بَاب
فِي مَنْ
نَامَ عَنْ
الصَّلَاةِ
أَوْ نَسِيَهَا
11. Namaz Vaktinde
Uyuyan Veya Namazı Unutan Kimse
حَدَّثَنَا
أَحْمَدُ
بْنُ صَالِحٍ
حَدَّثَنَا
ابْنُ وَهْبٍ
أَخْبَرَنِي
يُونُسُ عَنْ
ابْنِ شِهَابٍ
عَنْ ابْنِ
الْمُسَيِّبِ
عَنْ أَبِي
هُرَيْرَةَ
أَنَّ
رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
حِينَ قَفَلَ
مِنْ
غَزْوَةِ
خَيْبَرَ
فَسَارَ
لَيْلَةً حَتَّى
إِذَا
أَدْرَكَنَا
الْكَرَى
عَرَّسَ وَقَالَ
لِبِلَالٍ
اكْلَأْ
لَنَا
اللَّيْلَ
قَالَ
فَغَلَبَتْ
بِلَالًا
عَيْنَاهُ
وَهُوَ
مُسْتَنِدٌ إِلَى
رَاحِلَتِهِ
فَلَمْ
يَسْتَيْقِظْ
النَّبِيُّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
وَلَا
بِلَالٌ
وَلَا أَحَدٌ
مِنْ أَصْحَابِهِ
حَتَّى إِذَا
ضَرَبَتْهُمْ
الشَّمْسُ
فَكَانَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
أَوَّلَهُمْ
اسْتِيقَاظًا
فَفَزِعَ رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
فَقَالَ يَا
بِلَالُ
فَقَالَ أَخَذَ
بِنَفْسِي
الَّذِي
أَخَذَ
بِنَفْسِكَ
بِأَبِي
أَنْتَ
وَأُمِّي يَا
رَسُولَ اللَّهِ
فَاقْتَادُوا
رَوَاحِلَهُمْ
شَيْئًا
ثُمَّ
تَوَضَّأَ النَّبِيُّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
وَأَمَرَ
بِلَالًا
فَأَقَامَ
لَهُمْ الصَّلَاةَ
وَصَلَّى
بِهِمْ
الصُّبْحَ فَلَمَّا
قَضَى
الصَّلَاةَ
قَالَ مَنْ
نَسِيَ
صَلَاةً
فَلْيُصَلِّهَا
إِذَا
ذَكَرَهَا
فَإِنَّ
اللَّهَ
تَعَالَى
قَالَ أَقِمْ
الصَّلَاةَ
لِلذِّكْرَى
قَالَ
يُونُسُ
وَكَانَ
ابْنُ
شِهَابٍ يَقْرَؤُهَا
كَذَلِكَ
قَالَ
أَحْمَدُ
قَالَ
عَنْبَسَةُ
يَعْنِي عَنْ
يُونُسَ فِي
هَذَا
الْحَدِيثِ
لِذِكْرِي
قَالَ
أَحْمَدُ الْكَرَى
النُّعَاسُ
Ebu Hureyre (r.a.)'den
şöyle rivayet edilmiştir: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Hayber
gazvesinden dönüşünde geceleyin yoluna devam etti. Hepimizi uyku bastırınca
(gecenin sonuna doğru) konakladı ve Bilal'e: "Bizim için geceyi bekle ve
kontrol et" buyurdu. Fakat Bilal, bineğine dayanmış bir halde uyuya kaldı.
Ne Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), ne Bilal, ne de ashabtan herhangi
biri uyandı. Onların ilk uyananı Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) oldu,
fırladı ve Bilal'e seslenerek: "Ya Bilal!.. (Niçin uyudun)?" buyurdu.
Bilal şu cevabı verdi: Seni bastıran
(uyku) beni de bastırdı. Ya Resulallah anam babam sana feda olsun, dedi.
Ashab bineklerini biraz
çekip götürdüler. Sonra Resulullah (s.a.v.) abdest aldı ve Bilal'e emretti, o
da namaz için kamet getirdi. Resulullah (s.a.v.) ashabına sabah namazını kıldırdı.
Namazını (kaza edip de) bitirince: "Her kim bir namazı unutursa, onu
hatırladığı zaman kılsın. Çünkü Allah Teala, "Tezekkür için namaz
kıl" buyurdu." dedi.
Yunus dedi ki: İbn
Şihab, bu ayet-i kerimeyi yukarıdaki şekilde okurdu. Ahmed de şöyle dedi:
Anbese -Yunus'tan naklen- bu Hadiste
ayet “li zikri: beni anmak için" şeklindedir, dedi. Yine Ahmed Kera nuas
(yani uyuklama, ımızganma)dır dedi.[167]
Diğer tahric: Müslim,
mesacid; Nesai, mevakit; Tirmizî: tefsir; İbn Mace, salat
AÇIKLAMA: Hadiste haber verilen Hadise, metinde açıkça
ifade edildiği gibi, Hayber savaşından dönerken meydana gelmiştir. Sahih-i
Müslim'deki rivayet de bu şekildedir. Baci, İbn Abdilberr, Nevevi ve Kadı İyaz
da sahih olanın bu olduğunu söylemişlerdir. Buna göre, bu Hadisenin Huneyn
gazvesi dönüşü olduğunu söyleyen Asili'nin görüşü zayıf kalmaktadır.
Hz.
Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashab-i kiramın uykusu gelip de
konaklama mecburiyetinde kalınca, sabah namazı vaktinde kendilerini uyandırması
için Bilal'i görevlendirmiş ve ashabla birlikte istirahata çekilmiştir. Bu
görevi bir başkasına değil de Bilal'e vermesinin sebebi, onun müezzin oluşu ve
namaz vaktini daha iyi bilmesi olsa gerektir. Ancak diğer sahabilere arız olan
uyku Bilal'e de gelmiş ve üzerine aldığı vazifeyi ifa edememiş, Resulullah'ı
sabah namazına uyandıramamıştır.
Burada
akla şöyle bir soru gelebilir, Resulullah bir başka Hadiste, "Benim
gözlerim uyur, kalbim uyumaz" buyurmaktadır. Buna göre, bu Hadisler
arasında bir tearuz yok mu?
Bu
mukadder suale iki şekilde cevap verilmiştir ve meşhur olanı şöyledir:
"Kalb ancak kalble ilgili hisleri idrak edebilir. Hades, elem, vs. bu
kabildendir. Ama gözle alakalı olan fecrin doğması gibi şeyleri idrak edemez.
Efendimizin kalbi uyanık ise de gözleri uyumakta idi."
Sarihlerin
zayıf dedikleri ikinci cevap da şudur: Resulullah'ın iki hali vardı, bunlardan
birinde kalbi uyur, diğerinde uyumazdı. Hadiste güneşin harareti vurduktan
sonra ilk önce Hz. Peygamberin uyandığı beyan edilmektedir. Sahihi Müslim'de
İmran b. Husayn'dan yapılan rivayette ise, ilk uyananın Hz. Ebu Bekir, sonra da
Hz. Ömer olduğu zikredilir. Sahihayn'de İmran ve Ebu Katade'den yapılan rivayet
de sefer ismi zikredilmezken, Müslim'de de ayrıca İbn Mes'ud'dan naklen
"Hudeybiye'den dönerken" şeklinde rivayetler gelmiştir. Bunlar
göstermektedir ki, bu hadise bir defa değil daha fazla olmuştur. Dolayısıyle
rivayetler arasında zıtlık yoktur. Birisinde ilk uyanan Hz. Peygamber (s.a.v.)
ise, bir diğerinde Ebu Bekir'dir.
Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) ve ashabı kalktıktan sonra yerlerini
değiştirmişler, bir miktar yürümüşlerdir. Üzerinde durduğumuz Hadiste, bu yer
değiştirmenin Hz. Peygamber'in emriyle olduğuna dair bir işaret yoktur. Ancak
bundan sonraki rivayette Efendimiz, "Size gaflet arız olan yerinizi
değiştiriniz" Müslim'deki rivayette ise; ''Herkes hayvanın başını tutsun.
Çünkü burası bize, şeytanın musallat olduğu yerdir" buyurmuştur.
"Bu
yer değiştirmeden maksat, güneşin yükselmesini beklemektir, çünkü güneş doğarken
namaz kılmak nehyedilmiştir" diyenler varsa da, gerek az önce
naklettiğimiz rivayetlerde Hz. Peygamberin yer değiştiriş sebebini şeytanın
tasallutu ve gaflete bağlaması, gerekse Efendimiz ve ashabının güneşin harareti
ile uyandıklarının açıkça ifade edilmesi, o iddia sahiplerinin görüşlerinin pek
isabetli olmadığını göstermektedir.
Kaza Namazı için ezan ve kamet
Hadisin
devamında, Hz. Peygamber'in Bilal'e emrettiği, O'nun da namaz için kamet ettiği
zikredilmiş, ezan hiç bahis konusu edilmemiştir. Bu, kaza namazlarında ezan
okunmayacağı görüşünde olan Malik, Evzai ve sonraki kavlinde de Şafii'nin
görüşüne delil olmaktadır. Bunlar ayrıca Ebu Said el-Hudri'den gelen Hendek
günü vaktinde kılınamayan öğle, ikindi, akşam ve yatsı namazlarının ezan
anılmadan sadece kametle kılındığına dair rivayeti de delilleri arasına
alırlar. Görüşlerini mantıki olarak da şöyle müdafaa ederler: "Ezan vaktin
girdiğini haber vermek ve insanları cemaate davet etmek içindir. Kaza vakti ne
vaktin girdiğini bildirme ve ne de insanları cemaate davet etme vaktidir.
Ayrıca kaza namazı için ezan okumak insanların zihnini karıştırır ve onların
vakitleri şaşırmasına sebep olabilir."
Bunlara
mukabil Şafii'nin ilk görüşü (ki ashabının ameli buna göredir) Ahmed, Ebu Sevr
ve Ebu Hanife'ye göre, kaza namazları için de ezan okunur. Bunlar, üzerinde
durduğumuz Hadisin Sahihayn'daki "Sonra Bilal ezan okudu ve Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) iki rekat namaz kıldı. Sonra da sabah namazını
kıldı..." şeklindeki rivayeti kendilerine delil almışlardır. Bu rivayette
önce ezan, sonra iki rekat sünnet daha sonra da sabah namazının zikredilmesi,
zikri geçen "ezsın"dan maksadın, kamet değil, ezan olduğunu gösterir.
443. numarada gelecek olan İmran b. Husayn Hadisi ile 444. numarada gelecek
olan Amr b. Umeyye ed-Damri'nin rivayetleri de bu görüş sahiblerini açıkça
desteklemektedirler. Bunlar, üzerinde durduğumuz Hadis ve ezan zikredilmeyen
buna benzer Hadisleri iki şekilde manalandırmışlardır: Birincisi: Aslında önce
ezan okunmuş sonra kamet getirilmiş, fakat ezan söylenmemiştir.
İkincisi:
Ezanı terketmenin de caiz olduğunu bildirmek için ezan terk edilmiştir.
Hendek
savaşındaki uygulama hususunda hem ezan hem de kametin mevcut olduğuna dair
rivayetler de mevcuttur. Üstelik birden fazla namaz aynı anda kaza edilirse,
her birisi için ayrı ayrı ezan okunmasının sünnet olup olmadığı konusunda bu
görüş sahipleri arasında fikir birliği yoktur.
Şafiilerle
Hanefilerden İmam Muhammed'e göre, birden fazla namaz aynı anda kaza edilirse,
ilk kılınacak olanı için hem ezan okunur, hem de kamet getirilir; diğerleri
için sadece kamet getirilir. İmam Ebu Hanife'ye göre sonrakiler için
muhayyerdir, isterse hem ezan okur, hem de kamet getirir, isterse sadece kamet
getirir.
Kaza
namazlarında ezan okunmaz diyenlerin, "Ezan, vakti haber vermek ve
insanları cemaata çağırmak içindir..." şeklindeki sözleri isabetli
değildir. Çünkü ezanın vakit değil, namaz için olduğunu bidiren ayetler vardır.
Mesela “Namaza çağırıldığı zaman"[Cuma 9] "Namaza çağırdınız
zaman"[Maide 58] ayetleri bunlardandır.
Hanefilerin
görüşleri bu Hadisle te'yid edilmiştir. Zira kaza olarak kılınan namazın edaya
benzemesi ve kamil bir şekilde ifası, vakit için bile olsa, ezanın tekrar
edilmesiyle gerçekleşir.
Hadiste
daha sonra Hz. Peygamber, "Bir namazı unutan, onu hatırladığı zaman
kılsın" buyurmuştur. Bu emir, unutarak veya uyuyarak namazı geçiren
kimseye, uyanır uyanmaz veya hatırlayınca o namazı kaza etmenin derhal vacip
olduğuna delalet eder. Hadi, Müeyyedbillah,
Nasır, Ebu Hanife, Ebu Yusuf, Muzeni, Kerhi... bu görüşü benimsemişledir.
Bunlar, bu babın Hadislerin yanısıra Nesai, Tirmizi ve Ebu Davud'un Ebu
Katade'den ve Müslim'in Enes b. Malik'ten rivayet ettikleri ve hatırlar
hatırlamaz namazın kaza edileceğini bildiren Hadisleri de delil almışlardır.
Malik
ve Şafii'ye göre, bu şekilde geçirilen bir namazın kazası hemen (fevri) olarak
değil, terahi ile (geniş bir tarzda) vaciptir. Resulullah'ın uyanır uyanmaz
namazı kaza etmeyip de yer değiştirdikten sonra kaza etmesini esas kabul
etmişler; "Hatırlayınca namazını kılsın" emrini istihbaba
hamletmişlerdir.
Uykudan
dolayı veya unutarak namazı geçirene kaza vacip olduğuna göre kasten namazı
geçirene öncelikle vaciptir. Bu cumhurun görüşüdür. "Amden (kasten) namaz
geçirene kaza yoktur" diyenler de vardır. Sahih olanı cumhurun dediğidir.
Şu kadar var ki, unutarak geçiren için günah yok, sadece zimmete borç vardır.
Bile bile geçiren için ise, hem günah hem de zimmetinde kaza borcu vardır. Bu
günahtan ancak tevbe ile kurtulabilir, tevbesi de geçirdiği namazı kaza edip
borçtan kurtulduktan sonra olabilir. Borcunu ödemeden tevbenin şartları yerine
gelmez.
Hz.
Peygamber unutarak geçirilen bir namazın hatırlanınca kaza edileceğini haber
verdikten sonra sözünü tesbit için, Kur'an-ı Kerim'den ayet okumuştur. Hadisin
meşhur rivayetinde ayet, meşhur olan yedi kıraatte olduğu gibi değil de şaz
olan bir kıraata uygun olarak varid olmuştur. Ancak müellif, Ahmed b. Salih'in,
bu ayeti meşhur kıraatlere uygun olarak şeklinde rivayet ettiğini kaydeder ki
Buhari, Müslim ve İbn Mace'deki rivayetler de bu şekildedir.
Kadi
İyaz bu bölümle ilgili olarak, "Bunda bizden evvelki şeriatlerin, bizim
için de şeriat olduğuna delil vardır. Zira hüküm, ayetten alınmıştır ve bu
ayetle Musa aleyhisselam'a hitab edilmiştir" der. Konunun tafsilatı Usul
kitaplarında verilmiştir.
Bazı Hükümler
1.
Mühim işler için bekçi tayini istenen bir iştir.
2.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) için de beşeri ihtiyaçların arız
olması tabiidir.
3.
Üzerine aldığı işi, arız olan bir özürden dolayı yapamayanların özrünün kabul
edilmesi meşrudur.
4.
Şeytanın mekanı zannedilen yeri değiştirmek caizdir.
5.
Geçmiş namazları unuturak bile olsa geçiren kimseye kazası gerekir.
6.
Kaza namazlarının cemaatle kılınması meşrudur.
7.
Kerahet vakitleri müstesna, farz namazlar her zaman kaza edilebilir.
8.
Kazaya kalan namazların kazaya kalışının akabinde kaza edilmesi istenen bir
iştir.
9.
Gece namazları gündüz, gündüz namazları gece kaza edilebilir.