SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

SALAT BAHSİ

<< 447 >>

DEVAM: 11. Namaz Vaktinde Uyuyan Veya Namazı Unutan Kimse

 

حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ جَعْفَرٍ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ جَامِعِ بْنِ شَدَّادٍ سَمِعْتُ عَبْدَ الرَّحْمَنِ بْنَ أَبِي عَلْقَمَةَ سَمِعْتُ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ مَسْعُودٍ قَالَ أَقْبَلْنَا مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ زَمَنَ الْحُدَيْبِيَةِ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مَنْ يَكْلَؤُنَا فَقَالَ بِلَالٌ أَنَا فَنَامُوا حَتَّى طَلَعَتْ الشَّمْسُ فَاسْتَيْقَظَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالَ افْعَلُوا كَمَا كُنْتُمْ تَفْعَلُونَ قَالَ فَفَعَلْنَا قَالَ فَكَذَلِكَ فَافْعَلُوا لِمَنْ نَامَ أَوْ نَسِيَ

 

Abdullah b. Mes'ud (r.a.)'den demiştir ki; Hudeybiye zamanında Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte geldik. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bizi kim bekleyecek?" buyurdu.

 

Bilal: Ben, dedi. Ancak ashab(ın hepsi) güneş doğuncaya kadar uyudu kaldı. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) uyanır uyanmaz: "Daha evvel yaptığınız gibi yapınız. (Önceden normal vaktinde abdest alıp, ezan okuyup, namaz kıldığınız gibi yine kılınız)" buyurdu.

 

Biz de öyle yaptık. Daha sonra Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem); "Uyuyan veya unutan (uyuduğu veya unuttuğu için namazı vaktinde kılamayan) böyle yapsın" buyurdular.

 

 

Diğer tahric: Nesai, mevakit

 

AÇIKLAMA:     Önceden de ifade edildiği gibi, Resulullah'ın uyuyakalıp da sabah namazını güneş doğduktan sonra kıldığı yolculuğu, bu rivayete göre Hudeybiye'den dönerken olmuştur. Farklı rivayetler de göz önü­ne alınınca, Efendimizin sabah namazına kalkamadığı yolculuğunun birden fazla olduğu anlaşılmaktadır.

 

Hz. Nebi'in Hudeybiye yolculuğu hicretin 6. yılında olmuştur. Hudeybiye Mekke'ye dokuz mil mesafede Cidde istikametinde bir köydür. Bugün oraya "Şemisiye" veya "Şumeysiye' denilmektedir. Efendimiz 1625 kişi ile Medine-i Münevvere'den çıkmış, öğle namazını Zul-Huleyfe'de kıl­mış ve umre için ihrama girerek Mekke'ye doğru yola çıkmıştı. Ancak Kureyşliler, müslümanları Mekke'ye sokmak istemiyorlardı. Bunun için askerlerini topladılar, Mekke civarındaki sratejik önemi olan yerleri tuttular. Süvarilerini de müslümanların üzerine gönderdiler. Hz. Nebiin savaş yapma niyeti yoktu. Zaten hepsi ihramlı idiler ve yanlarında kınlarına so­kulmuş yolcu kılıcından başka silahları da yoktu. Resulullah Kureyş süvari­lerinin kendilerine doğru geldiklerini görünce onlarla karşılaşmamak için yolunu değiştirdi, dağ yollarına saptı ve Hudeybiye'ye kadar geldi. Burada Efendimizin devesi çöktü, bunun üzerine ashaba orada konaklamalarını em­retti. Hz. Nebi'le Kureyş arasında, Huzaa kabilesinden Budeyl b. Varka ve arkadaşları aracılığı ile bir anlaşma yapıldı. Bu anlaşma hükmünce müslümanlar Umre yapmadan geri döndüler. Konunun tafsilatı siyer kitapların­da mevcuttur.

 

Bu hadis-i şerifte ifade edildiğine göre; işte bu seferden dönerken, müslümanlar gece yarısından sonraya kadar yürümüşler ve dinlenmek ihtiyacını duymuşlar. Hz. Nebi, kendilerini sabah namazına uyandıracak ve mu­hafızlık yapacak birini istemiş, Hz. Bilal bu göreve talip olmuştur. Ne var ki yorgunluğun tesiriyle Bilal de uyuyakalmış ve ancak güneşin harareti ile uyanabilmişti. Hz. Nebi, hadiste ifade edildiği şekilde ashabına na­mazlarını kılmalarını emretmiştir.

 

Hz. Nebiin "daha evvel yaptığınız gibi yapınız" sözlerinden, ba­zı alimler namazların kazasının da aynen edası gibi olduğunu, dolayısıyle edası cehri olan namazların kazasının da cehri, edası hafi olanların kazasının da hafi olacağı hükmünü çıkarmışlardır.

 

Netice olarak görülüyor ki, İslam'ın namaza vermiş olduğu önem aynen vakitlere de yansımıştır. Uyku, unutkanlık ve kahir sebebler dışında namaz­ların vaktinde kılınmasının önemine işaret edilmiştir. Namazı kılmak bir ve­cibe olduğu gibi, vaktinde ve belirli zamanlar içerisinde edası da bir vecibedir. Şu veya bu bahanelerle namazı kılmayan veya vaktinde kılamayanlar için bir mazeret yoktur.

 

Her ne suretle olursa olsun eda edilmeyen namazlar kaza edilmeli kaza ederken de edasındaki kemale ulaşmak için ezan ve ikametin ihmal edilme­mesi lüzumuna da dikkat edilmelidir.

 

Sünnetlerin kazasına gelince,sabah namazının sünneti öğleden önce farzı ile beraber kaza edilir. Bunun dışında kazası emredilen sünnet yoktur. Her ne kadar sünnetlerin hikmeti teşriiyyesi şeytanı kovarak, kendisinden uzak­laştırmak ve farz namazları huzu' ve huşu içerisinde eda etmesini sağlamak ise de, bu husus vakitle kayıtlanmıştır. Ancak vakit içerisinde ise, eda edi­lir. Vaktin çıkmasından sonra kaza edilmez.

 

Farz borcu olan revatib sünnetleri kılamaz görüşünde olanlar var ise de sözü edilen hikmete binaen Hanefilerce sünnetin terki benimsenmemiş, farz borcu olsa dahi sünnet kılmalıdır, görüşü ağırlık kazanmıştır. Farzlardan borcu varsa bir an evvel kaza etmeli görüşü müftabih olan görüştür.

 

Ancak misafir  olanların sünneti kılmaları efdal ise de, muhayyer ol­maları bundan müstesnadır.