SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

SALAT BAHSİ

<< 737 >>

DEVAM: 115-116- Namaza Başlama (İftitah)

 

حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ دَاوُدَ عَنْ فِطْرٍ عَنْ عَبْدِ الْجَبَّارِ بْنِ وَائِلٍ عَنْ أَبِيهِ قَالَ رَأَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَرْفَعُ إِبْهَامَيْهِ فِي الصَّلَاةِ إِلَى شَحْمَةِ أُذُنَيْهِ

 

Vail (b. Hucr) demiştir ki: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i namazda baş parmaklarını kulaklarının yumuşağına kadar kaldırırken gördüm.

 

 

Diğer tahric: Nesaî, iftitah

 

AÇIKLAMA:     Bu hadis-i şerif tekbir alırken ellerin kulak yumuşaklarına kadar kaldırılacağına bir delildir. Ancak daha önce geçen (728) no'lu hadiste sahabe-i kiramın ellerini göğüs hizasına kadar kaldırdıkları ifade­si vardır. Biz hadisi açıklarken yine aynı hadisteki ifadelere dayanarak ashabın ellerini göğüslerine kadar kaldırıp daha yukarı kaldırmamalarının sebebim soğuktan korunmak maksadıyla giydikleri elbiselerin fazlalığına yani bu fazla elbiselerin elleri daha yukarıya kaldırmaya engel olduğuna bağlandığını be­lirtmiştik.

 

Konumuzu teşkil eden bu (737) no'lu hadis-i şerifte her ne kadar Resul-i Ekrem'in ellerini kulak memelerine kadar kaldırdığı ifade ediliyorsa da (730) no'lu hadiste omuz hizasına kadar kaldırdığı, (726) no'lu hadiste de kulak üstü hizasına kadar kaldırdığı ifadesi vardır. Aliyyü'l-Kaarî'nin Mirkat isimli eserinde zikrettiğine göre İmam Şafiî Mısır'a geldiği zaman tekbir esnasında ellerin nasıl kaldırılacağı mevzuu kendisine sorulduğunda şu cevabı vermiş­tir: "Namaz kılan kimse ellerini omuz hizasına gelecek şekilde kaldırır. Öy­le ki, başparmakları kulak yumuşağı hizasına, diğer parmakları da kulaklarının üst hizasına gelmiş olur." Nitekim Müslim'in bir rivayetinde de şöyle buyuruluyor: "Nebi (s.a.v.) ellerini ta kulakların üst hizasına kadar kaldırırdı."[Müslim, salat]

 

Bu sözüyle İmam Şafiî bu üç rivayeti de birleştirmiş oluyor; üçüyle de amel etmiştir. Bu çok güzel bir te'liftir. Nitekim Hanefiye ulemasının bir kısmı bununla amel etmişlerdir.[Bezlu’I-mechud, IV, 397-398]