NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ يَحْيَى
بْنِ فَارِسٍ
حَدَّثَنَا
يَعْقُوبُ
بْنُ إِبْرَاهِيمَ
حَدَّثَنَا
أَبِي عَنْ
ابْنِ إِسْحَقَ
حَدَّثَنِي
عَبْدُ
الرَّحْمَنِ
بْنُ هُرْمُزَ
الْأَعْرَجُ
أَنَّ
الْعَبَّاسَ
بْنَ عَبْدِ
اللَّهِ بْنِ
الْعَبَّاسِ
أَنْكَحَ
عَبْدَ
الرَّحْمَنِ
بْنَ
الْحَكَمِ
ابْنَتَهُ
وَأَنْكَحَهُ
عَبْدُ
الرَّحْمَنِ
ابْنَتَهُ
وَكَانَا
جَعَلَا
صَدَاقًا
فَكَتَبَ
مُعَاوِيَةُ
إِلَى مَرْوَانَ
يَأْمُرُهُ
بِالتَّفْرِيقِ
بَيْنَهُمَا
وَقَالَ فِي
كِتَابِهِ
هَذَا الشِّغَارُ
الَّذِي
نَهَى عَنْهُ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
Abdurrahman b. Hürmüz
el-A'rac dedi ki; el-Abbas b. Abdullah b. el-Abbas, kızını Abdurrahman b.
el-Hakîm'e; Abdurrahman da kızını Abbas'a nikahladı. İkisi de mehir verdiler.
Bunun üzerine Muaviye Mervan'a mektup yazıp onları ayırmasını emretti ve
mektubunda "işte bu Resulullah (s.a.v.)'in yasakladığı şigardır"
dedi.
İzah:
Ahmed b. Hanbel, IV,
49; Beyhaki, es-Sünenü'1-kübrâ, VII, 200.
Metinde geçen
cümlesindeki fiilinin birinci mef'ûlu mahzuf (zikredilmemiş)tur.Biz bu
meFûlti takdir edip cümleyi "her ikisi de zevcelerine mehr verdiler"
anlamına gelecek şekilde tamamlarsak o zaman Hz. Muaviye'nin burada kasdettiği
şiğâr nikahının bir önceki hadis-i şerifte açıklanan gerçek şiğâr nikahına
uymadığı anlaşılır.
Meseleye bu açıdan
bakınca Hz. Muaviye'ye göre şiğâr nikahı iki kişinin birbirlerine kızlarını
veya velisi oldukları kadınları herbiri diğerinin mehri olmak üzere mehirsiz
olarak nikahlamaları değildir.Ona göre şiğâr, mehİrlerini vermiş büe olsalar,
iki kişinin birbirlerinin kızlarını veya velisi oldukları kadınları değiş-tokuş
yoluyla almalarıdır. Fakat mahzuf olan bu mef'ûl cümle, "Her ikisi de
(velisi olduğu kadını diğerine)- nikahlamayı (-alacağı kadının) mehr)ine)
saydılar" anlamına gelecek şekilde takdir edilirse; o zaman Hz.
Muâviye'nin de şiğâr nikahım bir önceki hadis-i şerifin ifâdesine uygun olarak
"iki erkeğin birbirlerine kızlarım veya velisi oldukları kadınları
herbiri diğerinin mehri olmak üzere nikahlamaları" olarak anladığı ortaya
çıkar. Nitekim "Münteka'l-ahbâr isimli eserde ihtilâf konusu olan cümlesi,
birinci mef'ûlü mezkûr olarak ve şeklinde rivayet edilmiştir.[Neylü'l-Evtâr
VI, 159.] Burada birinci mef'ûl olarak
zikredilen "hû" zamirinin "nikahlama" kelimesine döndüğü
düşünülürse, o zaman bu cümle "her ikisi de kızlarını diğerine nikahlama
işini mehir kabul ettiler" mânâsına gelir ve bir Önceki hadis-i şerife
uygun düşer. Dolayısıyla Hz. Muâviye'nin şiğâr nikahı anlayışının da bir
önceki hadise uygun olduğu anlaşılır.
Fakat Münteka'l-ahbar
yazarı bu hadisi Sünen-i Ebû Dâvûd'dan ve Ahmed b. Hanbel'in Müsned'in'den
naklettiğini kaydettiği halde, gerek Sünen-i Ebû Davud'un, gerekse Müsned'in
hiçbir nüshasında bu hadisin Münteka'l-ahbar yazarının naklettiği şekilde
kaydedildiğine rastlamak mümkün değildir.
Şevkânî'ye göre ise,
iki çeşit şiğâr nikahı vardır:
1. İki kişinin
birbirlerinin kızlarını bir diğerinin mehri olmak üzere, yani mehirsiz olarak
almalarıdır.
2. Değiş-tokuş şartıyla
fakat mehirlerden hiç bahsetmeyerek iki kişinin birbirlerinin kızlarıyla
evlenmesidir.
Ulemâdan
bazılarına göre, islâmiyette
yasaklanmış olan şiğâr nikahı' birinci kısma giren nikah şeklidir. Bunlara göre
bu nikahı bâtıl ve hükümsüz kılan husus, nikahın mehirsiz olarak kıyılmış
olması değil, kadınların cinsel organlarının mehir sayılmış olmasıdır. Aslında
mehirsiz nikah sahih olduğu için mehirsiz olarak kıyılan bir nikah bâtıl
sayılamaz.[Şevkâni, Neylu'l-evtar, VI,
160.]
Mehirden hiç
bahsedilmeden iki kişinin değiş-tokuş şartıyla birbirlerinin velisi olduğu
kızlarla evlenmesine gelince sözü geçen ulemâ yanında en sıhhatli olan görüşe
göre bu nikah sahihdir.
İmam Şafiî ise, aksi
görüştedir. Hz. İmamın beyânına göre iki adamın kızlarım veya velisi bulunduğu
kadınları herbirinin cinsel organı diğerinin mehri sayılmak üzere
nikahlamalarına veya iki erkeğin mihri hiç söz konusu etmeksizin değiş-tokuş
şartıyla birbirlerinin velisi oldukları kız veya kadınlarla evlentnelerine
"şiğâr nikahı" denir. Resûl-i Ekrem'in yasakladığı bu nikah
kıyıldığı andan itibaren münfesih ve hükümsüzdür.
Fakat iki kişinin
meşru' bir mehirden bahsetmek sizin birbirlerinin velisi oldukları kadınlarla
evlenmelerine gelince her ne kadar "el-İmlâ" da Şafiî'nin bu nikahın
bâtıl olduğunu savunduğu kaydediliyorsa da Mü-zenî'nin Muhtasar'ında ve
el-Ümm'de Şafiî'nin bu nikahı tecviz ettiği açıkça ifâde ediliyor.[eş-Şâfiî,
el-Ümm (ve bihamişihi muhtasarü'I-Müzenî), III, 294, el-Ümm, V, 68.]
el-Kaffâl'e göre, şiğâr
nikahının bâtıl oluşunun illeti iki kadından birinin nikahının kıyılması
öbürünün nikahının kıyılması şartına ve onun nikâhı zamanına bağlanmasıdır.
Sanki her iki veliden herbiri diğerine "sen kızını bana nikahlamadıkça ben
de sana kızımı nikahlamam" demiş oluyor.
Hattâbî'nin beyânına
göre ise, İbn Ebî Hüreyre bunu bir kadınla onun bir organını istisna ederek
evlenen adamın nikahına benzetmektedir. Böyle bir nikâhın fâsid olduğunda
ittifak vardır. Gerçekten böyle bir nikahla kızım evlendiren kimse, velisi
bulunduğu kızın tenasül organını diğer kadının mehri saydığı için o kızın
tenasül organını istisna ederek evlendirmiş demektir.[İbn Hacer Fcthü'l-Bârî
II, 67; Şevkânî, Neylü'I-evtâr, VI,
160.]
Bütün bu durumlar
gösteriyor ki, metinde geçen Abbas b. Abdullah'ın, kızını Abdurrahman b.
el-Hakîm'e; onun kızını almak şartıyla vermesi, Resûl-i Ekrem'in yasaklamış olduğu
şiğâr nikahı değildir. Çünkü bunlar kızlarının tenasül organlarını mehir
saymadıkları gibi ayrıca meşru şekilde mehir de vermişlerdir. Binaenaleyh
şiğâr-nikâhım meydana getiren şartlar bu nikahta bulunmamaktadır. Bütün
mezheplerce haram sayılan şekliyle, şiğâr nikahının gerçekleşebilmesi için:
1. İki kadından her
birinin tenasül organının diğer kadının mehri sayılması,
2. İki kadından her
birinin nikah akdinin, diğer kadının nikah akdinin gerçekleşmesine bağlanması,
3. Meşru bir mehirden
bahsedilmemiş olması gerekir.[İbn Hacer, Fethu'1-Bârî, II, 67.]