NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
عُثْمَانُ
بْنُ أَبِي
شَيْبَةَ
حَدَّثَنَا
ابْنُ
نُمَيْرٍ
وَأَبُو أُسَامَةَ
عَنْ
عُبَيْدِ
اللَّهِ عَنْ
نَافِعٍ عَنْ
ابْنِ عُمَرَ
قَالَ اسْتَأْذَنَ
الْعَبَّاسُ
رَسُولَ
اللَّهِ صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
أَنْ يَبِيتَ
بِمَكَّةَ
لَيَالِيَ
مِنًى مِنْ
أَجْلِ
سِقَايَتِهِ
فَأَذِنَ
لَهُ
İbn Ömer'den; demiştir
ki: Abbâs (r.a.) suculuk görevi dolayısıyla Minâ gecelerinde Mekke'de kalmak
üzere Resûlullah (s.a.v.)'den izin istedi. O da kendisine izin verdi.
İzah:
Buhârî, hac; Müslim,
hac; İbn Mace, menâsik; Dârimî, menâsik;1 Ahmet b. Hanbel, II, 19, 22, 28, 88.
Bilindiği gibi Minâ
gecelerinden maksat, Zilhiccenin 11, 12 ve 13
üncü geceleridir. İmam
Ahmed'in Müsnedinde "Minâ
geceleri" yerine "Minâ günleri" tâbiri geçmektedir ki,
"Minâ geceleri" anlamındadır. İslâmiyet gelinceye kadar bu görev,
Abbâs'ın elindeydi. İslâmiyyet geldikten sonra bu görev yine ona verilmiştir.
Bu gün de yine bu görevi Abbas oğulları yürütmektedirler.
"Sikaye"
kelimesi aslında "fiâle" vezninde bir masdardır. Belki o zamanlarda
meşrubatın muhafaza için konduğu yer anlamına gelir. Fakat bu kelime sonradan
Mekke'yi ziyarete gelen hacılara su dağıtma, onları suvarma görevi için
kullanılmaya başlanmıştır. Arablar kuru üzümleri Zemzem suyuna atarlar ve onun
şerbetini hac mevsiminde Kabe'yi ziyarete gelen hacılara dağıtırlardı. Bekr b.
Abdullah el-Müzenî diyor ki: "Ben Kabe'nin yanında İbn Abbas'la birlikte
oturuyordum. Derken O'na bir bedevî gelerek:
Aceb neden amcanız
oğullarını bal ve süt sunarken görüyorum siz ise, üzüm şerbeti sunuyorsunuz.
Bunu ihtiyacınızdan dolayı mı yoksa cimrilikten dolayı mı (yapıyorsunuz!)
dedi. İbri Abbas da:
Allah'a hamd olsun, hiç
bir ihtiyacımız yok, cimri de değiliz. Fakat Peygamber (s.a.v.) terkisinde
Üsâme olduğu halde devesi üzerinde geldi de su istedi. Biz de kendisine bir kap
üzüm şerbeti getirdik. O bunu içti ve kalanı Üsâme'ye verdi. Bize de: "İyi
yaptınız, hoş ettiniz. Hep böyle yapın!" buyurdular. Binaenaleyh biz
Resûlullah (s.a.v.)'in emir buyurduğu bir şeyi değiştirmek istemeyiz" diye
cevap verdi.[Müslim, hac; Beyhakî, es-Sünenu'l-kübrâ, V, 147.] Bu konuyu inşallah 90 numaralı bâb'da
daha etraflıca ele alacağız.