DEVAM: 10. Yolcu Ne Zaman
Tam Namaz Kılar?
حَدَّثَنَا
النُّفَيْلِيُّ
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ
بْنُ
سَلَمَةَ
عَنْ
مُحَمَّدِ بْنِ
إِسْحَقَ
عَنْ
الزُّهْرِيِّ
عَنْ عُبَيْدِ
اللَّهِ بْنِ
عَبْدِ
اللَّهِ عَنْ
ابْنِ
عَبَّاسٍ
قَالَ
أَقَامَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
بِمَكَّةَ
عَامَ الْفَتْحِ
خَمْسَ
عَشْرَةَ
يَقْصُرُ
الصَّلَاةَ قَالَ
أَبُو دَاوُد
رَوَى هَذَا
الْحَدِيثَ
عَبْدَةُ
بْنُ
سُلَيْمَانَ
وَأَحْمَدُ بْنُ
خَالِدٍ
الْوَهْبِيُّ
وَسَلَمَةُ
بْنُ الْفَضْلِ
عَنْ أَبِي
إِسْحَقَ
لَمْ
يَذْكُرُوا فِيهِ
ابْنَ
عَبَّاسٍ
İbn Abbas(r.a.)'dan;
demiştir ki: Resûlullah (s.a.v.) Fetih yılında Mekke'de namazlarını kısaltarak
onbeş gün kaldı.
Ebû Dâvûd dedi ki: Bu
hadisi Abde b. Süleyman, Ahmed b. Hâlid el- Vehbî ve Seleme b. el-Fadl da îbn
İshak'tan rivayet ettiler. (Fakat) bunda Îbn Abbâs'ı zikretmediler.
Diğer tahric: Beyhakî,
es-Sünenu'l-kiibrfi, III, 151.
AÇIKLAMA:
Şafii ulemâsından imam
Nevevî el-Hulâsa isimli eserinde bu hadisin zayıf olduğunu söylemekte ise de,
bu mevzuda kendisine itiraz edilmiştir. Gerçekten de Hanefî ulemâsının delili
olan bu hadis-i şerif, İbn Abbâs'a kadar erişen muttasıl bir senedle Ebü Dâvûd
[bk. 231 numaralı hadis.] îbn Mâce ve İbn İshâk tarafından rivayet edildiği
gibi Arrâk b. Mâlik tarafından da Sünen-i Nesâî'de rivayet edilmiştir.
Binaenaleyh Hanefî ulemâsına göre bu hadis delil olma niteliği taşımaktadır.
[A.Naim, Tecrid Tercemesİ, III, 495.] Bu hadisle ilgili olarak îbn Hacer diyor
ki: "Bu durumda bu hadis-i şerifte, Resûl-i Ekrem (s.a.v.)'in Feth yılında
Mekke'de 17 gün kaldığım ifade eden bir önceki hadis arasında herhangi bir
çelişki sözkonusu değildir. Çünkü bu hadis-i şerifi rivayet eden râvi Resül-i
Ekrem(s.a.v.)'in Mekke'de ikâmet müddetinin aslında onyedi gün olduğunu
zannetmiş ve rivayet ederken Mekke'ye giriş-çıkış günlerini hesaba
katmamıştır."
Müellif Ebû Dâvûd
(r.a.)'in bu hadisin sonuna ilâve ettiği talikten maksadı, bu hadisi Muhammed
b. îshâk'dan rivayet edenlerin rivayet farklarına dikkat çekmektir. Çünkü
Muhammed b. îshâk'dan rivayet eden Muhammed b. Mesleme, İbn Abbas'ın ismini
zikretmek suretiyle bu hadisi merfû' olarak naklettiği halde Abde b. Süleyman,
Ahmed b. Hâlid el-Vehbî ve Seleme b. el-Fadl ise, aynı hadisi Muhammed b.
İshak'tan İbn Abbas'ın ismini anmadan mürsel olarak nakletmişlerdir. Râvilerin
büyük ekseriyeti bu hadisi mürsel olarak rivayet ettiklerinden Beyhakî'ye göre
bu hadis mürsel olarak rivayet edilen şekliyle tercihe daha lâyıktır ve bu
haliyle mahfuzdur.