SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

TALAK BAHSİ

<< 2193 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

حَدَّثَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ سَعْدٍ الزُّهْرِيُّ أَنَّ يَعْقُوبَ بْنَ إِبْرَاهِيمَ حَدَّثَهُمْ قَالَ حَدَّثَنَا أَبِي عَنْ ابْنِ إِسْحَقَ عَنْ ثَوْرِ بْنِ يَزِيدَ الْحِمْصِيِّ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ عُبَيْدِ بْنِ أَبِي صَالِحٍ الَّذِي كَانَ يَسْكُنُ إِيلِيَا قَالَ خَرَجْتُ مَعَ عَدِيِّ بْنِ عَدَيٍّ الْكِنْدِيِّ حَتَّى قَدِمْنَا مَكَّةَ فَبَعَثَنِي إِلَى صَفِيَّةَ بِنْتِ شَيْبَةَ وَكَانَتْ قَدْ حَفِظَتْ مِنْ عَائِشَةَ قَالَتْ سَمِعْتُ عَائِشَةَ تَقُولُ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ لَا طَلَاقَ وَلَا عَتَاقَ فِي غِلَاقٍ

 

 قَالَ أَبُو دَاوُد الْغِلَاقُ أَظُنُّهُ فِي الْغَضَبِ

 

Muhammed b. Ubeyd b. Ebi Salih,  İlya'da ikamet etti­ği sıralarda (şunları) söylemiştir: (Bir gün) Adiy b. Adiyyi'l-Kindî ile birlikte (yolculuğa) çıkmıştım. Nihayet Mekke'ye varınca (Adiyy) beni Safiyye bint Şeybe'ye gönderdi. (Safiyye) Âişe'den (pek çok hadis) öğrenmişti. (Yanına vardığımız zaman Safiyye bana şunları) söyledi:

 

"Ben Âişe'yi "Rasûlullah (s.a.v.)'in;

 

"Öfke (veya zorlanma) hâlinde ne boşama olabilir ne de (köle veya cariyeyi) âzâd etmek." dediğini duydum." derken işittim.

 

 

İbn Mace, talak; Ahmed b. Hanbel, II, 276; Beyhakî, es-Sünenii'1-kübra, VII, 357; Hakim, Müstedrek, II, 198.

 

Ebû Dâvûd dedi ki: "Öyle zannediyorum ki el-gılâk öfke demektir.

 

 

İzah:

"Iğlak" kelimesi, zorlama, tehdit ve öfke anlamlarına gelir. Esasen “iğlak”, kapamak demektir. Çünkü insan zorlandığı ya da öfkelendiği zaman düşüncesi kapanır, düşünemez hâle gelir. Musannif Ebû Dâvûd bu kelimeye öfke manası verdiği için biz de tercümemizde bu mânyı esas aldık ve kelimenin öteki manasına da paran­tez içerisinde yer verdik.

 

Beyhakî bu kelimenin öfke ve zorlanma manasına geldiğini fakat ğalak kelimesininse sadece öfke anlamında kullanıldığını ifade ederken el-Farisî, zâten halkın çoğunun Öfke hâlinde talak verdiğini söyleyerek me­tinde geçen "ığlak" kelimesine "öfke" mânâsı vermenin yanlış olduğu­nu söylemiştir.[İbn Hacer, Fethü'1-Bâri, XI, 306.]    

 

Hanbelî ulemasından İbnu'l-Kayyim'e göre öfke üç kısımdır:

 

1. Aklı gideren ve sahibini, ne dediğini ve sözleriyle ne kast ettiğini bilemez hale getiren öfke. Bu çeşit öfke hâlinde verilen talakın geçerli olmadığında ittifak vardır.

 

2. Sahibini, söylediğini bilemeyecek ve sarfettiği sözlerin ne mânâya geldiğini anlamayacak kadar sarsmayan hafif öfkeler. Bu kısım öfkelerin talakın vukuunda engel teşkil etmediğinde de ittifak vardır.

 

3. Sahibinin aklını tamamen gidermemekle beraber doğru karar ver­mesine engel olan, geçtikten sonra sahibinin o anda yapmış olduğu hare­ketlerden pişmanlık duyduğu şiddetli öfkelerdir. İşte bu halde verilen ta­lakların geçerli olup olmadığı ihtilâf konusudur.[İbnu'l-Kayyim, Zadü'l-meâd, IV, 42.]