NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
يَحْيَى بْنُ
مُعِينٍ
قَالَ
حَدَّثَنَا
حَجَّاجٌ
حَدَّثَنَا
يُونُسُ عَنْ
أَبِي إِسْحَقَ
عَنْ
الْبَرَاءِ
بْنِ عَازِبٍ
قَالَ كُنْتُ
مَعَ عَلِيٍّ
حِينَ
أَمَّرَهُ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
عَلَى
الْيَمَنِ
قَالَ
فَأَصَبْتُ مَعَهُ
أَوَاقِيَ
فَلَمَّا
قَدِمَ
عَلِيٌّ مِنْ
الْيَمَنِ عَلَى
رَسُولِ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
قَالَ
وَجَدْتُ
فَاطِمَةَ
رَضِيَ
اللَّهُ
عَنْهَا قَدْ
لَبِسَتْ ثِيَابًا
صَبِيغًا
وَقَدْ
نَضَحَتْ
الْبَيْتَ
بِنَضُوحٍ
فَقَالَتْ
مَا لَكَ
فَإِنَّ رَسُولَ
اللَّهِ صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
قَدْ أَمَرَ
أَصْحَابَهُ
فَأَحَلُّوا
قَالَ قُلْتُ
لَهَا إِنِّي
أَهْلَلْتُ
بِإِهْلَالِ النَّبِيِّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
قَالَ
فَأَتَيْتُ
النَّبِيَّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فَقَالَ لِي كَيْفَ
صَنَعْتَ فَقَالَ
قُلْتُ
أَهْلَلْتُ
بِإِهْلَالِ
النَّبِيِّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
قَالَ
فَإِنِّي
قَدْ سُقْتُ
الْهَدْيَ وَقَرَنْتُ
قَالَ
فَقَالَ لِي
انْحَرْ مِنْ الْبُدْنِ
سَبْعًا
وَسِتِّينَ
أَوْ سِتًّا
وَسِتِّينَ
وَأَمْسِكْ
لِنَفْسِكَ
ثَلَاثًا
وَثَلَاثِينَ
أَوْ
أَرْبَعًا
وَثَلَاثِينَ
وَأَمْسِكْ لِي
مِنْ كُلِّ
بَدَنَةٍ
مِنْهَا
بَضْعَةً
el-Berâ b. Âzib'den;
demiştir ki: Ben, kendisini Resûlullah (s.a.v.) Yemen'e vali ta'yin ettiği
zaman Hz. Ali'nin yanında idim. (Hz. Berâ) dedi ki: Onun yanında kilolarca
(mal) elde ettim. Kendisi Yemen'den Resûlullah (s.a.v.)'in yanına geldiği vakit
Fâtıma (r.anha.)'yı boyalı elbiseler giyinmiş ve evide güzel misklerle
kokulandırmış bir halde buldu. (Hz. Fâtima) dedi ki.
Sana ne oluyor da
(ihramdan çıkmıyorsun) oysa Resûlullah (s.a.v.) ashabına (ihramdan çıkmalarını)
emretti, onlar da ihramdan çıktılar.
(Hz. Ali) dedi ki:
Ben de O'na, "Ben
Nebi (s.a.v.) ne niyetle girdiyse ben de o niyete ihrama girdim (O ise henüz
ihramdan çıkmadı)" diye cevap verdim ve Nebi (s.a.v.)'in yanına geldim.
Bana:
İhrama girerken nasıl hareket
ettin? diye sordu. Ben de:
"Nebi (s.a.v.)'in
girdiği gibi ihrama girdim" diye niyet ettim cevabını verdim. (O'da):
"Ben (Beyt-i
Şerife) hedy kurbanlığı gönderdim ve (hac ile umreyi) birleştirdim. Sen
kurbanlardan 67'sini yahutta 66'sım kes 33'ünü yahutta 34'iinü kendine bırak
(kestiğin) develerin her birinden biraz (et parçası)da bana bırak"
buyurdu.
İzah:
Nesâî, menâsik;
Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, V, 15.
"Mâ leke = sana ne
oluyor?" sözü Nesâî'nin rivâyetinde şu şekilde geçmektedir: "Gelince
baktım ki Fâtıma evi güzel kokularla kokulamış, hemen üzerine yürüdüm. O da;
"Sana ne oluyor? Resûlullah ashabına böyle yapmalarım emretti. Onlar da
böyle yaparak ihramdan çıktılar" diyerek bana çıkıştı," şeklinde
geçiyor.
"Ben, Nebi
(s.a.v.) ne niyetle ihrama girdiyse ben de o niyetle ihrama girdim," sözü
ileride gelecek olan 1905 numaralı hadis-i şerifte şu anlama gelen lâfızlarla
geçmektedir: "Ali (r.a.) Yemen'den Resûlullah (s.a.v.)'ın develerini
getirdi ve Hz. Fatıma'yı da ihramdan çıkanlar arasında buldu. Fatıma (r.anhâ.)
boyalı elbiseler giymiş ve sürme çekinmişti. Hz. Ali bu durumu beğenmedi ve,
"bunu sana kim emretti?" diye çıkıştı. Hz. Fâtıma da,
"Babam" diye cevap verdi. Hz. Ali Irak'ta iken şöyle derdi:
"Bunun üzerine ben Fâtıma'yı bu yaptığından dolayı azarlatmak ve
Resûlullah (s.a.v.) adına söylediklerim sormak için Resûlullah (s.a.v.)'a
gittim. Fâtıma'nın yaptıklarını beğenmediğimi ve "bunu bana babam
emretti" dediğini kendisine haber verdim de "doğru söylemiş, doğru söylemiş"
diye cevap verdi.
"Bana;
"ihrama girerken nasıl hareket ettin?" diye sordu," cümlesi 1905
numaralı hadis-i şerifte "Sen hacca niyetlenirken ne dedin? buyurdu. Ben
de "Yarabbi Resulün neye niyetlendiyse ben de ona niyet ediyorum"
dedim, cevabını verdim. "Benim yanımda kurbanlığım var. Sen ihramdan
"Çıkma" buyurdular," şeklinde geçmektedir.
Her ne kadar konumuzu
teşkil eden hadis-i şerifte adedleri yüze ulaşan kurbanlık develerin altmış
altısını veya altmış yedisini Hz. Ali'nin kestiği ifade ediliyorsa da 1905 numaralı
hadis-i şerifte bu develerin altrmşüç tanesini Resûl-i Ekrem (s.a.v.)'in kendi
eliyle kestiği ve geriye kalanları da Hz. Ali'nin kestiği ifade edilmektedir.
Nevevî'nin dediği gibi işin doğrusu da budur. Hatta "Sen kurbanlardan
67'sini yahutta 66'sını kes" cümlesi, Nesâî'nin ve Beyhâkî'nin rivayetinde
bulunmuyor. Metinde geçen söz konusu cümlenin, "Sen bu kurbanlardan
(67'sini veya) altmış altısını benim için kesime hazırla biraz sonra gelip
onları keseceğim"-anlamına gelmesi mümkün olduğu gibi, aslında bu sözü Hz.
Ali'ye söyledikten sonra bu develeri bizzat kendisinin kesmesinin daha uygun
olacağını düşünerek bizzat kendi eliyle kesmeye karar vermiş olması da
mümkündür. Sözü geçen cümledeki "altmış yedisini veya altmış
altısını" sözlerindeki tereddüt râvi-ye aittir.
Yine 1905 numaralı
hadis-i şerifte; "sonra her deveden bir parça alınmasını emir buyurdu.
Bunlar bir tencereye konarak pişirildi. İkisi de develerin etinden yiyip
(çorbasından) içtiler," denilmektedir. Resûl-i Zişân Efendimiz bunu her kurbanın
etinden yemenin sünnet olduğunu göstermek için yapmıştır.