SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

MENASİK BAHSİ

<< 1850 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

حَدَّثَنَا أَبُو سَلَمَةَ مُوسَى بْنُ إِسْمَعِيلَ حَدَّثَنَا حَمَّادٌ عَنْ قَيْسٍ عَنْ عَطَاءٍ عَنْ ابْنِ عَبَّاسٍ أَنَّهُ قَالَ يَا زَيْدَ بْنَ أَرْقَمَ هَلْ عَلِمْتَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أُهْدِيَ إِلَيْهِ عَضُدُ صَيْدٍ فَلَمْ يَقْبَلْهُ وَقَالَ إِنَّا حُرُمٌ قَالَ نَعَمْ

 

İbni Abbas (r.a.)'den rivayet edildiğine göre, Kendisi (Zeyd'e hitaben):

 

Ey Zeyd b. Erkam, sen Resûlullah (S.A.V.)'e bir av parçası hediye edildiğini ve onu kabul etmeyip,

 

"Biz ihramhyız" dediğini biliyor musun? demiş. (Zeyd de):

 

Evet, cevabını vermiş.

 

 

İzah:

Müslim, hac; Nesâî, hac

 

Bu hadisle bir önceki hadis ihramlı bir kimsenin av eti yemesinin caiz olmadığım mutlak  surette ifâde etmektedirler. Onu avlayan kimsenin ihramlı olup olmamam arasında bir fark olmadığı gibi o hayvanı kendisi için veya başkasına ikram etmek için avla­mış olması da önemli değildir. Bu hallerin hepsinde de ihramlının av eti yemesi haramdır. Çünkü hadiste ihramlının av eti yemesinin sebebi ihram­lı olmasına bağlanmıştır. Hz. Ali ile İbn Abbas ve İbn Ömer (r.a.) bu görüştedirler. Ayrıca el-Leys b. Sa'd, es-Sevrî ve İshâk (r.a.) de bu görüş­tedirler. Delilleri ise, bu hadisle birlikte; "deniz avı yapmak ve onu yemek kendinize de misafire de bir faide olmak üzere sizin için helâl edildi. İh­ramda bulunduğunuz müddetçe ise, kara avı haram kılındı,"[Mâide 96] anlamın­daki âyet-i kerime ile bir önceki hadis-i şerifin şerhinde geçen İbn Abbâs'-ın es-Sa'b b. Cessâme'den rivayet ettiği hadistir.[hadis için bk. Nesâî, hac; Buhârî, cezau's-sayd]

 

İmâm Şafiî, Ahmed ve ulemânın büyük çoğunluğuna göre ihramlı­nın, ihramlı bir kimsenin avladığı kara avmm etini yemesi haramdır. Fa­kat ihramlı bir kimse ihramsız olan bir kişinin kendisi için avlamış olduğu avın etini yiyebilir. Fakat ihramlı bir kimsenin ihramsız avcıya o avı avla­ması için avın yerini göstermek gibi bir yardımda bulunmamış olması şarttır. Delilleri ise 1851 numaralı hadis-i şerif ile Buhârî ile Müslim'in rivayet ettikleri şu hadistir: "Resûlullah (S.A.V.) hac niyetiyle yola çıktı. Onunla beraber biz de çıktık. Derken içlerinde Ebû Katâde'nin de bulunduğu bazı ashabını ayırarak:

 

"Bana kavuşuncaya kadar deniz sahilini takip edin," buyurdu. Ay­rılanlar deniz sahilim tuttular. Resulullah (S.A.V.)'den ayrılınca hepsi ihrama girdiler. Yalnız Ebû Katâde girmedi. Yolda giderlerken ansızın bir takım yaban eşekleri gördüler. Ebû Katâde hemen üzerlerine hücum ederek on­lardan bir dişi eşeği vurdu. Arkadaşları hayvanlarından inerek onun etin­den yediler. Sonra:

 

(Eyvah) ihramlı iken et yedik, dediler. Eşek etinin kalan kısmını yanlarına aldılar. Resûluilah (S.A.V.)'e gelince:

 

Ya Resulullah! Bizleri ihrama girmiştik. Ebû Katâde ihramlanmamıştı. Derken bir takım yaban eşekleri gördük. Ebû Katâde derhal bunla­ra hücum ederek içlerinden dişi bir yaban eşeğini vurdu. Biz de hayvanla­rımızdan inerek onun etinden yedik. Sonra da;

 

(Eyvah) ihramlı olduğumuz halda av eti yiyoruz, dedik. Etinin kalan kısmım da getirdik, dediler.

 

Bunun üzerine Resûluilah (S.A.V.):

 

"Sizden biriniz Ebü Katâde'ye emretti, yahut bir şeyle işarette bu­lundu mu?" diye sordu. Ashâb:

 

"Hayır" dediler.

 

"Öyle ise, kalan etini yeyin," buyurdular.[Müslim, hac; Buhârî, cezau's-sayd]

 

Anılan âlimler bu hadislerden başka 1852 numaralı hadisi de kendi görüşlerine delil olarak gösterirler.

 

İmâm Mâlik de bu görüştedir. Ancak kendisine "İhramlı iken ölü eti yemek zaruretinde kalan bir kimsenin avlamış olduğu av etiyle ölü hayvan etlerinden hangisini yiyebileceği" sorulunca, bu etlerden sadece ölü hayvan etini yiyebileceğini söylemiş ve "Çünkü Allah teâlâ ihramlımn av eti yemesine hiçbir zaman müsaade vermemiş fakat zaruret halinde ölü hayvan eti yemesine izin vermiştir," demiştir. Allah teâlâ'mn ihramhya hiç bir zaman av hayvanı! eti yeme izni vermediğine delil olarak: "Ey imân edenler, siz (hac ve umre için) ihramlı bulunurken av öldürmeyin"[Mâide 95.] âyetiyle "ihramda bulunduğunuz müddetçe ise kara avı haram kılındı,"[Mâide  96.] âyetini, ihramlımn zaruret halinde ölü hayvan eti yemesine izin verdiğine delil olarak da, "Kim (bunlardan bir şeyi yemeye) muztar kalırsa, tecâvüz etmemek ve (zaruret miktarını) aşmamak üzere (yiyebilir). Çünkü Rabbin çok yarlığayıcı, çok esirgeyicidir,"[En'am 145.] ayetini göstermiştir.

 

Mevzumuzu teşkil eden hadis-i şerifte ifâde edilen "Resûl-i Ekrem'in kendine ikram edilen av etini yemekten kaçınması", mezkûr ulemaya göre iki şekilde açıklanabilir:

 

a. Resûl-i Ekrem bir ihramlı olarak bu avın kendisi için avlandığını bildiğinde dolayı;

 

b. Yahutta bu avın avlanmasına bir ihramlımn yardımcı olduğunu bildiği için onu yemekten kaçınmış olabilir.

 

İmâm Şafiî, İmâm Ahmed ve cumhur-u ulemâya göre tercümesini sunduğumuz Mâide Sûresinin 195 ve 196 âyet-i kerimelerinin genel anlamlan 1851 numaralı hadisie tahsis edilmiştir.

 

Hanefî ulemâsına göre ise; ihramlı bir kimse kendisi için ihramsız, avcı tarafından avlanmış olan bir avı yiyebilir. Ancak o avı avcıya kendi­sinin göstermemiş olması şart olduğu gibi avcıya başka bir ihramlının da o avı avlamakta yardım etmemiş olması şarttır. Bu konudaki delilleri, 1852 numaralı hadis-i şeriftir. Çünkü sözü geçen hadiste "Resûl-i Ekrem'in ih­ramlı olanlara kendilerine sunulan bir avı yemeye izin verdiği" ifade edili­yor. Hanefî ulemâsına göre bu avı takdim eden avcı avı kendisi için değil, Resûl-i Ekrem ve ashabı için avlamıştı.

 

Hz. Ömer'in konu ile ilgili kanaatleri de Hanefilerin görüşünü des­teklemektedir. Hz. Ebû Hureyre'nin rivayetine göre, "Bir kimse, Hz. Ömer'e ihramlı av eti yiyebilir mi?" diye sormuş da Hz. Ömer ona yiyebileceğini söylemiştir. Daha sonra Hz. Ebû Hureyre, Hz. Ömer'in bu fetvasını Hz. Abdullah b, Ömer'e nakletmiş, İbn Ömer bu fetvanın doğru olduğunu ifade etmiştir."[bk. Tahâvî, Şerhu Meâni'l-âsâr, II, 174.] Hanefî ulemâsı bu görüşlerinin doğruluğuna delil ola­rak ayrıca, "ihramlı olarak Talha b. Ubeydillah'm yanında bulunuyor­duk. Kendisine bir kuş hediye ettiler de Talha uyuyordu. Bazımız bundan yedik, bazımız da yemekten çekindik. Talha uyanınca yiyenlerin hareketi­ni doğru buldu ve "Biz onu Resûllah (S.A.V.) ile beraber yedik" dedi,"[Müslim, hac] anlamındaki hadis-i şerif ile Umeyr b. Seleme'nin rivayet ettiği "el-Behzî Nebi (S.A.V.)'e bir vahşi eşek hediye etti de Nebi (S.A.V.), Hz. Ebû Bekr'e arkadaşları arasında paylaştırmasını emretti"[Zürkânî, Şerhu'l-Muvatta' III, 88; Nesâî, hac] anlamındaki hadis-i şerifi delil gösterirler.

 

Hanefî uleması cumhurun delilini teşkil eden "Size ihramda iken ka­ra avı(mn eti) helâldir. Onu kendiniz avlamadığınız veya o sizin için av­lanmadığı takdirde'' anlamındaki 1851 numaralı hadisteki "ev = yahut" harfinin "illâ = müstesna" anlamında kullanıldığını söyleyerek hadîse "ih­ramlı iken kendiniz avlamadığınız takdirde size kara avı(mn eti) helâldir. Kendiniz avlamışsanız, o zaman haramdır. Fakat o avın sizin için avlan­mış olması müstesna. O zaman helâldir," mânâsını vererek söz konusu hadisin de kendi görüşlerini desteklediğini savunurlar.

 

Cumhur-i ulemâ ise, Hanefî âlimlere şu cevabı vermişlerdir:

 

1. Hanefilerin iddia ettiği gibi Ebû Katâde, Talha ve el-Behzî hadisle­ri "yenmesi helâl olan avın, ihramlı için avlanan av olduğunu açıkça ifade eden birer metin değillerdir. Ancak bu mânâya gelmesi ihtimali vardır. Başka bir ifâdeyle hadisin bu mânâya gelmesi, sadece bir ihtimalden baş­ka birşey değildir. Buna kesin bir netice gibi sarılmak doğru değildir.

 

2. 1851 numaralı Câbir hadisinde geçen "ev = yahut" kelimesine "illâ = müstesna" mânâsı vermek delilsiz ve karinesiz olarak zahirî mânâ­yı terk etmek demektir.