NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
إِبْرَاهِيمُ
بْنُ مُوسَى
أَخْبَرَنَا
عِيسَى عَنْ
زَكَرِيَّا
عَنْ أَبِي
إِسْحَقَ عَنْ
عَاصِمٍ عَنْ
عَلِيٍّ
رَضِيَ
اللَّهُ عَنْهُ
قَالَ قَالَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
يَا أَهْلَ
الْقُرْآنِ
أَوْتِرُوا
فَإِنَّ
اللَّهَ
وِتْرٌ
يُحِبُّ
الْوِتْرَ
Ali (r.a.)'den; demiştir
ki: - Resûlullah (s.a.) şöyle buyurdu:
“Ey ehl-i Kur'ân; vitr
namazı kılınız, çünkü Allah tektir ve vitri sever (kabul eder)."
İzah:
Müslim, zikr; Tirmizî,
vitr; Nesai, kıyâmu'l-leyl; İbn Mâce, ikâme; Dârimî, sâlât; Ahmed b. Hanbel, I,
100, 110, 143, 144, II, 109, 155, 258, 267, 277.
Hadis-i şerifteki “ =
ey Kur'ân ehli" tabiri hitabın
sadece Kur'ân-ı Kerim'i okuyup hıfz edenlere ait olmasını gerektirmez. Hitab
bütün mü'minleredir. Vitir kılma emri, mükellef olan bütün mü'minlere şâmildir.
Burada sadece Kur'ân ehlinin zikredilmesi, onların şeref ve faziletlerine
işaret içindir. Hattâbî bu ifâdeyi hakikî mâ nâsına alarak hitabın sadece ehl-i
Kur'ân'a yönelik olduğunu söylemiş vt bunun vitrin vâcib olmadığına delâlet
ettiğini iddia etmiştir. Bir sonraki rivayet de bu iddiaya kuvvet veriyor.
Ancak bu iddia pek rağbet görmemiştir. İşaret edilen hadisin izahı yeri gelince
yapılacaktır.
Cenab-ı Allah'ın vitri
sevmesinden maksat, onu kabul buyurması ve kılana sevab vermesidir.
Hz. Peygamber'in
"vitri kılınız" diye emir kipi ile bu namazı emretmesi, vitrin vâcib
olmasını gerektirir. Çünkü Şâriin mutlak emri, vücûba hamledilir. İmam A'zam
Ebû Hanife'nin üç kavlinden biri ve en meşhuru budur. Bu görüşü ondan Yûsuf b.
Hâlid nakletmiştir. Hammâd b. Zeyd'in Ebû Ha-nife'den rivayeti bu namazın,
farz, Nûh b. Ebî Meryem el-Mervezî'nin rivayeti de sünnet olduğu tarzındadır.
İbnu'I-Müseyyeb, Ebû Ubeyde b. Abdillah b. Mes'ud, Mucâhid ve Dahhâk da vitrin
vâcib olduğunu söylerler. Ebû Hanife'nin deliline geçmeden önce, farklı
görüşleri aktarıp onların delillerini serdedeceğiz. Sonra da Ebû Hanife'nin
delili ile birlikte, karşı görüştekile-rin delillerine bakışını ortaya koymaya
çalışacağız.
Eimme-i sclase ile
Hanefîlerden Ebû Yûsuf ve Muhammed vitir namazının diğer muakkat sünnetlerden
daha kuvvetli bir sünnet-i müekkede olduğunu söylemişlerdir. Görüşlerinde
dayandıkları naklî deliller şunlardır:
"Üç şey size
değil, bana farz kılındı. Bunlar vitir, kuşluk ve Kurban bayramı
(namazlan)dir."
"Üç şey bana farz
kılındı, halbuki onlar size sünnettir. Vitir, kuşluk ve kurban bayramı
(namazları)."
"Şüphesiz Allah
(c.c.) size her gece ve gündüz beş vakit namazı farz kıldı/'
Veda hutbesinde
Efendimiz şöyle buyurdu:
"Beş vaktinizi
kılınız..."
Resulullah (s.a.)
Muaz'ı Yemen'e gönderirken şöyle emretti:
"Onlara Allah'ın
kendilerine her gün ve gecede beş vakit namazı farz kıldığını bildir."
Vitrin sünnet olduğunu
söyleyenler için ilk iki hadisin delâleti gayet açıktır. Diğerlerinin delâlet
yönü için de şöyle derler: "Bu hadisler açık olarak bir gün ve gecedeki
farz namaz toplamının beş olduğunu göstermektedir. Şayet vitri de farz (vacip)
sayarsak, o zaman farz namaz sayısı altıya çıkmış olur ki, bu açık rivayetlere
ters düşer. Vitrin farz olduğunun kabul edilmesi hâlinde mezkûr rivayetlerin
mensûh olduğuna hükmetmek gerekecek ki, bu mümkün değildir. Çünkü meşhur
hadisler veya Kur'ân-ı Kerim âhad hadislerle nesh edilemez. Aklî yönden
düşünüldüğünde de vitrin farz (vacib) olmaması gerekir. Zira farz müstakil bir
ibâdettir. Tâbi olamaz. Halbuki vitir yatsıya tebean kılınır. Üstelik vitrin
müstakil bir vakti yoktur. Onun için ezan okunmaz, kaamet edilmez. Cemaatle
kılınmaz her üç rekatında de Fâtiha'-dan sonra sûre okunur. Bütün bunlar
sünnetin alâmetleridirler."
Üzerinde durduğumuz
hadisin vücûba delâletine ilâveten şu aşağıda nakledeceğimiz hadis ve talikler
de Ebû Hanife'nin delilleridir.
"Şüphesiz Allah
size bir namaz ilâve etti. Dikkat edin! O vitirdir. Onu yatsı ile fecrin doğuşu
arasında kılınız."
Bu rivayetin vitrin
vücûbuna delâleti şu yöndendir:
1. Hz. Peygamber vitrin
kılınmasını emretmiştir. Emir vücûba delâlet eder.
2. Efendimiz bu namaza
"ilâve (ziyâde)" demiştir. Bir şeye ilâve ancak o şeyin kendi cinsi
ile olabilir. Burada vitrin beş vakte ilâve edildiği bildirildiğine göre, onun
beş vakit cinsinden olması gerekir. Sünnet olsaydı ilâve denmezdi. Üstelik
ilâve ancak miktarı belli olanlara yapılır. Miktarı belli olan da farzdır.
Nafilelerin miktarı belli değildir.
3. Efendimizin "dikkat
edin, o vitirdir" buyurması, bu namazın önceden ashab tarafından
kılındığını ve bilindiğini gösterir, zira Resûlullah bu kelimeyi söyledikten
sonra herhangi bir izaha ihtiyaç duymamış, sahâbiler de açıklama
istememişlerdir. Demek ki bu namaz daha önce sünnet olarak kılınıyormuş. Kılman
bir şeyin sünnet olarak ilâvesi düşünülemeyeceğine göre, bu namaz vâcibtir.
Ebû Hanife'nin görüşünü
te'yid eden diğer bazı hadisler şunlardır:
"Ey Kur'ân ehli,
vitri kılınız. Vitri kılmayan bizden değildir." "Vitir vâcib bir
hakdır, her kim vitri kılmazsa, bizden değildir."
Bu hadislerde vitri
terk edenlere "bizden değildir" şeklinde bir tehdidin yöneltilmesi,
bu namazın vâcib olduğunu gösterir. Çünkü tehdid ancak farz ve vacibi terk
edenlere yapılır. "- Vitir her müslümana vâcibtir." "- Vitir
.her müslüman üzerine sabit bir vâcibtir..." Bu hadislere ilâveten bazı
İslâm büyüklerinin vitrin vücûbuna delâlet eden sözleri de Ebû Hanife'nin
görüşünün delilleri arasında zikr edilebilir. Meselâ Hasan el-Basrî:
"Müslümanlar vitrin sabit ve vâcib olduğunda icmâ etmişlerdir" demiş;
Tahâvî de vitrin vâcib olduğunda selefin icma'ı olduğunu söylemiştir.
Vitrin sünnet olduğu
görüşünde olanlar şüphesiz bu rivayetleri silip atmamışlar, bunları
görmezlikten gelmemişlerdir. Yaptıkları tetkikler neticesinde bazı rivayetlerin
zayıf olduğuna hükmetmişler, bazılarını ise, tevîl etmişlerdir.
Vitir namazının
vaktinde (alınmaması hâlinde Sahibeyne ve Şafiî'nin bir kavline göre de kaza
mecburiyetinin olması, inme imkânına sahib olanın hayvan üzerinde
kılamayacağında icma olması, üç rekatle nafilenin meşru olmayışı da bu namazın
vâcib olduğunu söyleyen Ebû Hanife'nin görüşünü takviye etmektedir.
Vitrin sünnet olduğunu
söyleyenlerin delilleri, Ebû Hanife'nin görüşünü kabul edenler tarafından şu
şekilde cevaplandırılmıştır:
"Karşı tarafın
delil getirdiği hadisler, farz namaz sayısının beş olduğunu ifade etmektedir.
Biz de bunu kabul ediyoruz. Bizim vitre vâcib dememiz farz namaz sayısını altıya
çıkarmaz. Çünkü biz buna farz değil, vâcib diyoruz. Farz ayrı şey, vâcib ayrı
şey. Öyleyse o hadisler bizim aleyhimize delil olamazlar."
Vitrin vakti yok,
tarzındaki itirazları da yersizdir. Çünkü vitrin vakti yatsı namazının
vaktidir. Ancak yatsı önce kılınır. Vitrin yatsıya tabi oluşu sünnetin farza
tabi oluşu gibi değil, farz namazların birbirlerini takib etmesi gibidir.
Yatsının, gecenin sonuna te'hir edilmesi mekruh olduğu halde, vitrin te'hir
edilmesinin müstehab oluşu bu namazın müstakil oluşunu gösterir. Zira yatsıya
tabi olsa idi, kerahet yönünden de tabi olacaktı.'Halbuki böyle olmamıştır.
Cemaat, ezan ve kametin
vitir namazında bulunmayışı da vitrin vâcib olmamasını gerektirmez. Çünkü
bunlar İslâmm şiârındandırlar ve şiarlar farzlara mahsustur. Bunun için bayram
namazlarında da kaamet ve ezan yoktur.
Her rekatte Fatiha'dan
sonra kıraatin gerekli oluşu ihtiyata binâendir. Çünkü bu namaz hakkında vârid
olan deliller onun farz sınıfına sokulmasına elverişli değillerdir."
Vitrin hükmü yanında
rekat adedi de İslâm âlimleri arasında ihtilaflıdır. Kimi "gecenin
sonunda bir rekattır," derken, kimi "iki rekatten sonra selâm
verilmek şartıyla üç" kimi de "selâm sonunda olmak üzere üç
rekat" olduğunu söylemişlerdir. Hattâ müslümanın bu namazı bir, üç, beş,
yedi, dokuz ve onbir rekat olarak kılabileceğini söylemiştir. Bu mesele 1421 ve
1422 numaralı hadislerin izahı esnasında açıklanacaktır.