SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

SALAT BAHSİ

<< 598 >>

DEVAM: 66. İmamın Cemaatten Daha Yüksek Bir Yerde Durması

 

حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ حَدَّثَنَا حَجَّاجٌ عَنْ ابْنِ جُرَيْجٍ أَخْبَرَنِي أَبُو خَالِدٍ عَنْ عَدِيِّ بْنِ ثَابِتٍ الْأَنْصَارِيِّ حَدَّثَنِي رَجُلٌ أَنَّهُ كَانَ مَعَ عَمَّارِ بْنِ يَاسِرٍ بِالْمَدَائِنِ فَأُقِيمَتْ الصَّلَاةُ فَتَقَدَّمَ عَمَّارٌ وَقَامَ عَلَى دُكَّانٍ يُصَلِّي وَالنَّاسُ أَسْفَلَ مِنْهُ فَتَقَدَّمَ حُذَيْفَةُ فَأَخَذَ عَلَى يَدَيْهِ فَاتَّبَعَهُ عَمَّارٌ حَتَّى أَنْزَلَهُ حُذَيْفَةُ فَلَمَّا فَرَغَ عَمَّارٌ مِنْ صَلَاتِهِ قَالَ لَهُ حُذَيْفَةُ أَلَمْ تَسْمَعْ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ إِذَا أَمَّ الرَّجُلُ الْقَوْمَ فَلَا يَقُمْ فِي مَكَانٍ أَرْفَعَ مِنْ مَقَامِهِمْ أَوْ نَحْوَ ذَلِكَ قَالَ عَمَّارٌ لِذَلِكَ اتَّبَعْتُكَ حِينَ أَخَذْتَ عَلَى يَدَيَّ

 

Adiyy b. Sabit el-Ensarî, "biri bana dedi ki" diyerek şunları nakletmiştir: Ammar b. Yasir, Medayin'de iken kamet edildiği zaman, namaz kıldırmak üzere öne geçip yüksekçe bir yer'e durdu. Halk ise ondan daha aşağı bir seviyede (bulunuyordu). Huzeyfe, hemen ilerleyip onun ellerinden tutup çekti. O da o'na tabî oldu. Nihayet Huzeyfe o'nu (oradan aşağıya) indirdi. Ammar namazını bitirince Huzeyfe O'na; (Sen Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'ın; "Bir kimse bir cemaata imam olduğu zaman cemaatin durduğu yerden daha yüksek bir yerde durmasın" buyurduğunu  -veya bu manada bir söz söylediğini- duymadın mı? dedi. Ammar da; Elimi tuttuğunda ben de sana zaten bunun için itaat ettim karşı­lığını verdi.

 

 

Kütüb-ü Sitte'den sadece Ebu Davud rivayet etmiştir.

 

AÇIKLAMA:     Her ne kadar bu hadis-i şerifte imamlık edenin Ammar b.Yasir olduğu, onu bulunduğu yüksek yerden çekip indirenin de Huzeyfe olduğu kaydedilmekte ise de, bundan evvelki hadis-i şerifte, imamlık yapanın Huzeyfe ve O'nun gömleğinden tutup indirenin de Ebu Mes'ud olduğu zikredildiği için iki hadis-i şerif arasında bir uyuşmazlık var gibi gö­rünmektedir. Ama gerçekte böyle bir uyuşmazlık yoktur. Çünkü bu iki hadis-i şerifte beyan edilen hadislerin ayrı ayrı zamanlarda adı geçen kişiler arasın­da meydana gelmiş iki ayrı hadise olması mümkündür. Ancak bu ikinci hadis-i şerifin ravileri arasında ismi kesinlikle bilinemeyen meçhul bir kimse bulun­duğundan, bir evvelki hadis-i şerif daha kuvvetli ve tercihe daha layıktır. Çün­kü bir evvelki hadis-i şerifi aynı zamanda İbn Huzeyme, İbn Hibban ve el-Hakim' de rivayet etmişlerdir. Ayrıca Hakim'in rivayetinde hadisinmerfu' olduğuna dair sarahat vardır.

 

Bu hadis-i şerif imamın cemaatten yüksek bir yerde bulunmasını mut­lak surette yasaklamaktadır. Nitekim Hanbelîler bu görüştedir. Bunlara gö­re mekruh olan yükseklik bir arşın kadar olan yüksekliktir. Daha azı zarar vermez. Bu hadis-i şerifle, Buharî ve Müslim'in Sehl (r.a.)'den rivayet ettik­leri: "Resulullah (s.a.v.) minber üzerinde namaz kıldı. Sonra geri geri gelerek minberden inip secde etti. Cemaatde onunla beraber secdeye vardı. Sonra tekrar yerine döndü. Namazı bitirince bu kıldığım namazı öğrenesiniz ve bana uyasınız diye böyle yaptım" buyurdu.[bk. 1080 numaralı hadis, Buharî, cuma; Müslim, mesacid] Mealindeki hadis-i şerifin arasını uzlaştırmak için minber basamağı yüksekliğinin namaza zarar vermeyeceği­ni söylerler. Demek ki; Resulullah, en alt basamakta bulunuyormuşki, na­maz esnasında minberden ameli kesiri gerektirmeden inip çıkmış ve namazına bir zarar gelmemiş.

 

Hanefîler ise, sadece imamın yüksek bir yerde bulunup da cemaatin aşa­ğıda bulunmasını Ehl-i Kitabın papazlarına ve hahamlarına yüksekçe bir yer ayırarak ibadetlerini o şekilde eda etmelerine benzeterek bunun mekruh ol­duğunu fakat imamın yanında cemaatten bir kişi daha bulunsa bu kerahe­tin kalkacağını söylerler.[bk. es-Subkî, el-Menhel, IV, 322.]

 

İbn Hümam'ın beyanına göre keraheti gerektiren bu yükseklik hakkın­da çeşitli görüşler ileri sürülmüşse de tercih edilen görüşe göre, bu yüksekli­ğin miktarı bir arşındır. Bir arşın, 68 cm. bir uzunluğa tekabül etmektedir.

 

Şafiîlere göre de herhangi bir zaruret olmaksızın imamın böyle yüksek bir yerde namaz kıldırması mekruhtur. Ancak öğretmek gibi bir maksatla böyle yüksekçe bir yerde namaz kıldırmak zorunluluğu doğarsa kerahet yoktur.

 

Malikîler de bu görüştedirler. Onlara göre "İmamın yanında cemaat­ten biri bulunursa bu kerahet kalkar" diye görüş var ise de sarih olan kavle göre yine mekruhtur. Ancak İmamın yüksekte bulunuşu imama bir kibir ve böbürlenme hissi veriyorsa, namazı batıl olur. Bir arşından aşağı yükseklik­lerin namaza zararı yoktur.

 

İbn.Dakiki'l-îyd ise.öğretmek gayesinin dışında imamın yüksekte bu­lunmasının kesinlikle mekruh olduğu kanaatindedir.

 

Şevkanî'nin Neyi'de naklettiğine göre; cemaatin imamdan yüksekte bu­lunması Hanefilerle Şafiîlere göre, mekruhsa da Malikîlere ve Hanbelîlere göre mekruh değildir. Ancak Malikîlere göre imama uyanın yüksekte duru­şu kibir sebebiyle ise, namazı batıldır.