NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
عُبَيْدُ
اللَّهِ بْنُ
مُعَاذٍ
حَدَّثَنَا
أَبِي
حَدَّثَنَا
شُعْبَةُ عَنْ
سَلَمَةَ
سَمِعَ
الشَّعْبِيَّ
عَنْ الْخَلِيلِ
أَوْ ابْنِ
الْخَلِيلِ
قَالَ أُتِيَ
عَلِيُّ بْنُ
أَبِي
طَالِبٍ
رَضِيَ اللَّهُ
عَنْهُ فِي
امْرَأَةٍ
وَلَدَتْ
مِنْ ثَلَاثَةٍ
نَحْوَهُ
لَمْ
يَذْكُرْ
الْيَمَنَ
وَلَا
النَّبِيَّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
وَلَا
قَوْلَهُ
طِيبَا
بِالْوَلَدِ
Halil'den; yahut da İbn Halil'den;
demiştir ki:
Üç kişiden (birinden)
çocuk dünyaya getiren (fakat bunların hangisinden dünyaya getirdiğini bilmeyen)
bir kadın hakkında Ali (r.a.)'ye baş vuruldu. (Bu hadîsin bundan sonraki
kısmında râvî Seleme b. Küheyl, Şâ'bi'den naklen bir önceki 2270. hadîsin)
aynısını rivayet etti (fakat) Yemen kelimesinden, Nebimin gülümsemesinden ve
"çocuğu kendi gönlünüzle bağışlayınız" sözünden bahsetmedi.
İzah:
Nesâî, talâk
Bu hadîs-i şerif bir önceki
hadîsin aynısıdır. Ancak bu hadîs-i şerifin senedinde bulunan sahâbi Zeyd b.
Erkâm atlandığı için "mürsel hadîs" denilen bir zayıf hadîstir.
Metinde geçen "veled" kelimesinden, doğan çocuğun erkek olduğu
anlaşılmaktadır. Kuvvetli ihtimâle göre sözü geçen kadın üç erkeğin müşterek
cariyesi idi. Bu kimseler de ortak malları olduğu için câriye ile cinsî
münâsebette bulunmalarında dînî bir sakınca olmadığım zannederek onunla cinsî
münâsebette bulunmuşlardı. Aslında bu durumda olan bir cariyeyle cinsî münâsebette
bulunmak hadd cezasını gerektirmezse de ta'zir cezasını gerektirir. Çocuk bu
ortaklardan birine verilir. Çocuğu alan kimse cariyeye de sahib olacağı için
cariyenin kıymetinin üçte ikisini diğer ortaklarına öder. Ortaklıkları da bu
şekilde sona erer.
Bilindiği gibi üç türlü
gülme vardır:
1. Kahkaha:
Yanındaküerin işiteceği kadar gülmek,
2. Dahk (veya dıhk):
Bir insanın kendisinin işitebileceği kadar gülmesidir.
3. Tebessüm: Onu ne
sahibi duyar ne de başkası.
Rasûl-i Ekrem'in
gülmesi ekseriyetle tebessüm şeklinde olurdu. Fakat Hz. Ali'nin verdiği hükmü
duyunca o gün dahk şeklinde gülmüştür. 2269 numaralı hadîste râvîierden biri
hadiseyi naklederken, Rasûl-i Ekrem'in o gün gülerken, ön dişlerinin mi yoksa
azı dişlerinin mi görünmüş olduğunu pek kestiremiyor. Eğer Rasûl-i Ekrem'in o
günkü görülen dişlerinin ön dişleri olduğu kabul edilirse o gün yine
tebessümkle gülmüş olduğu anlaşılın Nitekim bir önceki hadîs-i şerifte de
gülerken sadece ön dişlerinin görüldüğünden bahsedilmektedir.