DEVAM: 5. Yolculukta
İki Namazı Birleştirerek Kılmak
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ
عُبَيْدٍ
الْمُحَارِبِيُّ
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ فُضَيْلٍ
عَنْ أَبِيهِ
عَنْ نَافِعٍ
وَعَبْدِ
اللَّهِ بْنِ
وَاقِدٍ
أَنَّ
مُؤَذِّنَ
ابْنِ عُمَرَ
قَالَ
الصَّلَاةُ
قَالَ سِرْ
سِرْ حَتَّى
إِذَا كَانَ
قَبْلَ
غُيُوبِ
الشَّفَقِ
نَزَلَ
فَصَلَّى
الْمَغْرِبَ
ثُمَّ انْتَظَرَ
حَتَّى غَابَ
الشَّفَقُ
وَصَلَّى
الْعِشَاءَ
ثُمَّ قَالَ
إِنَّ
رَسُولَ اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
كَانَ إِذَا عَجِلَ
بِهِ أَمْرٌ
صَنَعَ
مِثْلَ
الَّذِي صَنَعْتُ
فَسَارَ فِي
ذَلِكَ
الْيَوْمِ
وَاللَّيْلَةِ
مَسِيرَةَ
ثَلَاثٍ قَالَ
أَبُو دَاوُد
رَوَاهُ
ابْنُ
جَابِرٍ عَنْ
نَافِعٍ
نَحْوَ هَذَا
بِإِسْنَادِهِ
Nâfi' ve Abdullah b. Vâkıd'dan
rivayet edildiğine göre; İbn Ömer'in müezzini (İbn Ömer'e); Namazı (kılmayacak
mıyız?) deyince (O da); Devam et, devam et, demiş. Nihayet şafak kaybolmadan
(biraz) önce (devesinden) inip akşam namazını kılmış daha sonra da şafak
kayboluncaya kadar bekleyip yatsı namazını kılmış ve (şöyle) demiş: Gerçekten
Resûlullah (s.a.v.)'in acele bir işi olduğu zaman benim yaptığım gibi yapardı.
İbn Ömer o gün ve gece üç (günlük) yol yürümüştü.
Ebu Davud dediki: Bu
hadisi aynı senedle Nafi'den İbn-i Cabir de rivayet etti.
Diğer tahric: Nesai,
mevakit
AÇIKLAMA:
Bu hadis yolculuktan
dolayı iki namazı birleştirerek kılmanın caiz olmadığını ancak birincisinin son
vaktinde ikincisi de ilk vaktinde kılmanın caiz olacağını söyleyen Hanefî
ulemâsının delilini teşkil etmektedir. Daha önce de ifâde ettiğimiz gibi
Hanefî ulemâsı bazı hadislerde geçen, "namazları birleştirerek toptan
kılmak" tâbirlerini hakikaten birleştirerek kılmak mânâsına değil de
burada olduğu gibi şeklen birleştirmek mânâsına geldiğini söylemişlerdir.
Konumuzu teşkil eden bu hadis, Hanefî ulemâsının bu görüşünü açıkça
desteklemektedir. Hazret-i Abdullah b. Ömer'in durmadan yürüyerek üç günlük
yol aldığı bu yolculuk, tercümesini sunduğumuz 1207 numaralı hadiste ayrıntılı
şekilde anlatıldığı gibi ailesinin hastalığı haberinin kendisine ulaşması
üzerine yaptığı yolculuktur.
Hadiste geçen
"şafak" kelimesi gerek sahâbe-i kiram, gerekse ulemâ arasında
ihtilaflıdır. "Şafaktan murad ufuktaki kızıllıktır" diyenler olduğu
gibi "ufuktaki beyazlıktır" diyenler de vardır. İmam-ı Azam'a göre
akşamleyin ufuktaki kızartıdan sonra vücûda gelen beyazlıktır. îmameyn ile
diğer üç mezhep imamına göre ise, ufukta husule gelen kızartıdan başka bir şey
değildir.
Müellif Ebû Dâvûd
hadisin sonuna ilâve ettiği tâ'lik ile bu hadisin sağlam olduğuna dikkat
çekmek İstiyor. Çünkü bu hadisi Fudayl babası vasıtasıyla NâfYden nakletmiştir.
Hadisin sonuna ilâve edilen talikte de aynı hadisin Câbir vasıtasıyla yine
Nâfi'den rivayet edildiği ifade ediliyor ki, bir hadisin makbul bir kimse
vasıtasıyle yine aynı şeyhten rivayet edilmiş şekline mütâbi' denir. Birinci
hadisi takviye ve onun sıhhatine delâlet eder. Nesâî ise, bu hadisin senedini
İbn Ömer'e kadar ulaştırmaktadır.