DEVAM: 143-144. Rüku'
Ve Secdede Belini Düz Tutmayan'ın Namazı
حَدَّثَنَا
مُوسَى بْنُ
إِسْمَعِيلَ
حَدَّثَنَا
حَمَّادٌ
عَنْ
إِسْحَقَ
بْنِ عَبْدِ
اللَّهِ بْنِ
أَبِي
طَلْحَةَ
عَنْ عَلِيِّ
بْنِ يَحْيَى
بْنِ
خَلَّادٍ
عَنْ عَمِّهِ
أَنَّ رَجُلًا
دَخَلَ
الْمَسْجِدَ
فَذَكَرَ
نَحْوَهُ قَالَ
فِيهِ
فَقَالَ
النَّبِيُّ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
إِنَّهُ لَا
تَتِمُّ
صَلَاةٌ
لِأَحَدٍ
مِنْ
النَّاسِ
حَتَّى
يَتَوَضَّأَ
فَيَضَعَ
الْوُضُوءَ
يَعْنِي
مَوَاضِعَهُ ثُمَّ
يُكَبِّرُ
وَيَحْمَدُ
اللَّهَ جَلَّ
وَعَزَّ
وَيُثْنِي
عَلَيْهِ
وَيَقْرَأُ بِمَا
تَيَسَّرَ
مِنْ
الْقُرْآنِ
ثُمَّ يَقُولُ
اللَّهُ
أَكْبَرُ
ثُمَّ
يَرْكَعُ حَتَّى
تَطْمَئِنَّ
مَفَاصِلُهُ
ثُمَّ يَقُولُ
سَمِعَ
اللَّهُ
لِمَنْ
حَمِدَهُ
حَتَّى
يَسْتَوِيَ
قَائِمًا
ثُمَّ
يَقُولُ
اللَّهُ
أَكْبَرُ
ثُمَّ يَسْجُدُ
حَتَّى
تَطْمَئِنَّ
مَفَاصِلُهُ
ثُمَّ
يَقُولُ
اللَّهُ
أَكْبَرُ
وَيَرْفَعُ
رَأْسَهُ
حَتَّى
يَسْتَوِيَ
قَاعِدًا ثُمَّ
يَقُولُ
اللَّهُ
أَكْبَرُ
ثُمَّ يَسْجُدُ
حَتَّى
تَطْمَئِنَّ
مَفَاصِلُهُ
ثُمَّ
يَرْفَعُ
رَأْسَهُ
فَيُكَبِّرُ
فَإِذَا
فَعَلَ
ذَلِكَ فَقَدْ
تَمَّتْ
صَلَاتُهُ
Yahya b. Hallad'm amcası
(Rîfa'a b. Rafi')'den rivayet edilmiştir: "Bir adam mescid'e girdi"
Ravi (Musa b. İsmail) önceki (856.) hadisin benzerini rivayet etti ve bu
rivayetinde; Hz. Nebi'in şöyle buyurduğunu nakletti: "Gerçekten abdest
almayı hakkıyle yerine getirmedikçe sonra tekbir alıp Allah'a hamd-ü senada
bulunmadıkça» Kur'an'dan dilediği kadar okumadıkça, sonra Allahu ekbor, deyip
eklemleri yerine oturacak şekilde rüku'a varmadıkça, sonra "semialllahu
limen hamideh" deyip dimdik bir şekilde doğrulmadıkça, sonra "AHahu
ekber" diyerek eklemleri iyice yerine yerleşecek şekilde (birinci) secdeye
varmadıkça, sonra "Allahu ekber" diyerek dimdik oturur hale gelinceye
kadar başını kaldırmadıkça, sonra da "Allahu ekber" diyerek eklemleri
yerine yerleşinceye kadar (ikinci) secdeye kapanmadıkça ve nihayet başını
kaldırıp "Allahu ekber" demedikçe bir insanın namazı tamamlanmış
olmaz. (Fakat) bunları yapınca namazı tamamlanmış olur."
Diğer tahric: Buharî,
ezan; isti'zan, eyman; Müslim'salat; Tirmizî, mevakît; Nesaî, iftitah, tatbîk,
sehv, İbn Mace, ikame; Ahmed b. Hanbel, II, 473; IV-340.
AÇIKLAMA:
Bu hadisin senedinde
geçen "amcası" kelimesinden maksat, Ali b. Yahya'nın amcası değil,
Yahya b. Hallad'ın aracasıdır. Biz tercümemizde buna işaret ettik. Bundan sonra
gelecek olan 858 numaralı hadisden de anlaşıldığı gibi Yahya b. Hallad'ın
amcası Rifaa b.Rafi'dir. Nitekim 859 ve 860 numaralı hadisler de bunu
göstermektedir.
Bundan bir numara önceki
"Müsî' hadisi" diye meşhur olan 856 numaralı hadiste Resul-i
Ekrem'in Hallad'a "namaza kalktığın zaman abdesti güzel al" diye
emrettiği ifade edilmiştir. Her ne kadar bu emir Hallad'a yö-neltilmişse de
aslında o emrin sadece kendisine yöneltilen kimseye mahsus bir emir olduğuna
dair bir delil bulunmadığı müddetçe istisnasız bütün mükelleflere yönelik bir
emir olduğu kabul edilir. İşte mevzumuzu teşkil eden hadis-i şerifteki
"gerçekten abdest almayı hakkıyla yerine getirmedikçe bir insanın
(mükellefin) namazı tamamlanmış olmaz" ifadesi, namaz kılmak isteyen her
mükellef için abdest almanın şart olduğunu gösterir. Yine bu hadis-i şerifteki
emirlerin mükelleflerin huzurunda onlara hitaben değil de, gıyablarında
verilmiş olması, bundan önceki emirlerin ise Hallad'a hitaben buyurulması bu
iki hadis-i şerif arasında bir çelişkinin veya farklılığın bulunduğuna delalet
etmez. Çünkü resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'in bir buyruğu teklif ve telkin etmek
istediği zaman bunu birkaç kere tekrar ederek kafalara ve gönüllere yerleşmesini
sağlamak adeti idi. İşte bu hadis-i şerif, bir önceki hadiste Resul-i Ekrem'in
abdest ve namazla ilgili olarak Hallad'a verdiği talimatın bütün mükellefler
için giyabî olarak tekrarlandığını ifade etmektedir.
"Allah'a hamd-ü
senada bulunmak" ifadesiyle Fatiha okumak kast edilmiş olması mümkün
olduğu gibi, "Sübhaneke" duasının kast edilmiş olması da mümkündür.
Hadis-i şerifte geçen diğer cümlelerin hükümleri bir önceki hadis-i şerifte
geçtiği için burada tekrara lüzum görmüyoruz.