NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
مُسَدَّدٌ
حَدَّثَنَا
يَحْيَى عَنْ
حَجَّاجٍ
الصَّوَّافِ
حَدَّثَنِي يَحْيَى
بْنُ أَبِي
كَثِيرٍ عَنْ
عِكْرِمَةَ
قَالَ
سَمِعْتُ
الْحَجَّاجَ
بْنَ عَمْرٍو
الْأَنْصَارِيَّ
قَالَ قَالَ
رَسُولُ
اللَّهِ صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
مَنْ كُسِرَ
أَوْ عَرِجَ
فَقَدْ حَلَّ
وَعَلَيْهِ
الْحَجُّ
مِنْ قَابِلٍ
قَالَ
عِكْرِمَةُ سَأَلْتُ
ابْنَ
عَبَّاسٍ
وَأَبَا
هُرَيْرَةَ
عَنْ ذَلِكَ
فَقَالَا
صَدَقَ
el-Haccâc b. Amr
el-Ensârî demiştir ki: Rasûlullah (ş.a.) şöyle buyurdu:
"Kimin (bir tarafı)
kırılırsa veya ayağı sakatlanırsa, hemen ihramdan çıkar ve gelecek sene hac
yapması gerekir."
(Râvî) İkrime dedi ki: Ben
bunu İbn Abbâs'la Ebû Hureyre'ye sordum da "(Haccâc)" doğru
söylemiş" diye cevap verdiler.
İzah:
Tirmizî, hac; Nesâî,
menâsik; İbn Mâce, menâsik; Dârimî, menâsik; Ahmed b. Hanbel, III, 450.
İhsâr'ın lügat mânâsı hisar (abluka) altına almak ve
kişiyi hareketten menetmektir. Bir fıkıh terimi olarak ihsâr, "hac için
ihrama girmiş bir zâtın Arafat'ta vukuf ile tavaf-ı ziyaretten umre için
ihrama girmiş bir zatın da tavaftan menedilmesi" demektir.
Ebû Hanife ve
taraftarlarına göre hastalık, düşman, sakatlanmak, nafakanın elden çıkması gibi
Beytullah'a kadar yolculuğa devam etme im-, kânı bırakmayan bütün durumlar
ihsâr sayılır. Bu görüş İbn Abbâs, İbn Mesûd ve Zeyd b. Sabit (r.a.)'den de
rivayet olunmuştur.
Leys b. Sa'd, İmam
Mâlik, Şafiî, Ahmed ve İshak (r.a.)'e göre ise, ihsâr ancak düşmanın engel
olmasıyla gerçekleşir. Bu görüş aslında İbn Abbâs (r.a.) den gelen sahih bir
hadise dayanmaktadır.