بَاب
وَقْتِ
الْخُرُوجِ
إِلَى
الْعِيدِ
237-240. Bayram
Namazına Gidiş Vakti
حَدَّثَنَا
أَحْمَدُ
بْنُ
حَنْبَلٍ
حَدَّثَنَا
أَبُو
الْمُغِيرَةِ
حَدَّثَنَا
صَفْوَانُ
حَدَّثَنَا
يَزِيدُ بْنُ
خُمَيْرٍ الرَّحَبِيُّ
قَالَ خَرَجَ
عَبْدُ
اللَّهِ بْنُ
بُسْرٍ
صَاحِبُ
رَسُولِ
اللَّهِ صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
مَعَ النَّاسِ
فِي يَوْمِ
عِيدِ فِطْرٍ
أَوْ أَضْحَى فَأَنْكَرَ
إِبْطَاءَ
الْإِمَامِ
فَقَالَ
إِنَّا
كُنَّا قَدْ
فَرَغْنَا
سَاعَتَنَا
هَذِهِ
وَذَلِكَ
حِينَ
التَّسْبِيحِ
Yezîd b. Humeyr er-Rahabî'den;
demiştir ki: Resûlullah (s.a.v.)'in sahâbisi Abdullah b. Büsr, Fıtr (Ramazan)
veya [Şek râvilerden birine aittir.] kurban bayramı günü insanlarla birlikte
çıktı. İmamın gecikmesini yadırgayıp "Biz bu saatte namazı bitirmiş
olurduk. Bu vakit nafile (kuşluk) vaktidir" dedi.
İzah:
İbn Mace, ikâme; Hâkim,
el-Müstedrek, I, 295, Beyhakî, es-Stınenu'l-kiibrâ, III, 282.
Ashab-ı Kiram'dan
Abdullah b. Büsr, Kurban veya Ramazan bayramlarından birinde imamın henüz
gelmediğini görünce bunu hoş karşılamamış, Resûlullah devrinde o saatte namazın
kılınıp bitirilmiş olduğunu haber vermiştir.
Hâdiseye şâhid olup
nakleden Yezîd b. Humeyr Abdullah'ın imamın gecikmesini inkâr ettiğini ve bu
vaktin kuşluk namazı vakti olduğunu söylediğini bildirmiştir. İşaret edilen bu
vaktin, Resûlullah'ın bayram namazını kıldığı vakit olması da muhtemeldir. O
zaman teşbih (nafile)den maksat bayram olmuş olur.
"Bu vakit, nafile
vaktidir" sözünün Yezîd b. Humeyr'e ait olması da mümkündür. Ancak
Abdullah b. Busr'e ait olması daha doğrudur.[bk. el-Menhel, VI, 308.]
Bahr'de "Bayram
namazının vakti, güneşin yayılması anında başlar, ze-vâle kadar devam eder. Ben
bu konuda bir ihtilâf bilmiyorum" denilmektedir. Bu ifâde, bayramın
vaktinin güneşin ışıklarının görünmesi ile birlikte gireceğini söyleyenlerin
görüşünün tam tersidir. Bedâyi'de de bayram namazının vaktinin güneş
ışınlarının ağarması ile başlayıp zevale kadar devam ettiği bildirilmektedir.
Resûlullah'ın bu namazları güneş bir veya iki mızrak boyu olunca kıldığını
bildiren haberler yukarıda nakledilen ifâdelerin delilidir.
Sünnet olan Kurban
Bayramı namazında biraz acele etmek onu, güneş bir mızrak boyu olunca kılmak
Ramazan bayramını da güneş iki mızrak boyu oluncaya kadar geciktirecektir. Amr
b. Hazm'ın, Cündüb'den rivayet ettiği şu haber bunu gösterir: "Resûlullah
(s.a.v.) bize Kurban bayramı namazını güneş bir mızrak boyu iken, Ramazan
Bayramı namazım da güneş iki mızrak boyu olunca kıldırırdı."[bk.
el-Menhel, VI, 308.]
Şafiî'nin mürsel olarak
rivayet ettiği, "Resûlullah (s.a.v.) Necrân'da bulunan Amr b. Ha/m'e.
Kurban bayramı namazına acele etmesini, Ramazan Bayramı namazını da
geciktirmesini yazdı" tarzındaki rivayet de yukarıdaki görüşü takviye
eder.
Şevkânî, Şafiî
hadisinin mürsel olması bir yana râvilerinden İbrahim b. Muhammed'den dolayı
zayıf olduğunu kaydettikten sonra, şunları ilâve etmiştir: "Abdullah b.
Büsr hadisi bayram namazında acele etmenin meşru, fazlaca geciktirmenin de
mekruh olduğuna delâlet ediyor. Amr b. Hazm hadisi de Kurban Bayramı namazında
acele etmenin, Ramazan Bayramı namazını da geciktirmenin meşru olduğunu
gösteriyor. Bundaki hikmet, Kurban Bayramı günü, namazdan çıkıncaya kadar
oruçluymuş gibi durmanın müstehab oluşu olsa gerek. Çünkü bu namazı geciktirme
onu bu halde bekleyenlere zarar verir. Ayrıca Kurban Bayramı namazından sonra
müslümanlar Kurbanlarım kesmekle meşgul olacaklarından dolayı bu namazda acele
etmek yararlı, Ramazan bayramında ise aceleyi gerektirecek hiçbir sebeb yok.
Bayram namazlarım tayin konusunda vârid olan hadislerin en iyisi Cündüb'ün
hadisidir."
HanefîjHanbelî ve
Şâfiîler yukarıdaki görüşü benimsemişlerdir. Mâlikîler ise, her iki bayram
namazının da güneş bir mızrak boyu olunca kılınmasının evlâ olduğunu
söylerler.