NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
قُتَيْبَةُ
بْنُ سَعِيدٍ
أَنَّ بَكْرَ
بْنَ مُضَرَ
حَدَّثَهُمْ
عَنْ ابْنِ
الْهَادِ
عَنْ عَبْدِ
اللَّهِ بْنِ
خَبَّابٍ
عَنْ أَبِي
سَعِيدٍ
الْخُدْرِيِّ
أَنَّهُ
سَمِعَ
رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
يَقُولُ لَا
تُوَاصِلُوا
فَأَيُّكُمْ
أَرَادَ أَنْ
يُوَاصِلَ
فَلْيُوَاصِلْ
حَتَّى
السَّحَرَ
قَالُوا
فَإِنَّكَ
تُوَاصِلُ
قَالَ إِنِّي
لَسْتُ
كَهَيْئَتِكُمْ
إِنَّ لِي
مُطْعِمًا
يُطْعِمُنِي
وَسَاقِيًا
يَسْقِينِي
Ebû Said el-Hudrî
Peygamber (s.a.v.)'i şöyle buyururken dinlemiştir;
"Aralarında iftar
etmeden peşi peşine oruç tutmayınız. Hanginiz böyle visal orucu tutmak isterse,
sehere kadar tutsun.
"Ama sen visal
orucu tutuyorsun” dediler.
"Ben sizin gibi
değilim. Şüphesiz benim için bir yediren var, bana yedirir, bir içiren var,
bana içirir."
İzah:
Buhari, savm; Dârimî,
savm 14; Ahmed b. Hanbel, III, 8, 87, 96.
Aralarında iftar
etmeden peşi peşine oruç tutmayı yasaklama bakımından bu hadîs de önceki hadîse
benzemektedir. Farklı olarak bu hadîste, Peygamber (s.a.v.)'in visal yapmak
isteyenlerin, sehere kadar oruçlarını uzatıp o zaman iftar etmelerini tavsiye
buyurduğu belirtilmektedir.
Hz. Peygamber'in bu
tavsiyesi, güneş battıktan sonra oruç olmaz diyenlerin aleyhine bir delildir.
Gerçi İbn Huzeyme, Rasûlullah (s.a.v.)'ın, sahâbilerin oruçlarım sahur vaktine
kadar uzatmalarını men' ettiğine dâir bir hadîs rivayet etmiştir. Ancak bu
rivayet râvîleri arasında bulunan Ubeyd b. Humeyd'den dolayı güvenilirliğini
kaybetmiştir. İşaret edilen İbn Huzeyme hadîsinin sahîh olması halinde,
Rasûlullah (s.a.v.)'ın önce orucu sahura ve sabaha kadar uzatmayı men'
ettiğine sonra da, üzerinde durduğumuz Ebû Said hadîsinde belirtildiği üzere
seher vaktine kadar uzatmaya müsaade ettiğine hamledilir.
Bu hadîste de
Rasûlullah (s.a.v.)'m, kendisinin yedirilip içirildiğini, bu sebeple
sahâbîlerin kendisine benzemediklerini söylediği görülmektedir. Hz. Peygamberin
yedirilip içirilmesinden maksadın ne olduğu, önceki hadîsin şerhinde izah
edilmiştir.
Bu ve önceki hadîsleri,
arada iftar etmeden peşi peşine iki veya daha fazla gün oruç tutmanın Hz.
Peygambere has bir şey olup, bunun ümmet için yasak olduğu anlaşılmaktadır.
Ancak bu yasağın hükmü nedir? Bu konuda ihtilâf edilmiştir:
Cumhura göre bu şekilde
oruç tutmak mekruhtur. Çünkü Buhârî'nin Ebû Hureyre'den rivayet ettiği bir
hadîste, Hz. Peygamberdin ashabı ile birlikte orucu vaslettiği
bildirilmektedir. Bu, orucu vasletmenin haram olmadığını gösterir. İşaret edilen
hadîs şu şekildedir:
Rasûlullah (s.a.v.)
iftar etmeden peşi peşine oruç tutmaktan men' etti. Bunun üzerine
müslümanlardan bir adam;
Ama yâ Rasûlallah! sen
vaslediyorsun! dedi. Efendimiz;
"Hanginiz benim
gibidir? Ben geceyi, rabbim bana yedirir ve içirir olduğu halde
geçiririm." buyurdu. İnsanlar visale son vermek istemeyince, Hz.
Peygamber de onlarla birlikte orucu iki gün peşi peşine uladı. Sonra hilâli
gördüler. Rasûlallah;
"Eğer hilâl
gecikseydi orucu ulamayı arttıracaktım," buyurdu.[Buhari, temennî, savm,
hudud 42; i'tisam 5.]
Sahîh-i Müslim'de de
Enes b. Mâlik'ten rivayet edilen ve Rasûlullah (s.a.v.) zamanında ashabın orucu
vaslettiklerini bildiren bir haber mevcuttur.
Rasûlullah'ın, ashabını
visalden nehyettiği halde, onlarla birlikte vas-lederek oruç tutması, onların
visali bırakmak istememelerine karşı bir cezadır.
Eğer visal haram
olsaydı, Hz. Peygamber ashabın orucu vasletmeleri-ne hiç müsamaha etmez, onları
kesinlikle men' ederdi.
Zahirî mezhebine göre,
visal haramdır. İbnu'l-Arâbî, Mâlikîlerden de aynı görüşü nakletmiştir. Bunlar
bu bâbda zikredilen hadîslerin zahirine sarılmışlardır. Ayrıca, Taberânî'nin
el-Mu'cemu'l-Evsât'ında Ebû Zer (r.a.)'den yaptığı şu rivayet de bu görüşün
delilleri arasındadır;
"Cebrail (a.s.),
Rasûlullah (s.a.v.)'e; "Allah (c.c.) senin visalini kabul etti. Bu, senden
sonra hiç kimseye helâl değildir," dedi.
Cumhur, Taberânî'nin bu
hadîsinin isnadının sahîh olmadığım, dolayısıyla delîl olamayacağım söylerler.
İçlerinde» Abdullah b.
ez-Zübeyr ve Mâlikîlerden Îbnu'l-Vaddah'ın da bulunduğu bir gurup, visalin
mubah olduğunu söylemişlerdir. Kadı îyâz bunun, İbn Vehb, İshâk ve Ahmed b.
Hanbel'den de nakledildiğini söylemektedir. Bunlar da Hz. Peygamberdin ashabı
ile birlikte orucu vaslettiğini bildiren hadîslere dayanmaktadırlar.