NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
مُوسَى بْنُ
إِسْمَعِيلَ
حَدَّثَنَا
حَمَّادٌ
أَخْبَرَنَا
مُحَمَّدُ بْنُ
عَمْرٍو عَنْ
أَبِي
سَلَمَةَ
عَنْ أَبِي
هُرَيْرَةَ
أَنْ عَمْرَو
بْنَ
أُقَيْشٍ
كَانَ لَهُ
رِبًا فِي
الْجَاهِلِيَّةِ
فَكَرِهَ أَنْ
يُسْلِمَ
حَتَّى
يَأْخُذَهُ
فَجَاءَ يَوْمُ
أُحُدٍ
فَقَالَ
أَيْنَ بَنُو
عَمِّي قَالُوا
بِأُحُدٍ
قَالَ أَيْنَ
فُلَانٌ قَالُوا
بِأُحُدٍ
قَالَ
فَأَيْنَ
فُلَانٌ قَالُوا
بِأُحُدٍ فَلَبِسَ
لَأْمَتَهُ
وَرَكِبَ
فَرَسَهُ ثُمَّ
تَوَجَّهَ
قِبَلَهُمْ
فَلَمَّا
رَآهُ الْمُسْلِمُونَ
قَالُوا
إِلَيْكَ
عَنَّا يَا
عَمْرُو
قَالَ إِنِّي
قَدْ آمَنْتُ
فَقَاتَلَ
حَتَّى
جُرِحَ
فَحُمِلَ
إِلَى أَهْلِهِ
جَرِيحًا
فَجَاءَهُ
سَعْدُ بْنُ
مُعَاذٍ
فَقَالَ
لِأُخْتِهِ
سَلِيهِ
حَمِيَّةً
لِقَوْمِكَ
أَوْ غَضَبًا
لَهُمْ أَمْ
غَضَبًا
لِلَّهِ فَقَالَ
بَلْ غَضَبًا
لِلَّهِ
وَلِرَسُولِهِ
فَمَاتَ
فَدَخَلَ
الْجَنَّةَ
وَمَا صَلَّى لِلَّهِ
صَلَاةً
Ebu Hureyre (r.a.)'den
şöyle rivayet edilmiştir:
"Amr b. Akyeş'in
câhiliye devrinde bir faiz (alacağı) vardı. Onu alıncaya kadar müslüman olmayı
uygun bulmuyordu. Uhud günü (müslümanların yanına) gelip;
Amcamın oğulları nerede?
diye sordu. Onlar da;
Uhud'da diye cevap
verdiler.
Falan nerededir? diye
sordu. Onlar da;
Uhud'dadır diye karşılık
verdiler.
Falanca nerededir? diye
sordu.
Uhud'dadır cevâbını
verdiler. Bunun üzerine zırhını giydi ve merkebine bindi. Sonra onların
tarafına hareket etti. (Uhud'daki) müslümanlar onu görünce;
Ey Amr! Bizden uzaklaş
dediler. O da;
Ben iman ettim deyip
yaralanıncaya kadar (düşmanla) savaştı. Yaralı olarak ailesine götürüldü.
Derken Sa'd b. Muaz onun yanına geldi ve onun kız kardeşine (hitaben);
Kavmini korumak için mi
yahut onlar için (onların düşmanlarına duyduğun) öfkeden dolayı mı yoksa Allah
için (kâfirlere duyduğun) öfkeden dolayı mı (savaşıyorsun?) diye ona bir sor,
dedi. Bunun üzerine (Amr);
Allah ve Rasûlü için
(kâfirlere duyduğum) öfkeden dolayı savaştım deyip öldü ve Allah için hiç namaz
kılmadan cennete girdi.
İzah:
Beyhâkî,
es-Sünenu'l-kübrâ, IX, 167.
Bilindiği gibi bir
kâfir müslüman olmakla küfür hayatındaki günahlarının yükünden kurtulur.Bir
başka ifâde ile İslâmiyyet, kendisiyle müşerref olan kimsenin daha önceki
günahlarına keffârettir.[bk. Ahmed b. Hanbel, IV, 204, 205.] Ayrıca Allah
yolunda cihad, amellerin en faziletlilerindendir. Nitekim;
"Amel ve ibâdetin,
Azız ve Celîl olan Allah'a en yakın olanı, Allah yolunda cihaddır! Fazilette ona
hiçbir şey yaklaşamaz."[el-Mütteki, Kenz'ul-ummal, IV, 285.]
"Allah yolunda
savaşan kimse Allah'ın teminatı altındadır. Onu ya şehid olarak süratle
mağfiret ve rahmetine kavuşturur yahut gazı olarak sevap ve ganimetle memleketine
gönderir. Allah yolunda harbeden kimse savaşdan dönünceye kadar usanmadan
gündüzleri oruç tutan geceleri durmayıp ibâdet eden kimse gibidir."[bk.
Buhârî, cihâd; Müslim, imâre; Nesâî, cihâd]
"Allah yolunda
geçen bir sabah veya bir akşam, dünyadan da onda olan şeylerden de
hayırlıdır."[Ahmed b. Hanbel, V, 266.] buyurulmuştur. Bu sebeple içinde
bulunduğu küfür halinden dönüp İslâm şerefiyle şereflenerek ölünceye kadar
savaşan bir kimsenin hayatında hiç namaz kılmamış da olsa cennetlik olacağı yadırganamaz.
Ancak bu kimsenin cennetlik olduğuna hükmedebilmek için yaptığı savaşı AHah
yolunda yapmış olması gerekir. Çünkü Allah'ın ve Rasûlünün rızası hesaba
katılmadan, ırkçılık, çapulculuk, riya ve sum'a gibi duygu ve düşüncelerle
savaşan kimseler bu şeref ve faziletten mahrumdurlar. Nitekim bir gün Hz.
Nebi'e soruldu:
Kim Allah yolundadır?
Ganimet kazanmak için harbeden mi, cesur diye şöhret kazanmak isteyen mi, yoksa
kabilesi ile tesânüd halinde olmak isteyen mi? Muhammed (s.a.v.) şöyle cevap verdi;
"Bunlardan
hiçbirisi, fakat sadece Plâ-yı kelimetullah için savaşanlar."[bk. Buharî,
ilim; Müslim, İmâre; Tirmizî, Fedâilu'l-Cihâd]
İşte Hz. Sa'd b.
Muaz'ın, Hz. Amr'ın yanına geldiğinde onun ne maksatla savaştığını anlamak
için, Hz. Amr'ın kızkardeşine bazı sorular yöneltmesinin sebebi bu inceliği
tesbit gayesine matuftur.