NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
مُسَدَّدٌ
حَدَّثَنَا
عَبْدُ الْوَارِثِ
عَنْ
حُمَيْدٍ
الْأَعْرَجِ
عَنْ
مُحَمَّدِ
بْنِ
إِبْرَاهِيمَ
التَّيْمِيِّ
عَنْ عَبْدِ
الرَّحْمَنِ
بْنِ مُعَاذٍ
التَّيْمِيِّ
قَالَ
خَطَبَنَا رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
وَنَحْنُ
بِمِنًى
فَفُتِحَتْ أَسْمَاعُنَا
حَتَّى
كُنَّا
نَسْمَعُ مَا
يَقُولُ
وَنَحْنُ فِي
مَنَازِلِنَا
فَطَفِقَ
يُعَلِّمُهُمْ
مَنَاسِكَهُمْ
حَتَّى بَلَغَ
الْجِمَارَ
فَوَضَعَ
أُصْبُعَيْهِ
السَّبَّابَتَيْنِ
ثُمَّ قَالَ
بِحَصَى
الْخَذْفِ
ثُمَّ أَمَرَ الْمُهَاجِرِينَ
فَنَزَلُوا
فِي مُقَدَّمِ
الْمَسْجِدِ
وَأَمَرَ
الْأَنْصَارَ
فَنَزَلُوا
مِنْ وَرَاءِ
الْمَسْجِدِ
ثُمَّ نَزَلَ
النَّاسَ
بَعْدَ
ذَلِكَ
Abdurrahman b. Muâz et-Teymî'den;
Biz Minâ'da iken
Resûlullah (S.A.V.) bize bir hutbe irâd etti de işitme gücümüz (öyle) genişledi
ki söylediği şeyleri evlerimizin içinde iken bile işitebiliyorduk. Halk'a
hac'la ilgili görevlerini anlatmaya başladı. Nihayet (söz sırası) cemrelere
geldi. (Bu sırada sesinin daha uzaklara erişmesini sağlamak maksadıyla) şehâdet
parmaklarının uçularını kulak deliklerine) koydu, sonra (onlara); "fiske
taşları (büyüklüğünde taşlar atınız)" dedi. Sonra Muhacirlere emretti, bu
emir üzerine (muhacirler) Mescidin ön tarafına indiler; Ensâra da emir verdi.
Onlar da Mescidin arkasına konakladılar. Bundan sonra da diğerleri yerlerini
aldılar, demiştir.
İzah:
Nesâî, menâsik; Ahmet
b. Hanbel, V, 374.
Veda Haccında Resûl-i
Ekrem Efendimiz'in Minâ'da halka hitaben yaptığı bir konuşması bir özür
sebebiyle bu konuşmayı dinlemeye gidemeyip de çadırlarında kalan kimseler
tarafından bile rahatça işitilip dinlenebilmiştir. Bu durum Resul-i Ekrem için
bir mucizedir. Söz konusu hutbenin Zilhiccenin 8. günü irâd edilmiş olması
ihtimali bulunduğu gibi, bayramın birinci gününde veya daha sonraki teşrik
günlerinde irad edilmiş olması ihtimali de vardır. Bu hutbenin bayram
günlerinde okunduğu kabul edilirse metinde geçen "Nihayet (söz sırası) cemrelere
geldi" cümlesini “Resul-i Ekrem'(S.A.V.) cemrelerin yanına geldi"
şeklinde düzeltmek gerekir.
Sünen-i Ebü Davud'un
bazı nüshalarında "şehâdet parmaklarını kulaklarına koydu" ifâdesi
vardır ki, bu ifade Resûl-i Ekrem'in sesini daha uzaklara eriştirebilmek için
parmak uçlarını kulak deliklerine koyup bu hususta ellerinden de yararlandığını
gösterir. Nitekim Hz. Bilâl de ezan okurken böyle yapardı. Beyhakî'nin
rivayetinde ise bu cümle: şehâdet parmaklarının birini diğeri üzerine
koydu"[Beyhakî, es-Sünenu'l-kübrâ, V, 127.] şeklindedir ki "cemrelere
atılacak olan taşların büyüklüğünü parmaklarıyla gösterdi" anlamına gelmektedir.
Metinde geçen "fiske taşlan (büyüklüğünde taşlar atınız) dedi"
şeklinde tercüme etmek de mümkündür.
Bir başka tâbirle
cümlesindeki fiili, "attı"
anlamında kullanılmıştır.Buna göre bu cümle, Resûl-i Ekrem Efendimizin
cemrelere taş atışım beyan eden ve râviye ait bir cümle olur.