NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
مُوسَى بْنُ
إِسْمَعِيلَ
حَدَّثَنَا
وُهَيْبٌ
يَعْنِي
ابْنَ
خَالِدٍ حَدَّثَنِي
الْعَبَّاسُ
بْنُ عَبْدِ
اللَّهِ بْنِ
مَعْبَدِ
بْنِ
الْعَبَّاسِ
بْنِ عَبْدِ
الْمُطَّلِبِ
عَنْ عِكْرِمَةَ
عَنْ ابْنِ
عَبَّاسٍ
قَالَ الْمَسْأَلَةُ
أَنْ
تَرْفَعَ
يَدَيْكَ
حَذْوَ
مَنْكِبَيْكَ
أَوْ
نَحْوَهُمَا
وَالِاسْتِغْفَارُ
أَنْ تُشِيرَ
بِأُصْبُعٍ
وَاحِدَةٍ
وَالِابْتِهَالُ
أَنْ تَمُدَّ
يَدَيْكَ
جَمِيعًا
İbn Abbâs (r.a.)'dan;
demiştir ki:
"(Duada bir şey) isteme(nin
edebi) ellerini omuzlarının hizasına veya onlara yakın bir şekilde kaldırman;
istiğfar(ın edebi) bir parmağınla işaret etmen; (azabı defetmek için) yalvarıp
yakarma(nın edebi) de ellerini iyice uzatmandır."
İzah:
Sadece Ebu Davud rivayet
etmiştir.
İbn Abbas (r.anhuma) bu
haberde Allah'a dua eden kimsenin ellerini nasıl tutması gerektiğini tarif
etmiştir. Bu tür şeylerin akıl yoluyla bilinmesi mümkün olmadığı için haber Hz.
Peygamberin hadisi hükmündedir. İbn Abbas'ın bu söylediklerini Resulüllah'tan
duyduğuna hükmedilir. 1491 nolu hadisde de bu hadisin bir benzerinin rivayet
edildiği belirtilir. Münziri o rivayet için Hz. Peygamber'den nakledildiğine
işaret olmak üzere "merfu olarak" kaydını koymuştur.
Bu habere göre, dua
eden bir kimsenin Allah'tan birşey isterken ellerini omuzları hizasına
kaldırması duanın adabındandır. Ancak kaldırılan ellerin ne şekilde tutulması
gerektiğine, aralarının açık mı yoksa kapalı mı olacağına dair bir işaret
yoktur. Taberânî'nin İbn Abbas'tan rivayet ettiği bir haberde Hz. Peygamber'in
ellerini yüzüne doğru tutup yumduğu belirtilmekte ise de, Irakî İhya'nın
hadislerini tahkik ederken bu habere "zayıf" demektedir.[bk. Ihya'ü
UlÛmi'd-Din, I, 398.]
Hanefi fıkıh
kitaplarının bazılarında duanın adabı anlatılırken, ellerin birbiri üzerine
konulmayıp aralarında bir açıklığın bulunması gerektiği ifâde edilmekte,
bazılarında ise elleri birleştirmenin efdal olduğuna dâir nakiller
yapılmaktadır. Fetevâ-yi Hindiye'de aynen şöyle denilmektedir: "Duada efdal
olan, elleri yaymak ve az da olsa aralarında bir açıklık bulundurmaktır.
Birini diğeri üzerine koyamaz..."[Fetevayi Hindiye, s. 318.]
Merâki'l-Felah haşiyesi
Tahtavî'de Nehr'den naklen; "az da olsa eller arasında bir aralığın
bulunması duanın müstehap olan keyfiyetlerindendir" denilmiş, sonra da
Hısnü'l-Hasîn şerhinde "elleri birleştirip parmakları kıbleye doğru
tutmak âdâbdandır" sözleri nakledilmiştir. Tahtavî devamla Mişkat şerhinde
"Hz. Peygamber (s.a.v.)'in arafe günü dua ederken ellerini birleştirdi"
denildiğini söyledikten sonra, "bu farklı rivayetleri şu şekilde te'lif
etmiştir: "Bu birleştirmeden maksat, elleri aynı seviyede tutmak, elleri
birleştirmenin daha iyi olduğunu söyleyenlerin muradı, elleri aralarında az da
olsa biraz açıklık kalması kaydıyla birbirine yaklaştırmaktır"
der.[Tahtavî Haşiye ala Meraki'I-Felah s. 257.]
Görüldüğü gibi Tahtavî
de ellerin arasında bir açıklığın bulunması gerektiği görüşünü
benimsemektedir. Ancak ellerin arasını birleştirmeyi daha iyi sayanlar da
tamamen mesnetsiz değildirler. Ne var ki dua esnasında ellerin şekli ne farz ne
vacip ne de sünneti ir. Yalnız bunu bahane ederek tefrika çıkarmak veya bir
tarzı bir gruba alâmet yapıp öyle yapmayanları günaha nisbet etmek hatadır.
Gelen haberlerin hepsi sahih ise, Hz. Peygamberdin ellerini bazan açtığı bazan
da birleştirdiği olmuştur. Bir art niyet taşımamak ve fitne ve ayrılığa sebeb
olmamak şartıyla ellerini birleştirenler de açanlar da sünnete uygun davranmış
olurlar.
Avuç içlerini
istikameti konusunda da farklı rivayetler göze çarpmaktadır. Meraki'1-felah'da
"eller göğüs hizasında ve yönü yüze gelecek şekilde tutulur"
denildiği halde, Hısnü'l-Hasin'de ve şerhinde ellerin omuz hizasında ve
avuçlann semâya doğru açılacağı, çünkü du&nın kıblesinin gökyüzü olduğu söylenmektedir.
Üzerinde durduğumuz
haberde istiğfar edenlerin parmağıyla işaret etmesinin de âdâbtan olduğu
belirtiliyor. Sarihlerin ifâdesine göre söz konusu parmak işaret parmağıdır.
Çünkü "Sebbâbe" de denilen bu parmak, hakaret ve sövme için de kullanılırdı.
İstiğfar eden kişi bu parmağı kaldırınca kendisini günaha düşüren nefis ve
şeytanı kötülemiş onlara hakeret etmiş olur.
Yine haberde azaptan
korunmak içir tazarru ve niyazda bulunan kişinin ellerini daha fazla
kaldırmasının efdâl olduğu belirtilmektedir. Bundan sonraki rivayet bunu daha
açık olarak ortaya koymaktadır.