NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
أَبُو
سَلَمَةَ
مُوسَى بْنُ
إِسْمَعِيلَ
حَدَّثَنَا
حَمَّادٌ
عَنْ قَيْسٍ
عَنْ عَطَاءٍ
عَنْ ابْنِ
عَبَّاسٍ
أَنَّهُ
قَالَ يَا
زَيْدَ بْنَ
أَرْقَمَ
هَلْ عَلِمْتَ
أَنَّ
رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
أُهْدِيَ
إِلَيْهِ
عَضُدُ
صَيْدٍ فَلَمْ
يَقْبَلْهُ
وَقَالَ
إِنَّا
حُرُمٌ قَالَ نَعَمْ
İbni Abbas (r.a.)'den
rivayet edildiğine göre, Kendisi (Zeyd'e hitaben):
Ey Zeyd b. Erkam, sen
Resûlullah (S.A.V.)'e bir av parçası hediye edildiğini ve onu kabul etmeyip,
"Biz
ihramhyız" dediğini biliyor musun? demiş. (Zeyd de):
Evet, cevabını vermiş.
İzah:
Müslim, hac; Nesâî, hac
Bu hadisle bir önceki
hadis ihramlı bir kimsenin av eti yemesinin caiz olmadığım mutlak surette ifâde etmektedirler. Onu avlayan
kimsenin ihramlı olup olmamam arasında bir fark olmadığı gibi o hayvanı kendisi
için veya başkasına ikram etmek için avlamış olması da önemli değildir. Bu
hallerin hepsinde de ihramlının av eti yemesi haramdır. Çünkü hadiste
ihramlının av eti yemesinin sebebi ihramlı olmasına bağlanmıştır. Hz. Ali ile
İbn Abbas ve İbn Ömer (r.a.) bu görüştedirler. Ayrıca el-Leys b. Sa'd, es-Sevrî
ve İshâk (r.a.) de bu görüştedirler. Delilleri ise, bu hadisle birlikte;
"deniz avı yapmak ve onu yemek kendinize de misafire de bir faide olmak
üzere sizin için helâl edildi. İhramda bulunduğunuz müddetçe ise, kara avı
haram kılındı,"[Mâide 96] anlamındaki âyet-i kerime ile bir önceki
hadis-i şerifin şerhinde geçen İbn Abbâs'-ın es-Sa'b b. Cessâme'den rivayet
ettiği hadistir.[hadis için bk. Nesâî, hac; Buhârî, cezau's-sayd]
İmâm Şafiî, Ahmed ve
ulemânın büyük çoğunluğuna göre ihramlının, ihramlı bir kimsenin avladığı kara
avmm etini yemesi haramdır. Fakat ihramlı bir kimse ihramsız olan bir kişinin
kendisi için avlamış olduğu avın etini yiyebilir. Fakat ihramlı bir kimsenin
ihramsız avcıya o avı avlaması için avın yerini göstermek gibi bir yardımda
bulunmamış olması şarttır. Delilleri ise 1851 numaralı hadis-i şerif ile Buhârî
ile Müslim'in rivayet ettikleri şu hadistir: "Resûlullah (S.A.V.) hac
niyetiyle yola çıktı. Onunla beraber biz de çıktık. Derken içlerinde Ebû
Katâde'nin de bulunduğu bazı ashabını ayırarak:
"Bana kavuşuncaya
kadar deniz sahilini takip edin," buyurdu. Ayrılanlar deniz sahilim
tuttular. Resulullah (S.A.V.)'den ayrılınca hepsi ihrama girdiler. Yalnız Ebû
Katâde girmedi. Yolda giderlerken ansızın bir takım yaban eşekleri gördüler.
Ebû Katâde hemen üzerlerine hücum ederek onlardan bir dişi eşeği vurdu.
Arkadaşları hayvanlarından inerek onun etinden yediler. Sonra:
(Eyvah) ihramlı iken et
yedik, dediler. Eşek etinin kalan kısmını yanlarına aldılar. Resûluilah
(S.A.V.)'e gelince:
Ya Resulullah! Bizleri
ihrama girmiştik. Ebû Katâde ihramlanmamıştı. Derken bir takım yaban eşekleri
gördük. Ebû Katâde derhal bunlara hücum ederek içlerinden dişi bir yaban
eşeğini vurdu. Biz de hayvanlarımızdan inerek onun etinden yedik. Sonra da;
(Eyvah) ihramlı
olduğumuz halda av eti yiyoruz, dedik. Etinin kalan kısmım da getirdik,
dediler.
Bunun üzerine
Resûluilah (S.A.V.):
"Sizden biriniz
Ebü Katâde'ye emretti, yahut bir şeyle işarette bulundu mu?" diye sordu.
Ashâb:
"Hayır"
dediler.
"Öyle ise, kalan
etini yeyin," buyurdular.[Müslim, hac; Buhârî, cezau's-sayd]
Anılan âlimler bu
hadislerden başka 1852 numaralı hadisi de kendi görüşlerine delil olarak
gösterirler.
İmâm Mâlik de bu
görüştedir. Ancak kendisine "İhramlı iken ölü eti yemek zaruretinde kalan
bir kimsenin avlamış olduğu av etiyle ölü hayvan etlerinden hangisini
yiyebileceği" sorulunca, bu etlerden sadece ölü hayvan etini
yiyebileceğini söylemiş ve "Çünkü Allah teâlâ ihramlımn av eti yemesine
hiçbir zaman müsaade vermemiş fakat zaruret halinde ölü hayvan eti yemesine
izin vermiştir," demiştir. Allah teâlâ'mn ihramhya hiç bir zaman av
hayvanı! eti yeme izni vermediğine delil olarak: "Ey imân edenler, siz
(hac ve umre için) ihramlı bulunurken av öldürmeyin"[Mâide 95.] âyetiyle
"ihramda bulunduğunuz müddetçe ise kara avı haram
kılındı,"[Mâide 96.] âyetini,
ihramlımn zaruret halinde ölü hayvan eti yemesine izin verdiğine delil olarak
da, "Kim (bunlardan bir şeyi yemeye) muztar kalırsa, tecâvüz etmemek ve
(zaruret miktarını) aşmamak üzere (yiyebilir). Çünkü Rabbin çok yarlığayıcı,
çok esirgeyicidir,"[En'am 145.] ayetini göstermiştir.
Mevzumuzu teşkil eden
hadis-i şerifte ifâde edilen "Resûl-i Ekrem'in kendine ikram edilen av
etini yemekten kaçınması", mezkûr ulemaya göre iki şekilde açıklanabilir:
a. Resûl-i Ekrem bir
ihramlı olarak bu avın kendisi için avlandığını bildiğinde dolayı;
b. Yahutta bu avın
avlanmasına bir ihramlımn yardımcı olduğunu bildiği için onu yemekten kaçınmış
olabilir.
İmâm Şafiî, İmâm Ahmed
ve cumhur-u ulemâya göre tercümesini sunduğumuz Mâide Sûresinin 195 ve 196
âyet-i kerimelerinin genel anlamlan 1851 numaralı hadisie tahsis edilmiştir.
Hanefî ulemâsına göre
ise; ihramlı bir kimse kendisi için ihramsız, avcı tarafından avlanmış olan bir
avı yiyebilir. Ancak o avı avcıya kendisinin göstermemiş olması şart olduğu
gibi avcıya başka bir ihramlının da o avı avlamakta yardım etmemiş olması
şarttır. Bu konudaki delilleri, 1852 numaralı hadis-i şeriftir. Çünkü sözü
geçen hadiste "Resûl-i Ekrem'in ihramlı olanlara kendilerine sunulan bir
avı yemeye izin verdiği" ifade ediliyor. Hanefî ulemâsına göre bu avı
takdim eden avcı avı kendisi için değil, Resûl-i Ekrem ve ashabı için
avlamıştı.
Hz. Ömer'in konu ile
ilgili kanaatleri de Hanefilerin görüşünü desteklemektedir. Hz. Ebû
Hureyre'nin rivayetine göre, "Bir kimse, Hz. Ömer'e ihramlı av eti
yiyebilir mi?" diye sormuş da Hz. Ömer ona yiyebileceğini söylemiştir.
Daha sonra Hz. Ebû Hureyre, Hz. Ömer'in bu fetvasını Hz. Abdullah b, Ömer'e
nakletmiş, İbn Ömer bu fetvanın doğru olduğunu ifade etmiştir."[bk.
Tahâvî, Şerhu Meâni'l-âsâr, II, 174.] Hanefî ulemâsı bu görüşlerinin
doğruluğuna delil olarak ayrıca, "ihramlı olarak Talha b. Ubeydillah'm
yanında bulunuyorduk. Kendisine bir kuş hediye ettiler de Talha uyuyordu.
Bazımız bundan yedik, bazımız da yemekten çekindik. Talha uyanınca yiyenlerin
hareketini doğru buldu ve "Biz onu Resûllah (S.A.V.) ile beraber
yedik" dedi,"[Müslim, hac] anlamındaki hadis-i şerif ile Umeyr b.
Seleme'nin rivayet ettiği "el-Behzî Nebi (S.A.V.)'e bir vahşi eşek hediye
etti de Nebi (S.A.V.), Hz. Ebû Bekr'e arkadaşları arasında paylaştırmasını
emretti"[Zürkânî, Şerhu'l-Muvatta' III, 88; Nesâî, hac] anlamındaki
hadis-i şerifi delil gösterirler.
Hanefî uleması cumhurun
delilini teşkil eden "Size ihramda iken kara avı(mn eti) helâldir. Onu
kendiniz avlamadığınız veya o sizin için avlanmadığı takdirde'' anlamındaki
1851 numaralı hadisteki "ev = yahut" harfinin "illâ =
müstesna" anlamında kullanıldığını söyleyerek hadîse "ihramlı iken
kendiniz avlamadığınız takdirde size kara avı(mn eti) helâldir. Kendiniz
avlamışsanız, o zaman haramdır. Fakat o avın sizin için avlanmış olması
müstesna. O zaman helâldir," mânâsını vererek söz konusu hadisin de kendi
görüşlerini desteklediğini savunurlar.
Cumhur-i ulemâ ise,
Hanefî âlimlere şu cevabı vermişlerdir:
1. Hanefilerin iddia
ettiği gibi Ebû Katâde, Talha ve el-Behzî hadisleri "yenmesi helâl olan
avın, ihramlı için avlanan av olduğunu açıkça ifade eden birer metin değillerdir.
Ancak bu mânâya gelmesi ihtimali vardır. Başka bir ifâdeyle hadisin bu mânâya
gelmesi, sadece bir ihtimalden başka birşey değildir. Buna kesin bir netice
gibi sarılmak doğru değildir.
2. 1851 numaralı Câbir
hadisinde geçen "ev = yahut" kelimesine "illâ = müstesna"
mânâsı vermek delilsiz ve karinesiz olarak zahirî mânâyı terk etmek demektir.