DEVAM: 26. (Nebi
s.a.v.) Gece Namazı(nı Nasıl Kılardı?)
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ عِيسَى
حَدَّثَنَا
هُشَيْمٌ
أَخْبَرَنَا
حُصَيْنٌ
عَنْ حَبِيبِ
بْنِ أَبِي
ثَابِتٍ ح و
حَدَّثَنَا عُثْمَانُ
بْنُ أَبِي
شَيْبَةَ
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ
فُضَيْلٍ عَنْ
حُصَيْنٍ
عَنْ حَبِيبِ
بْنِ أَبِي
ثَابِتٍ عَنْ
مُحَمَّدِ
بْنِ عَلِيِّ
بْنِ عَبْدِ
اللَّهِ بْنِ
عَبَّاسٍ
عَنْ أَبِيهِ
عَنْ ابْنِ
عَبَّاسٍ
أَنَّهُ
رَقَدَ
عِنْدَ النَّبِيِّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فَرَآهُ اسْتَيْقَظَ
فَتَسَوَّكَ
وَتَوَضَّأَ
وَهُوَ
يَقُولُ
إِنَّ فِي
خَلْقِ
السَّمَوَاتِ
وَالْأَرْضِ
حَتَّى
خَتَمَ
السُّورَةَ ثُمَّ
قَامَ
فَصَلَّى
رَكْعَتَيْنِ
أَطَالَ
فِيهِمَا
الْقِيَامَ
وَالرُّكُوعَ
وَالسُّجُودَ
ثُمَّ
انْصَرَفَ
فَنَامَ
حَتَّى نَفَخَ
ثُمَّ فَعَلَ ذَلِكَ
ثَلَاثَ
مَرَّاتٍ
بِسِتِّ
رَكَعَاتٍ
كُلُّ ذَلِكَ
يَسْتَاكُ
ثُمَّ
يَتَوَضَّأُ
وَيَقْرَأُ
هَؤُلَاءِ
الْآيَاتِ
ثُمَّ
أَوْتَرَ
قَالَ
عُثْمَانُ
بِثَلَاثِ
رَكَعَاتٍ
فَأَتَاهُ
الْمُؤَذِّنُ
فَخَرَجَ إِلَى
الصَّلَاةِ
وَقَالَ
ابْنُ عِيسَى
ثُمَّ
أَوْتَرَ
فَأَتَاهُ
بِلَالٌ
فَآذَنَهُ
بِالصَّلَاةِ
حِينَ طَلَعَ
الْفَجْرُ
فَصَلَّى
رَكْعَتَيْ الْفَجْرِ
ثُمَّ خَرَجَ
إِلَى
الصَّلَاةِ ثُمَّ
اتَّفَقَا
وَهُوَ
يَقُولُ
اللَّهُمَّ
اجْعَلْ فِي
قَلْبِي
نُورًا
وَاجْعَلْ فِي
لِسَانِي
نُورًا
وَاجْعَلْ
فِي سَمْعِي نُورًا
وَاجْعَلْ فِي
بَصَرِي
نُورًا
وَاجْعَلْ
خَلْفِي نُورًا
وَأَمَامِي
نُورًا
وَاجْعَلْ
مِنْ فَوْقِي
نُورًا
وَمِنْ
تَحْتِي
نُورًا
اللَّهُمَّ
وَأَعْظِمْ
لِي نُورًا
İbn Abbâs (r.a.)'den
rivayet edildiğine göre,
Kendisi (bir gece) Nebi
(s.a.v.)'in odasında yatmış ve (Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in
geceleyin) "Hakikat göklerin ve yerin yaratılışında...”[Âl-i İmrân 190]
diye (başlayıp) sûreyi sonuna kadar okuyarak uykudan kalktığını ve misvaklanıp
abdest aldığını, kıyamı, rükû'u ve sücûdu uzatarak iki rekat namaz kıldığını
sonra namazdan çıkıp nefes alışverişi işitilecek kadar uykuya daldığını, sonra
bunu üç defa tekrarlayarak altı rekat namaz (kıldığım) ve her defasında da
misvâklandığını sonra abdest aldığını ve bu âyetleri okuduğunu daha sonra da
vitr (namazı) kıldığını görmüş.
(Bu hadisi Ebû Davud'a
nakleden diğer râvi) Osman dedi ki: Üç rekatle (vitr yapardı). Bunu müteakip
müezzinin gelmesiyle namaza çıkardı.
(Diğer râvi) îbn İsâ ise
(şöyle) dedi: Vitri kılardı. Bunu müteakip sabahın girmesiyle Bilâl gelip
kendisine namazı haber verirdi. Bunun üzerine sabah namazının iki rekatlık
sünnetini kılıp namaza çıkardı.
(Hadisin buraya kadarki
rivayetinden) sonra (her iki râvi de) Resûlullah (s.a.v.)'in;
"Ey Allah'ım! Benim
kalbime nur, dilime nur, kulağıma nûr, gözüme nur, arkama nur, önüme, altıma ve
üstüme nûr ver ve benim nurumu büyüt" diyerek (namaza gittiği rivayetinde)
birleşirler.
İzah:
Buhârî, deâvât; Müslim;
müsâfirîn; Tirmizî, deavât; Ahmed b. Hanbel, I, 284, 343, 352, 373.
İbn Abbâs r.a., Resûl-i
Ekrem'in gece nasıl ibâdet ettiğini öğrenmek üzere bir geceyi Resûlullah'ın
yanında geçirmek istemişti. O sırada îbn Abbâs daha bulûğ çağına ermemiş bir
çocuktu ve Hz, Nebi'in zevcelerinden Hz. Meymûne teyzesi oluyordu.
Hz. İbn Abbâs Müslim'in
bir rivayetinde hâdiseyi şöyle anlatıyor: "Ben yastığa aylan uzandım.
Resûlullah ile zevcesi ise, uzunluğuna yattılar..." Müslim, müsâfirîn
Ebû Zür'a'nın
"el-tlel" isimli eserinde ise, Hz. İbn Abbâs olayı şöyle
anlatmaktadır:
Ben teyzem Meymûne'ye
gelerek;
"Bu gece sizde
yatmak istiyorum" dedim. O da:
Bizde nasıl yatacaksın,
yalnız bir döşeğimiz var, diye cevab verdi. Bunun üzerine ben de:
Benim sizin döşeğinize
ihtiyacım yok. Elbisemin bir kısmını altıma yayarım yastığa gelince, ben de
başımı sizin başınızla birlikte arka taraftan yastığa koyarım, dedim. Az sonra
Hz. Nebi geldi Meymûne O'na benim sözlerimi anlatınca:
"Bu Kureyş'in
şeyhidir," buyurdu.
1317-1318 numaralı
hadis-i şerifleri açıklarken de beyân ettiğimiz gibi Resûl-i Ekrem (s.a.v.)'in
geceleyin ibâdete kalkış saati horozların ötmeye başladığı saatti. Çünkü 1315
numaralı hadis-i şerifte de ifâde edildiği gibi bu saat Cenab-ı Hakk'ın
rahmet-i ilâhiyyesinin inmeye başladığı ve Cenab-ı Hakk'ın; "Bana duâ eden
yok mu, duasını kabul edeyim?" diye nida etmeye başladığı bir andır. Bu
mevzua geçen hadis-i şeriflerle birlikte ulemânın açıklamaları da nazar-ı
itibara alınırsa şu hükme varılabilir:
"Gece altı eşit
parçaya bölünecek olursa, genellikle bunun ilk üç parçası Resûl-i Ekrem
(s.a.v.)'in uyku saatidir. Dördüncü ve beşinci parçası ibâdet saatidir. Son
altıda bir parçası da seher vaktidir.”[Miras, Kâmil, Tecrid-i Sarih Tereemesi,
IV, 65.]
Hz. İbn Abbâs Resûl-i
Ekrem (s.a.v.)'in gece nasıl ibâdet ettiğini gördüğü gibi ve hadis-i şerifte
geçen ifâdelerle anlatmıştır.
Her ne kadar bu hadis-i
şerifte Resûl-i Ekrem'in uzunca iki rekat namaz kıldığı anlatılarak söze
başlanıyorsa da; "Biriniz gece kalktığı zaman (önce) hafif iki rekat namaz
kılsın" anlamındaki 1323 numaralı hadis gözeri ün de bulundurulursa
uzunca kıldığı iki rekatten önce çok kısa iki rekat namaz daha kılmış olduğu
anlaşılır. Bu iki rekat kıldığı kabul edildiği takdirde ve daha önce geçen ve
ileride gelecek olan Hz. Nebiin geceleyin onüç rekat namaz kıldığını ifâde eden
hadislerle bu hadisin arasında te'Iif de sağlanmış olur. Bununla birlikte
Resûl-i Ekrem'in bazan bu kısa iki rekatlık namazı kılmadığı da düşünülebilir.
Metinde "nûr"
kelimesinin tenvinli olarak zikredilmesinden maksat, nurun azametini ve sânını
beyân içindir. Nurdan maksat da Hakk'ın ve gerçeğin aydınlığı ve zuhurudur.
Îbnu'l-Esîr'in Nihâye'deki beyânına göre bu duada bazı organlar için nûr
istemenin manası, "Ey Allah'ım! Benim bütün organlarımı hak yolunda
kullan ve bana hayır yoluna devamlı çalışıp ilerlemeyi nasibeyle"
demektir. Bazılarına göre ise, buradaki "hak"tan maksat "ilim ve
hidâyet"tir. Resûl-i Ekrem (s.a.v.) altı yandan gelecek cehalet, sapıklık
tehlikelerinden ve şeytanın desiselerinden korunmak maksadıyla ümmetine kalb
ile birlikte bazı organlar için ve altı cihet için Allah'tan nûr istemeyi Öğretmiştir.
Bu organların nûrlanmasından maksat ise, hidâyet ve marifet nûrlarına mazhar ve
ma'kes olmaları, cehalet ve sapıklık zulmetinden kurtulmalarıdır. Çünkü insanı
çepeçevre kuşatmış olan nefs-i emmâre ve şeytânın desiseleri insana sağ-sol,
ön-arka, alt-üst olmak üzere altı cihetten gelerek onu şüphe ve vesvesenin
karanlıkları içerisinde bırakır. Nûr ise asıldır. Nûr gelince, karanlığa ve
şüpheye yer yoktur. Karanlık nurun çekildiği yerleri istilâ eder. Metinde
geçen; "Ve benim nurumu büyüt" cümlesi kendinden önceki duaların
kısa bir özeti durumundadır.