6SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

SALAT BAHSİ

<< 1096 >>

بَاب الرَّجُلِ يَخْطُبُ عَلَى قَوْسٍ

221-223. Yay'a Dayanarak Hitab Eden Kimse

 

حَدَّثَنَا سَعِيدُ بْنُ مَنْصُورٍ حَدَّثَنَا شِهَابُ بْنُ خِرَاشٍ حَدَّثَنِي شُعَيْبُ بْنُ زُرَيْقٍ الطَّائِفِيُّ قَالَ جَلَسْتُ إِلَى رَجُلٍ لَهُ صُحْبَةٌ مِنْ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يُقَالُ لَهُ الْحَكَمُ بْنُ حَزْنٍ الْكُلَفِيُّ فَأَنْشَأَ يُحَدِّثُنَا قَالَ وَفَدْتُ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ سَابِعَ سَبْعَةٍ أَوْ تَاسِعَ تِسْعَةٍ فَدَخَلْنَا عَلَيْهِ فَقُلْنَا يَا رَسُولَ اللَّهِ زُرْنَاكَ فَادْعُ اللَّهَ لَنَا بِخَيْرٍ فَأَمَرَ بِنَا أَوْ أَمَرَ لَنَا بِشَيْءٍ مِنْ التَّمْرِ وَالشَّأْنُ إِذْ ذَاكَ دُونٌ فَأَقَمْنَا بِهَا أَيَّامًا شَهِدْنَا فِيهَا الْجُمُعَةَ مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَامَ مُتَوَكِّئًا عَلَى عَصًا أَوْ قَوْسٍ فَحَمِدَ اللَّهَ وَأَثْنَى عَلَيْهِ كَلِمَاتٍ خَفِيفَاتٍ طَيِّبَاتٍ مُبَارَكَاتٍ ثُمَّ قَالَ أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّكُمْ لَنْ تُطِيقُوا أَوْ لَنْ تَفْعَلُوا كُلَّ مَا أُمِرْتُمْ بِهِ وَلَكِنْ سَدِّدُوا وَأَبْشِرُوا  قَالَ أَبُو عَلِيٍّ سَمِعْت أَبُو دَاوُد قَالَ ثَبَّتَنِي فِي شَيْءٍ مِنْهُ بَعْضُ أَصْحَابِنَا وَقَدْ كَانَ انْقَطَعَ مِنْ الْقِرْطَاسِ

 

Şu'ayb b. Ruzeyk et-Tâifî'den; demiştir ki:  Resûlullah (s.a.v.) ile sohbeti olan bir adamın yanına oturdum. Ona el-Hakem b. Hazn el-Kulefî denilir. Bu zat, bize şöyle anlatmaya başladı: Yedi veya [şek râvilerden gelmektedir.] dokuz kişiden biri olarak Nebi (s.a.v.)'e elçi olarak geldim. Onun huzuruna girip, "Ya Resûlallah! Biz seni ziyaret ettik, sen de bizim için hayır duâ et" dedik. (Resulullah bizim için duâ etti) ve bize birazcık hurma (getirilmesini) emretti. O zaman durum biraz zayıftı (gelir azdı). Biz Medine'de günlerce kaldık. Resulullah ile beraber cumada bulunduk (cuma kıldık). Efendimiz, bir bastona veya [şekler râvilerden gelmektedir.] yaya dayanarak kalktı. Kısa, güzel, mübarek kelimelerle Allah'a hamd ve sena etti. Sonra;

 

"Ey insanlar! Siz emrolunduğunuz herşeyi yapamazsınız veya [şekler râvilerden gelmektedir.] güç yetiremezsiniz, ama doğru olunuz" müjdeleyiniz!" buyurdu.

 

(Ebû Davud'un talebesi) Ebû Ali dedi ki: Ebu Davud'u " hadisten birkaç kelimeyi bana, bazı arkadaş­lar kaydettirdiler (Kâğıttan silinmiş) " derken dinledim.

 

 

Diğer tahric: Beyhakî, es-Sünenu'l-kübrâ, III, 206.

 

İzah:

Rivayetten anladığımıza göre el-Hakem b. Hazn el-Külefî adında bir zat yedi veya dokuz kişilik bir hey'etin içinde Resûlullah'a gelmiş, onu ziyaret etmiş, dua ve ikramına nail olmuştur. Efendi­mizin hey'ete ikramı birazcık hurmadan ibaret kalmıştır. Bizzat râvi bu azlığın o esnadaki fakirlikten ileri geldiğini bir özür kabilinden zikretmiştir. Riva­yetin konu ite alâkası bundan sonraki bölümüdür. Râvinin ifadesine göre, bu hey'et Medine'de günlerce kalmış ve bu meyânda Resulullah (s.a.v.) ile cu­ma kılma şerefine ermiştir. Rivayete göre Hz. Nebi bir bastona veya yaya dayanarak ayağa kalkmış ve hutbesini irad buyurmaya başlamıştır. Si­yaktan bu hâdisenin mescide minber konulmadan evvel meydana geldiği an­laşılmaktadır.

 

Demek oluyor ki, hatibin hutbe esnasında elinde bir baston veya yay, kılıç gibi birşey bulundurması meşrudur. Fukaha, bu sayılan şeyleri hatibin hangi eline almasının evlâ olduğunda müttefik değildir.

 

Mâlikilere göre, hatibin hitabe esnasında sağ eline bir baston veya yay ya da kılıç alması müstehabtır. Sol eli ile bir yere dayanmaz.

 

Şâfiîlere göre, adı geçen şeylerden birini sol eline alır, sağ eli ile de min­berin kenarına yapışır. Eline alacak bir şey bulamazsa ya sağ elini sol elinin üstüne koyar, ya da ellerini yanlarına salıverir.

 

Hanefîlerde kılıç zoru ile fethedilen memleketlerde hatib, hutbe esnası­na sol eline bir kılıç alır. Sulh yoluyla İslâm'ın girdiği bölgelerde ise, eline kılınç almaz. Tahtâvî, Meraki'l-Felâh haşiyesinde kılınç haricinde yay ve bas­ton gibi bir şeye dayanmanın mekruh olduğunu söyler. İbn Emiri'1-hâc bu meselenin münâkaşasını yapıp, Ebû Davud'un bu rivayetine işaret ederek Hz. Nebi'in Medine'de hutbe esnasında elinde yay veya baston bu­lundurduğunun sabit olduğunu söyler, vakıa da budur. Tahtâvî'nin bunu mek­ruh sayarken neye dayandığını bilemiyoruz.

 

Hanbelîlere göre, herhangi bir eli ile, kılıç, yay veya bastona dayanabi­lir. Bu, sünnettir.

 

Aslında bu adı geçen şeyleri sağ veya sol eline alması konusunda hiç bir rivayet yoktur. Bütün bunlar çeşitli maslahatlar göz önüne alınarak ortaya konmuş mütelealardır.

 

İbn Kayyım, Zâdü'I-Meâd'da, Hz. Nebi'in minber yapılmadan önce, hutbe irad ederken Medine'de bastona, gazvelerde de yaya dayandığı­nı; kılıca dayandığına dair hiç bir rivayetin bulunmadığım söyler. Hatta kı­lıca dayanmayı meşru görenleri de küçümseyici ifadeler kullanır.

 

Rivayetin devamında Hz.Nebiin hutbede Allah'a hamd-ü sena ettikten sonra cemaate "Siz emrolunduğunuz şeylerin tümünü yapamazsı­nız, ama mu'tedil olunuz, müjdeleyiniz” buyurdu deniliyor.

 

"Doğru olunuz" diye tercüme ettiğimiz kelimesini İbn Ha-cer: "doğruya sanlınız, ifrat ve tefrite sapmayınız kelimesini de, "devamlı olan ameli az da olsa sev abla müjdeleyiniz" şeklinde mânâlandırmıştır.