NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
أَبُو
مَعْمَرٍ
عَبْدُ
اللَّهِ بْنُ
عَمْرٍو
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
الْوَارِثِ
حَدَّثَنَا
الْحُسَيْنُ
عَنْ يَحْيَى حَدَّثَنِي
عَبْدُ
الرَّحْمَنِ
بْنُ عَمْرٍو
الْأَوْزَاعِيُّ
عَنْ يَعِيشَ
بْنِ الْوَلِيدِ
بْنِ هِشَامٍ
أَنَّ
أَبَاهُ
حَدَّثَهُ
حَدَّثَنِي
مَعْدَانُ
بْنُ
طَلْحَةَ أَنَّ
أَبَا
الدَّرْدَاءِ
حَدَّثَهُ
أَنَّ
رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
قَاءَ
فَأَفْطَرَ
فَلَقِيتُ ثَوْبَانَ
مَوْلَى
رَسُولِ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
فِي مَسْجِدِ
دِمَشْقَ
فَقُلْتُ
إِنَّ أَبَا
الدَّرْدَاءِ
حَدَّثَنِي
أَنَّ
رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
قَاءَ
فَأَفْطَرَ
قَالَ صَدَقَ
وَأَنَا
صَبَبْتُ
لَهُ
وَضُوءَهُ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
Ma'dân b. Talha'dan rivayet
edildiğine göre, Ebü-d-Derdâ ona,
Rasûlullah (s.a.v.)'in
(kendi isteği olmadan) istifra edip, orucunu açtığını haber vermiştir.
Ma'dân şöyle der:
Dimeşk mescîdinde
Peygamber (s.a.v.)'in azatlısı Sevbân (r.a.)'la karşılaşıp kendisine;
Ebû-d-Derdâ bana,
Rasûlullah (s.a.v.)'in, istifra edip, orucunu açtığını haber verdi dedim.
Doğru söylemiş, ona
abdest suyunu da ben döktüm, dedi.
İzah:
Dârimî, savm; Hâkim
el-Miistedrek, I, 426; Dârekutnî, Sünen, II, 182; Beyhâkî, es-Sünenü'l-kübrfi,
IV, 220; Ahmet b. Hanbel, V, 195, 276, 277, 283; VI, 443.
Dimeşk, bugün Şam
denilen şehrin adıdır. Ma'dân b. Talha'nın Dimeşk mescidinde Sevbân'la
karşılaşınca, Ebû-d-Derdâ'nın kendisine verdiği haberi söylemesi, haberin
sıhhatini tahkîk içindir. O ana kadar bilgisinin, Ebû-d-Derdâ'nm bildirdiğinin
aksine olduğu için haberin sıhhatini araştırmak istemiş olması mümkündür.
Bu hadîsin zahiri,
kişinin kendi isteği olmadan kusmasının, orucu bozacağı izlenimini
vermektedir. Çünkü Hz. Peygamber istifra ettikten sonra, yemek yemiştir. Buna
göre, bu hadîsle önceki hadîs arasında bir tezat ortaya çıkmaktadır.
Bu meseleyi Tirmizî şu
şekilde izah etmektedir:
"Hz. Peygamber
nafile oruç tutmakta idi. İstifra edip halsiz kaldı, onun için, yemek
yedi."
Bu izaha göre, Hz. Peygamber'in
yemesine sebep, istifrâsmdan dolayı orucunun bozulması değil, halsiz
kalmasıdır. Bu durumda hadîsler arasında bir tezat olmadığı ortaya çıkar.
Peygamber (s.a.v.)'in
azatlısı Sevbân, Rasûlullah istifra ettikten sonra onun eline su döktüğünü söylemiştir.
Döktüğü suyun abdest suyu olması muhtemel olduğu gibi, elini ve yüzünü yıkamak
için alması da muhtemeldir. Çünkü kelimesinin her iki manâya da ihtimâli
vardır. Vedû'-nun, abdest suyu için kullanılması şer'î manasıdır. Terceme buna
göre yapılmıştır. Diğeri ise lüğâvî manâsıdır.
Ebû Hanife, Ahmed b.
Hanbel, tshâk b. Rahûye, tbnü'l-Mübârek ve Sevrî bu hadîs ile istidlal ederek
kusmanın abdesti bozduğuna hükmetmişlerdir. İmâm Şafiî ise, Sevbân'ın döktüğü
su ile Hz. Peygamber'in sadece el ve yüzünü yıkadığını, dolayısıyla kusmanın
abdesti bozduğuna delâlet etmediğini söyler. Buna göre Şafiî, Hz. Peygamber'in
abdest aldığının kabulü halinde, bu abdestin müstehâb olmak üzere alındığını
söyler. Aliyyü'1-Kârî, Mirek'ten naklen bu ikinci izâhm daha muvafık olacağını,
çünkü bir şeyi şer'î manâsıyla almak mümkünken lügâvî manâya gidilmeyeceğini
söyler.