. Yani
terci' ne sünnettir, ne de mekruhtur.[ibn Nuceym, el-Bahr, I, 370.]
Tercî'in
nasıl yapılacağı meselesi için (500) nolu hadisin şerhine müracaat
edilmelidir.
Netice:
Resul-i Ekrem (S.A.V.)'in dört müezzini vardı:
1.
Medine'de, Bilal b. Rebah (r.a.)
2.
Medine'de, Amr b. Umm-i Mektum (r.a.)
3.
Küba'da, Sa'd el-Karat (Sa'd b. Aiz) (r.a.)
4.
Mekke'de, Ebu Mahzure el-Cumahî (r.a.)
Bunlardan
Ebu Mahzure ezanda tercî' yapardı. Bilal (r.a.) ise, tercî' yapmazdı, fakat
ikamette ise cümleleri tekrarlamak sızın sadece birer kere okurdu. İmam-i
Şafiî ile Mekkeliler Ebu Mahzure'nin ezanı ile Hz. Bilal'in ikametini örnek
almışlar, İmam Ebu Hanife ile Iraklılarsa, Bilal'ın ezanı ile Ebu Mahzure'nin
ikametini esas almışlardır. İmam Ahmed ile Medineliler ise, Bilal'ın ezanı ile
ikametini esas aldılar. İmam Malik ise, hem tekbirleri, hem de ikamet
cümlelerini ikişer kere okudu.[Tecrid Tercemesi, II, 459.]