NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
هَارُونُ
بْنُ عَبْدِ
اللَّهِ حَدَّثَنَا
هَاشِمُ بْنُ
الْقَاسِمِ
حَدَّثَنَا
سُلَيْمَانُ
يَعْنِي
ابْنَ
الْمُغِيرَةِ
عَنْ ثَابِتٍ
عَنْ أَنَسٍ
قَالَ بَعَثَ
يَعْنِي النَّبِيَّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
بُسْبَسَةَ
عَيْنًا
يَنْظُرُ مَا
صَنَعَتْ
عِيرُ أَبِي
سُفْيَانَ
Enes (r.a.) den;
demiştir ki:
"Nebi (s.a.v.)
Büseyse'yi Ebû Süfyân'ın kafilesinin ne yapmakta olduğunu gözetlemek üzere
casus olarak gönderdi.”
İzah:
Burada söz konusu
edilen casusluk, Kureyş'in kadın-erkek herkesten büyük sermayeler toplayarak Şam'a
gönderdikleri büyük ticâret kervanı ile ilgilidir. Hz. Nebi, Kureyşlilerin harp
hazırlıkları için işlerine yarayacağı bu kervanla ilgilenmiş dönüşünde onu
gözetleyip, hakkında bilgi toplamak üzere Hz. Büseyse'yi casus olarak görevlendirmişti.
Bu durum düşmanın harp planlarını öğrenmek için casus kullanmanın meşruiyyetine
delâlet etmektedir.
Harpte düşman hakkında
iyice malumat toplama ve tam bir haber alma, bunun yanında kendi maksat ve
niyetlerini ondan saklama veya karşı casusluk, Hz. Nebiin takibettiği önemli
bir umdedir. Benû Mustalik kabilesi müslümanlar arasına bir casus göndermişler
ve bu müslümanlar tarafından yakalanmıştı. Bir müslüman olan Hatib, İslam
düşmanlarına hitaben Hz. Nebiin onlar hakkında hazırladığı plan ve niyetlerden
bahseden bir mektup yazdı. Fakat bu hıyanet yazısını götüren kadın, yolda Hz.
Nebiin adamları tarafından yakalandı. Muhammed (s.a.v.) Mekke'de, Evtas'da ve
diğer havalilerde buraların fethinden evvel casuslar bulunduruyordu. Bunlar
kendi bulundukları havalide cereyan eden olaylar hakkında Hz. Nebii gizlice ve
muntazam süratte haberdar ediyorlardı.[M.Hamidullah, İslam Nebii, II, 275,
276.]
Hz. Nebi iki türlü
casus kullanırdı:
1. Gören casus (ayn)
2. Dinleyen ve haber
alan casus[bk. M. Hamiduliah, İslamda Devlet İdaresi, s.51.]
Eski devirlerde
casuslar modern zamanlarda olduğu gibi mukabil tarafa bu kadar çok zarar
veremezlerdi. Zamanımızda casusluk bir sanat olmaktan çıkmış hakiki bir ilim
halinde inkişaf etmiştir. Bununla beraber eski zamanlarda da düşmandan haberleri
saklamak için, inceden inceye düşünülmüş tedbirler alınırdı. Bazı defalar Nebi
(s.a.v.) bütün yolları, askeri ehemmiyeti haiz haberlerin sızmasını önlemek
maksadıyla, hususi şahıslara karşı kapatırdı.
Ebu Yûsuf, İslâm
devletinin tebası olsun veya olmasın gayri müslim casuslara ölüm cezası ve
islam dininde olanlara da hapis ve bedenî işkence cezaları verilmesi
fikrindedir. Muasırı eş-Şeybâni, casusluğu hırsızlıktan daha hafif görür ve
İslam devletinin tebaasının casusluktan dolayı boyunlarının vurulmaması
mütalaasında bulunur. Yabancılara gelince onlara karşı hiç merhameti yoktur.
Ceza bahis konusu
olunca erkek ile kadın arasında hiç bir fark gözetilmez. Bununla beraber İslam
hukukşinasları rüşde varmamış bir kimsenin hiç bir şekilde ölüm cezasına
çarptırılanı ayacağı m söylerler.