بَاب
التَّطَوُّعِ
فِي
السَّفَرِ
7. Yolculukta Nafile
Namaz
حَدَّثَنَا
قُتَيْبَةُ
بْنُ سَعِيدٍ
حَدَّثَنَا
اللَّيْثُ
عَنْ
صَفْوَانَ
بْنِ سُلَيْمٍ
عَنْ أَبِي
بُسْرَةَ
الْغِفَارِيِّ
عَنْ
الْبَرَاءِ
بْنِ عَازِبٍ
الْأَنْصَارِيِّ
قَالَ
صَحِبْتُ
رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
ثَمَانِيَةَ
عَشَرَ
سَفَرًا
فَمَا
رَأَيْتُهُ تَرَكَ
رَكْعَتَيْنِ
إِذَا
زَاغَتْ
الشَّمْسُ
قَبْلَ
الظُّهْرِ
el-Berâ b. Âzib
el-Ensâri'den; demiştir ki: Ben Resûlullah (s.a.v.) ile birlikte onsekiz defa
yolculuk yaptım. Güneş (batıya) kaydıktan sonra, öğleden evvel iki rekat namaz
kılmayı terk ettiğini görmedim.
Diğer tahric: Tirmizî,
salât
AÇIKLAMA:
Bu hadis-i şerif
seferde nafile namaz kılmanın caiz olduğunu ifâde etmektedir. Fakat bu hadis-i
şerif hakkında Tirmizî şunları söylemektedir: "el-Berâ'nın hadisi
garibdir. Bu hadisi Muhammed Buhârî'ye sordum, onun yalnız el-Leys b. Sa'd'dan
gelen rivayetini biliyor. Ebû Busre el-Gıfârî'nin adım bilemedi ve hadisi ha
sen gördü. İbn Ömer'den şöyle rivayet edilmiştir: "Resûlullah (s.a.v.)
seferde farzdan önce veya sonra nafile namaz kılmazdı." Yine İbn Ömer'den
Resûlullah (s.a.v.)'in seferde nafile namaz kıldığı rivayet edilmiştir.[bk.
Tırmizî, Cum'a]
Tirmizî'nin bahsettiği
Resûl-i Ekrem'in seferde (nafile) namaz kılmadığına dair Buhârî'nin İbn
Ömer'den naklettiği hadis-i şerif şudur:
"Mekke yolunda İbn
Ömer'le beraber bulunuyordum. Öğle namazını bize iki rekat kıldırdı. Sonra
döndü geldi. Biz de onunla beraber döndük. Yerine gelip oturdu onunla beraber
biz de oturduk. Bir aralık namaz kıldığı yere bir göz atarak bir takım
kimselerin ayakta olduklarını gördü ve:
Bunlar ne yapıyor? diye
sordu.
Tesbihde bulunuyorlar,
dedim. İbn Ömer:
Ben teşbih yapacak
olsam, mutlaka farzımı (dörde) tamamlardım. Kardeşimin oğlu gerçekten ben
Resûlullah (s.a.v.) ile birlikte seferde bulundum. Allah ruhunu kabzedinceye
kadar iki rekattan fazla kılmadı. Ebû Bekr ile birlikte bulundum. O da Allah
ruhunu kabzedinceye kadar iki rekatten fazla kılmadı. Ömer'le de beraber
bulundum. O da Allah ruhunu kabzedinceye kadar iki rekatten fazla kılmadı.
Sonra Osman'la bulundum. O da Allah ruhunu kabzedinceye kadar iki rekatten
fazla kılmadı. Allah Teala da; "gerçekten Resûlullah da sizin için güzel
bir örnek vardır"[Ahzâb 21] buyurmuştur dedi.
Buhârî,
taksirü's-salât, Müslim, müsâfirîn
Bu hadis-i şerifte
geçen, "tesbih"den maksad, nafile namaz kılmaktır. Görünüşte mevzumuzu
teşkil eden Ebû Dâvûd hadisiyle Buhârî ve Müslim'de bulunan İbn Ömer hadisi
arasında bir çelişki var gibidir. Ebû İsa et-Tirmizî yukarıda naklettiğimiz
sözlerinden sonra yine İbn Ömer'den Resûl-i Ekrem (s.a.v.)'in seferde öğle
namazından sonra iki rekat namaz kıldığına dair iki hadis-i şerif daha rivayet
etmiştir.[Tirmizî, salât] Bazı ilim adamlarına göre Buhârî hadisiyle bu
hadis-i şerifler arasında hiçbir uyuşmazlık yoktur. Aslında Resûl-i Ekrem
(s.a.v.) seferde nafile namaz kılmıştır. Nitekim seferde Duhâ namazını
kıldıkları [bk. Tecrid Tercemesi, 198 ve 230 no'lu hadisler.] ve teheccüd
namazını kıldıkları [bk. Tecrid Tercemesi, 570 no'lu hadis.] Umm-ü Hâni
(r.a.)'dan sahih senedle rivayet edilmiştir. Ancak "Resûl-i Ekrem
yolculukta nafile namaz kılmadı "diyenler gördüklerini unuttukları için
böyle demişlerdir. Hatırladıkları zaman da gördüklerini itiraf etmişlerdir. Bu
mevzuda:
Hanefî ulemâsından Aynî
merhum şunları söylemektedir:
"Bu hadis-i
şerifler arasında bir çelişki yoktur. Çünkü Tirmizî'nin söz konusu ettiği İbn
Ömer'den nakledilen Buhârî hadisinde Resûl-i Ekrem'in nafile namazı kılmadığı
değil de beş vakit namaza bağlı olarak kılınan revâ-tib sünnetlerini terk
ettiği ifâde ediliyor. Aslında İbn Ömer seferde mutlak nafile kılmanın meşru
olmadığını söylemek istemiyor. Sadece beş vakit namazlara bağlı olarak kılınan
revâtib sünnetleri terk ettiğini söylemek istiyor. Aslında İbn Ömer'in bu sözü
Resûl-i Ekrem'in uygulamasının ekseriyetle böyle olduğunu gösterir. Tirmizî'nin
Sünen'inde söz konusu edilen Resûl-i Ekrem'in kıldığı nafilelerden maksat ise,
yine beş vakit namaza bağlı olarak kılınan nafile namazlardır. Bu da seferde
revâtib sünnetleri imkân bulunca kılmanın müstehab olduğunu gösterir."
Esasen el-Berâ (r.a.); "Resûl-i Ekrem'in bu sünnetleri geçirdiğini
görmedim" dediği halde İbn Ömer'in "bu sünnetleri kıldığını
görmedim" demesi de bu iki söz arasında bir çelişkinin bulunduğunu
göstermez. Çünkü birinin gördüğünü diğerinin görmemesi mümkündür.
Kaldı ki, konumuzu
teşkil eden Ebû Dâvûd hadisiyle onu te'yid eden Tirmizî hadisinde kast edilen
nafileden maksat, Aynî'ye göre zevalden sonra kılınan sünnet-i zevaldir.
Nitekim Ahmed b. Hanbel'in rivayet ettiği Ebû Eyyûb el-Ensârî hadisi de bunu
te'yit etmektedir.[Ahmed b. Hanbel, V, 416.]
Bazılarına göre öğlenin
ilk sünnetidir. Bazılarına göre ise, abdestten sonra kılman iki rekat şükür
namazıdır. Ulemâ beş vaktin sünnetlerinden başka nafile namazların seferde
kılınabileceğinde ittifak etmişlerdir. İhtilâf beş vaktin sünnetindedir. Hz. Abdullah
b. Ömer ile diğer bazı ulemâya göre seferde vakit sünnetlerini kılmak
mekruhtur.
Ashab-ı kiramdan
bazıları seferde sünnet namazların kılınacağına kail olmuşlardır. Ebû Hanife,
îmam Ahmed, Şafiî ve ekser-i ulemânın mezhepleri de budur.
Hanefîlerden
Serahsî'nin el-Mebsût isimli eserinde ve el-Hidâye'de "sünnetlerde
kısaltma yoktur, ulemâ efdal olan hakkında söz etmiş bazıları ruhsatla amel
ederek, sünnetleri terk etmenin efdal olduğunu, bir takımları da Allah'a
takarrub için onları kılmanın efdal olacağını söylemişlerdir" denilmektedir.
Yine Hanefîlerden
Hindüvânî'nin beyânına göre bir yerde mola verildiği zaman sünnetleri kılmak
efdal, yürüyüş halinde ise, terk etmek efdaldir. Hişam "İmam Muhammed'i
seferde namaz kılarken gördüm, öğleden evvel ve sonra sünnet kılmıyor, fakat
sabah ile akşam namazının ikişer rekat sünnetlerini hiç bırakmıyordu. İkindi
ile yatsıdan önce nafile kıldığını gördüm. Yatsıyı kılar sonra vitre
geçerdi" demiştir.
Nevevî diyor ki
"İhtimal ki, Peygamber (s.a.v.) sünnetleri konakladığı yerde kılar da İbn
Ömer bunu görmezdi. Zira nafileyi evde kılmak efdaldir. Yahut sünnetlerin bazan
terk edilebileceğine dikkat çekmek için onları ba-zan terk etmiştir."
Sünnetlerin terk
edileceğine kail olanların istidlal makamında "Sünnetler meşru olmuş olsa,
farzı dört olarak tamamlamak daha yerinde bir iş olurdu" sözlerine karşı
Nevevî şu cevabı vermektedir: "Farz kesin olarak meşrudur. Şayet tam
olarak dört rekat üzerinden kılınması meşru olsa, seferde bütün farz namazların
tam olarak kılınması icab ederdi. Nafile ise, mükellefin re'yine bırakılmıştır.
Bu babda rifk-ü mülayemet onun meşru olmasını gerektirir. Mükellef isterse
kılar ve sevab kazanır; isterse kılmaz ve kılmadığından dolayı ona hiçbir şey
lâzım gelmez."[Davudoglu, Sahih-i Müslim Terceme ve Şerhi, IV, 93-94.]