SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

SALATU’T-TATAVVU BAHSİ

<< 1353 >>

DEVAM: 26. (Nebi s.a.v.) Gece Namazı(nı Nasıl Kılardı?)

 

حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عِيسَى حَدَّثَنَا هُشَيْمٌ أَخْبَرَنَا حُصَيْنٌ عَنْ حَبِيبِ بْنِ أَبِي ثَابِتٍ ح و حَدَّثَنَا عُثْمَانُ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ فُضَيْلٍ عَنْ حُصَيْنٍ عَنْ حَبِيبِ بْنِ أَبِي ثَابِتٍ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ عَلِيِّ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَبَّاسٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ ابْنِ عَبَّاسٍ أَنَّهُ رَقَدَ عِنْدَ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَرَآهُ اسْتَيْقَظَ فَتَسَوَّكَ وَتَوَضَّأَ وَهُوَ يَقُولُ إِنَّ فِي خَلْقِ السَّمَوَاتِ وَالْأَرْضِ حَتَّى خَتَمَ السُّورَةَ ثُمَّ قَامَ فَصَلَّى رَكْعَتَيْنِ أَطَالَ فِيهِمَا الْقِيَامَ وَالرُّكُوعَ وَالسُّجُودَ ثُمَّ انْصَرَفَ فَنَامَ حَتَّى نَفَخَ ثُمَّ فَعَلَ ذَلِكَ ثَلَاثَ مَرَّاتٍ بِسِتِّ رَكَعَاتٍ كُلُّ ذَلِكَ يَسْتَاكُ ثُمَّ يَتَوَضَّأُ وَيَقْرَأُ هَؤُلَاءِ الْآيَاتِ ثُمَّ أَوْتَرَ قَالَ عُثْمَانُ بِثَلَاثِ رَكَعَاتٍ فَأَتَاهُ الْمُؤَذِّنُ فَخَرَجَ إِلَى الصَّلَاةِ وَقَالَ ابْنُ عِيسَى ثُمَّ أَوْتَرَ فَأَتَاهُ بِلَالٌ فَآذَنَهُ بِالصَّلَاةِ حِينَ طَلَعَ الْفَجْرُ فَصَلَّى رَكْعَتَيْ الْفَجْرِ ثُمَّ خَرَجَ إِلَى الصَّلَاةِ ثُمَّ اتَّفَقَا وَهُوَ يَقُولُ اللَّهُمَّ اجْعَلْ فِي قَلْبِي نُورًا وَاجْعَلْ فِي لِسَانِي نُورًا وَاجْعَلْ فِي سَمْعِي نُورًا وَاجْعَلْ فِي بَصَرِي نُورًا وَاجْعَلْ خَلْفِي نُورًا وَأَمَامِي نُورًا وَاجْعَلْ مِنْ فَوْقِي نُورًا وَمِنْ تَحْتِي نُورًا اللَّهُمَّ وَأَعْظِمْ لِي نُورًا

 

İbn Abbâs (r.a.)'den rivayet edildiğine göre,

 

Kendisi (bir gece) Nebi (s.a.v.)'in odasında yatmış ve (Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in geceleyin) "Hakikat göklerin ve yerin yaratılışında...”[Âl-i İmrân 190] diye (başlayıp) sûreyi sonuna kadar okuyarak uykudan kalktığını ve misvaklanıp abdest aldığını, kıyamı, rükû'u ve sücûdu uzatarak iki rekat namaz kıldığını sonra namazdan çıkıp nefes alışverişi işitilecek kadar uykuya daldığını, sonra bunu üç defa tekrarlayarak altı re­kat namaz (kıldığım) ve her defasında da misvâklandığını sonra abdest aldığını ve bu âyetleri okuduğunu daha sonra da vitr (namazı) kıldığını görmüş.

 

(Bu hadisi Ebû Davud'a nakleden diğer râvi) Osman dedi ki: Üç rekatle (vitr yapardı). Bunu müteakip müezzinin gelmesiyle namaza çıkardı.

 

(Diğer râvi) îbn İsâ ise (şöyle) dedi: Vitri kılardı. Bunu müteakip sabahın girmesiyle Bilâl gelip kendisine namazı haber verirdi. Bunun üzerine sabah namazının iki rekatlık sünnetini kılıp namaza çıkardı.

 

(Hadisin buraya kadarki rivayetinden) sonra (her iki râvi de) Resûlullah (s.a.v.)'in;

 

"Ey Allah'ım! Benim kalbime nur, dilime nur, kulağıma nûr, gözüme nur, arkama nur, önüme, altıma ve üstüme nûr ver ve benim nurumu büyüt" diyerek (namaza gittiği rivayetinde) birleşirler.

 

 

İzah:

Buhârî, deâvât; Müslim; müsâfirîn; Tirmizî, deavât; Ahmed b. Hanbel, I, 284, 343, 352, 373.

 

İbn Abbâs r.a., Resûl-i Ekrem'in gece nasıl ibâdet ettiğini öğrenmek üzere bir geceyi Resûlullah'ın yanında geçirmek istemişti. O sırada îbn Abbâs daha bulûğ çağına ermemiş bir çocuktu ve Hz, Nebi'in zevcelerinden Hz. Meymûne teyzesi oluyordu.

 

Hz. İbn Abbâs Müslim'in bir rivayetinde hâdiseyi şöyle anlatıyor: "Ben yastığa aylan uzandım. Resûlullah ile zevcesi ise, uzunluğuna yattılar..." Müslim, müsâfirîn

 

Ebû Zür'a'nın "el-tlel" isimli eserinde ise, Hz. İbn Abbâs olayı şöyle anlatmaktadır:

 

Ben teyzem Meymûne'ye gelerek;

 

"Bu gece sizde yatmak istiyorum" dedim. O da:

 

Bizde nasıl yatacaksın, yalnız bir döşeğimiz var, diye cevab verdi. Bu­nun üzerine ben de:

 

Benim sizin döşeğinize ihtiyacım yok. Elbisemin bir kısmını altıma ya­yarım yastığa gelince, ben de başımı sizin başınızla birlikte arka taraftan yas­tığa koyarım, dedim. Az sonra Hz. Nebi geldi Meymûne O'na benim sözlerimi anlatınca:

 

"Bu Kureyş'in şeyhidir," buyurdu.

 

1317-1318 numaralı hadis-i şerifleri açıklarken de beyân ettiğimiz gibi Resûl-i Ekrem (s.a.v.)'in geceleyin ibâdete kalkış saati horozların ötmeye baş­ladığı saatti. Çünkü 1315 numaralı hadis-i şerifte de ifâde edildiği gibi bu saat Cenab-ı Hakk'ın rahmet-i ilâhiyyesinin inmeye başladığı ve Cenab-ı Hakk'ın; "Bana duâ eden yok mu, duasını kabul edeyim?" diye nida etme­ye başladığı bir andır. Bu mevzua geçen hadis-i şeriflerle birlikte ulemânın açıklamaları da nazar-ı itibara alınırsa şu hükme varılabilir:

 

"Gece altı eşit parçaya bölünecek olursa, genellikle bunun ilk üç parça­sı Resûl-i Ekrem (s.a.v.)'in uyku saatidir. Dördüncü ve beşinci parçası ibâdet saatidir. Son altıda bir parçası da seher vaktidir.”[Miras, Kâmil, Tecrid-i Sarih Tereemesi, IV, 65.]

 

Hz. İbn Abbâs Resûl-i Ekrem (s.a.v.)'in gece nasıl ibâdet ettiğini gördü­ğü gibi ve hadis-i şerifte geçen ifâdelerle anlatmıştır.

 

Her ne kadar bu hadis-i şerifte Resûl-i Ekrem'in uzunca iki rekat na­maz kıldığı anlatılarak söze başlanıyorsa da; "Biriniz gece kalktığı zaman (önce) hafif iki rekat namaz kılsın" anlamındaki 1323 numaralı hadis göze­ri ün de bulundurulursa uzunca kıldığı iki rekatten önce çok kısa iki rekat na­maz daha kılmış olduğu anlaşılır. Bu iki rekat kıldığı kabul edildiği takdirde ve daha önce geçen ve ileride gelecek olan Hz. Nebiin geceleyin onüç rekat namaz kıldığını ifâde eden hadislerle bu hadisin arasında te'Iif de sağ­lanmış olur. Bununla birlikte Resûl-i Ekrem'in bazan bu kısa iki rekatlık na­mazı kılmadığı da düşünülebilir.

 

Metinde "nûr" kelimesinin tenvinli olarak zikredilmesinden maksat, nu­run azametini ve sânını beyân içindir. Nurdan maksat da Hakk'ın ve gerçe­ğin aydınlığı ve zuhurudur. Îbnu'l-Esîr'in Nihâye'deki beyânına göre bu duada bazı organlar için nûr istemenin manası, "Ey Allah'ım! Benim bütün or­ganlarımı hak yolunda kullan ve bana hayır yoluna devamlı çalışıp ilerleme­yi nasibeyle" demektir. Bazılarına göre ise, buradaki "hak"tan maksat "ilim ve hidâyet"tir. Resûl-i Ekrem (s.a.v.) altı yandan gelecek cehalet, sapıklık teh­likelerinden ve şeytanın desiselerinden korunmak maksadıyla ümmetine kalb ile birlikte bazı organlar için ve altı cihet için Allah'tan nûr istemeyi Öğret­miştir. Bu organların nûrlanmasından maksat ise, hidâyet ve marifet nûrlarına mazhar ve ma'kes olmaları, cehalet ve sapıklık zulmetinden kurtulmalarıdır. Çünkü insanı çepeçevre kuşatmış olan nefs-i emmâre ve şey­tânın desiseleri insana sağ-sol, ön-arka, alt-üst olmak üzere altı cihetten ge­lerek onu şüphe ve vesvesenin karanlıkları içerisinde bırakır. Nûr ise asıldır. Nûr gelince, karanlığa ve şüpheye yer yoktur. Karanlık nurun çekildiği yer­leri istilâ eder. Metinde geçen; "Ve benim nurumu büyüt" cümlesi kendin­den önceki duaların kısa bir özeti durumundadır.